Bozdağ'dan 'ihraç edilen hakim ve savcılar' açıklaması

Adalet Bakanı Bozdağ: -"Yargıdaki yapılan değerlendirmelerle, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bazı hakim ve savcıları meslekten uzaklaştırma kararı alması, esasında hukuk devletini korumak, yargının bağımsız ve tarafsız vasfını korumak, yargı içinde tarafsızlığını, bağımsızlığını yitirmiş kişilerin meslekte kalmasına izin vermemekten ibarettir"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 18 Mart 2017 17:17, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bozdağ'dan 'ihraç edilen hakim ve savcılar' açıklaması

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Yargıdaki yapılan değerlendirmelerle, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) bazı hakim ve savcıları meslekten uzaklaştırma kararı alması esasında hukuk devletini korumak, yargının bağımsız ve tarafsız vasfını korumak, yargı içerisinde tarafsızlığını, bağımsızlığını yitirmiş kişilerin meslekte kalmasına izin vermemekten ibarettir." dedi.

Bir otelde yerel medya temsilcileriyle bir araya gelen Bozdağ, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında tutuklanan hakim ve savcıların verdiği ifadeler doğrultusunda 202 hakim ve savcının daha meslekten ihraç edilmesiyle ilgili soru üzerine, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının önemine değinerek, "Eğer bir hukuk devletinde yargı bağımsız ve tarafsız değilse orada çok farklı tartışmalar var demektir." ifadesini kullandı.

Yargının bağımsız ve tarafsız olması için anayasanın önemli teminatlar ortaya koyduğunu vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu:

"Yargının bağımsız ve tarafsız olması için bizim anayasamız önemli teminatlar ortaya koymuştur. Anayasanın 138. maddesi, 'hakimler görevlerinde bağımsızdırlar, görevlerini yaparken anayasa, kanun ve hukuka bağlı vicdani kanaatleriyle karar verirler' ifadesine yer veriyor, bu son derece önemli. Yargı görevini yapan kişilerin kendi vicdani kanaati olabilir, kendi fikri olabilir, başka düşünceleri olabilir ama görevini yaparken vicdanın, anayasaya bağlı olması, kanuna ve hukuka bağlı olması vereceği kararın da bu bağlılık çerçevesinde verilmesini şart koşmaktadır. Hukuk devletinde herkes vicdanına göre değil hukukun koyduğu kurallara bağlı bir vicdana göre karar vermesi lazım. Eğer vicdanı anayasa, hukuk ve kanuna bağlı hareket etmezse birinin o zaman ya dine bağlı hareket edebilir, ya ideolojiye bağlı hareket edebilir, ya siyasete bağlı hareket edebilir, ya konjonktüre bağlı hareket edebilir. Başka bir şey vicdanı etkisi altına alır. Onun için hukuk devletlerinde vicdanı dış etkilerden korumak için, esen rüzgarlardan korumak için vicdanı kurala bağlamışlardır. Bu da anayasadır, kanundur ve hukuktur."

Türk yargısı içindeki bazı hakim ve savcıların bağlı oldukları bir terör örgütünün tesiriyle adli soruşturma yaptığının, adli kararlar verdiğinin ve pek çok iş ve işlemin altına imza attığının artık Türkiye'de tartışma götürmez bir gerçek olduğunu anlatan Bozdağ, "Bu, bu görevi yapan, bu vasıftaki kişilerin tarafsız ve bağımsız yargı görevini yapma vasfını kaybettiğini gösterir." diye konuştu.

Hakim ve savcının en önemli vasıflarından birinin tarafsızlık ve bağımsızlık olduğuna işaret eden Bozdağ, şöyle devam etti:

"Anayasa, hakimlik ve savcılık teminatı getirmek suretiyle hakimlerin 65 yaşını doldurana kadar görevden alınamayacağını, azledilemeyeceğini, kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevk edilemeyeceğini, özlük halkalarının ortadan kaldırılamayacağını teminat altına almaktadır. Neden? Korkudan, baskıdan, endişeden uzak görev yapsınlar diye. Ama bütün bu teminatları bir terör örgütünün talimatları doğrultusunda faaliyet göstermek için birileri kullanırsa, hukuk devleti buna da izin vermez. Yargıdaki yapılan değerlendirmelerle, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bazı hakim ve savcıları meslekten uzaklaştırma kararı alması esasında hukuk devletini korumak, yargının bağımsız ve tarafsız vasfını korumak, yargı içerisinde tarafsızlığını, bağımsızlığını yitirmiş kişilerin meslekte kalmasına izin vermemekten ibarettir. Bu hukuk devletin gereğini yapmaktır. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını korumaktır. Bu açıdan olaya bakmakta fayda vardır."

