Beyin tümörlerinde yeni umut virüsler

Yapay virüslerle, beyindeki kanserli hücreleri öldürme üzerine çalıştıklarını söyleyen MD Anderson’ın Başkan Yardımcısı Dr. Oliver Bogleri “Böylece ameliyat sonrası radroterapiye gerek kalmayacak” dedi.

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 21 Nisan 2013 12:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Özlem Yurtçu

Yılda 700 milyon doların sadece kanser araştırmaları için harcandığı MD Anderson Kanser Merkezi'nin ikinci adamı Başkan Yardımcısı Dr. Oliver Bogleri, yüzlerce çalışmadan en önemli olanları star'la paylaştı. Dr. Bogleri'ye göre en ümit verici olanı beyin tümörleri ile ilgili çalışma. Çünkü beyin tümörlerinin tedavisi çok zor ve bu nedenle çok yavaş yol alınıyor. Bogleri, “Şu sıra çok önemli klinik deneyimiz var. Adenovirüsle ameliyat sonrası kalan tümör hücrelerini temizlemeye yönelik bir araştırma bu. Bunlar var olan virüslerden elde edilen yapay virüsler. Sadece tümör hücrelerine girip çoğaltıp hücreyi öldürüyorlar. Kanser hücresi yüzeyindeki reseptöre bağlanması için dizayn edildiler. Yani kanserli hücreyi tanıyor, ona yapışıp yok ediyor. Böylece ameliyat sonrası radyoterapiye gerek kalmıyor. Beyin tümörleri çok fazla yayılmasa da cerrahi olarak müdahale edilmesi zor vakalar. Başka akıllı ilaçlar kullanıldı ama başarılı olunamadı. Bizim çalışmamızdaki ilk sonuçlar çok çok ümit verici. Hastalar iyi tolere ediyor. Yolun başındayız ama yakın gelecekte beyin tümörlerinin tedavisinde bu yöntem altın standart haline gelebilir” diyor.

Hacettepe bizim kardeş enstitümüz

MD Anderson olarak Türkiye'den Hacettepe Tıp Fakültesi'yle 23. kardeş enstitü olduklarına da değinen Dr. Bogleri, “Biz, dünyadaki insanları hastamız olarak görüyoruz. Bu da ancak bu işbirlikleriyle mümkün oluyor. Hem hastalara, hem araştırmacılara ve akademisyenlere yardım edelim, bir ortaklık geliştirelim diye bunu yapıyoruz. Hacettepe'yi seçtik çünkü orası en kuvvetli kanser programına sahip. Akademik olarak da iyi durumda. Ortak klinik denemeler yapabiliriz. Türk bilim adamlarını çok başarılı buluyorum. Üniversite olduğu için bizim yapamadığımız konularda onlar araştırma yapabiliyor. Mühendislik bölümlerinde nanoteknoloji araştırmaları gibi” diyor.

İşin mutfağına da önem veriyoruz

Merkezin 70 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu anlatan Dr. Bogleri, araştırma kökenli klinik çalışmalar yaptıkları için dünyaca ünlü bir kurum haline geldiklerini söylüyor ve ekliyor: “Sadece laboratuvar çalışmaları değil, hastaları da dahil edebildiğimiz mutfağımız da var. Bize başka yerlerde az görülen hastalar o kadar çok geliyor ki, örneğin bir ülkede bir iki tane görülen vaka bize geliyor. Çünkü hepsi bu merkezde toplandığı için bu konuda uzmanlaşmış kişiler var ve o hastalığın uzmanını hasta burada bulabiliyor. Vaka sayısı açısından tecrübeliyiz yani. 10-15 değişik ülkeden her yıl binlerce hasta tedavi ediyoruz. En çok Güney Amerika, Ortadoğu, Çin ve Asya ülkelerinden hasta alıyoruz. Birinci sırada Meksika ve Kuveyt Arap Emirlikleri var.

19 bin kişilik bir kurumu başarıyla yönetmek ancak stratejik iş bölümlemesiyle olabiliyor. O nedenle de hastane başkanının dışında, akademik çalışmalardan sorumlu 'senior vice president'larımız var. 70 tane yönetici demek bu. Bu yükü ancak öyle taşıyabiliyoruz. Klinik operasyonları yapanlar en büyük grup. 19 bin kişinin 11 bini klinikte çalışıyor. Her yıl 110 bin hasta görüyoruz, 30 bini yeni hasta bunların. 4 görev alanımız var; hasta bakımı, araştırma, eğitim ve hastalığı önleme. Kanser hastalarının bütün ihtiyaçlarını karşılıyoruz. kardiyolojimiz de var enfeksiyon hastalıklarımız da.”

KANSER ARAŞTIRMALARINA VERİLEN ÖDENEK AZALDI

MD Anderson'un, neden birinciliği elden bırakmadığını ise şu cümlelerle özetliyor Dr. Bogleri: Dünyanın en önemli kanser merkezlerinden biri olan Memorial Sloan-Kettering'in iki, Dana Farber'ın dört katı büyüklükteyiz. Burada bir kültür var, her konunun bir uzmanı var. Ortak işler de yapıyoruz. Bir yarış yok aramızda. Devletin kansere ayırdığı para 5 milyar dolar şu an. Sadece bir enstitü olarak bunun yüzde 10'unu biz harcıyoruz. Amerika'da enstitü olarak 60 tane kanser merkezi var. Kanser araştırmalarına ayrılan fonların kısıtlanması konusunda hep birlikte lobi yapıyoruz. Son birkaç yılda yüzde 4-5'lik azalma oldu fonlarda. Enflasyonu da düşünürsek biyomedikal harcamalar açısından bu düşüş yüzde 10'u buluyor. Bu araştırmaları kar amaçlı yapmıyoruz biz. Hatta merkezimizin gelirini de yine bu araştırmalara yatırıyoruz.

ERKEN EVRE MEME KANSERİNDE SONA YAKLAŞTIK

“Erken evre meme kanserinin çaresini bulmaya çok yakınız” diyerek hastalara müjdeyi veren Dr. Bogleri, sözlerini şöyle noktalıyor: Yüzlerce kanser çeşidi var ve hastalığın tek bir tedavisi yok. Örneğin akciğer kanserinde en önemli şeylerden birisi moleküler olarak hastaların analiz edilmesi. Tedaviye neden cevap verdiğini, neden cevap vermediğini bulmak önemli. Klasik çocukluk çağı lösemilerinin bazılarında (APL, KML gibi) çok büyük başarılar elde ettik. İnsanlarda 'bir günde iyileşeyim' heyecanı var. O nedenle Çin'deki ispatlanmamış klinik çalışmalara gidiyor bazıları. Büyülü değnek yok kanserde. Türk araştırmacıların çalışmalarını mükemmel buluyorum. Fon ya da fırsatlar açısından burası daha iyi belki ama diğer konularda eksiksiz bir yer Türkiye.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber