Taha AKYOL/Milliyet
YÖK ve üniversiteler ile hükümet arasında bir polemik tırmanıyor.
YÖK ve üniversite yönetimleri, hükümetin yükseköğretime "politika sokmak"
istediğini söylüyorlar. Bu tartışma hükümetin YÖK'te reform yapma teşebbüsleriyle
başladı. Ancak YÖK ve üniversiteler ortaya "reform" denilecek bir
öneri koymadılar, hükümetin tasarılarına şiddetle karşı çıktılar.
Peki, yükseköğretim sistemimizin reforma ihtiyacı yok mu?!
"Verin parayı, dünyanın 500 üniversitesi sıralamasına girelim" görüşünü
benimsiyorsanız, reforma ihtiyaç yok, paraya ihtiyaç var demektir! Hem paraya
hem reforma ihtiyaç olamaz mı?
Aslında yükseköğretim camiasında "yönetim" gücünü elinde tutanların
"statüko"yu savunmasını anlamak mümkün...
Ama sorun çözümsüz duruyor!
* * *
SORUMLULUĞU siyasete veya paraya yükleyenler mesela diyor ki:
"2000 yılında 500 üniversite içinde iki Türk üniversitesi vardı: İstanbul
ve Hacettepe üniversiteleri..."
Sonra AKP'nin iktidara gelmesi ile:
"2003 yılından bu yana Türk üniversitelerinin içine sokulduğu kıskaç değerlendirilirse,
niçin 500'ün içinde olmadığımızın da bir cevabını bulmuş oluruz."
Halbuki, üniversite sıralamalarında kullanılan veriler, yayın tarihinin en az
iki üç yıl öncesine aittir. 2003 veya 2004 yılında bu sıralamalara giremediysek,
bunun sebebi, daha önceki yıllara ait verilerdir. Nobel ödülü, bilimsel ödüller,
yüksek atıf sahibi araştırmalar, indekslerdeki yüksek referanslar, akademik
performans gibi.
Hükümet değişmesi bu verileri öyle bir iki yılda etkilemez! Üniversitelerin
performansını böyle hemen politikaya bağlamak, fazla "politize" bir
tavırdır ki herkesten önce akademik camianın bundan sakınması, bu kadar "politize"
olmaması lazımdır.
* * *
AKADEMİK bakımından başarılı bir üniversitemizin rektörü diyor ki:
"Bizim bütçemizi de yeterli düzeye çıkarsınlar, engelleri kaldırsınlar.
4-5 yıl içinde ilk 500'e girme sözü veriyoruz..."
Evet siyasi kararların etkisi "4-5 yıl içinde" kendini gösterir!
Başka bir rektör:
"Sadece bu hükümet değil, bugüne kadar tüm hükümetler üniversitelere 'tasfiye
edilecek KİT' gibi baktı..."
Genelde söylenen, "Paramız yetersiz olduğu için dünya sıralamalarında iç
açıcı yerlere gelemiyoruz"dur.
Rakamlara baktım. Bu hükümet, YÖK bütçesinde 2003 yılında bindeli oranlarda
cüzi bir kısıntı, 2004'te cüzi bir artış yapmış. Sebep, IMF programındaki "faiz
dışı fazla" politikasıdır. Ama ekonomide biraz imkân ortaya çıkınca, bu
hükümet, 2005 bütçesinde son on, on beş yılda görülmedik çapta büyük bir kaynağı
YÖK'e ayırmış: Bütçenin yüzde 3.36'sı!
Hükümet-YÖK ilişkileri karşılıklı eleştirilebilir... Ama "Bu hükümet kaynaklarımızı
kıstı, ondan sıralamalara giremiyoruz" iddiası gerçekçi değildir, fazla
"politize" bir iddiadır. Akademik camianın böyle fazla "politize"
olması, onu bilimsellikten uzaklaştırır.
Elbette üniversiteler hükümetten daha çok kaynak istemeli... Ama iki temel sorun
gözden kaçırılmamalı:
Mevcut kaynakları verimli kullanıyor musunuz? Kalite, performans ve verimlilik
araştırmalarınız var mı?
Nasıl bir reformla üniversitelerimizde kalite ve verimlilik artırılabilir?
Evet, bu iki hayati sorun gözden kaçırılmamalı, reform ihtiyacının üstü örtülmemelidir!