- "Saadet Partisi'nin tabanı 'evet diyor"

Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. yılı nedeniyle sosyal paylaşım sitesinden paylaştığı, "Çanakkale Zaferi'nin 102. yılında şehitlerimizi minnetle anıyorum. Çanakkale, bizi millet iradesine dayalı bir rejime kavuşturan ilk adımdır. 102 yıl sonra rejim değişikliğine 'hayır' demek vatan borcumuzdur." mesajıyla ilgili sorulan soruyla ilgili olarak ise şunları kaydetti:

"Sayın Kılıçdaroğlu'nun açıklamasına gelince. Bu halk oylaması süresinde herkes, 'evet' diyenler de kendilerini vatansever ifade ediyor, 'hayır' diyenler de kendilerini vatansever kabul ediyor. 'Evet' diyenler Türkiye için 'evet'in en iyi sonuçları doğuracağına inanıyor onun için 'evet'in propagandasını yapıyor. 'Hayır' diyenler de Türkiye'de 'hayır'ın en iyi sonuç doğuracağına inanıyor. Onun için bunun propagandasını yapıyor. Burada önemli olan 'evet' veya 'hayır'ın propagandasını yapanlardan ziyade, 'evet' veya 'hayır' diyecek vatandaşlarımızın kararıdır. Şu anda Türkiye'de kim 'evet' diyor. AK Parti 'evet' diyor ve 'evet'in propagandasını yapıyor. Milliyetçi Hareket Partisi 'evet' diyor ve 'evet'in propagandasını yapıyor. Büyük Birlik Partisi 'evet' diyor ve 'evet'in propagandasını yapıyor. Gördüğüm kadarıyla Saadet Partisi'nin tabanı 'evet diyor. 'Evet'e baktığımızda böyle bir durum var." diye konuştu.

CHP'nin 'hayır' dediğini ve 'hayır'ın propagandasını yapıp vatandaşın da 'hayır' vermesini istediğini belirten Bozdağ, şöyle devam etti:

"Hayır propagandasını yapanlar kim. CHP 'hayır' diyor ve 'hayır'ın propagandasını yapıyor ve vatandaşın 'hayır' vermesini istiyor. HDP 'hayır' diyor, 'hayır'ın propagandasını yapıyor. PKK 'hayır' diyor, 'hayır'ın propagandasını yaptırıyor. FETÖ 'hayır' diyor. 'Hayır'ın propagandasını hem yapıyor hem yaptırıyor. Diğer terör örgütleri aynı şeyi söylüyor. Şu anda Almanya sanki 16 Nisan'da kendi ülkesinin hükümet sistemi değiştirilmesi Türkiye'de oylanacakmış gibi korku ve telaş içinde. Sadece Almanya değil Belçika öyle, Hollanda öyle, Avusturya öyle, Danimarka öyle, İsviçre öyle. Televizyonlarında Türkçe 'hayır' kampanyaları resmi devlet kanallarında yapıldığı gibi gazeteler Türkçe manşetlerle çıkıyor ve 'hayır için çıkıyor. Sosyal medya kullanılıyor ve 'hayır' için çalışanlara çok büyük destekler veriliyor. Bu ülkelerde Türkiye'de 'hayır' çıkması için bir gayret var. Bizim söylediğimiz şey şu aziz milletimize. 'Hayır' propagandası yapanlar bunlar, 'hayır' çıksın' diye isteyenler bunlar. 'Evet'in propagandasını yapanlar bunlar. 'Evet' çıksın diye uğraşanlar bunlar. Sonuçta 'evet' veya 'hayır' kararını verecek de sizsiniz. Hangi tarafın propagandasına göre karar verecekseniz kararınızı ona göre şekillendirmeniz lazım."

- "Terör örgütleri krizleri severler"

"Sayın Kılıçdaroğlu'na sormak lazım. Atatürk hayatta olsaydı Türkiye'yi 40 yıldır bölmek için uğraşan, askerimizi, polisimizi şehit eden, vatandaşlarımızı katleden terör örgütüyle aynı pozisyonda durmayı nasıl değerlendirirdi merak ediyorum." değerlendirmesinde bulunan Bozdağ, "PKK, Türkiye'nin ve Türk halkının Bursalıların lehine bir anlık, bir gün nefes alıp vermiş midir? Diğer terör örgütleri bu halkın lehine nefes alıp vermiş midir? Veya başka ülkeler Türkiye'nin yararına sonuç çıksın diye mi bu işte bu kadar telaş ediyorlar?" diye konuştu.

Bozdağ, terör örgütlerinin istikrarsızlığı, krizleri ve kaosları sevdiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Başka ülkeler de zayıf Türkiye, istikrarsız Türkiye, ekonomisi çökmüş Türkiye, enerjisini iç kavgalarına harcamış Türkiye olsun isterler. Kendilerinden yardım dilenen bir Türkiye olsun isterler. Yani siz insan hakların çiğniyorsunuz diyen bir Türk hükümeti yetkilisinin sesini duymak istemiyorlar. Ekonominiz sıkıntıya girerse size 5 milyar dolar kredi verebilirim diyen bir Türkiye istemiyorlar. Ama şunu istiyorlar, 'biz bu terörle baş edemiyoruz bize yardım edin. Ekonomimiz çöktü bize yardım edin. Kriz var kaos var başa çıkamıyoruz bize yardım edin' diyen bir Türkiye istiyorlar. Onun için de vatandaşlarımızın bütün bunları değerlendirirken geniş bir şekilde vicdan terazilerin de tartıp kararını ona göre vermesi lazım. Şehitlerimizi veya dini kavramlarımızı bu halk oylaması sürecine alet etmek hem şehitlerimize hem de bu kavramlara büyük bir saygısızlık olarak görüyorum."

