FETÖ'cü özel kalem müdürü hakkında işlem yapmayan Rektör'den, YÖK Denetleme Kurulu üyesi olur mu?

Geçtiğimiz günlerde, Ağrı merkezli 5 ilde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında, aralarında öğretim üyelerinin de bulunduğu 16 kişinin gözaltına alındığına dair bir haber Anadolu Ajansı tarafından duyuruldu. Haber çeşitli yayın organlarında yer aldı. Tıklayınız.

Bu operasyonda ilginç olan bir ayrıntının altını çizmek, özellikle yüksek öğretim sisteminde FETÖ ile mücadelede yer yer acziyete varan yanlışları görmeye yardımcı olacaktır.

Söz konusu operasyonda yakalanan zanlılardan biri, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi (AİÇÜ) eski rektörünün özel kalem müdürü.

Hemen belirtmeliyiz ki, modern ceza hukukunun önemli ilkelerinden biri 'suçun ve cezanın kişiselliği' ilkesidir. Dolayısıyla özel kalem müdürü, eğer suç işlemişse kendi eylemlerinden sorumludur.

Ancak, söz konusu özel kalem müdürüyle ilgili önemli bir ayrıntı var ki, bu noktada büyük önem arz etmektedir..

Özel kalem müdürü ile ilgili olarak, örgütün çağrısı üzerine FETÖ'nün bankasına yüklü miktarda para yatırdığı için (ve örgütle başka bağlantıları da tespit edildiği için) AİÇÜ'de görevli komisyon tarafından 15 Temmuz ertesinde dosya hazırlanarak dönemin rektörüne sunulur. Ancak iddiaya göre rektör bu şahıs hakkında hiçbir işlem yapmaz. İşlem yapmayı bir kenara bırakın, tesadüfen (!) zanlı özel kalem müdürü, dosyanın rektörlüğe tesliminden sonra bir hafta içerisinde emekli olur ve yakayı kurtarır.

Neyse ki Rektörün bu tutumu ile ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bulunulur. Konu YÖK'e de intikal eder. Ardından savcılığın talimatıyla ve KOM'un titiz çalışmasıyla özel kalem müdürü yakalanır.

Zanlı özel kalem müdürü şu an hukukun pençesinde...

Peki bu şahıs hakkında (komisyon raporunu hiçe sayarak) hiçbir işlem yapmadığı iddia edilen ve bu tavrı nedeniyle YÖK'e de şikayet edilen eski rektör İ. A.. şu an nerede dersiniz?

Kendisi şu an Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyesi oldu.

Özel kalem müdürü hakkında (komisyon raporuna rağmen) gerekli işlemin yapılmadığı iddiası ile ilgili hukuki tespitler yapmak bizim işimiz değil tabii ki. Ancak, unutmayalım: Kamuoyunda, örgütle mücadelede adaletsiz davranıldığına dair bir algı söz konusu. Örgütün dersanesine gittiği için kamu görevinden çıkarılan onca insan varken, örgütün bankasına yüklü paralar yatıran bir şahıs hakkında, üstelik hakkındaki komisyon raporuna rağmen hiçbir işlem yapmayarak onu koruduğu iddia edilen birinin Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyesi yapılması, bu algıyı güçlendirir.

Dolayısıyla, sormadan edemiyoruz:

* Yükseköğretim Denetleme Kurulu'na atanmaya uygun, FETÖ konusunda bu kadar şaibeye bulaşmamış ve FETÖ'ye karşı açık ve net tavırlar gösteren hiçbir profesör yok mu ülkemizde?

* Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyesi yapılan eski rektörün, önüne gelecek başka FETÖ dosyalarında da aynı tavrı göstermeyeceğinin bir garantisi var mı?

* Eski rektör, Yükseköğretim Denetleme Kurulu'na üye olarak atanırken, özel kalem müdürü hakkındaki komisyon raporunu sümenaltı ettiğine dair iddialarla ilgili olarak YÖK bilgi sahibi miydi?

Bu soruların yanıtı önemli, zira YÖK başkanı sayın Prof. Dr. Yekta Saraç, FETÖ ile ilgili konularda hassas olduğunu her fırsatta dile getirmektedir. Bu nedenle hem bu iddialar araştırılmalı, hem de bu tür kritik atamalarda manüplasyonlara karşı daha uyanık olunmalıdır.