Mülkiye başmüfettişleri gizli örgütlenme var diye rapor hazırlamış

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 02 Şubat 2014 09:16, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bu günlerde sıklıkla kullanılmaya başlanan paralel yapılanma tabiri genel kabul görmüş bir ifade haline gelmiştir. Bugünkü yazımızda paralel yapılanmanın yer aldığı bir Danıştay Kararından bahsetmeye çalışacağım.

Bu bağlamda ilginç bir Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararına rastladım. (Esas No: 2007/155, Karar No: 2011/290) Kararın özetinde; Davacının emniyet amiri rütbesine terfi ettirilmemesine gerekçe olarak gösterilen bilgi notu ile dayanağı raporda yer alan davacı ile ilgili savların, hukuken geçerli bilgi ve belgelere dayanmadığı, bu nitelikteki bilgi ve belgelerin bir işleme dayanak alınabilmesi için somut, hukuken geçerli kanıtlarla desteklenmesi gerektiği, dayanağı olmayan istihbari nitelikteki bilgi ve belgelerin kişilerin hukuksal durumuna etki eden işlemlere esas alınamayacağının yargısal içtihatlarla kabul edildiği belirtiliyor. Kararda geçen bu ifadelere kimsenin bir şey demesi mümkün değildir.

Ancak, kararın içeriğinde öyle bir gariplik var ki işte insanın kanını donduran husus burada yatmaktadır.

Kararın detayındaki ifadeler günümüze ışık tutuyor

Kararın detayında olayların nasıl tersyüz edildiği görülmektedir. Kararda; davalı idarenin savunmasında davacının terfi ettirilmemesinin nedeni olarak sicil bilgilerinde yer alan bilgi notunun gösterildiği, söz konusu bilgi notunun ise, 1999 yılında Mülkiye Başmüfettişleri tarafından düzenlenen ve emniyet teşkilatı içinde gizli örgütlenme içinde olan yasadışı oluşumlara dahil emniyet mensuplarının belirlendiği inceleme raporuna dayandığı, ancak, daha sonra Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen 22.7.2002 günlü raporda ise; 1999 tarihli ilk raporda ismi geçen emniyet mensupları hakkında yapılan ve 1999 yılından başlayarak devam eden inceleme, araştırma ve takip sonucu bu kişilerin yasadışı oluşum içinde olduklarına dair herhangi bir bulguya rastlanmadığı, bu nedenle anılan rapordaki iddiaların gerçeği yansıtmadığı, bu iddiaları gündeme getiren ve bu yönde istihbarat çalışması yapan Ankara Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görevli bir kısım personel hakkında bu fiilleri nedeniyle adli ve idari soruşturmalar açıldığı ve bu soruşturmaların sonucunda bu kişilere çeşitli cezaların verildiği saptamalarının yer aldığı, ayrıca yasa dışı oluşum içinde yer aldığı iddia edilen emniyet mensuplarıyla ilgili olarak Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan hazırlık soruşturması sonucunda iddia edilen suçlamaları doğrulayacak kanıt elde edilmediğinden aralarında davacının da bulunduğu emniyet mensupları hakkında takipsizlik kararı verildiği, davacının sözü edilen yasa dışı örgütlenmelerle ilişkisinin olduğuna dair anılan bilgi notunun dışında herhangi bir bilgi belgenin de idarece dosyaya sunulamadığı anlaşılmıştır.

Gerçek dışı rapor düzenleyenler hakkında işlem yapıldı mı?

Mülkiye Başmüfettişleri tarafından düzenlenen ve emniyet teşkilatı içinde gizli örgütlenme içinde olan yasadışı oluşumlara dahil emniyet mensuplarının belirlendiği inceleme raporu varsa ve daha sonra aynı konuda Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen 22.7.2002 günlü raporda ise; 1999 tarihli ilk raporda ismi geçen emniyet mensupları hakkında yapılan ve 1999 yılından başlayarak devam eden inceleme, araştırma ve takip sonucu bu kişilerin yasadışı oluşum içinde olduklarına dair herhangi bir bulguya rastlanmadığı ifade ediliyorsa ortada bir iftira veya karartma olduğu kesindir. Bu durumda da raporu düzenleyen ilgililer hakkında gerekli işlemlerin yapılması gerekmektedir. Doğrusu raporları hazırlayan ilgililer hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Şayet Bakan onayından geçen bir rapor Daire Başkanlığınca etkisiz hale getirilmiş ve ilgililer hakkında hiçbir işlem yapılmamışsa, küçük bir araştırmayla kimlerin nasıl aklandığı veya nasıl karalandığı hakkında ciddi ipuçlarına ulaşılabilir.

Gerçeği ortaya çıkarmanın yolu nedir?

Ortada birbiriyle taban tabana zıt iki rapor varsa, bu raporlardan birisi gerçek dışı demektir. Bunu belirlemenin yolu ise konunun Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca incelenmesidir. Ayrıca, İçişleri Bakanına bağlı olarak görev yapan Mülkiye Müfettişlerinin düzenlediği bir raporun Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığının düzenlediği raporla etkisiz hale getirilmesi mümkün değildir. Şayet düzenlenen rapor Bakan onayına sunulmuş ve uygun görülmüşse onun hukukiliğine bir şey diyemeyiz. Ancak, usulüne çok şey diyebiliriz. Yani Bakan onayından sonra yürürlüğe giren bir rapor orta yerde dururken Daire Başkanlığının düzenlediği raporun tartışmalı olduğu kesindir. Şayet konu başka Mülkiye Müfettişlerince incelense ve aksi yönde rapor düzenlense bu durum anlaşılabilir ve son raporun uygulanmasına kimse bir şey diyemez. Sizce de bu işte bir gariplik yok mu?

Görevden alma ve başka bir göreve atama aynı tarihte olmak zorunda mıdır?

Ahmet Ünlü'nün yazısının devamını okumak için tıklayınız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber