FETÖ başı, çocuğu olmayana okunmuş hurma göndermiş
HSYK Genel Kurulunun gerekçesinde, siyasiler tarafından sıklıkla kullanılan "Haşhaşiler" benzetmesi kullanılırken, çocuğu olmayan örgüt mensuplarının Pensilvanya'dan aldıkları 'okunmuş hurma'yla çocuk beklentisi içine girmeleri gibi ilginç tespitler de yer aldı.

HSYK Genel Kurulunun gerekçesinde, siyasiler tarafından sıklıkla kullanılan "Haşhaşiler" benzetmesi kullanılırken, çocuğu olmayan örgüt mensuplarının Pensilvanya'dan aldıkları 'okunmuş hurma'yla çocuk beklentisi içine girmeleri gibi ilginç tespitler de yer aldı.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulunun, 2 bin 847 hakim ve savcının meslekten ihracına ilişkin kararının gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan kararın gerekçesinde, FETÖ/PDY'nin kuruluşu, yapılanması ve yargıdaki faaliyetleri hakkında bilgiler verildikten sonra, HSYK'ya intikal eden FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturma dosyaları özetlendi.

Dini duyguları istismar etmek suretiyle güvenini kazandığı insanları yıllarca kendi kirli planları doğrultusunda kullanan terör örgütünün gerçek yüzünün anlaşılarak devletin bu yapıyla etkin mücadeleye başlaması sonrasında, mevcut kadrolarını korumakta zorlanan, tasfiye sürecine giren, ekonomik ve siyasi yönden zayıflayan örgütün "mağdur edebiyatı" stratejisi üstüne kurulu algı yönetiminden de sonuç alamayacağını anlaması üzerine 15 Temmuz 2016'da darbe girişiminde bulunduğu anlatılan gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Mülkiye, adliye, emniyet, eğitim ve ordu içerisindeki kadrolaşmasını
tamamladıktan sonra anayasal düzeni yıkarak rejimi değiştirmek için artık zamanın
geldiğini düşünen FETÖ/PDY'nin, 15 Temmuz 2016'da cumhuriyet tarihinin en kanlı
darbe girişimine imza atması, büyük duyarlılık göstererek rejimi korumak ve
demokrasiye sahip çıkmak adına canları pahasına sokağa dökülen halkın, mermi
sağanağına,
üzerilerine sürülen tank ve askeri araçlara, jetlerden atılan bombalar ile helikopterlerden
açılan ateşe göğsünü siper ederek, Türk Kurtuluş Savaşı'nda emsali görülebilmiş
bir mücadeleyle, rejime kasteden saldırıyı püskürtmeleri sonrasında, devletin
kılcal damarlarına sızan, örgütün nihai hedefi olan Türkiye Cumhuriyeti devleti
ve kurumlarını ele geçirmek için devlete ve kendinden olmayan herkese
karşı ne zaman ve ne şekilde saldırı yapacakları belirsiz olan, hukuku silah
olarak kullanmaktan çekinmeyen ihanet çetesi mensuplarının hukuk dışı iş ve
eylemlerine son vermek adına bazı tedbirler alınması zorunlu hale gelmiştir."
Gerekçede, bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde yapılanmış FETÖ/PDY
terör örgütü mensupları hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca resen soruşturma
başlatıldığı belirtilerek, yapılan işlemlere ilişkin bilgiler verildi.
190 KİŞİ HAKKINDA YAKALAMA KARARI
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle iltisak düzeyinde de olsa bağlantısı tespit
edilen hakim ve cumhuriyet savcıları yönünden, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanunu'nun 94'üncü maddesi kapsamında ağır ceza mahkemesinin görevine giren
suçüstü halinin mevcut olduğu tespitinden hareketle, genel hükümler kapsamında
adli soruşturmaya başlanıldığı hatırlatılan gerekçede, soruşturma kapsamında
bugün itibarıyla 2 bin 146 hakim ve cumhuriyet savcısının tutuklu bulunduğu,
haklarında yakalama emri düzenlenen 190 kişi hakkında yakalama emirlerinin infazı
için çalışmaların devam ettiği, 539 kişinin adli kontrol tedbiriyle serbest
bırakıldığı belirtildi.
Gerekçenin son kısmında, şu ifadelere yer verildi:
"HSYK Genel Kurulunun, 667 sayılı KHK'nın 3'üncü maddesi uyarınca yapacağı
değerlendirmenin, hakim ve cumhuriyet savcılarının Milli Güvenlik Kurulunca
(MGK) devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen
yapı, oluşum veya gruplardan MGK kararlarında ifade edildiği şekliyle 'Paralel
Devlet Yapılanması' ile 'üyelik', 'mensubiyet', 'iltisak' veya 'irtibat' şeklinde
bir bağlantılarının bulunup bulunmadığına ilişkin olup, somut olayın özellikleri,
ilgililerin mesleğe kabulleri ile başlayan, eğitim merkezi ve Türkiye Adalet
Akademisindeki faaliyetleri, hizmet içi eğitim ve yabancı dil eğitimlerine katılımlarına,
yurt dışına gönderilmelerine, özel yetkili savcılıklara veya mahkemelere yahut
idari görevlere atanmalarına ilişkin bilgiler ile bu görevlendirmelerde ve yine
bir silah olarak kullanılan özel yetkili mahkemelere hakim veya unvanlı olarak,
Teftiş Kurulu Başkanlığına, başkan, başkan
yardımcısı veya müfettiş sıfatıyla, idari kurumlara tetkik hakimi, daire başkanı
veya yardımcısı, genel müdür veya yardımcısı sıfatıyla vs. şeklinde yapılan
atamalarda dikkate alınan kriterler, özlük dosyalarındaki bilgi ve belgeler,
sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları, ilgililer hakkında HSYK'ya intikal
eden şikayet, ihbar, inceleme ve soruşturma dosyaları ile bu dosyalar hakkında
verilen kararlar, mahallinde yapılan araştırmalar, FETÖ/PDY terör örgütü ile
ilintili dosyalarda görev alan hakim ve cumhuriyet savcılarının bu dosyalardaki
işlemleri ve kararları, örgüt mensuplarının haberleşme için kullandıkları şifreli
programlarda yer alan kayıtlar,
HSYK'nın FETÖ/PDY mensubu oldukları Emniyet Genel Müdürlüğü terörle mücadele
birimlerince düzenlenen raporlarla sabit örgüt üyeleri hakkında tayin ettiği
disiplin cezaları ve muhalefet şerhleri, sosyal çevre bilgileri ve Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığından temin edilen bilgi ile belgeler, ilgililer hakkında başsavcılıkça
başlatılan soruşturmanın niteliği ve isnat edilen suçlamalar ile gözaltı ve
tutuklama kararları, soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan hakim ve savcıların
ifade ve sorgu tutanakları, itirafçıların beyanları birlikte dikkate alınarak,
ekli listede yer alan hakim ve cumhuriyet savcılarının 667 sayılı KHK'nın 3'üncü
maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlarının
olduğu sabit görüldüğünden, adı geçenlerin, 667 sayılı KHK'nın 3'üncü
maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve ayrı ayrı olmak üzere
meslekten çıkarılmalarına oy birliğiyle karar verildi."
"ALTTAN YUKARIYA RAPOR, YUKARIDAN AŞAĞIYA TALİMET"
Gerekçede, bir terör örgütünün varlığının kabul edilebilmesi için, örgütlü bağlılık,
üyeler arasında görev bölüşümü, kod isimleri, bir hiyerarşi ve bu örgütün ideolojisini
savunan insanların olması gerektiği belirtilerek, FETÖ/PDY mensuplarının hücresel
şekilde birbirleriyle bağlantıları, kendi aralarında bir rapor, talimat alışverişinin
bulunduğu aktarıldı.
Alttan yukarıya doğru rapor, yukarıdan aşağıya doğru talimat verildiği, örgüt mensuplarının yeni örgüt mensupları kazanma faaliyetleri yaptığı, yeni çocuk ve gençlerin örgüte alındığı, eğitilip yetiştirilerek bu örgütün kadrolarına ilave edildiği anlatılan gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"Örgütün eğitim malzemeleri, kitabı, bildirisi, ideolojisini anlatan belgeler, evraklar, dokümanları, ordu ve emniyet içerisinde teşkilatlanmış silahlı gücü bulunmaktadır. FETÖ/PDY de diğer terör örgütleri gibi bir inanca dayanmaktadır. Fetullahçı Terör Örgütü üyelerinin uğrunda zorluklarına katlanabildiği, fedakarlıkta bulunduğu, amacına yönelik bir şeyler yapabildiği, bir inanç, bir ideoloji sistemidir. Örgüt kadrolarının sızdığı devletin güvenlik kurumlarının silahlı olması ve bu silahları kullanma yetkisinin bulunması, örgütün silahlı ve askeri eğilimini göstermesi açısından çok önemlidir. Hasan Sabbah'ın çevresinde kümelenen Haşhaşilerin, yaklaşık bin yıl kadar önce afyon çekip fedailerini kullanarak devlet görevlilerini öldüren bir terör örgütü olarak ortaya çıkmalarında olduğu gibi FETÖ/PDY üyeleri de mutlak itaat ve cennete kavuşacakları saiki ile hareket ederek devlet içinde suikast benzeri hareketlere başvurmuştur. Dini unsurları temel alarak hareket ettiğini iddia eden örgütün, dini değerler değişmezken, zamana ve şartlara göre kendisini değiştirmesi, ülkesi ve devleti ile barışık olması beklenirken devleti kendisine hasım ve karşı cephe olarak görmesi, tüm yapısıyla açık ve şeffaf olması gerekirken bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanması, yönetim kadrosunun faaliyetlerini yurt dışından idare etmesi ve Türkiye'ye gelmekten ısrarla imtina etmesi, hasımlarını saf dışı etmek için her türlü baskı, şantaj ve yasa dışı faaliyeti kullanması, çeşitli yabancı misyon temsilcileriyle mahiyeti bilinmeyen görüşmelerde bulunması, diğer terör örgütleriyle temas kurması ve onlara istihbarat, lojistik, eylem tarzı türü destek sağlaması, söz konusu yapının casusluk faaliyetlerini de kapsayan organize bir terör örgütü olduğunu ortaya koyan unsurlardır."
"DİNİ DUYGULARIN İSTİSMARI"
Gerekçede, 1970'li yıllardan günümüze kadar uyguladığı örgütlenme yöntemleri,
taktik ve stratejiler bütüncül bir bakış açısıyla incelendiğinde, FETÖ/PDY silahlı
terör örgütünün, kuruluş yıllarından itibaren toplumun dini duygularını istismar
ederek, "himmet" adı altında topladığı maddi kaynaklarla yurt içi
ve yurt dışında faaliyete geçirdiği eğitim müesseselerinde kendi amaç ve ilkeleri
doğrultusunda yetiştirdiği öğrencileri, özetle insan kaynağını, ekonomik ve
siyasi gücünü, örgüt ideolojisi doğrultusunda kullanarak Türkiye Cumhuriyeti
devletinin anayasal kurumlarında (yasama, yürütme, yargı erkleri) kadrolaşmayı
ve aynı zamanda uluslararası platformlarda da etkin bir güç haline gelmeyi hedeflediği
belirtildi.
ÖRGÜTÜN SOSYO-KÜLTÜREL VE ZİHİNSEL YAPISI"
Örgütün sosyo-kültürel ve zihinsel yapısının da irdelendiği gerekçede, örgüte
üyelik için kesin bir kriter bulunmadığı, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Sünni,
Alevi, hatta yapıya uzak gibi duran gruplardan, ateist ya da Yahudi, Hristiyan
dinlerine inananlardan da paralel yapılanma içerisinde yer alanlar bulunduğa
işaret edildi.
Gerekçeye, şöyle devam edildi:
"Bir başka ifade ile FETÖ/PDY'ye üyelik için dindar olmak veya inançlı
olmak şartı aranmadığı gibi Müslüman olmak da gerekli değildir. Bu örgütün içerisinde
her türlü suça bulaşmış, alkol müptelası, kumarbaz, hırsız, tefeci, rüşvetçi
kişiler de vardır. Ancak örgüt anlayışında, dini vecibelerin yerine getirilmesi
veya Kur'an'ın yasakladığı eylemlerden kaçınmaktan ziyade, 'para' öncelik arz
ettiğinden, himmetini veren kişinin işlediği suçun veya günahın bir önemi bulunmamaktadır.
Meşru olmayan yollardan elde edilen kazançtan örgüte istenen pay verilmiş ise
işlenen günahın ya da suçun üzeri örgüt tarafından organize şekilde örtülmektedir.
FETÖ/PDY'nin örgütlenmesi askeri bir örgütlenmeden çok az farklar içermekte,
sözde liderin verdiği kararı sorgulama anlamına gelecek her düşünce, eylem veya
tavır kuvvetle ezilmekte, Gülen'in ve ona bağlı diğer yöneticilerin tüm talimatları,
aklın da ötesinde bir kutsiyet kazandırılarak uygulanmaktadır. Sözde lider Gülen,
söyledikleri ve yazdıklarıyla bağlı olmayıp ilahi bir emir olarak kendini din,
ahlak, hukuk kurallarıyla bağlı saymamakta, örgütünü ve kendini, devlet düzeninin
içinde değil, önünde ve üstünde görmekte, örgüt mensuplarına göre söylediklerine
aykırı hareket etme, onları değiştirme, her türlü yasağı kaldırma, yepyeni bir
yasak getirme yetkisini haiz ve daha da önemlisi, dini hükümleri değiştirebilen
bir otorite, insanüstü bir varlık olarak kabul edilmektedir. Öyle ki bu insanüstü
varlığın yarım bıraktığı yiyecek atığı veya suyu, içeceği bile olağanüstüdür.
Örgüt üyeleri onun içtiği çay veya suyun artığını içmek için sıraya girer ve
ona kutsiyet atfederler. O peygamberler, evliyalar ve diğer din büyükleriyle
mana aleminde bulaşan ve görüşen onlarla istişare eden bir kimsedir. Ev ve yurtlardaki
dini olduğu söylenen sohbetlerde işlenen önemli temalardan biri budur. Bir kimse
bu temaya iman etmediği müddetçe gerçek bir üye olamaz ya da onların ifadesiyle
iman etmiş sayılmaz.
Çocuğu olmayan örgüt mensupları, sözde liderlerini görmek için ABD'ye gidip
Pensilvanya'da kendisinden aldıkları 'okunmuş hurma'yı yiyerek çocuk beklemektedir.
Söz konusu haletiruhiye, yüksel tahsil yapmış örgüt üye ve mensupları için de
geçerlidir. Örgüt mensubu hakim ve Cumhuriyet savcılarının inanmışlık ve örgütün
sözde liderine bağlılık düzeyini göstermesi bakımından HSYK İkinci Dairesine
intikal eden soruşturma dosyasına konu olan İstanbul 18'inci Asliye Ceza Mahkemesi
Hakimi İlhan Karagöz'ün karar kisvesi altında yazdıkları, yargı adına utanç
verici niteliktedir."
PARALEL DEVLET KURMA ÇABALARI
Gerekçede, terör örgütünün paralel devlet kurma çabaları da anlatıldı. Bu kapsamda
örgütün özellikle siyaset, mülkiye, adliye, askeriye, emniyet ve bürokrasideki
örgütlenmesi ile yasadışı faaliyetlerinin, muhtelif tarihlerde resmi kurumlar
ve istihbarat birimlerince hazırlanan çeşitli raporlarla devlet arşivlerine
girdiği hatırlatıldı.
Fetullah Gülen'in ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın
yıpratıcı olacağını teşhis ettiği, bu nedenle mevcut sistemi yıkmak yerine devlet
kurumlarını ele geçirmeyi hedeflediğine işaret edilen gerekçede, "Örgüt,
yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda vakıf, dernek, özel okul, şirket, dershane,
öğrenci yurdu, basın yayın kuruluşu, finans kurumu, sigorta şirketi ve radyo
istasyonunu denetim altında bulundurarak amacına uygun bir teşkilatlanmayı neredeyse
başarmıştır." değerlendirmesi yapıldı.
FETÖ/PDY'nin tıpkı diğer yasadışı terör örgütlerinde olduğu gibi gizli ve hiyerarşik
bir yapılanmaya sahip olduğu, pelür kağıtlar ile haberleşme, özgeçmiş raporu
verme, mensuplar için kod adı kullanma gibi örgütsel taktiklerle yönetildiği
bildirilen gerekçede, şu ifadelere yer verildi:
"Bir yandan da örgüt mensuplarının tamamına belirli görev ve sorumluluklar
yüklenerek mensupların örgüte bağlılıkları perçinlenmektedir. Son yıllarda,
ülkemizde bir korku imparatorluğu oluşturan FETÖ/PDY terör örgütünün baskı kurmak
maksadıyla uyguladığı yöntemler, hedef kişi veya kişilerin sayısı, hedef kişinin
konumu, mesleği, görevi, toplumdaki statüsü, kişisel zaafları ve örgütün hedef
kişiye beslediği husumetin derecesine göre farklılık göstermektedir. Serbest
meslek erbabı bir şahsın, piyasadaki serbest rekabet şartlarına aykırı olarak
ekonomik anlamda zarara uğratılması veya kamuda görev yapan örgüt mensupları
tarafından sık sık denetlemelere tabi tutulması, yine kamuda görevli bir kişiye
mobbing uygulanması, kişinin terfi ettirilmemesi, stratejik görevlere getirtilmemesi,
istem dışı tayin edilmesi, hak ettiği halde ödüllendirilmemesi, yurt içi veya
yurt dışı hizmet içi eğitim imkanlarından mahrum bırakılması yahut disiplin
cezalarına maruz bırakılması, baskı oluşturma yöntemlerinden bazılarıdır."
YARGI AYAĞINDAKİ YAPILANMA
HSYK'nın gerekçesinde, şu tespit yapıldı:
"Yargıdaki yapılanmanın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yargı kuvveti içerisinde,
organizasyonu ve hiyerarşik yapısı bulunan, devlet yargısına alternatif olarak
faaliyet gösteren, örgütlü olarak yargı içerisinde yuvalanan, kendinden olmayan
herkesi düşman kabul edip kullanamadığı kişileri de düşman sayan, örgüte boyun
eğmeyenleri ve farklı düşünen herkesi düşman görüp hedef haline getirerek, yargı
kararları ile emniyet operasyonlarının hedefi haline getiren, istihbarat toplayan,
operasyon kararı alan, emniyet ve yargı üzerinden toplanan istihbarata göre
örgütün üst düzey yöneticilerinin verdiği kararın icrasına başlayan, basın ve
yayın üzerinden linç girişimi gerçekleştiren, topluma yönelik algıyı yöneten,
örgütte yer alanları kahramanlaştıran, unutturma sürecini tekrarlayan, suç faili
veya masum olduğuna bakılmaksızın birçok kişiyi yargı eliyle mağdur eden, çözümü
mümkün olmayan abartılı, ayrıntıya boğulmuş, gerçeklerin gizlendiği, kasıtlı,
taraflı ve delilsiz davalar açan, bu davalarla Türkiye'nin mafya ve terörle
mücadele ettiği algısı yaratan, devletin birçok kurumuna yerleşen Paralel Devlet
Yapılanması Terör Örgütü isimli bu yapının yargıdaki uzantıları oldukları ve
cemaat cuntası şeklinde paralel bir yargı gücü oluşturdukları görülmüştür."
Gerekçede, FETÖ/PDY mensubu olup, itirafçı yahut gizli tanık sıfatıyla ifadelerine
başvurulan bazı hakim ve cumhuriyet savcılarının beyanlarının bir bütün olarak
değerlendirilmesi sonucunda, her birinin hayatlarının farklı dönemlerinde FETÖ/PDY
militanları ile muhatap oldukları, örgütün öncelikli hedefinin devletin askeriye,
adliye ve mülkiye kadrolarına yerleşmek olduğu, kendilerinin de bu amaç doğrultusunda
örgütün yargıdaki eleman ihtiyacını karşılamak üzere yetiştirildiklerinin görüleceği
vurgulandı.
"İSTENİLEN YÖNDE KARAR TELKİNLERİ"
Örgütün nihai amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet,
yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine
engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personellerin sistem dışına çıkarılmasını
sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirdiği, bu kapsamda örgütün yargı
ayağındaki uzantısı tarafından Hüseyin Kurtoğlu'yla ilgili dava, Askeri Casusluk,
Şemdinli, Balyoz, Ergenekon gibi proje soruşturma ve kovuşturmaların üretildiği
aktarılan gerekçeye şöyle devam edildi:
"Mahkemelerin birer örgüt sorumlusunun bulunduğu, sorumlu kişinin örgütü
ilgilendiren davaları takip ederek ve bu davalarla ilgili olmak üzere örgüt
üyesi hakimlerle görüşerek kararların istenilen yönde çıkması yönünde telkinlerde
bulunduğu, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yargı üzerinden gerçekleştirdiği
usulsüz yargılama işlemleri ile yaptığı haksızlıklara 'yargının kararı' veya
'takdiri' denilerek karşı çıkılmasının engellendiği, operasyonlar karşısında
'Bağımsız yargı, inceleyip karar versin' denilerek haksızlığa meşruluk kılıfı
sağlandığı, yıllarca süren yargılamalar sonucunda gerçeğin ortaya çıkması halinde
bile kimsenin yargı eliyle işlenen haksızlığın peşine düşmediği, silahlı terör
örgütünün, yargının ne kadar büyük bir güç olduğunu, yargıyı etkili ve operasyonel
şekilde kullanmak suretiyle yapılamayacak hiçbir şey olmadığını ve her şeyin
sınırsızca yapılabileceğini gördüğü, özel yetkili mahkemelerin, örgütün elinde
tüm toplumu dizayn edecek bir silaha dönüştüğü sabittir."
"15 TEMMUZ ENGELLENMESEYDİ..."
Gerekçede, 15 Temmuz gecesi meydana gelen darbe teşebbüsünün demokratik anayasal
düzene karşı oluşturduğu tehdidin büyüklüğünü değerlendirmek bakımından, engellenmiş
olan bu teşebbüsün somut olarak meydana getirdiği zararların tek başına dikkate
alınmasının yeterli olmadığı, darbe teşebbüsünün kısa sürede engellenememiş
olması ya da darbenin gerçekleşmesi halinde oluşabilecek risklerin de göz önünde
bulundurulması gerektiğine işaret edilerek şunlar kaydedildi:
"Son zamanlarda tanık olunan yakın çevredeki ülkelerin durumu, devlet
otoritesinin ortadan kalkması halinde bırakın demokratik bir düzende yaşamayı,
insanların en temel haklarının her gün saldırı altında olduğu bir düzensizlik
ve kargaşa ortamının acı örnekleri olarak dünya kamuoyunun gözü önünde durduğu,
darbe teşebbüsünün, ülkemizin birçok terör örgütünün açık hedefi olduğu günlerde
gerçekleştirilmesinin bu riskin ağırlığını daha da artırdığı, bütün bu değerlendirmeler
birlikte ele alındığında, darbe teşebbüsünün sadece demokratik anayasal düzen
yönünden değil bununla sıkı bağı olan 'milli güvenlik' yönünden de mevcut ve
ağır bir tehdit oluşturduğu, milli güvenliğin, Anayasa'da ve insan haklarının
korunmasına ilişkin birçok uluslararası belgede, temel hak ve hürriyetlerin
sınırlandırılması sebepleri arasında sayıldığı, güvenliğin olmadığı yerde demokratik
düzeni sürdürme ve özgürlükleri hayata geçirebilmenin mümkün olmadığı, açıklanan
nedenlerle şimdiden Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 15 Temmuz
darbe teşebbüsünün demokratik anayasal düzene, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine
ve milli güvenliğe yönelik en ağır saldırılardan biri, belki de en ağırı olduğu
sonucuna varmak gerektiği açıktır."