Okul müdürünü 103 TL'lik yemek faturası yaktı!

Danıştay 12. Dairesi'nin Esas No:2019/1907, Karar No:2020/3585 No.'lu kararında okul müdürünün çalıştığı kurumun gelirlerini kafasına göre kullanması ile kendisi ve aile bireylerinin bedelsiz olarak yemekhane hizmetinden faydalandığı halde 103 TL tutarındaki faturayı ödememesi sonucunda kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırdığına ve Danıştay'ın da bu cezayı uygun bulduğunu görüyoruz.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 03 Ağustos 2021 11:30, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01
Okul müdürünü 103 TL'lik yemek faturası yaktı!

Balıkesir İli, ... İlçesi, ... Okulu müdürü olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (c) alt bendi uyarınca 1 yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına ilişkin teklifin davacının geçmiş çalışmalarının olumlu olması ve cezasının bulunmaması sebebiyle reddi ile bir derece hafif ceza olan 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istenmiştir.

657 sayılı Kanun'un 125/D-c bendinde; Görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektirmektedir.

İdare Mahkemesi Danıştay 12. Dairesi'nin 12/12/2017 tarihli ve E:2014/1149, K:2017/6438 sayılı bozma kararına uyarak; dava dosyası ile soruşturma raporunun ve bu kapsamda alınan ifadelerin birlikte incelenip değerlendirilmesi sonucunda; davacının çalıştığı kurumun gelirlerini banka hesabına yatırması gerekirken çalışanlara avans verdiği ve söz konusu bu gelirleri 20-25 gün uhdesinde tuttuğu, kendisi ve aile bireylerinin bedelsiz olarak yemekhane hizmetinden faydalandığı, yemek ücretlerine ait faturaların birçoğunu ödediği halde 103-TL'sini halen ödememesi nedenleriyle çalıştığı kurumu zarara uğrattığı hususlarının sübuta erdiği, müsnet suçu işlediği ve mezkur fiillerinin "görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak" kapsamında olduğu sonucuna ulaşıldığından dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın ve tazminat talebinin reddine karar verilmiş ve bu karar onanmıştır.

Bal tutan parmağını yalamak zorunda mı?

Birçok kişinin kamu imkanlarını sonuna kadar kendi çıkarları doğrultusunda kullandığına, bazılarının da kamu kaynaklarına dokunmamın ateşe dokunmak gibi bir algıya girdiğine şahit olunmaktadır.

Daha önceki yazılarımızda kamu kurumlarında yaşanan etik ihlallerine örneklerle değinmiştik. Bu nedenle Danıştay kararında yer alan olay çok da şaşırtıcı değildir. Örneğe göre müdür o kadar rahat ki gelirleri bankaya yatırması gerekirken çalışanları memnun etmek için onlara avans olarak ödeme yapabiliyor. Hatta bu gelirleri 20-25 gün uhdesinde tutma cesareti dahi gösterebiliyor. Adeta müdür kurumunun sahibi gibi hareket ediyor. Bazen yöneticiler birlikte çalıştığı kişilerin özel durumlarını dikkate alarak kamu kaynaklarından yararlandırma durumuna gidebilmektedirler. Örneğin, fazla mesai yapmadığı halde fazla mesai ödemesi yaptırmayı, sosyal tesislerde kaldığı süreleri eksik göstermeyi gösterebiliriz. Bunların bazısı iyi niyetlerle bazıları da kötü niyetlerle yapılabilmektedir. Halbuki hiçbir kamu kaynağı amacı dışında ve hatır gönül yapmak için bedelsiz kullandırılamaz.

Müdürün yaptığı usulsüzlükler nasıl çıkmış olabilir?

Müdür büyük ihtimalle kurum çalışanlarından birilerinin ayağına basmış veya çalışanlardan birilerini daha fazla kayırdığı için şikayet edilmiştir. Yoksa bu tür sıkıntılar kolay kolay tespit edilememektedir. Hal böyle iken yapılan yanlışların ve usulsüzlüklerin hiç beklenmedik zamanlarda ortaya çıkma gibi bir adeti vardır.

Bu çerçevede, özellikle kamuya ait sosyal tesislerde Danıştay kararında yer alan örnekle sıklıkla karşılaşılabilmektedir. Buraların işletilmesinde maalesef şeffaf olmayan birçok konu vardır. Kamu Sosyal Tesislerine İlişkin Tebliğ'de sosyal tesislerin uygulayacakları tarife ve yararlanma bedelleri, kendi internet sitelerinde yer alacak ve daima güncel tutulacaktır denilmesine rağmen buna çok fazla riayet edilmemektedir. İsterseniz kamu kurumlarının internet sitelerine girerek test edebilirsiniz. Hatta bazı kurumların sosyal tesislerinin üst düzey personelin dinlenme tesisi olarak adlandırılması daha doğru olacaktır. Hal böyle olunca da istenmeyen bazı durumlar ortaya çıkabilmektedir.

Bu tür olumsuzlukların temel nedeni ise yeterince şeffaf uygulamaların yeterli olmamasıdır. Şeffaf uygulamalar esnekliği ortadan kaldıracağı için inisiyatif alma imkanı ortadan kalkacaktır. Bu nedenle kamuda görülen birçok hastalığın çaresi şeffaflıktan geçmektedir. Şeffaf uygulamaların yaygın olduğu yerlerde şeytan ve nefsin vesvesesi sonuçsuz kalır.

Sonuç olarak bal tutanların çoğu parmak yalamayı adeta görev addediyor. Aksi durum olsaydı bal tutan parmağını yalar sözü boşa giderdi. Demek ki bu sözü söyleyenlerin bir bildiği varmış. Öyleyse kamu kurumlarında şeffaflığı yaygınlaştırarak bal tutanların parmak yalamasını sonlandırmak gerekiyor. Ayrıca, kamu kaynaklarının emanet olduğu, emanete ihanetin de bedelinin olduğu bilinecektir.

Belediye başkanının oğlu nasıl hareket etmelidir?

Hayali bir belediye düşünerek bir örnek geliştirelim. Bu belediyenin başkanının oğlu da inşaat malzemeleri satsın. Bu işe belediye başkanı seçildikten önce veya sonra başlamasının da önemli olmadığını düşünelim.

Belediyeye iş yapan firmalar, belediye başkanının hiçbir yönlendirmesi olmadan oğlunun firmasından inşaat malzemesi almak için yoğun bir çaba içine girmişlerdir. Belediye başkanı ne yapmalıdır?

Belediye başkanı öncelikle oğluna inşaat malzemesi satışının doğru olmayan bir yana kaydığını anlatmalı, kendisinden malzeme alan firmalarla şeffaf olmayan hiçbir iş yapmamasını ve kendi firmasından malzeme alan firmaların diğer firmalardan farklı bir muameleye tabi tutulmayacağını açıklamalıdır. En önemlisi de şeffaf olmayan hiçbir diyaloğa girmemesi tembihlenmelidir. Yaptığı yanlış bir işin yarın gazetelerde manşet olacağını düşünerek hareket etmesini ve izah edemeyeceği hiçbir işi yapmamasını önermelidir. Eğer başkan, oğlunun şeffaf olmayan diyaloglara girdiğini düşünürse oğlunun işini tasfiye etmesini sağlamalıdır.

Yıllar önce rahmetli Menderes'in oğlu arkadaşıyla ticarete atılacağını söyler ve ısrar eder. Menderes oğluna "oğlum sen ticaretten anlamazsın bu iş nasıl olacak" diyerek itiraz eder. Oğlunun ısrarlı olduğunu görünce rahmetli Menderes ticaret yapmak isteyen oğluna der ki "oğlum ticarette beni alır beni satarsın". Bu nedenle kritik makamlara gelen kişilerin kendisi dahil aile efradının da yaptıklarına dikkat etmesi gerekmektedir. Yoksa bulunulan makamlar akrabalarınca alınır ve satılır hale gelir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber