Üniversitelerde Psikolojik Terör (Mobbing) -1

Son yıllarda, özellikle gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde çok yaygınlaşan mobbing, iş yerinde ruhsal taciz veya iş yerinde psikolojik terör olarak tanımlanıyor. Mobbing genellikle üniversitelerde sözleşmeli personel olarak çalışan yardımcı doçent, öğretim görevlisi, araştırma görevlisi ve uzmanları sıklıkla hedef olan bir eylem biçimidir. Bugün yayınlayacağımız "mobbing"e ilişkin yazının ilk bölümünde, mobbinge maruz kalan, sonrasında disiplin cezası verilen ve sözleşmenin bitimine doğru disiplin cezası gerekçe gösterilerek sözleşmesi sona erdirilen personelin yaşadıkları ele alınmaktadır. Devamı için başlığa tıklayın.

Haber Giriş : 12 Nisan 2005 00:02, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Görüş alış verişinde bulunmak için Forum bölümü Akademik Personel kategorisini kullanabilirsiniz

Üniversitelerde Mobbing'in (İş Yerinde Psikolojik Terör'ün) Yasal Kılıfı:
Disiplin Soruşturmaları ve Çalışanın Sicil Notunu Bozma

Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi, Araştırma Görevlisi ve Uzmanlar her ne kadar develet memuru olsalar da kanunlara göre iş güvencesi olmayan devlet çalışanlarıdırlar.

İş yerinde ruhsal taciz veya iş yerinde psikolojik terör olarak adlandırılan mobbing genellikle üniversitelerde sözleşmeli personel olarak çalışan yardımcı doçent, öğretim görevlisi, araştırma görevlisi ve uzmanları sıklıkla hedef olan bir eylem biçimidir. Aşağıda anlatılan tüm Mobbing (Psikolojik Terör) yöntemleri uygulandıktan sonra çalışan kişi henüz istifa ederek işyerinden ayrılmamışsa, o zaman mobbing yapan grup muhakkak kurbanlarına bir disiplin soruşturması açılması için gereken her şeyi planlamaktadırlar. Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi, Araştırma Görevlisi ve Uzman olarak çalışan personelin hakkında açılan soruşturma sonucu meslekten çıkarma haricinde bir disiplin cezası dahi verilmiş olsa Mobbing (Psikolojik Terör) yöntemlerini kendilerine bir yol olarak seçen ve bu yöntemlerini uygulayabilmek için idarecilere yakın duran ve çoğunluklada idaricilerinde içinde bulunduğu grup amacına ulaşmış olmaktadır. Çünkü sözleşmesi biten Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi, Araştırma Görevlisi ve Uzman olarak çalışan personelin işine son vermek için gerekli olan yasal dayanak disiplin cezası vermek sureti ile elde edilmiş olmaktadır. Adı geçen personele soruşturmalar sonucu verilen disiplin cezası genellikle sözleşmenin bitimine yakın bir tarihte verilmekte ve idari yargıya başvuran personel daha yargılaması bitip suçluluğu veya suçsuzluğu anlaşılamadan işinden atılmaktadır. İdari yargının çalışanın lehinde karar vermesini engellemek için Mobbing uygulanan kişilerin sicilleri de muhakkak bozulmaktadır. Üniversitelerde mobbinge uğrayan kişilerin disiplin amiri mobbing yapan gruba yakın bir kişi ise mobbing yapan gruptan bir öğretim üyesini soruşturmacı olarak seçmekte ve mobbing yapan grubun amacına ulaşmasını hizmet etmektedir. Yıllardır aynı üniversitede çalışmış ve mobbing yapılacak kişilere karşı her türlü yöntemi profesyonelce uygulamış olan gruplar bulunmaktadır. Daniel Coleman'ın yaptığı çalışmalar göstermiştir ki zekânın birçok tipine üst düzeyde sahip olan bilim adamlarının çoğu duygusal zeka açısından bazen normal insan zekasının bile altında değerlere sahip olmaktadırlar. Bunun temel sebebi empati (kendini karşısındakinin yerine koyma ve onun gibi düşünme) yapamamaktır. Empati yapmamalarının sebebi ise insanların duygusal canlılar olduklarını kabul etmemeleri ve akılcı düşünerek insanların sadece kas, kemik ve akıldan ibaret organizmalar olduklarını zannetmeleridir. Bir diğer neden de, kendi bilim adamlarının, kendi düşünce ve fikirlerinin en üstün fikir ve düşünceler olduğunu kabul etmeleridir. Bu maalesef bazı bilim adamlarında narsist düşüncelerin en üst düzeye çıkmasına sebep olmaktadır. Bu düşünce sonucu tüm insanların kendine hizmet etmek için bu dünyada var olduğunu ve kendisinin de onların çobanı düşünen bilim adamı tipi oluşmuştur. Bu tip bilim adamlarının karşısında birey ve vatandaş olarak duran herkes mobbinge maruz kalmaktadır. Mobbinge maruz kalıp yargı yolu ile haklarını kazanacağını zannedenler ise yanılmaktadırlar. Çünkü idarecinin kayıtsız ve sorgulanamaz bir takdir yetkisi vardır. Hele idareci bu takdir yetkisini çalışanın disiplinsiz eylemlerine dayandırıyorsa sizin meslek hayatınız bitmiş demektir. Çünkü görülmeyen fakat kabul edilen bir içtihat derki: disiplinsiz davranarak vatanına hainlik eden birinin bu ülke sınırları içerisinde çalışmaya ve yaşamaya hakkı yoktur. Bu kişi muhakkak işinden atılmalı açlığa ve issizliğe mahkûm edilmelidir. Hatta ailesi, çocukları ve eşi de sefalete mahkûm edilmeli ve idarecinin gücü onlara da gösterilmeli ve kanıtlanmalıdır. Modern Hukuk bakımından disipline öncelikle yapıcı ve onarıcı amaçla başvurulmalıdır. Zira memur düzeltme geliştirme ve moral eğitimle bir süre sonra kendisinden beklenen duruma erişecektir. Memurun çalıştığı sürece bir daha disiplin cezası almaması koşulu ile cezalarının sicilinden bir süre sonra silinmesi de disiplinin yapıcı yönünü göstermektedir. Zamanımız kuruluşlarında memurlar üzerinde korku yaratarak, baskıya dayanan kesin, sert cezalandırmalarla sağlanan disiplin terk edilmekte, onun yerine öğretici, eğitici yönü ağır basan ve cezalandırmadan çok düzelten adil ve demokratik usullü disipline yer verilmektedir. Disiplini bir ceza aracı olarak değil de, bir eğitim yolu olarak görmekte fayda vardır.

Eğer Mobbing'e veya haksızlığa uğradığınızı ileri sürecek olur veya bu konuda şikâyette bulunur iseniz muhakkak bir sürek avına maruz kalacaksınızdır. Bu sürek avından kurtulmanın yegâne yolu ülke sınırlarını terk etmek olabilir. Çünkü kimliğiniz açığa çıkarsa hiçbir kurtuluş şansınız yoktur. İdari mahkemelerin sizi anayasal bir birey, bir insan veya bir vatandaş olarak algılayacağını zannetmeyin, çünkü buralardaki algılama devlete ve ülkeye zarar verdiği takdir ve kabul edilmiş bir kişinin yargılanmasından ibarettir. İdarenin takdir hakkını ortadan kaldırma hakkı da idari yargıya verilmediğine göre. İdari yargı sadece kamu gereği ve hizmet gereği gibi bilinen gerekçelerle sizi mahkûm edecektir. Ülkemizdeki bir üniversitede NOBEL bilim ödülü almış bir bilim adamı da olsanız dahi eğer Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi, Araştırma Görevlisi ve Uzman kadrosunda iseniz ve sadece bir uyarı cezası almış olsanız dahi sizin sözleşmeniz yenilenmez ve işinizden atılabilirsiniz. Çünkü meslekten atılma cezası dışında disiplin cezası almış olsalar dahi Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi, Araştırma Görevlisi ve Uzmanlar vatanına ihanet etmiş vatan hainleri gibi kabul edilmektedirler.

Çıkarılması düşünülen Yeni kamu Personel Kanunu ile memurların büyük bir çoğunluğu da üniversitede çalışan Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi, Araştırma Görevlisi ve Uzmanlar gibi iş güvencesi olmayan ve mesleki akıbetleri idarecilerin iki dudağı arasında olan kişiler ocaktır. Yani bundan sonra devletin has memurları ve has olmayan memurları olacaktır. Kısacası havada bulut sen emekliği ve iş güvencesini unut. Bu haksızlığa karşı uluslararası adalete sığınmak isteyenleri de bu haktan mahrum edecek bir düzenleme olmuştur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni önemli ölçüde değiştirecek olan 14 No'lu Protokol sayesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne başvurularında sınırlandırılması düşünülmektedir.

Mehmet Çakırcalı

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber