Başbakan Libya'ya operasyonu değerlendirdi

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 20 Mart 2011 11:43, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Libya kan ağlarken, Libya gözyaşı dökerken, biz elimiz kolumuz bağlı oturup seyredemeyiz '' dedi.

Erdoğan, Cidde Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin katettiği büyük değişimde bir başka önemli etkenin de aktif dış politika olduğunu söyledi. Komşularıyla problem yaşayan bir ülkenin ekonomisini büyütemeyeceğini, refahını artıramayacağını çok iyi bildiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Dışa açık bir ekonomi olarak Türkiye, bölgesel ve küresel hadiseleri çok yakından takip ediyor; bölgesel ve küresel istikrarı, kendi istikrarı için kaçınılmaz bir ön şart olarak görüyor.

Burada, hem Türkçe'de hem Arapça'da bulunan şu güzel atasözünü, önemine binaen söylemekte fayda görüyorum; Araplar 'el caar, gable eddar' diyorlar, biz ise aynı anlamda 'ev alma, komşu al' diyoruz. Geçmişte, komşu kavramı, yakın ev, yakın mahalle olarak görülüyordu. Bugünün dünyasında ise ülkeler, coğrafyalar, artık yanı başımızdaki ev kadar yakınımızda duruyorlar. Yine bugünün dünyasında, yakınımızda meydana gelen bir hadise, kaçınılmaz olarak bizleri de etkiliyor; ekonomiyi, refahı, büyüme ve kalkınmayı da doğrudan etkiliyor.

Burada sadece bir örnek vermek isterim; Irak'ta uzun yıllar boyunca devam eden istikrarsızlık, bölgenin tüm ülkeleri kadar Türkiye'yi de etkilemiş, hatta diğerlerine göre daha fazla etkilemiştir. Türkiye'nin dış ticareti, yatırımları, turizmi üzerine, Irak'ta yaşanan acı hadiselerin gölgesi düşmüştür. Kuzey Irak'ta kendisine zemin bulan terör örgütü, Türkiye'nin huzur ve iç barışına kastetmiş, bu da siyaset ve ekonomi üzerinde olumsuz faturalar ortaya çıkarmıştır. İşte bu nedenle biz, Türkiye olarak, kendi istikrar ve huzurumuz kadar, bölgenin istikrar ve huzurunu da önemsiyoruz.

Irak huzursuzken biz huzurlu olamayız, Lübnan mutsuzken biz mutlu olamayız, Mısır, Tunus değişirken biz buna bigane kalamayız. Libya kan ağlarken, Libya gözyaşı dökerken, biz elimiz kolumuz bağlı oturup seyredemeyiz. Filistin'de çocuklar ölürken, Filistin'de masum siviller, yaşlılar, kadınlar, fosfor bombaları altında can verirken, biz hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Şunu burada, altını çizerek ifade etmek istiyorum; Biz, bölgemizdeki her ülkenin toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına saygılıyız. Biz, hiç bir ülkenin iç işlerine karışmadık ve asla da karışmayız. Hiçbir ülke üzerinde gizli hesaplarımız, gizli niyetlerimiz olamaz. Türkiye'nin ekseni bellidir, dış politikada eksenimiz bellidir ve gayet açıktır.

Tunus Tunuslularındır, Mısır Mısırlılarındır, Bahreyn Bahreynlilerindir, Cezayir Cezayirlilerindir, Irak Iraklılarındır. Biz, o ülkelerin yer altı veya yer üstü zenginliklerinin tarafı değiliz. Biz, bölgesel barışın tek tek ülkeler için hayati derecede önem arz ettiğine inanıyor, sadece ve sadece bölgesel barış için katkı sunmaya çalışıyoruz.

Hele hele, 'yeni Osmanlıcılık' gibi bir iddiayı, böyle bir ithamı kabul etmemiz asla ve asla mümkün değildir. Bu iddia, Türkiye'nin barış çabalarını, barış için yaptığı katkıları engellemek için ortaya atılmış art niyetli bir iddiadır.''

Herkesin, her ülkenin Türkiye'den emin olmasını, her ülkenin, Türkiye'nin dostluğundan, kardeşliğinden, barış, istikrar ve güvenlik çabalarından emin olmasını isteyen Erdoğan, ''Türkiye'nin samimi çabalarından rahatsız olanlar, bölgede kan üzerine dış politika inşa etmeye çalışanlardır. Türkiye'nin samimi işbirliği çabalarından rahatsız olanlar, kendi kirli çıkarlarının sona ermesinden tedirgin olanlardır. İşte onun için biz, bölgede sadece ve sadece 'kardeşlik' diyoruz. Bizim bölgede, dayanışmadan, paylaşmadan, işbirliğinden, yani kardeşlikten öte bir gayemiz yoktur ve olmayacaktır'' diye konuştu.

-''BİRLİKTE SEVİNDİK, BİRLİKTE HÜZÜNLENDİK''-

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bağdat'ın, Kudüs'ün, Gazze'nin derdi, nasıl Suudi Arabistanlı kardeşlerimin derdiyse bizim de derdimizdir. Kabil'in meselesi nasıl Riyad'ın meselesiyse bizim de meselemizdir. Kahire, Tunus, Bingazi, Beyrut hüzünlendiğinde nasıl ki Cidde hüzünlenirse, biliniz ki Ankara da o kadar hüzünlenir. Amman, Şam, San'a, Manama sevindiğinde, Mekke ve Medine ne kadar sevinirse, biliniz ki İstanbul da o kadar sevinir. olayın aslı budur.

Burada, tarihi bir gerçeği de sizlere hatırlatmak isterim; Türk İstiklal Marşı'nın yazarı, Milli Şairimiz ve büyük mütefekkir Mehmet Akif, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Hicaz'a, Medine'ye gelmiş, Kral Abdullah Bin Abdülaziz Es Suud'la görüşmek için aylarca Medine'de çöl fırtınalarının dinmesini beklemişti. Mehmet Akif'in, şu hissiyatını burada bir kez daha hatırlatmak isterim; Diyor ki Akif: Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez, toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez...' Evet. Bu coğrafyada bizim yüreklerimiz, kalplerimiz her zaman toplu halde çarptı. Biz, bu coğrafyada her zaman bir ve beraber olduk, birlikte sevindik, birlikte hüzünlendik. Tarihimiz ne kadar ortaksa, biliniz ki geleceğimiz de o kadar ortak olacaktır. Biz Türkiye olarak, sadece ve sadece bu hissiyatla hareket ediyor, bölgesel meseleleri çözmek suretiyle huzurlu bir gelecek inşa etmenin mücadelesini veriyoruz.

Bu bölgede, özellikle İsrail'in, işte bu gerçeği anlaması gerekiyor. Kan ve gözyaşını hakim kılan düzen, Filistin'e ve bölge ülkelerine zarar verdiği gibi, aslında İsrail'in kendisine de zarar veriyor.

Bölgedeki istikrarsızlık, Suudi Arabistan'ı, Ürdün'ü, Mısır'ı, Suriye ve Türkiye'yi ne kadar etkiliyorsa, İsrail'i ve İsrail halkını da o kadar etkilemektedir. İsrail Hükümeti, şiddet politikalarıyla sadece Filistin'e zulmetmekle kalmıyor, esasen kendi halkına da zulmediyor.

Bölgede kan döken, bölgede sivillere saldıran, çocukları katleden, Akdeniz'de korsanlık yaparak uluslararası sularda yardım gemilerine saldıran bir hükümet oldukça, ne bölge ne de İsrail refah içinde olur. İsrail Hükümetinin bu gerçeği artık fark etmesini, Filistinlilere olduğu kadar kendi halkına da zulmetmekten vazgeçmesini bekliyoruz ve bu yöndeki çağrımızı burada yineliyoruz. Dünya değişirken, bölge değişirken, İsrail de değişmeli, kendisini, kendi politikalarını sorgulamalı, bölge ülkelerinin ve kendi halkının sesine, taleplerine kulak vermelidir.''

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, bölgenin huzur ve istikrarı için, tüm taraflara diyalog çağrısını kararlı şekilde sürdüreceğini dile getirdi.

Türkiye'nin, bölgede her tarafla, her kesimle diyalog kurabildiğini, herkesle konuşabildiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin bu imkanının, bölgedeki dost ve kardeş ülkeler için de bir imkan ve bir fırsat olduğunu vurguladı. Erdoğan, bölgesel meselelerin çözümü için, daha fazla dayanışma, daha fazla işbirliği içinde olunması gerektiğini kaydetti.

BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN CİDDE'DE EKONOMİK FORUM'DA KONUŞTU

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye ve Suudi Arabistan, içinde bulunduğumuz coğrafyanın iki önemli ülkesi olarak, bölgesel barış ve istikrara önemli katkı sağlıyor ve örnek bir işbirliği sergiliyorlar'' dedi.

Erdoğan, Hilton Otelinde düzenlenen, Cidde Ekonomik Forumu'na katıldı. ''Küresel Liderler Diyaloğu'' konulu oturumda bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, Başbakan sıfatıyla foruma üçüncü kez katıldığını hatırlatarak, küresel ölçekte tüm kıtaları ve insanlığı ilgilendiren foruma katılmaktan büyüm memnuniyet duyduğunu ifade etti.

Bu yıl 11'incisi düzenlenen Cidde Ekonomi Forumu'nun, tüm beşeriyeti ilgilendiren sorunların istişare edilmesi noktasında son derece önemli bir platform haline geldiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bölgemizin içinden geçtiği süreç dikkate alındığında, Cidde Ekonomik Forumu daha da bir önem kazanıyor. Burada istişare edilecek konuların, buradan neşet edecek (doğacak) fikirlerin, bölgemizin huzur, istikrar, barış ve refahına katkı sağlamasını temenni ediyorum.

Türkiye ve Suudi Arabistan, içinde bulunduğumuz coğrafyanın iki önemli ülkesi olarak, bölgesel barış ve istikrara önemli katkı sağlıyor ve örnek bir işbirliği sergiliyorlar.

Son yıllarda başta İslam Konferansı Örgütü, Arap Ligi ve Körfez İşbirliği Konseyi olmak üzere, uluslararası platformlarda Suudi Arabistan'la tam bir iş birliği içindeyiz. Uluslararası meselelerde iş birliğimizin yanında, dış ticaret alanlarında da Suudi Arabistan'la tüm bölgeye örnek teşkil edecek bir dayanışma sergiliyoruz. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde de ikili ilişkilerimizi her alanda ilerletmek, siyasi diyaloğumuzu güçlendirmek ve iş birliğimizi yeni alanlara taşımak için Suudi dostlarımızla,kardeşlerimizle birlikte çalışmaya devam edeceğiz.''

TÜRKİYE GÜVENİLİR

İşte konuşmadan diğer notlar:

Yolsuzlukların önüne set çektik. Yatırımcılar için belirsizlik hali varken biz belirsizliği ortadan kaldırdık. Hedefleri net biçimde ortaya koyduk. 2002'de bizim iktidarı devralmamızdan hemen önce yıollık yatırım miktarı 40 milyar dolardı. 2009'da yıllık toplam yatırım miktarı 107 milyar dolara yükseldi: Küresel finans krizi sürecinde oluşan bir rakam bu. 2008'de toplam yatırımlar 130 milyar dolardı. Uluslararası doğrudan yatırımlarda da Türkiye yeni bir sürece girdi. Yıllık 1 milyar dolar rakamını aşamayan bu yatırımlar, 2002 sonrasında yıllık 22 milyar dolar rakamını gördü. Bu artışlar Türkiye'nin yaşadığı değişimle alakalı oldu. Yatırımcı güvenilir ülkeleri tercih etti. Türkiye bunu başardı. Ekonomi, hukuk alanında da değişikliklerimiz oldu. Hukuk sistemini daha hızlı, güvenilir, bağımsız hale getirdik, getiriyoruz. Hukuksuz örgütlenmelere karşı amansız bir mücadele yürüttük ve yürütüyoruz.

EV ALMA KOMŞU AL

"Biz ülkemizin yeni bedeller ödememesi için ileri demokratik standartları benimsiyoruz, bunları muhafaza etmek için büyük hassasiyetle yolumuza devam ediyoruz. Türkiye AB ile katılım müzakerelerini başlatmış, bu yönde reformlar gerçekleştirmiş, standartlarını AB ile uyumlu hale getirmeye başlamıştır. Halkın Müslüman olması nedeniyle, bazı ülkelerin bu nedenle bize engel koymaya çalıştığını görüyoruz. Sudan bahanelerle ne kadar bizi engellemeye çalışırsa çalışsın biz reformlarımızı sürdürüyoruz. Doğu ile Batı'nın kaynaşmasında, Türkiye hayati bir görev taşıyor. Türkiye'nin büyük değişimleri var. Dış politikamızda da aktif durumdayız. Komşularıyla iyi geçinemeyen bir ülkenin refah düzeyinin artmayacağını iyi biliyoruz. Yani "El car kablil dar"... Biz de "Ev alma, komşu al" diyoruz. Geçmişte komşu kavramı yakın ev anlamına geliyordu. Ülkeler artık yanımızdaki ev kadar yakın duruyorlar. Yakınımızda meydana gelen bir hadise bizleri de etkiliyor. Büyümeyi, ekonomiyi de doğrudan etkiliyor. Irak'ta uzun yıllar boyunca devam eden istikrarsızlık bizi de etkilemiştir. Dış ticareti, yatırımların üzerine Irak'ta yaşananların gölgesi düşmüştür. Terör örgütü Türkiye'nin huzuruna kastetmiş; olumsuz faturalar çıkarmıştır. Bölgenin istikrarını da önemsiyoruz. Irak huzursuzken biz huzurlu olamayız, Mısır- Tunus değişirken biz buna biçare kalamayız, Libya gözyaşı dökerken biz elimiz kolumuz bağlı seyredemeyiz. Filistin'de çocuklar ölürken biz hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Biz bölgemizdeki her ülkenin toprak bütünlüğüne saygılıyız. Hiçbir ülkenin iç işlerine karışmadık, karışmayız. Hiçbir ülke üzerinde gizli hedeflerimiz olamaz. Dış politikada eksenimiz belli. Yemen Yemenlilerin, Tunus Tunuslularındır. Bunların üzerinde kimsenin farklı hesap yapmasını arzulamayız. Hele yeni Osmanlıcılık gibi bir iddiayı kabul etmeyiz. Bu iddia barışı engellemek için ortaya atılmış bir iddiadır. Türkiye'nin barış çalışmalarından herkes emin olsun."

SUUDİ ARABİSTAN'LA VİZE KALDIRMA ÇALIŞMALARI

"Ekonomimizde büyük bir gelişme var. Türkiye dünyada hızlı tren kullanan 8. ülke oldu. Dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiye, 2023 hedefleriyle inşallah dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almak için çalışmalarını sürdürüyor. Suudi Arabistan'da Türkiye'ye yatırım yapıyor. 200'ü aşan Suudi şirket var Türkiye'ye yatırım yapan. Suudi Arabistan ile çok istikrarlı çalışmalar yapıyoruz. 2010'da 4,7 mlyar dolar dış ticaret hacmiyle kriz öncesi rakamları yaşıyoruz. Bunlar yeterli rakamlar değil. Dış ticaret hacmini yatırımlarla ikiye katlayacak potansiyele sahibiz. Sermayenin vatanı, ırkı olmaz. Para cıva gibidir. Kendisine uygun yeri nerede bulduysa oraya gider. Arap sermayesinin önünün kesildiği yerler oldu. Onlar da yatırımlarını Avrupa'da, ABD'de yaptılar. Arap kardeşlerimizin her alana yatırım yapmalarını istiyoruz. Kapılar sizlere sonuna kadar açık. Türkiye Asya'dır, Türkiye Avrupa'dır, Türkiye dünyadır. İstanbul, 4 saatlik bir uçuşla 50'den fazla ülkeye ulaşacak bir yerdir. Ürdün, Libya, Suriye ile vizeleri kaldırdık. İstanbul'dan çıkan bir kardeşimiz rahatça seyahat edebiliyor. Suudi Arabistan ile de bu noktada çalışmalarımız sürüyor. Hint Okyanusu'na kadar seyahat özgürlüğünü gördüğümüz günler olacaktır."

Kefenimizden başka bir şeyimiz var mı? Hoca efendi cenaze namazımızı kıldırırken "Başbakan efendi" demeyecek. Ne diyecek? "Er kişi niyetine" diyecek. Herkes çekip gidecek. Mezara gidecek. Biz yaptıklarımızla kalacağız. Geride kalanlar "Allah ondan razı olsun" diyecek. İşte mesele bu. Koltuklar liderlere güç katmaz, liderler koltuklara güç katar. Bizim coğrafyamız her şeyin en güzelini hakediyor. Bilimde, sanatta, adalette koyduğumuz reformlar eşsiz bir zenginlik. Kardeşliğimiz bizi daha yükseklere taşıyacak. Coğrafyamız yoksullukla, geri kalmışlıkla anılıyor. Biz bu imajı haketmiyoruz. Gün silahları kendi halkına doğrultma değil, kucaklaşma günüdür. Gün kan akıtma günü değil, kan davalarını bitirme günüdür. Birbirimize nasıl adaletle davranırız? Gün buna yoğunlaşma günüdür. Biz Filistin için gözyaşı dökerken, oradaki olaylar ruhumuzda tahribat oldu. Libya'da sivil halka çevrilmiş silahlar vicdanımızı kanattı. Biz bu tabloyu haketmiyoruz. Tunus'ta, Mısır'da halk değişim için sesini yükselttiğinde biz Mısır ve Tunus yönetimini uyardık. Aynı tavrımızı Libya konusunda da koyduk. "Libya'da kimsenin burnu kanamasın" dedik.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber