Kalaycı Salim ustanın namı Huber Köşkü'ne bile ulaşmış

Birçok el sanatı gibi kalaycılık da yok olmaya yüz tutan meslekler arasında. Salim ve Turan usta, kalaycılığı unutturmamak için İstanbul'da 52 yıldır hummalı bir şekilde çalışıyor.

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 10 Kasım 2012 20:19, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yaşamları boyunca hiç hastalanmadıklarını söyleyen 72 yaşındaki Salim usta, "Ben bu teri atmadan uyuyamıyorum." diyor. Salim ustanın müşterileri arasında Cumhurbaşkanlığı'nın Tarabya'da bulunan Huber Köşkü de var.

Her gün yüzlerce öğrencinin önünden gelip geçtiği bir yer. Süleymaniye'de kemerin altında taş duvarlar arasında başlayan bir kalaycı hikayesi. Salim Aydın, 1956'nın bir sonbaharında İstanbul'a gelmiş. Amcasının yanında çırak olarak başlamış kalaycılık işine. Henüz çelik tencerelerin ve alüminyum ürünlerin yaygınlaşmadığı yıllar.

Kardeşi 68 yaşında Turan Aydın ise 1960, yani darbe yıllarında gelmiş ağabeyinin yanına. "Günde 242 parça bakırı yıkadığımı bilirim." diyor Salim usta.

Çıraklık yaptığı yıllara atıfta bulunuyor ve kalaycılığı öğrenmenin zor olduğunu anlatıyor. Yıllar geçmiş aradan diğer ustalar bırakmış bu işi. Kendileri devralmış ekmek teknesini. 700 lira kira ile işletiyorlar küçücük mekanı. Sarıyer'den her gün 2 saat yol kat ederek geliyorlar iş yerine. Salim usta, "Eskiden yormazdı bu yollar ama şimdi yaşlılık da var işte?" diyerek işe gelip gitmekte zorlandığını ifade ediyor.

Salim ve Turan usta kardeş olduğu kadar iki iyi dost aynı zamanda. Sevinçleri de, hüzünleri de aynı. Kader çizgileri o kadar aynı ki evleri bile yan yana. Sabah ezanı okunur okunmaz kalkıyorlar yataklarından. Namazlar kılındıktan sonra birlikte koyuluyorlar yola. Yarım asırdır hiç aksatmamışlar işlerini. Büyük ağabey Salim usta dükkanı açtıktan sonra ilk işi yan taraftaki marketten peynir, domates almak. Sonra tavşan kanı çaylar geliyor. İki usta kahvaltısını yaptıktan sonra iş önlüğü giyiliyor ve başlıyorlar çalışmaya.

Yaşlılar daha çok iş getiriyor ama ilginç müşterileri de var Salim ve Turan ustanın. Mesela Cumhurbaşkanlığına ait Tarabya yerleşkesindeki Huber Köşkü'nden bile kalaylanması için ürünler getiriliyormuş. Antika, süs eşyaları kalaylandığı kadar günlük hayatta kullanılan eşyaları da getirenler oluyor.

"BU TERİ ATMADAN UYUYAMAM"

Durmadan çalışıyor Salim usta. Bir ara nefes alıp, terini siliyor boynundaki havlu ile. Soruyoruz kendisine, "Bu ateş, bu toz ve duman, yıllarca bu küçücük mekanda hasta olmuyor musunuz?" diye?Salim ustanın cevabı ise net: "Ben bu teri atmasam uyuyamam. Bu teri atmam lazım."

Bir çay arasında başlıyoruz sohbetimize?

Salim usta bu işe 1956 yılının bir Ekim ayında çırak olarak başladığını anlatıyor ve devam ediyor: "O tarihten bu yana kalaycılık işi yapıyorum. Bu işi yapmaktan memnunum. Ben çırak olarak başladım. 74 yaşındayım. Bir zamanlar iş çok yoğundu. 242 parça bakırı yıkadığımızı hatırlarım ama şuan böyle iş yok."

Yeni neslin bu işe ilgi duymadığından yakınıyor Salim usta. "Bakır ile yemek yemenin lezzeti başkadır." diyor ve şunları söylüyor Salim usta: "Bakırın, diğer paslanmaz çelik olsun, diğer ürünlere göre kaliteli ve sağlıklı olduğunu söyleyebilirim. Bakır kullanan lokantalar fiyat bakımından fark alırlar mesela. Benim su içtiğim maşraba bile bakırdır. Yemeğimi bakırdan yerim."

Salim usta, yaptığı işi çok sevdiğini şu cümle ile özetliyor: "Bunu ben bedavada, para ile de yapsam bundan zevk alırım. Beni gören biri var o da Allah'tır. Doğru çalışmak ibadettir."

Salim usta daha çok işin mutfağında çalışıyor. Turan usta ise müşteriler ile irtibatı sağlıyor. Bir nevi lojistik destek veriyor kendisine. İstanbul'a ihtilal yıllarında geldiğini anlatıyor Turan usta. Memleketi Trabzon'dan İstanbul'a gelişinin hikayesini anlattıktan sonra sözü yaşlılığına getiriyor ve şöyle devam ediyor:

"Yaşlandık, eski hareket yok; ama sabah erkenden geliyoruz. İşe göre çalışıyoruz. Emekliyiz. Oradan bir takviye alarak idare ediyoruz. Eskiden daha fazlaydı işler şimdi o kadar yok. Bakıra daha fazla yöneliş vardı eskiden. Bakırda yemek çok lezzetli ve sağlıklı oluyor. Bizim belirli müşteriler var. Kalay yaptıracak yeni nesil yok. Yaşlı adamlar daha çok bu işi yaptırıyor. Zaten İstanbul'da herkes bakır kullansa biz yetiştiremeyiz.

Bu semtte yalnız biz yapıyoruz bu işi. Bu bir sanat işidir. Bu işi öğrenmek de zaman ister. 5 sene çalışmadan bu işi kimse öğrenemez. Gençler pek yanaşmıyor bu işe. El sanatları da giderek yok oluyor."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber