Biriyle imam nikahlı beraberlik yaşayan memurenin sürgün edilmesi tam da dizi
olacak haber! Aşk, kıskançlık, siyaset, ihbar, entrika, ayrılık; hepsi bir arada!
Olayı çarpıcı hale getiren en önemli unsur, 'yüce' makamların müdahil bulunmaları!
Cumhurbaşkanlığı, TBMM'de çalışan bir memurenin uçkur vakasına müdahale ederek
devreye girince Meclis başkanlığı da gereğini yapmış; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na
sürmüş! Devlet'in bazı mevkilerinde imam nikahlı memure bulunabilir ama bazılarında
bulunamaz' der gibi
Yalnız, aynı işlemi, yanında çalıştığı bakanla birlikteliği olan memure için
uygulayabilirler mi; vicdanlarına sorsunlar!
Ayrıca memuremiz düz zina yapsaydı da imam nikahı kıydırmasaydı yüksek tepeleri
işgal eden zevat pek müsterih mi olacaklardı? Devlet memuru çalsın, çırpsın,
hatta bölücü örgüte çalışsın, uçkurunu dilediği gibi çözsün ama zinhar İslami
bir belirti sergilemesin!
Zavallı memure! Sana bir bakan düşmedi mi? Hiç değilse bir milletvekili? Yazık!
Bunu başarabilseydin koskoca bir bakanlığın en etkin ismi haline geliverir,
dilediğini yükseltir, dilediğini gözden düşürür, icraatın eteğinde iktidar hazzını
yaşardın. Oysa sen, emrindeki görevlilerden imam nikahlı ikinci eş edinen bakanları
bildiğin için rahattın. Onlara hoş görülen bir ilişki türü senin gibi sade bir
memure için niye sorun olsundu?
Lakin burası; herkesin kendinden zayıf olana, onun da daha zayıf olana yüklendiği
yer. Dişleri sökülmüş devletin damaklığı seni ısırmayacaktı da kimin canını
yakacaktı?
Dindar geçinen bir kısım devletlu, servetlu ve şehvetlu insanların çok eşlilik
anahtarı saydıkları imam nikahı halis bir İslami çözüm mü?
Hanefi hukukunda 'nikahın şartlarının icap ve kabulden ibaret olduğu' görüşünü
benimseyen otoritelere göre bu sorunun cevabı evettir. Erkek 'benimle evlenir
misin' der, kadın da 'evlenirim' diyerek kabul ederse nikah tamamdır. Şahitlerin
bulunması ve nikahı kıyacak imamın varlığı ayrıntıdır; yoklukları ile akit gayr-i
meşru olmaz.
Bu teorik yaklaşım yüzünden İmam Şafii'nin 'O zaman bu Hanefiler ne diye ve
nasıl zina yapabilirler ki' dediği rivayet edilir.
Ne var ki, Hanefilikte gerekten de teorik olarak; neredeyse günümüzdeki 'evlenmeden
birlikte yaşama'ya 'nikahlı beraberlik' hukuku kazandıracak bir kolaylık bulunmasına
rağmen uygulama farklıdır. Hanefi toplumlarda eşlerin beraberliğini nikahla
tescil etme meselesi hayatidir. Yalnız iki kişi arasındaki bir akdin tanığı
olmayacağı ve arkasında yaptırım gücü bulunmayacağı için taraflardan birinin
öbürüne zulmetmesini kim önleyecektir? Bu yüzden o devirde imam nikahı, yargının
denetiminde çiftlerin hukukunun gözetildiği resmi bir işlemdi. Peki ya şimdi
vicdanını tatmin için iki tanık, bir hoca bulan kişinin imam nikahı hangi güce
emanettir? Böyle bir nikahla evlenen özelliklekadınların hangi hakkı, kimin
teminatı altındadır?
Onun için 'günümüzde gerçek dini nikah, resmi nikahtır' deyip duruyorum. Zira
dinin bu beraberlikler için öncelikli hedefi bireylerin hukukunu gözetmek, haksızlıkları
önlemektir, zamparalığı kolaylaştırmak değil!
Cahilce Şeriat düşmanlığı yapanlara ve korsan fıkıh sayesinde aklınca 'Şeriat'a
uygun' zamparalık kılıfı edinen Müslümanlara Konya Şer'iyye sicillerinden 400
yıllık öncesinin kökten ilerici bir uygulamasını hatırlatayım:
Kadıya başvuran hanım der ki:
- Büyüyünce evlenmek üzere beni çocuk yaşta nikahladılar. Fakat şimdi erginlik
çağına girdim ve o kişiyle evlenmek istemiyorum.
Kadı bir kalemde o nikahı iptal eder!
Çağdaş Türkiye'de körpe düşkünü sapıkları geçtim, imam nikahı ile kart zamparalara
peşkeş çekilen çocukları kim koruyabilmektedir?
Devlet isen, mükemmel olmayan yasalarla dahi azami adalet gözetebilirsin. Yok,
devlet işini evcilik oyunu çapında algılıyor ve uyguluyorsan, en mükemmel yasalarla
dahi zulme seyirci kalırsın!
Ömer Lütfi Mete/sabah