Sayıştay meslek mensupları Sayın Canikli'ye kızgın ama.
SAYDER tarafından bize gönderilen elektronik postada sayın Canikli'nin kullandığı ifadelere tepki gösteren şu ifadelere yer verilmiştir;
'Çeşitli medya organlarında 21.05.2013 tarihinde Sn. Nurettin Canikli›ye atfen yapılan haberlerde 'Bir vesayetten kaçarken diğeri geldi. Denetçiler çığırından çıktı' şeklinde ifadeler kullanılmış ve 'denetçilerin teftiş sırasında Müsteşar, genel müdür veya il müdürünün odasını istediği' gibi ithamlarda bulunulmuştur.
SAYDER olarak mensuplarımız tarafından bu tür olumsuz bir davranış sergilenmesinin mümkün olmadığını bilmekteyiz. Haberde belirtildiği gibi 'teftiş' veya soruşturma yapmayan Sayıştay denetçilerinin denetlenen kurumlar üzerinde idari bir yetki ve yaptırımları bulunmamakta, tüm güçlerini mesleki bilgilerinden ve yetkinliklerinden almaktadırlar. Söz konusu haberlerde yer aldığı şekilde asılsız ithamlarla Sayıştay'ın itibarının zedelenmesi ve Sayıştay denetçilerinin töhmet altında bırakılmasını esefle karşılıyoruz.
Tüm bu iddia ve ithamların, Sayıştay'ın etkinliğini ve güvenilirliğini zaafa uğratmayı amaçlayan gündemdeki kanun teklifine gerekçe oluşturmak amacıyla gündeme getirildiği görülmektedir. Oysa, kanun teklifinde söz konusu asılsız iddialara konu edilen durumların çözümüne yönelik hiç bir düzenleme bulunmadığından tüm bu açıklamaların iyiniyetli bir girişim olarak yorumlanması mümkün değildir.
Derneğimiz Sayıştay'la ilgili olarak yasalardan ve uygulamalardan kaynaklanan sorunları ve çözüm önerilerini müzakere etmek için Sn. Canikli'nin de aralarında olmak üzere tüm ilgili ve yetkili kişilerle görüşme çabası içindedir.
Somut olmayan hayali iddialarla Sayıştay'ı ve Sayıştay denetçilerini karalamaya yönelik bu açıklamalardan duyduğumuz rahatsızlığı kamuoyunun dikkatine sunarız.'
Burada konuyla ilgili küçük bir haşiye yapmak isteriz. Bazı hallerde denetim elemanlarının hoyratça davranışları olabilmektedir. Ancak, bu tür davranışlar münferit davranış niteliğinde olup, ilgililerin tespiti halinde gerekli yaptırıma maruz kalmaları kaçınılmazdır. Şayet bir denetim elemanı denetim esnasında müsteşar, genel müdür veya il müdürünün odasını istiyor ve onlarda odalarını veriyorlarsa asıl sorgulanması gereken kişiler, dik duramayan bu idareciler midir? Yoksa denetim elemanları mıdır?
İsterseniz şimdi de Türkiye'deki denetim gerçeğine biraz değinelim de acı gerçeklerle bir parça yüzleşelim…
Türkiye'de denetim ve müfettiş gerçeği ya da sorumsuz denetim elemanları
Teftiş Kurulu Başkanlıklarının en fazla eleştirilen yönü zaman zaman imha ekibi
olarak görev yapmalarıdır. Hatta bu kurullarda adı tetikçiliğe çıkmış olanlar
azımsanamayacak sayıdadır. Elbette toptan yaklaşmak bu camiaya karşı haksızlık
olacaktır. Bunun karşısında hiç kimse de kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi
hissetmemelidir. Şayet bir denetim elemanının dikkat ve özenle hazırladığı bir
rapor, bazılarının hoşuna gitmediği için başka bir müfettişe veriliyor ve tam
tersi yönde bir sonuç içeren bir rapor hazırlanabiliyorsa burada bir sorun olmadığını
hiç kimse iddia edemez. Bir konuda farklı iki rapor nasıl olabilir diye sakın
düşünmeyin. Örnekler o kadar çoktur ki sıralamaya kalksak herhalde sayfalar
yetersiz kalır. Hatta birçok denetim elemanı kendi meslektaşının yazdığı raporlardan
utanır hale gelmiştir. Ama gerçekler bütün acısına rağmen maalesef değişmiyor.
Ahmet
Ünlü'nün yazısının devamını okumak için tıklayınız.