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Deniz Yücel, Almanya için ne ifade ediyor? Sayın Merkel'i, Adalet Bakanı'nı, Almanya hükümetini, yerleşik düzenini ayağa kaldıracak kadar bu kişiyi önemli kılan nedir? Biz çok iyi biliyoruz, onlar da çok iyi biliyor. O yüzden çok endişeleri var." dedi.

Bursa'da bir otelde yerel medya temsilcileriyle bir araya gelen Bozdağ, bir gazetecinin, "Alman meslektaşınız size gönderdiği mektupta, Deniz Yücel serbest bırakılmazsa adil bir yargılanma olmayacağını bildirdi. Bir Adalet Bakanı böyle bir cümle kurabilir mi?" sorusu üzerine, "Vallahi kurdu. Adil yargılanma ilkeleri, uluslararası sözleşmelerde de evrensel hukukta da bizim hukukumuzda da belli." değerlendirmesinde bulundu.

Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas'ın sadece bu konuda değil, Türkiye'deki darbe davalarına ilişkin de aynı şeyleri söylediğini belirten Bozdağ, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde 248 kişinin şehit, 2 bin 194 kişinin de gazi olduğunu anımsattı.

"O şehitlerin bir sürü akrabası var. Yazdığı mektuplarda onlar için üzüntü ve endişelerini hiç iletmediler." diyen Bozdağ, şunları kaydetti:

"Onların hak ve hukuku nedir?' diye soran ne Almanya ne de başka hiçbir ülke olmadı. Bu gazilere, eli, ayağı kopan gencecik inanlara ne oldu? Onların ailevi durumları nedir?' diye soran olmadı. Bunu çok net bir şekilde görüyoruz ki Batı'da teröristlerle ilgili çok ciddi hassasiyet oluşmuş durumda. Buradan soruyorum: Deniz Yücel dışında Türkiye'deki cezaevlerinde tutuklu Alman vatandaşı var mı? Peki Almanya'nın Başbakanı, kendi vatandaşları için bu kadar endişe edip, bu kadar Türkiye ve dünyayı alarm etti mi? Almanya'nın Adalet Bakanı, diğer Alman vatandaşları için tutuklu ve mahkum olanlar için bize bir mektup yazdı mı? Yazmadı.

Deniz Yücel, Almanya için ne ifade ediyor? Sayın Merkel'i, Adalet Bakanı'nı, Almanya hükümetini, yerleşik düzenini ayağa kaldıracak kadar bu kişiyi önemli kılan nedir? Biz çok iyi biliyoruz, onlar da çok iyi biliyor. O yüzden çok endişeleri var ama Deniz Yücel, terör örgütü propagandası yapmak, halkı kin, nefret ve düşmanlığa tahrik etmek suçlarından tutuklandı. Şu anda yargılaması devam ediyor ve kararı bağımsız Türk yargısı verecek. Kararlar, itiraza açık. Bizim Adalet Bakanı olarak yargıya talimat verme yetkimiz yok."

- Can Dündar'ın Almanya Cumhurbaşkanı tarafından sarayda ağırlanması

Bozdağ, 2016'da Almanya'da yüzlerce göçmen derneğine saldırı gerçekleştirildiğini ve bunların hiçbirinin gerçek anlamda aydınlatılmadığını söyledi.

Almanya'daki cami derneklerine de saldırıldığına dikkati çeken Bozdağ, "PKK'lı teröristler, darbeciler, DHKP/C teröristleri, FETÖ teröristleri Almaya'da geziyor. Alman hükümeti, Türkiye'nin kurduğu cami derneklerinde, 'İmamları nasıl terörist yaparız?' diye arama yapıyor, oralarda terörist arıyor. Böyle bir şey olmaz. Din adamlarının tamamını güvenlik tehdidi olarak gören bir paranoya var." ifadelerini kullandı.

Bozdağ, Almanya'nın "Siz insan haklarını ihlal ediyorsunuz, hukuku çiğniyorsunuz." sözünü duymaya hiç alışmadığını dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Can Dündar, Almanya Cumhurbaşkanı tarafından sarayda ağırlandı. Adalet Bakanı resepsiyonda bir konuşma yaptı ve orada ittifak gördü, her türlü desteği aldı. Şimdi buradan Alman yetkililere soruyorum: Bu kişi Almanya'nın lehine hangi işi yaptı da Adalet Bakanı ve Cumhurbaşkanı da dahil, Almanya'nın bütün makamları buna bu kadar imkan, değer ve destek veriyor? Kim ki Türkiye'ye, Türk milletine söverse, aleyhine çalışırsa Almanya Cumhurbaşkanı onu sarayda ağırlar. Bunun başka bir özeti yok, basın ve ifade özgürlüğüyle alakalı bir şey değil."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber