İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Işık: YPG bir terör örgütüdür ve PKK'nın Suriye'deki koludur

Başbakan Yardımcısı Işık: PYD/YPG bir terör örgütüdür ve PKK'nın Suriye'deki koludur. Bunlarla işbirliği yapmakla PKK ile işbirliği yapmak arasında Türkiye açısından hiçbir fark yoktur. Bunların terör örgütü listesine alınması gerekirken, bırakın terör örgütü listesine almayı, bunlarla işbirliğini geliştirme kararı vermek, asla Türk milletinin kabul edebileceği bir durum değildir. Bu ittifak anlayışına sığmaz, bu Türkiye'nin, özellikle Türk insanının, ABD'ye olan bakışındaki olumsuzluğun temel sebebidir

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 16 Ocak 2018 13:40, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Işık: YPG bir terör örgütüdür ve PKK'nın Suriye'deki koludur

Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, "PYD/YPG bir terör örgütüdür ve PKK'nın Suriye'deki koludur. Bunlarla işbirliği yapmakla PKK ile işbirliği yapmak arasında Türkiye açısından hiçbir fark yoktur. Bunların terör örgütü listesine alınması gerekirken, bırakın terör örgütü listesine almayı, bunlarla işbirliğini geliştirme kararı vermek, asla Türk milletinin kabul edebileceği bir durum değildir. Bu ittifak anlayışına sığmaz, bu Türkiye'nin, özellikle Türk insanının ABD'ye olan bakışındaki olumsuzluğun temel sebebidir." dedi.

İzmit'teki Sabancı Kültür Merkezi'nde Kocaeli Gazetecileri Cemiyeti tarafından düzenlenen, "16 Ocak Basın Onur Günü" etkinliğinde konuşan Işık, bugünün Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilk basın toplantısını düzenlemesinin yıl dönümü olduğunu, bunun İzmit'te gerçekleştirilmiş olmasının kent için çok büyük bir onur vesilesi olduğunu söyledi.

Atatürk'ün İzmit basın toplantısını da içine alan yurt seyahatinin, 14 Ocak 1923'te başladığını ve 20 Şubat'ta tekrar Ankara'ya dönmesiyle sona erdiğini hatırlatan Işık, matbuat hayatının yakından tanıdığı isimlerle gece üç buçuğa kadar devam eden ve o dönem için akıllardaki bütün soruların cevaplandığı İzmit'teki basın toplantısının, hem basın tarihi açısından hem de genel tarih açısından çok önemli olduğunu kaydetti.

Işık, o toplantıda Lozan Konferansı'ndan devletin yönetim şekline, saltanat ve hilafet meselesinden Halk Fırkası'nın kurulmasına kadar tüm konuların, gazetecilerle konuşulduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Bu toplantıda Atatürk'ün verdiği mesajlardan birine özellikle dikkati çekmek istiyorum. Gazi Paşa'ya, dış siyasette takip edilecek harekat tarzı sorulunca özetle şöyle der; 'Dünyada bir denge vardır. Doğuda büyük bir devlete veyahut batıda bir veya birkaç devlete temas etmek, uzlaşmalar ve ittifaklar yapmak suretiyle denge sahasında yerimizi belirlemek görüşü vardır.' Aslında Atatürk'ün bu görüşü, 2. Abdülhamid'in de uygulamaya çalıştığı denge politikasından çok farklı değildir."

Bunun esasen Türkiye'nin jeo-stratejik konumuyla ve tarihi tecrübesiyle alakalı bir durum olduğunu vurgulayan Işık, "Bugün biz de hem doğudaki hem de batıdaki ülkelerle temas içinde, ittifaklar çerçevesinde bir dış siyaset yürütmenin gayreti içerisindeyiz. Bir yandan İran, Rusya, Çin gibi ülkelerle iyi münasebetler, güçlü münasebetler geliştiriyoruz, diğer taraftan da batı ittifakında NATO başta olmak üzere yerimizi sağlamlaştırıyoruz. Bütün bunları yaparken bizi en çok üzen konulardan biri, özellikle milli güvenlik sorunu haline gelen konulardan biri de NATO'da müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri'nin maalesef Suriye'nin kuzeyinde bir terör örgütüyle iş birliği yapması ve bu terör örgütünü polis milis gücüne dönüştürme gayretidir." ifadelerini kullandı.

- "Beklentimiz PYD/YPG'nin terör örgütleri listesine alınmasıdır"

Başbakan Yardımcısı Işık, Milli Savunma Bakanlığı yaptığı dönemlerde ABD Savunma Bakanı başta olmak üzere yetkililerle yaptıkları tüm temaslarda kendilerine, "Münbiç'ten çıkacağız ve Münbiç'i gerçek sahiplerine teslim edeceğiz. Bizim PYD ile ilişkimiz geçicidir. Rakka operasyonu bitince ilişkimizi sonlandıracağız." şeklinde söz verildiğini fakat bunların hiçbirinin yerine gelmediğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu noktada Türkiye olarak bizim beklentimiz, bırakın PYD/YPG gibi bir terör örgütüyle işbirliği yapmayı, PYD/YPG'nin de PKK gibi terör örgütleri listesine alınmasıdır çünkü PYD/YPG, PKK'nın Suriye koludur. Aradaki organik bağı başta ABD olmak üzere müttefiklerimizin bilmemesi mümkün değil. Biz gerek NATO toplantılarında gerekse yaptığımız ikili temaslarda aradaki ilişkiyi, organik bağı gösteren pek çok bilgiyi, belgeyi, dokümanı muhataplarımıza ilettik. Şu anda bizim beklentimiz özellikle ABD'nin bu yanlıştan bir an önce dönmesi, bir terör örgütünün meşrulaştırılması için yapılacak tüm adımlardan bir an önce vazgeçilmesidir. Zira terör örgütleriyle iş yapmak yılanla çuvala girmek gibidir. Yılanla çuvala girildiğinde kimin kimi sokacağı bellidir. PYD/YPG bir terör örgütüdür ve PKK'nın Suriye'deki koludur. Bunlarla işbirliği yapmakla PKK ile işbirliği yapmak arasında Türkiye açısından hiçbir fark yoktur. Bunların terör örgütü listesine alınması gerekirken, bırakın terör örgütü listesine almayı, bunlarla işbirliğini geliştirme kararı vermek, asla Türk milletinin kabul edebileceği bir durum değildir. Bu ittifak anlayışına sığmaz, bu Türkiye'nin, özellikle Türk insanının ABD'ye olan bakışındaki olumsuzluğun temel sebebidir. Eğer bu konuda bir adım atılırsa ben eminim ki diğer alanlardaki ilişki çok daha hızlı düzelir. Ancak bütün NATO üyesi ülkelerin PYD'yi bir terör örgütü olarak tanıması önemlidir ve bu çağrıyı buradan bir kez daha yapıyorum."

- "Medya, haince darbe girişimini püskürtmekte önemli bir pay sahibi olmuştur"

Medyanın, insanların gerçeklere ulaşmasına aracılık ettiğini dile getiren Işık, "Bağımsız ve tarafsız bir medya, özellikle demokrasilerin temel gerekliliklerinden biridir. İfade ve haber alma özgürlüğünün kullanılmasında hayati bir işleve sahip olan medyamız, demokratik düzenin vazgeçilmez unsurlarından birisi olduğunu 15 Temmuz 2016 gecesi bir kez daha göstermiştir. Medya, o gece yaşanan ihaneti ve haince darbe girişimini püskürtmekte önemli bir pay sahibi olmuştur. O gece, medyamız, demokrasi ve onun temelini oluşturan millet iradesinden yana tavır koyarak, toplumun ifade ve haber alma özgürlüğünün güvencesi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur." diye konuştu.

Işık, 2004 yılında çıkardıkları Basın Kanunu, aynı yıl, farklı dil ve lehçelerde radyo ve televizyon yayını yapılmasına imkan sağlayan düzenleme ve 2005'te yapılan Anayasa değişikliği ile RTÜK üyelerinin TBMM tarafından seçilmesinin, hükümetlerinin bu alanda attığı en önemli adımlardan olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:

"Biz bugüne dek basın mensuplarımızın rahat çalışması, işlerini kolayca yapması için elimizden geleni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Geçen hafta Başbakanlıkta, Başbakan yardımcılarımız Bekir Bozdağ ve Hakan Çavuşoğlu ile bürokratlarımızdan oluşan bir heyetle çok önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Toplantının gündemi, yerel televizyonların desteklenmesi, alınan uydu frekans ücretlerinin daha makul seviyelere indirilmesi ve yerel televizyonlarda çalışan arkadaşlarımızın eğitimlerine katkı sunulması idi. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla başlayan bu çalışmaları, en kısa sürede sonuçlandırmayı hedefliyoruz.

AK Parti Hükümetleri olarak, medya ve yayıncılık alanında, ulusalda ve yerelde, sektörün daha iyi şartlara kavuşması için yapısal birçok düzenleme gerçekleştirdik. Bütün bunları yaparken, vatandaşlarımızın, doğru ve gerçek bilgiye, enformasyona ve habere en hızlı şekilde ulaşmasını esas aldık. Kamu bünyesindeki TRT, RTÜK, Anadolu Ajansı, Basın İlan Kurumu, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü gibi kurumları geliştirdik, güçlendirdik. İşte TRT, açılan çok sayıda yeni kanalla, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın büyük medya kuruluşlarının arasında yerini aldı. Bugün TRT, 40 civarında dilde, web ve internet yayını gerçekleştiriyor. Bize Kurtuluş Savaşı'nın bir emaneti olan Anadolu Ajansımız da artık küresel bir haber ajansı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Ajansın hem yayın yaptığı dil sayısı, hem de temsilcilik bulundurduğu ülke ve şehir sayısı her geçen gün artıyor."

Işık, radyo ve televizyon kuruluşlarının üstlendikleri mali külfetlerin bir nebze de olsa azaltılması için aylık brüt ticari iletişim gelirleri üzerinden ödedikleri Üst Kurul payının oranını yüzde 3'ten yüzde 1,5'a düşürdüklerine dikkati çekerek, "Bundan sonra da medya ve yayıncılık alanında benzer adımlar atmaya devam edeceğiz. Örneğin RTÜK, artık yalnızca ceza kesen bir kurum olmayacak. Özellikle aile ve çocuk dostu yapım ve dizileri maddi olarak da destekleyecek." dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber