MEB, yönetici atama yönetmeliğini düzenlerken nelere dikkat etmeli?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 17 Eylül 2007 00:16, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI YÖNETİCİ ATAMA YÖNETMELİĞİ HAZIRLANIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ

Milli Eğitim Bakanlığında uzun süredir çözüm bekleyen yönetici atama konusunda mağdur olan biz öğretmenlerin yaklaşık on aydır internet ortamında bir araya gelerek bu konuyu tüm boyutlarıyla en ince detaylarına kadar tartışmamız ve paylaşımlarımız sonucunda bu konuda edindiğimiz birikimi yedi maddede özetleyerek, yeni çıkacak olan yönetmelik çalışmaları esnasında, Bu konudaki mevcut sorunların çözümü noktasında ciddi katkı sunacağına inanarak yönetmelik çıkarma esnasında öğretmen camiasının bu beklentilerinin dikkate alınması temennisiyle arz ederiz.

Yeni yönetici atama yönetmeliğinden beklentilerimiz:

1: YÖNETMELİK SINAVLI OLMALIDIR.

Gerekçe: Milli Eğitim Bakanlığında yöneticilik konusu, bilinen şekliyle okullarda yöneticilik görevi yapmaktan da öte geniş bir anlam ifade etmekte olup, bu kurumda kariyer yapabilmenin, kendini geliştirip daha kapsamlı bir konumda hizmet etmek isteyen öğretmenlerin adeta ilk giriş "gümrük kapısı" mesabesindedir. Dolayısıyla her şeyden önce bir "fırsat eşitliği " olmak durumundadır.

Öğretmenler için uzun vadeli mesleki istikbal açısından önem arzeden bu konu, yıllardan beri eşitlik, kariyer ve liyakat ilkelerine riayet edilmeden "yandaş anlayışıyla" yapılmış olmasından dolayı öğretmen camiasını içten içe huzursuz eden bir konu olarak süregelmiştir.

2004 yılında çıkarılmış olan yönetici atama yönetmeliği atanmada yazılı sınav kriterini getirmiş olmakla Cumhuriyet tarihinin en objektif yönetmeliği olma özelliğine sahip olmakla birlikte sendikalar bazı kısımlarını düzeltmek için dava açmıştı. Bu davalar sözlü sınav, takdir puanı ve müdürlerin yer değiştirmesinin kriterlere bağlanması konusundaydı sonuçta Danıştay'ca bazı maddeleri iptal edilmiş ve bunun üzerine Bakanlıkça tamamen yürürlükten kaldırılarak sınav sistemine son verilmiştir. Bakanlık iptal edilen kısımları Danıştay'ın gerekçesine göre yeniden düzenlemek yerine tümüyle yeniden yönetmelik çıkarmıştır. Gelinen durum ortadadır yeni çıkan yönetmelik ve bu yönetmeliğe göre yapılan atamalarda geri alınmak zorunluluğu doğmuştur. Burada Danıştay kararları dikkate alınarak yönetmelik hazırlanmalıdır. Biz çıkaralım yapalım atamamızı nasıl olsa atananın yanına kar kalır mantığı son bulmuştur. Artık atananın yanına kar kalmayacaktır. Dolayısıyla bu konular dikkate alınarak yeni bir yönetmelik çıkarılmalıdır.

Bu görevi yapmak isteyen öğretmenlerin eşit şekilde fırsat eşitliğine sahip olabilmeleri için hem yasal olarak hem de etik olarak herkesçe kabul edilebilir bir yöntem olan yazılı sınav sistemi tüm öğretmen camiası için zorunlu bir ihtiyaçtır.

Nitekim Anayasamızın 10.maddesi:"Herkes... Ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" şeklinde düzenlenmiş olup kamu görevlerinde "eşitlik" ilkesini yasal zorunluluk haline getirmiştir. Yine Anayasanın 70.maddesi " ? Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez." şeklinde hüküm koyarak kamu görevlerine girmede görevin gerektirdiği "liyakat" ilkesinin objektif yöntemlerle belirlenmesini zorunlu kılmaktadır.

Keza 657 sayılı devlet memurları kanunu, temel ilkeler başlıklı 3/B maddesi "Kariyer: Devlet memurlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânını sağlamaktır." şeklinde tanımlayarak tüm memurlara eşit şekilde kariyer yapabilme imkânının verilmesi gerektiğini hüküm altına almış; aynı şekilde 657/3/C maddesi ise :" Liyakat: Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır." şeklinde tanımlamak suretiyle kamu görevinin liyakat sistemine uygun yöntemlerle yapılması gerektiğini yasal zorunluluk olarak saptamıştır. Ayrıca 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında kanun Madde 56- (Değişik: 30/4/2003-4855/ 1 md.) 2.bendi "Yönetim görevlerine atanma ve bu görevlerde yükselmede kariyer ve liyakat esas alınır. Yönetim görevlerine atanacaklarda aranacak nitelik ve diğer şartlar Bakanlıkça yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. " şeklinde olup "kariyer ve liyakat" ilkeleri öncelikli esas olarak bir kez daha hüküm ifade edecek şekilde düzenlenmiştir.

Tüm bunların yanında ise Anayasanın 124.maddesi:" ? Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler." denilmek suretiyle yönetmeliklerin üst hukuk normlarına aykırı olamayacağı kesin olarak hükme bağlanmış; yine aynı şekilde Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 4/a) maddesi "Taslaklar üst hukuk normlarına aykırı olamaz." şeklinde düzenlenerek Yönetmeliklerin üst hukuk normlarına aykırı olamayacağı yasal zorunluluk ifade ederek eşitlik, kariyer ve liyakat ilkelerine uygun bir yazılı sınav sistemi olması gerektiği yasal olarak da yadsınamaz bir durumdur.

Dolayısıyla üst yasal düzenlemelerle hüküm altına alınmış olan eşitlik, kariyer ve liyakat ilkelerini hayata geçirecek olan ve uygulanmasını sağlayacak olan "Yeni Yönetmelikle " en makul ve en objektif yöntem olan yazılı sınav sistemini temel kriter olarak belirlemelidir. Ayrıca sınavın güvenilirliğini ve tek geçerli kriter olma özelliğini tartışılır hale getirmeyecek şekilde tüm personeli kapsayacak nitelikte olmalıdır. Sınavın ise her yıl ya da bir kaç yılda bir periyodik olarak belli takvime bağlı olarak yapılması, öğretmenlerin eğitim görevini engellemeyecek şekilde uygun zamanlarda sınava hazırlanmalarına olanak sağlayacaktır.

Bu sayede mesleki gelişimini devam ettirip kariyer yapmak isteyen tüm öğretmenlere "fırsat eşitliği" sağlanmış olup, üst yasal düzenlemelere aykırı olmayacak şekilde eşitlik, kariyer ve liyakat ilkeleri uygulamada hayat bulmuş olacaktır. Keza öğretmen camiasını içten içe sürekli huzursuz eden "yandaş" sorununun kökten çözülmesi sağlanarak iş verimi artırılmış olacaktır. Yine kapasite ve çalışkanlığı ile çok daha verimli olabilecek durumdaki çalışanların önünü açarak kuruma daha fazla verim sağlanmış olacaktır.

En önemlisi ise tüm çalışanların memnun olacağı ve diğer kamu kurumlarına da örnek teşkil edeceği "adaletli" bir atama sistemi Bakanlığımıza ve Ülkemize kazandırılmış olacaktır. Tüm öğretmenlerin beklentisi bu yöndedir.

2: KAZANILMIŞ HAKLAR ÖNCELİKLE TESLİM EDİLMELİDİR.

Gerekçe: Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim kurumlarına yönetici atamak için 2004,2005 ve 2006 yılarında yazılı sınav yapmış; ancak Danıştay tarafından Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yönetici Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin bazı maddelerinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi üzerine Bakanlık bu yönetmeliği tamamen yürürlükten kaldırmıştır. Ancak bu yönetmeliğe göre sınava girip kazanmış olanlardan 2004 ve 2005 yılında yapılmış olan sınavı kazandığı halde atanmayı bekleyen öğretmenlerin sınavın iki yıllık geçerlilik süresi dolduğu için hak kaybına uğramalarına neden olduğu gibi, 2006 yılında yapılmış olan sınavı kazananları da aynı tehlike beklemektedir

Dolayısıyla o tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre sınavı kazanmakla atanmayı hak etmiş olan öğretmenlerin kazanılmış hakları ortadan kaldırılmış oldu ve atanmayı bekleyenler için de bu haksızlık halen devam etmektedir. Oysa yönetmelik çerçevesinde sınav yapılmış olup yapılan bu sınavda istenilen düzeyde başarı gösterenlerin atanmayı hak edeceklerini de yine aynı yönetmelikle düzenlemiş idi. Bu nedenle başarılı olup atanmamış olanların yönetmeliğe göre elde ettikleri hakları bir nevi verilmemiş oldu. Bu durumda tıpkı ÖSS sınavında yeterli puanı alıp yerleştirilmemiş olan ya da KPSS'de yeterli puanı alıp atanması gerekirken atanmamış olanlar için hukuki sonuç doğuracağı gibi MEB'in o gün için yürürlükte bulunan yönetmeliğe göre yapmış olduğu sınav sonucunda yeterli puanı alıp atanamamış olanlar açısından da hukuki sonuç doğuracak nitelikte benzerlik taşımaktadır.

Oysa 26 Temmuz 2006 Tarihli ve 26240 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan Anayasa Mahkemesinin Esas Sayısı: 2005/110 ve Karar Sayısı: 2005/111 olan 29.12.2005 tarihli kararında kazanılmış haklar konusunda yapmış olduğu değerlendirmeye göre : "Kazanılmış haklar, hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurdur. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan uygulamalar Anayasa'nın 2 nci maddesinde açıklanan Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi, toplumsal kararlılığı ve hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez." şeklinde olup görüldüğü gibi kazanılmış hakkın ortadan kaldırılması ya da kullandırılmaması Anayasaya ve temelden hukuka aykırılık oluşturduğu hükmüne varılmıştır.

Ayrıca henüz sınavın iki yıllık geçerlilik süresi dolmadığı için atanma hakkı bulunan sınav kazanmış adayların kazanılmış hakları, her ne kadar 13.04.2007 tarihli yeni yönetmeliğin geçici maddesiyle yasal olarak korunmuş olsa da bu maddeye uygulamada yer verilmediği için "devlette devamlılık esastır" ilkesine de aykırı bir tutum sergilenmiştir.

Keza yeni yönetmelikle atanmada "duyuru" yapılmadığı ve objektif kriterler esas alınmadığı için daha önce sınavla kadrolu yönetici olarak atanıp, özür durumu ya da kendi isteğiyle İl dışı tayin olması nedeniyle yöneticilik görevi sona eren "yeniden atama" kapsamında atanmayı bekleyenler de mağdur olmuş ve atanamamışlardır.

Tüm bu gerekçeler nedeniyle sınav ve daha önce yöneticilik görevinde bulunmuş olanların "kazanılmış hak çerçevesinde değerlendirilip öncelikle atanacakları şekilde yeni yönetmelikte düzenlenmesi mağdur olan tüm öğretmenlerin sabırsızlıkla bekledikleri öncelikli konudur.

3:TAKDİR PUANI KALDIRILMALI PUAN ÜSTÜNLÜĞÜ ESASINA GÖRE ATAMA YAPILMALIDIR.

Gerekçe: Yönetici atama konusunun her türlü politik etkilerden ve "yandaş" anlayışından arındırılması hem eğitimin gelişmesi ve geleceği için hem de öğretmenlerin bu alanda kendilerini yetiştirebilmeleri için hayati önem taşımaktadır. Her türlü politik ve yandaş etkilere kapı aralayan "takdir puanı " kapısının tamamen kapatılması bu alanda atılmış en önemli adımlardan birisi olacaktır.

Nitekim 2004 yılında çıkarılmış olan Yönetici atama yönetmeliği herkesçe takdirle karşılanan en objektif yönetmelik olmasına rağmen, atama konusunda "takdir puanı" uygulaması deyim yerindeyse geminin su almasına neden olmuş bütün objektif maddelerin geçerliliğinin uygulamada yok edilmesine neden olmuş ve nihayet Danıştay'ın hukukuka aykırılık gerekçesiyle takdir puanını içeren bu maddeyi iptal etmesi üzerine Bakanlığın ilgili yönetmeliğin tamamını yürürlükten kaldırmasıyla tüm iyi niyetli güzel gelişmelerin ve bu alanda kat edilen mesafenin fiyaskoyla neticelenmesine bir başka ifadeyle geminin batmasına vesile olmuştur.

Gerçekçi bir yaklaşımla bakıldığında kurumun her türlü sorumluluğundan yasal olarak sorumlu bulunan yürütme organının, kısmen takdir yetkisinin olmasının demokrasi ve hukuk açısından ve de yetki-sorumluluk dengesi açısından ilk bakışta makul olduğu savunulsa da bu yetkinin kimler eliyle, nasıl kullanıldığı konusu ve mevcut uygulamadaki örnekleri bu makul gerekçeyi suiistimal noktasına taşımış ve tartışılır kılmıştır. Zira 2004 yılındaki yönetmelikle bu takdir yetkisi İl Milli Eğitim Müdürlüklerindeki komisyonlara verilmiş olmakla aslında yüzlerce kişinin yandaş eksenli inisiyatifinin devreye girdiği ve objektif kriterleri yok ettiği, yapılmış olan uygulamalarla da görülmüştür. Nitekim Komisyon üyelerince -istisnalar dışında- yandaş anlayışıyla hareket edilerek bu konunun amacına uygun yapılmadığı yargı kararıyla sabit olmuştur. Kaldı ki Ek-2 puantajıyla yapılan puanlamada yazılı sınav sonucunun % 10'u alınmasına karşılık yani 70 sınav puanının 7 puanı alınırken, takdir puanı direk 5 puan olarak verilmiş olup bu da yaklaşık yazılı sınavı değerinde bir takdir hakkı sunmaktadır ki bu da sınavın etkisini ortadan kaldırmaktadır. Keza personelin çeşitli şekillerde aldığı ödüllerin de puan olarak hesaplanması -ki bu ödüllerin hakkaniyet ölçüleri çerçevesinde alındığı tartışma konusudur-nedeniyle yazılı sınavın etkisinin en düşük etken konumuna düşmesine neden olmuştur.

Sonuç olarak tüm bu olumsuzluklara neden olan takdir puanı uygulamasına son verilerek yazılı sınav sonucuna göre puan üstünlüğü esasıyla atama yapılması "yandaş kapısını kapatıp" tüm tartışmalara ve kuşkulara son vereceği gibi öğretmen camiasının da takdirini kazanacaktır.

Bu sayede kapasiteli ve çalışkan öğretmenlerin kendi çabalarıyla bu göreve talip olmasının önü açılmış olacak ve okullarımızdaki yöneticilik görevi kaliteli düzeye çıkarılmış olacaktır

4:OKUL MÜDÜRLERİNİN YERİ BELLİ BİR SÜRE SONRA DEĞİŞTİRİLMELİDİR.

Gerekçe: 2004 yılında çıkarılan yönetmelikle getirilmiş olan en yararlı uygulamalardan birisi de okul müdürlerinin yerlerinin 5 yıl görev yaptıktan sonra rotasyonla değiştirilmesi idi. Her ne kadar yargı kararıyla bu uygulama son bulmuş olsa da Polis teşkilatı ve Askeri kurumlarda hizmetin gereği olarak sistematik bir şekilde yapıldığı gibi Milli Eğitim Bakanlığında da hukuka uygun çerçevede pek ala yapılabilmelidir.

Zira uzun yıllar aynı okulda görev yapan müdürlerin performans düşüklüğüne neden olduğu, değişime ve gelişime engel olduğu, diğer personele de şans tanınmadığı, okulu statik hale soktuğu vb. daha birçok olumsuz nedenlerle bir süre sonra artık okula ciddi bir yük haline geldiği dolayısıyla zarar verdiği bilinen bir olgudur. "Okulu müdür yönetir, müdür neyse okul da odur" gibi yargıların eğitim camiasında yerleşmiş tecrübî söylemler olduğu dikkate alındığında, okul ile müdür arasındaki ilişkinin belirleyiciliği çarpıcı bir şekilde anlaşılmış olacak ve yetersiz müdürlerin adeta bir kader gibi okulların çekmeye mahkûm kaldığı bir yük olmaya devam edecektir.

Kaldı ki bu görevi çok daha başarılı bir şekilde yapma ihtimali olan diğer personellere imkân tanınmamakla hem fırsat eşitliği ilkesine hem de eşitlik ilkesine de aykırı bir tutum sergilenmiş olmaktadır. Değişimin, gelişimin ve geriden gelen başarılı yöneticilerin önünü açmak adına "yıllanmış müdürlerin" bu görevlerini değiştirmek yine okulların ve eğitimin yararına olacaktır. Yine yerleri değişen müdürlerin yeni okuluna taze performansla pozitif katkılar sunabileceği de olumlu taraflarından biridir.

Her ne kadar okul müdürlerinin özlük hakları açısından değiştirilmemesi gerektiği savunulmaya çalışılsa da her konuda olduğu gibi eğitim gibi en hassas konuda da "kamu yararı" özlük haklarından önce düşünülmelidir.

Dolayısıyla okul müdürlerinin belli bir süre sonra yerlerinin tercihle ya da rotasyonla değiştirilmesi her yönüyle okullar için, eğitim için dolayısıyla kamu yararı için gereklidir. Öğretmen camiasını beklentisi de bu yöndedir.

5: ATAMALAR E-DEVLET PROJESİ KAPSAMINDA İNTERNET ORTAMINDA BAKANLIK MERKEZİNDEN YAPILMALIDIR.

Gerekçe: Milli Eğitim Bakanlığı başlatmış olduğu devrim niteliğindeki e-devlet projesiyle internet ortamında yapılan öğretmen atamalarıyla tüm çalışanların ve toplumumuzun takdirini kazandığı gibi bu uygulamayla diğer kurumlarımıza da örnek olmuştur. Ne var ki bu güzel uygulama yalnızca öğretmen atamalarıyla sınırlı tutularak yarım bırakılmıştır.

Oysa Bakanlıkta en çok huzursuzluk konusu olan, çözümü konusunda uzun süredir bir netice alınamayan "Yönetici Atama" konusunun da e- devlet projesi kapsamında internet ortamında yapılması bu konuda uygulamada meydana gelen tüm olumsuzlukları kökünden çözüme kavuşturacağı gibi yine tüm çalışanların da takdirini kazanacaktır. Keza yargı kararlarında iptal nedeni sayılan "Atamalarda duyuru yapılması" sorunu da çözülmüş olacaktır.

Zira Yönetmelikle Bakanlığa bağlı olan okul müdürlerinin dışındaki tüm okul yöneticilerinin atama yetkisinin Valiliklere devredilmiş olması neticesinde Milli eğitim Müdürlüklerince tespit ediliyor olması, uygulamada genellikle "yandaş anlayışı" çerçevesinde yapılmasına neden olmakta ve bu nedenle de öğretmen camiasını içten içe huzursuz eden bir konu olmaya devam etmektedir. Hatta öyle ki yazılı sınav sonucuna göre yapılan atamalarda dahi uygulama safhasında bir şekilde yine aynı anlayıştan kurtulamayarak benzer davranışlar yer yer sergilenmiştir.

Nitekim Merkezden yapılan işlemlerin her zaman çok daha adil, bilimsel, objektif, hukuka uygun ve ideal düzeyde olurken; yerel düzeyde yapılan işlemlerin bu ilkelerden peyder pey uzaklaştığı konusu, kamu yönetimi biliminin bilinen verilerindendir.

Bu nedenlerden dolayı Milli eğitim Bakanlığı bünyesinde yapılan tüm yönetici atamalarının tıpkı öğretmen atamalarında olduğu gibi e-devlet projesi kapsamında, internet ortamında, puan üstünlüğü esasına göre, tercihler doğrultusunda, eğitim öğretimi aksatmayacak bir takvime bağlı kalarak yapılması, tüm olumsuzlukları ve tartışmaları kökünden silip atacağı gibi tüm çalışanların takdirini de kazanacak olan devrim niteliğinde bir gelişme olacaktır. Yeni çıkacak olan yönetmelikte bu uygulamaya yer verilmesi öğretmenlerin özlemle arzu ettiği en önemli beklentisidir.

6: OKUL YÖNETİCİLİĞİ UZUN VADEDE PROFESYONEL MESLEK HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR.

Gerekçe: Eğitim Yönetimi Biliminin yeni olması ve Ülkemizde yalnızca bazı Üniversitelerde Lisans Üstü Eğitim programlarında öğretiliyor olması ve bu bilimin henüz okullarımıza girmemiş olması düşündürücüdür. Zira bu bilim dalının verilerinin okullarımızda yöneticiler tarafından uygulanmaması daha doğrusu okul yöneticilerimizin bu eğitimden yoksun ve yetersiz olması eğitimimizdeki gelişememenin ve okullarımızdaki birçok sorunun da ana kaynağıdır.

Bu nedenle öncelikle Bakanlığımızın bu eğitimi veren Üniversitelerle protokol sözleşmeleri yaparak mevcut okul yöneticilerinin bu Lisans Üstü Eğitimi yapmalarını sağlamalı; sonrasında ise uzun vadede yöneticilik yapmak isteyenler için bu alanda Lisans Üstü Eğitim almış olmayı yasal şart koşmalıdır.

Böylelikle yöneticilerin yeterli hale gelmelerine vesile olduğu gibi okullarımız da bilimsel veriler ışığında çok daha kaliteli yönetilmiş olacak ve okul yöneticiliği profesyönel ve uzman mesleği seviyesine yükseltilmiş olacaktır. Dolayısıyla bu konuda yaşanmakta olan kaosun da önüne geçilmiş olacak ve nihayet bu görev için ciddi bir standart getirilmiş olacaktır.

Buna bağlı olarak 657/36. maddesindeki kamu çalışanları sınıflandırmasında okul yöneticileri "eğitim ve öğretim" sınıfından alınarak "Genel idare hizmetleri" sınıfına dahil edilmelidir. Bu sayede 657/88/d maddesi gereği "ikinci görev" olarak verilmiş olup, "meslekte esas olan öğretmenliktir" ilkesiyle geçici ve iğreti bir nitelik kazanmış olan okul yöneticiliği görevinin, sürekli, uzmanlık gerektiren profesyönel bir meslek olmasına engel teşkil etmektedir.

Tüm bu nedenlerden dolayı uzun vadede bu görevin bağımsız, sürekli ve uzmanlık gerektiren "profesyönel meslek" haline gelmesi için Eğitim Yönetimi Bilimi çerçevesinde bir an önce gerekli adımlar atılmalıdır. Okul yöneticiliğine hayat verecek olan en önemli konunun bu olduğuna inanmaktayız ve uzun vadede gerçekleşmesini arzulamaktayız.

SON.

Hazırlayan: memurlar.net'in analiz7 rumuzlu üyesi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber