FETÖ karargahı olduğu iddia edilen 'Pinhan Restoran' davası

FETÖ adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan Maltepe'deki Pinhan Restoran'ı gizli toplantılar yapmak için karargah olarak kullandıkları ve himmet gelirlerini sisteme soktukları iddiasıyla 7'si tutuklu 12'si firari 45 sanığın yargılanmasına devam ediliyor

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 23 Ocak 2018 17:49, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
FETÖ karargahı olduğu iddia edilen 'Pinhan Restoran' davası

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan Maltepe'deki Pinhan Restoran'ı gizli toplantılar yapmak için karargah olarak kullandıkları ve himmet gelirlerini sisteme soktukları iddiasıyla 7'si tutuklu 12'si firari 45 sanığın yargılanmasına devam ediliyor.

İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanık Hızır Güngör katıldı. Diğer 6 tutuklu sanığın Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılımı sağlanan duruşmada, 20'yi aşkın tutuksuz sanık da hazır bulundu.

Duruşmada savunması alınan ve iddianamede üst düzey yönetici olarak belirtilen tutuklu sanıklardan Hızır Güngör, Pinhan Restoran'a çok emeğinin geçtiğini, onu savunur gibi göründüğünü ancak bu restoranda en ufak bir illegal durum dahi görmediğini savundu.

Firari Mustafa Özcan'ı, restoranın ortağı Ahmet Çelik'in ağabeyi Ali Çelik olan diyaloğundan duyduğunu ve Özcan'ın ara sıra Pinhan Restoran'a geldiğini belirten Güngör, "Mustafa Özcan ile birebir diyaloğum olmadı. Ali Çelik ile de müşteri-misafir ilişkimiz vardı, aramızda protokol seviyesi bulunuyordu. Masasında oturup uzun uzun sohbet etmezdik. Kardeşiyle ortak olduğumuz için gelmezdi. Ali Çelik'in arkadaşlarıyla geldiği yemekler toplantı maksadıyla değildi. 300 metre ileride büyük bir ofisi vardı. Toplantısı varsa zaten orada oluyordu. Bunu ofisine servis istediği için biliyoruz. 2013 Ocak ayından sonra tavır olarak restorana gelmedi. Ofisin üstünde bir tane restoran açtı." ifadelerini kullandı.

Dosyada mesnetsiz iddialar bulunduğunu ve hedefsiz ifadelerle Pinhan Restoran'ın dosyaya kasıtlı sokulduğunu öne süren Güngör, şöyle devam etti:

"Haksız suçlamaları doğrular nitelikte hiçbir delil yok. Söylentiler en önemli delil sayılmış. Bazı bölümler özellikle seçilmiş. Çamur at izi kalsın mantığında, tekrar edilerek bir dizi yorumlar ve niyet okuyuculuğundan medet umulduğunu, bu kapsamda delil toplandığını üzülerek beyan etmek istiyorum. Hakkımda, 'üst düzey yönetici' vurgusu var. Şirket kurduğum ve himmet parası topladığım söyleniyor. Bu tarz isimlerle, bu tarz işlerle anılmam sadece Ahmet Çelik ile olan ortaklığıma dair evraklardandır. Karmaşadan yola çıkarak kendimizi kurtarmaya çalışıyoruz, bu çok zor. Vurgu ve kelimelerle bizi bir yere koymuşlar. Hiyerarşik bir yapının ve hiçbir planın parçası olmadım, olmam da... Restoranla ilgili, 'örgüt üyelerinin buluşma ve hareket yeri' ifadelerine sarılarak peşin hüküm veriliyor. Bu restorana herkes gelebilir. Bilen bilir, her kesimden insanın huzur ve güven duyarak geldiği, gün ve yemekler düzenlediği bir yerdir. O zamanki tabirle, cemaat üyeleri tarafından sık kullanılan bir yer değildi. Çalışanlarımız içinde de böyle bir aidiyet yoktu. Başka gruplara (cemaat) mensubiyetler vardı. Pinhan, kimsenin kimliğine bakmamıştır, o yüzden bu günlere gelmiştir."

- "Ahmet Çelik'e abi olarak saygı duydum, sorgulamadım"

İddianamenin somut delillere dayanmadan adeta bir senaryo gibi yazıldığını ve çok incelenip detaya inilmediğini de ileri süren Güngör, "Suçlamalar hep Ali Çelik ve Mustafa Özcan üzerinden geliyor. FETÖ diye nitelendirme, sadece Ahmet Çelik ve kardeşi üzerinden yapılmaktadır. 40 yıl önce de müteahhitlik yapıyordu bu kişi, ben bunları hiç sorgulamadım. Maddi, manevi belli seviyede insanlardı. Abi olarak saygı duydum ve hiçbir zaman da sorgulamadım. Dini her hareket gönlümüzde olurdu, biz o yönden baktık olaya. O zamanlar rahatsız edici bir söylemleri yoktu. Bense tamamen yapımdan ve şahsi sebeplerden uzak duruyordum. Sözü edilen örgüt iltisaklı olarak bilinen insanlarla birebir arkadaşlık ve cemaat temelli bir ilişkim hiç olmamıştır. Sadece Ahmet ve Ali Çelik ile oturup konuşmuşluğum var." ifadesini kullandı.

İddia edildiği gibi hiçbir toplantıda bulunmadığını ve Pinhan'da toplantılar yapıldığı iddialarının doğru olmadığını iddia eden Hızır Güngör, Ahmet Çelik'in vatan haini olduğuna inanmadığını, onu savunmak için söylemediğini ancak Çelik'in bile bile vatana ihanet edecek biri olmadığını düşündüğünü ileri sürdü.

- "Güç peşinde koşmaya başladılar"

Fetullah Gülen'i medya dışında hiç görmediğini ve ABD'ye hiç gitmediğini de savunan Güngör, emniyette baskı gördüğü için etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyerek beyanda bulunduğunu, bu beyanlarını kabul etmediğini, dar alan fobisi olduğu için polisten kaçtığını, ailesiyle geçici tuttuğu bir yerde yaşadığını, yakalanmamak için ayrı bir hat kullandığını ve durumun normalleşmesinden sonra savcıya gelip ifade vermeyi istediğini de ileri sürdü.

Sanık Hızır Güngör, "Bu yapıyla keşke diyaloğum olmasaymış. Eğitim temelli bir hareketken, iş temelli bir hareket olmaya başladı. 'Para ve güç elimde olsun' amacıyla hareket etti. Güç peşinde koşmaya başladılar. Yaşananlardan sonra bunu çok net gördüm. Bundan dolayı da üzgünüm ve pişmanım." diye konuştu.

Duruşma, yarına ertelendi.

- Ceza istemleri

İddianamede, kayyum atandıktan sonra kapanan Bank Asya "müşteki'' sıfatıyla, aralarında restoran sahipleri Ahmet Çelik, Ali Çelik, Hızır Güngör, Ahmet Çelik ve Vedat Köprülü'nün de bulunduğu 45 kişi sanık olarak yer alıyor.

Sanıklar Ahmet Çelik, Ali Çelik, Hızır Güngör, Vedat Köprülü, Bekir Çelik, Uğur Akkoç ile 15 Temmuz darbe girişiminin ardından sahte pasaportla Bulgaristan'a giden daha sonra Türkiye'ye teslim edilen Hasan Çelik ve Hüseyin Çelik'in "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs'' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmaları istenen iddianamede, ayrıca sanıklar Ahmet Çelik, Ali Çelik, Hızır Güngör, Vedat Köprücü, Aziz Özdemir, Faik Toklucu, Salih Aydın ve Uğur Akkoç'un ''silahlı terör örgütü yöneticisi olmak'', ''Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna muhalefet'' suçlarından 22,5 yıldan otuz yedişer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

Bazı sanıkların "silahlı terör örgütüne üye olma'' ve ''Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna muhalefet'' suçlarından 30 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları öngörülen iddianamede, sanıklar Hasan Çelik ve Hüseyin Çelik'in de aralarında bulunduğu 4 kişinin ise "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama'' suçundan 10,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.

İddianamede, 17 sanığın "örgüt propagandası yapmak" suçundan 7,5 yıla, aralarında firari sanıklar Ali Çelik, Ahmet Çelik, Vedat Köprülü, Mehmet Barut ve Ömer Barut'un da bulunduğu 7 sanığın da "nitelikli dolandırıcılık" suçundan 10,5 yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber