2005'ten sonra memur olanlara ek 1 derece verilecek

Başbakan Davutoğlu, 15 Ocak 2005'ten sonra memuriyete başlayanlara da ek derece verilmesi konusunda karar aldıklarını, seçimden sonra ilk adımlardan birisinin bu olacağını söyledi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 18 Nisan 2015 12:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
2005'ten sonra memur olanlara ek 1 derece verilecek

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Uzun zamandır gündeme getirilmekte olan ek derece talebi konusunda, 15 Ocak 2005'ten sonra memuriyete başlamış olanlara da 1 derece ek derece verilmesi konusunda prensip kararı aldık. Seçimden sonra atacağımız ilk adımlardan birisi de bu olacak" dedi.

Davutoğlu, Memur-Sen 5. Olağan Genel Kongresi'ndeki konuşmasına, Memur-Sen'in sendikal hayatın, demokrasi mücadelesinin, ulusal ve uluslararası adalet arayışının gür sesi olduğunu ifade ederek ve tüm konfederasyon yöneticileriyle üyelerini selamlayarak başladı.

Memur-Sen'in Kurucu Genel Başkanı Mehmet Akif İnan'ın, gençlik çağlarında hep saygıyla andıkları, şiirlerini okurken yüreklerinin ürperdiği bir şair olduğunu hatırlatan Davutoğlu, bir şairin sendikal hareketin başına geçmesinin, o şairin ve o şairin ortak kültür havzasından yetişen insanların öncülerinin, ruh dünyasını da yansıtan bir gelişme olduğunu vurguladı.

Davutoğlu, şairlerin, insan onurunu ilgilendiren her şeye karşı duyarlı olduğunu dile getirerek, "Mehmet Akif İnan, sendikal hareketin, çatışma ve gerilim alanı olarak görüldüğü ve bu çatışma ve gerilim alanlarının, toplumda büyük yaralar açtığı bir dönemde, o gür, derinlikli şair hissiyatını yansıtan sesiyle bir anlamda bütün bir sendikal hareket içinde geçmişte yanlış tavır sergileyenlere, demokrasi hayatı içinde yanlış tavır ortaya koyarak sendikal hayata da zarar verenlere karşı 'durun kalabalıklar' diyerek öne çıktı ve yep yeni bir anlayışın öncüsü oldu" değerlendirmesinde bulundu.

-"Türkümüz dünyayı kardeş bilendir..."

Davutoğlu, Mehmet Akif İnan'ın Umut Gazeli'nde "Türkümüz dünyayı kardeş bilendir, Gökleri insanın ortak tarlası" diyerek, insanoğlunun yeryüzündeki kutlu misyonuna atıfta bulunarak, sendikal harekete girdiğini ve medeniyet rüyasının öncüsü olarak da hem sendikal harekete hem demokrasi mücadelesine altın harflerle adını yazdırdığını belirtti.

Mescid-i Aksa'yı düşünde gören bir insanın Türkiye'deki emek meselesine duyarsız kalmasının mümkün olmadığına dikkat çeken Davutoğlu, Mehmet Akif İnan'ı rahmetle andığını dile getirdi.

İnan'ın başlattığı bu hareketin bugün her zamankinden daha güçlü bir şekilde yoluna devam ettiğini kaydeden Davutoğlu, onun mirasını devralanların, hep aynı davayı yürütmenin heyecanını, hızını, şevkini, azmini ama en önemlisi kararlığını yansıtacaklarını söyledi.

Davutoğlu, "Bir sanat hassasiyetiyle medeni bir dava olarak sendikal hareketi birleştirmek bizim Mehmet Akif İnan'dan aldığımız bu mirasın özüdür. Bir tarafta Ahilik geleneğinin dayanışma bilinci, diğer tarafta çağdaş sendikal hareketin profesyonel tavrı. İşte bunu sentez etmekti mesele. Çağdaşlıkla geleneği sentez etmek, bizim kültürel irfanımızla çağdaş hayatın gereklerini bir araya getirmek Memur-Sen'e, Mehmet Akif İnan'a yakışırdı ve bu da gerçekleşti" ifadelerini kullandı.

-"İşçi hakları söz konusu olduğunda gereğini yaptık"

Sendikal harekette üç duyarlılığın önemli olduğunun altını çizen Davutoğlu, bunların, emeğe olan duyarlılık, demokrasi duyarlılığı ile ulusal ve uluslararası alanda adalet duyarlılığı olduğunu söyledi.

Başbakan Davutoğlu, emeğin, sendikal hareketin temel referans noktası olduğunu belirterek, Yeni Türkiye Sözleşmesi'nde de devletin temel meselesinin, insan onurunu ayağa kaldırmak olduğunu vurguladıklarına değindi.

Davutoğlu, insan onuru kavramının önemli unsurlarından birisinin de emek olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"Özgürlükler, adalet arayışı, ifade ve inanç özgürlüğü yanında emek, insanın kedisinden kaynaklanan ve kendisiyle bütünleşik olarak bütün insanlık tarihi boyunca insan onurunun parçası olmuş en önemli unsurlardan biridir. Emeğe, helal kazanca saygı bizim kültürümüzün de temeli olması yanında, bütün bir çağdaş emek hareketlerinin de özünü teşkil eder. Biz AK Parti iktidarları olarak her zaman insan emeğini, insan onurunun parçası olarak telakki ettik ve emek, işçi hakları söz konusu olduğunda hiç tereddüt etmeden gereğini yaptık ve memurlarımız söz konusu olduğunda da devrim mahiyetinde adımları attık. 1 Mayıs'ı tekrar bayram kılan, tatil kılan iktidar AK Parti iktidarlarıdır."

-"Memur-Sen çok önemli bir örnek teşkil ediyor"

Davutoğlu, AK Parti iktidarlarının son 12-13 yıl içinde sendikal hareketler konusunda attığı adımların, kararlı tutumların göz ardı edilmemesi gerektiğini dile getirdi.

Bundan sonra da insan emeğini, onurunu koruyacak her türlü adımı sendikalarla birlikte atmaya kararlı olduklarını söyleyen Davutoğlu, "Yeter ki insan emeğini, insan onurunun parçası, ana unsuru olarak gören ve bu anlamda gelenekle çağdaşlığı birleştiren sendikal bilinçle demokratik bilinci bir arada değerlendiren sendikal hareketlerin öncüleriyle birlikte olabilelim, ki Memur-Sen bu konuda çok önemli bir örnek teşkil eder" dedi.

Davutoğlu, Memur-Sen ve diğer sendikalarla birlikte sadece son bir kaç yıl içinde atılan adımlara bile bakıldığında AK Parti iktidarlarının, hükümetlerinin sendikal harekette, emeğe hakkını vermek konusunda ne kadar duyarlı olduğunun ortaya çıkacağının altını çizdi.

Başbakan Davutoğlu, 2010 Referandumu'yla Türkiye'de devrim mahiyetinde bir adım atıldığına ve kamu çalışanları için toplu görüşmeden toplu sözleşmeye geçiş sağlandığına değinerek, şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde bütün AK Parti kadroları olarak hepimizin gurur ve kıvançla andığı ve anacağı adımlardan biri 2010 referandumudur ve burada da sendikal alanda devrim mahiyetinde adımlar atılmıştır. Yine iki yıl önce 666 Sayılı KHK ile aynı işi yapanların ücretlerini eşitledik. Burada bir tek öğretmenlerimizle ilgili atılması gereken bir adım vardı o da geçen yıl toplu sözleşmede atıldı ve geçen yıl toplu sözleşmede 5,3 milyar Türk lirası olan bütçeyi, 8,5 milyar Türk lirasına çıkararak hem öğretmenlerimize 150 Türk lirası ek ödemeyi verdik, hem 4C'lilere 148'e varan zam verdik hem de taban aylıkta kalıcı zam yaptık. Böylece taban aylıkta 175 Türk lirası, her emekliye her ay 146 Türk lirası, her memura her ay 123 Türk lirası zam yanında taban aylık vesilesiyle artışla emekli ikramiyesine 5 bin 250 lira artış sağladık."

-"Fazla mesai konusunda hiçbir adaletsizliğe rızamız yoktur"

Başbakanlık görevini devraldığında akademisyenlere yüzde 35 zam verdiklerini ifade eden Davutoğlu, devletle millet arasındaki bağları kuran ve çok önemli bir köprü görevi gören öğretmenler, akademisyenler, kamu çalışanlarının haklarının ödenmesinin devlet açısından bir vecibe olduğunu söyledi.

Davutoğlu, "Önümüzdeki dönemde de inşallah toplu sözleşme seçimlerden sonra geldiğinde de yine karşılıklı anlayış içinde bütün sorunları çözmeye kararlıyız ama sizin özel talebiniz olan ve uzun zamandır gündeme getirilen ek derece talebi konusunda, 15 Ocak 2005'ten sonra memuriyete başlamış olanlara 1 derece ek derece verilmesi konusunda da prensip kararı aldık. Seçimden sonra atacağımız ilk adımlardan birisi de bu olacak" açıklamasında bulundu.

Böylece hem 14 Ocak 2005 ile 16 Ocak 2005 arasında ortaya çıkabilecek adaletsizliklerin giderileceğini hem de Memur-Sen'in ve kamu çalışanlarının bir talebinin karşılanacağını belirten Davutoğlu, "Fazla çalışma konusunda da herhangi bir adaletsizliğe mahal vermeyecek şekilde de gereken adımlar atılacak, tatil ve ücretlerle ilgili düzenlemeler yapılacak. Fazla mesai konusunda da hiçbir adaletsizliğe rızamız yoktur. Ek personel icap eden yerlerde de ek personelle bunları takviye edeceğiz" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "memurlar ve bürokrasi içinde örgütlenerek, seçim sandığına gitmeden milletin iradesine hükmetmeye kalkan bir yapı varsa, ister paralel yapı ister vesayet ister cuntalaşma olsun hiçbirine izin vermeyeceklerini" belirtti.

Başbakan Davutoğlu, Büyük Anadolu Oteli'nde düzenlenen Memur-Sen Kongresi'nde, konfederasyonun, sendikal duyarlılığı en iyi şekilde hayata geçirdiğini ve her zaman kamu çalışanlarının haklarını gözettiğini belirtti.

Sendikal faaliyetlerin yanı sıra demokrasi alanında verdiği mücadelenin de Memur-Sen'i farklı kılan önemli hususlardan biri olduğunu ifade eden Davutoğlu, Mehmet Akif İnan'in şair duyarlılığıyla hiçbir toplumsal gelişmeye sessiz kalmaması gibi Memur-Sen'in de "ben bir sendikayım dışarıda ne olursa olsun, ona gözümü kapatırım" demediğini ve her türlü antidemokratik tavra karşı ilk önce gür sesini yükselttiğini söyledi.

Başbakan Davutoğlu, geçmişte, meydanlarda özgürlük ve demokrasi nutukları atıp da 12 Eylül diktası geldiğinde, onun önünde hazıra duran sendikalar gördüklerini belirterek, geçmişte demokratik özgürlüklerden bahsedip, sonra 28 Şubat'ta "5'li çete" denilen, sivil olmayan bazı sivil toplum kuruluşlarını, zoru gördüğünde hemen boyun eğenleri ve adaletsizlik karşısında sessiz kalanları gördüklerini söyledi.

Memur-Sen'in birçok başka sendika gibi her zaman herhangi bir antidemokratik gelişme ya da dolaylı veya doğrudan sivil demokrasiye bir müdahale söz konusu olduğunda sağına soluna bakmadığını ifade eden Davutoğlu, konfederasyonun "Ben buradayım, ben buradaysam emeği savunduğum kadar demokrasiyi de savunurum" dediğini bildirdi.

- "Amir olan millettir, memur olan devlettir"

Memur-Sen ve üyelerine teşekkür eden Davutoğlu, "katsayı ve başörtüsü zulmü", 27 Mayıs e-Muhtırası, parti kapatma davaları ve Gezi olaylarıyla provokasyon yapıldığında da Memur-Sen'in sesiz kalmadığını vurguladı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Memur-Sen'in sendikal hareketinin, 1 Mayıs'ta da 27 Mayıs'ın ertesi günü de 17-25 Aralık'tan sonra da 28 Şubat'ta da ayakta olduğunu dile getirdi.

Memur-Sen'in, bu ayakta duruşuyla, "Yeni Türkiye Sözleşmesi"nde altını çizdikleri gibi "Amir olan millettir, memur olan devlettir. Emredecek olan millettir. Karar verecek olan, iradeyi kullanacak olan milletin ta kendisidir" dediğini aktaran Davutoğlu, devleti temsil edenlerin, milletin huzurunda, emreden değil, emir alan makamında bulunduklarını vurguladı.

Davutoğlu, birilerinin, millete yukarıdan, tepeden baktığını ifade ederek, "Anayasayı yazarken önce devlet dediler, yine anayasa yazarken önce bürokrasiyi ve bir anlamda devletin bürokratik elitini savunan kavramlaştırmalar getirdiler. Bir cümle özgürlükten bahsettiler, 5 cümle o özgürlüğün nasıl kısıtlanacağından bahsettiler" dedi.

-"Demokrasiye karşı kurulan tuzakları birer bire kırdık"

Sendikal haklar için de durumun böyle olduğunu aktaran Davutoğlu, kendilerinin 12 yılda demokrasiye ve milli iradeye karşı kurulan tuzakları birer birer kırdıklarını ve bugünlere geldiklerini vurguladı. Davutoğlu, şunları söyledi:

"Yeni Türkiye derken kastettiğimiz şey, tarihin derinliğinden gelen eskimez kültürümüzün üzerinde, yepyeni bir geleceğe yürümektir. Bu geleceğe yürümenin anahtar kavramı da insan onurudur. Devlet, insan onuruna saygı gösterdiği zaman meşruiyet kazanır. İnsan onuruna saygı göstermeyen hiçbir siyasal yapı meşru değildir. İnsan onurunu ve bu arada da emeğin onurunu korumayan hiçbir siyasal yaklaşım da kalıcı olamaz. İşte bu demokrasi mücadelesini kararlılıkla yürütmeye devam edeceğiz."

Başbakan Davutoğlu, 7 Haziran'ın bu bakımdan kritik bir eşik olduğuna işaret ederek, seçimlerin, demokrasi mücadelesinde hep beraber daha ileri bir aşamaya, daha evrensel standartlarda demokrasiye ve özgürlük alanına ulaşmaları için de büyük bir fırsat olduğunu söyledi.

Seçilmiş bir siyasi olarak, kendilerine verilen emaneti taşıyan memurlar olduklarının altını çizen Davutoğlu, memurların ve bürokrasinin, Yusuf Has Hacip, Nizam'ül Mülk, Kınalızade, ahlak-ı aliye geleneklerindeki ehliyet ve liyakat esaslarına göre görevlerini yürüttüğünü dile getirdi.

Davutoğlu, memurlara, başka hiçbir kriter uygulamadıklarını ve başka hiçbir kriterle yaklaşmadıklarını, bütün memurların, hangi etnik ve mezhebi kökenden, hangi bölgeden gelmiş olursa olsunlar eşit olduklarını söyledi.

- "Ayırımcılık, iltimas kültürünü tümden yıkacağız"

"Bizim kültürümüzde, nepotizm yoktur" diyen Davutoğlu, "Ayırımcılık, iltimas kültürünü tümden yıkacağız. Tek bir esas var, ehliyet ve liyakat. Ehliyetin ve liyakatin olmadığı yerde başarı olmaz. 'Bu benim yakınımdır, bu benim akrabamdır, bu benim tanıdığımdır' diye, bir kültürle devlet yürütülmeye başlandı mı çöküşün izlerini görürsünüz. Osmanlı Devleti'nin yükseliş dönemlerinde de bütün devletlerin yükseliş dönemlerinde de en kritik özellik meritokrasidir, yani ehliyet ve liyakate duyulan saygıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Bütün memurları, geçmişte ve gelecekteki iktidarları döneminde sadece ehliyet ve liyakatle değerlendirildiğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Ve sadece ve sadece seçilmiş siyasi iradeyle iş yapacak, o iradeye tabi olacak, milli iradeye tabi olacaksınız ve millete hesap makamında olacaksınız. Hiçbir şekilde seçilmişlerin, demokratik olarak kullandıkları haklar söz konusu olduğunda, ne askeri ne sivil bürokrasinin ve memurun bu iradenin üzerine çıkması söz konusu olamaz. Aynı şekilde memurlar arasında örgütlenerek, bürokrasi içinde örgütlenerek, seçim sandığına gitmeden bu milletin iradesine hükmetmeye kalkan bir yapı varsa, ister bu yapı paralel yapı olsun ister vesayet olsun, ister cuntalaşma olsun hiçbirine izin vermeyiz. Hiçbirine izin vermeyiz. 'Ben şu bürokratik yapıda, şu memurlar arasında örgütleneyim, onun üzerinden siyasete şantaj yapayım, onun üzerinden milletten almadığım bir egemenliği kullanayım' diye düşünen biri varsa, ister darbe dönemlerindeki 27 Mayıs öncesi cuntalaşmalar, 12 Eylül öncesi cuntalaşmalar gibi ister 17-25 Aralık'ta gördüğümüz türde başka bürokrasi içerisindeki örgütlenmeler gibi bunlara önce biz izin vermeyiz, sonra devlete ve millete bağlı memurlarımız izin vermeyecektir."

Başbakan Davutoğlu, siyaset yapmak isteyenlerin, memur vasfından çıkması ve siyaset alanına girmesi gerektiğini, bunun güzel bir örneğini Ahmet Gündoğdu'nun verdiğini, siyasete girerken bütün memur vasıflarından, seçilmiş iradenin parçası olmak için sıyrıldığını söyledi.

"Birlikte inşallah siyaset yolunda yürüyeceğiz. Hayırlı uğurlu olmasını diliyorum" ifadelerini kullanan Davutoğlu, milletten alınan iradeyi kamu otoritesi anlamında kullanma yetkisi peşinde olan kişilerin siyaset meydanına çıkması gerektiğini söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "İster taşıdığı dini kimlikle Papa ister Avrupa'da son dönemde artan ırkçılığın neredeyse sesi haline gelmiş olan Avrupa Parlamentosu, kimse bize tepeden konuşamaz, kimse bize kibirle konuşamaz. Kibirle konuşana izin vermeyiz" dedi.

Memur-Sen'in, Büyük Anadolu Oteli'nde gerçekleştirdiği 5. Olağan Genel Kongresi'nde konuşan Davutoğlu, yetkiyi milletten almadan otorite kullanmak isteyenlere hadlerinin bildirileceğini söyledi. Davutoğlu, şunları söyledi:

"Bürokrasinin kapalı odalarında, yargı ile emniyet, emniyet ile başka birimler bütün bürokraside örgütlenerek güç kullanmaya kalkmayacak. Memurlarımız tek tek ve bütün bir kamu yönetimi olarak da hepsi milletimizin sadece milletimizin emrindedir. Dışarıdaki paralel imamların ya da başka yapıların emrinde olmalarına izin verilemez. Bunun için ısrarla altını çiziyoruz. Amir olan millettir, memur olan devlettir. Amir olan millet ise milletin huzuruna gideceğiz. 7 Haziran'da hepimiz eşit şartlarda her sandıkta mücadele edeceğiz. 8 Haziran'da da millet karneyi verdiğinde kime amir olarak, 'Ben, yani millet sana bu yetkiyi veriyorum' derse, o bu ülkeyi idare edecek."

- "Mescid-i Aksa hepimizin onurunun sembolüdür"

Memur-Sen'in sendikal mücadelede kararlı bir tutum sergilediğini ifade eden Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Karşılıklı masalara oturulduğunda arkasında hissettikleri bütün emekçilerin haklarını korudu. Hem demokrasi mücadelesinde milletin hakkının yanında yer aldı. Hem de uluslararası bir adalet arayışı söz konusu olduğunda, Gazze'de, Somali'de ya da herhangi bir yerde önce Memur-Sen'in sesi duyuldu. Çünkü Memur-Sen'in kurucu Genel Başkanı Mehmet Akif İnan ağabeyimizin Mescid-i Aksa bilinci, Memur-Sen'in ruhuna sinmiştir. Mescid-i Aksa bilincine sahip olanlar adaletsizlikler karşısında susmazlar. Mescid-i Aksa işgal altındayken bizim adalet arayışımız durmaz ve bitmez. Bugün Filistin, Gazze ve onların da bütün 1,5 milyarlık Müslüman kitlenin sembolü olan Mescid-i Aksa hepimizin onurunun sembolüdür. Mehmet Akif'in de zikrettiği gibi hepimizin rüyasındadır, düşlerimizdedir. İnşallah bütün bir gelecekte de bütün onurumuzun temsilcisi olacaktır."

- "Bu memlekette milli olmayan hiçbir şey olmayacak"

AK Parti'nin 100 maddelik "Yeni Türkiye Sözleşmesi"nin ve 350 sayfalık beyannamesinin, insan onuru, demokrasi, yeni anayasa arayışları ve millileşme açısından önemine işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Her alanda, milleti onurlu kılmak üzere insan onuru ve milli onuru yanyana ve bir arada değerlendirmek üzere millileşme kampanyası başlatıyoruz. İnşallah 2023'e giderken milli muharip uçağımızı yapacağız. Milli savaş gemimizi yapıyoruz. Milli bölgesel uçağı yapıyoruz. 2018 yılında milli eğitim uçağı Hürkuş'u yapmış olacağız. 2018 yılında milli tankımız Altay'ı bitirmiş olacağız. Milli piyade tüfeği ki gecikmiş bir hamle olarak yapıyoruz. Milli aşıyı sağlık sisteminde gerçekleştireceğiz. Milli plazmayı gerçekleştireceğiz. Milli uzay ajansını kuracağız. Milli füze sistemini kuracağız. Bu memlekette milli olmayan hiçbir şey olmayacak. Bütün bu milli projeler gerçekleştirilirken en büyük katkıyı da memurlarımız verecek. Çünkü memurlarımızın nihai bilinci, milli aidiyet bilincidir. Milliyetçilik hakkında geçmişte nutuk atanlar, onların dönemlerinde nasıl bu milletin bir tank revizyonu için namerde muhtaç olduğunu bilirler. Hatırlasınlar. Nasıl bu milletin 70 sente muhtaç kaldığını ve onurlu bir milletin kapılarda yardım dilendirildiğini bilirler."

- "Herkes izzetli bir yaşam sürecek"

Davutoğlu, "12 yıllık iktidarımız, Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde gerçekleştirilen büyük reformlarla bütün o zillet dönemlerini kapattı" diyerek, şunları ifade etti:

"Yeni Türkiye izzet dönemidir, izzet. Zillete izin vermeyeceğimiz bir dönemdir. Yani başörtülü, seçilmiş bir milletvekiline 'dışarı dışarı' denilmeyecektir ya da başı açık.. Hiçbirine denilmeyecek. İnsan onuru zedelenmeyecek. Çocuklarımıza sen imam hatip lisesini bitirdin şu kadar katsayı, sen başka bir liseyi bitirdin şu kadar katsayı diye bir ayırım yapılmayacak. Hiçbir okula, hiçbir öğrenciye ayırım yapılmayacak. Memurlarımız fişlenmeyecek, herkes izzetli bir hayat yaşayacak. Onurlu ve izzetli bir hayat. Eşref-i mahluk olarak yaratılan insana yakışan şey izzettir. Bu insanlık davasını yürüten bu millete yakışan da sadece ve sadece izzettir."

- "Herkesle acıları paylaşmaya hazırız"

Sözde soykırım iddialarıyla ilgili de konuşan Davutoğlu, yüz yıllık acılar konusunda çok çağrılar yaptıklarını söyledi.

Davutoğlu, TBMM'de, 2005'te bütün partilerin ortak çağrı yaptığını, geçen sene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olarak taziye mesajı yayınladığını, bu sene Hrant Dink'in vefat yıl dönümünde kendisinin yayınladığı bir mesajın bulunduğunu hatırlattı.

Hep dostluk elini uzattıklarına dikkati çeken Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Buradan bir kez daha söylüyorum, Türkler ve Ermeniler ve dahi diğer milletler, 1. Dünya Savaşı'nın acısını yaşayan herkesle oturup konuşmaya hazırız. Herkesle acıları paylaşmaya hazırız. Biz her şeyden önce insanız. İnsanlık bilinciyle davranırız. Ama bir şeyi bize yapamazlar. Bize tepeden konuşamazlar. Bize ister taşıdığı dini kimlikle Papa, ister Avrupa'da son dönemde artan ırkçılığın neredeyse sesi haline gelmiş olan Avrupa Parlamentosu, kimse bize tepeden konuşamaz, kimse bize kibirle konuşamaz. Kibirle konuşana izin vermeyiz. Bizimle konuşacak olan göz mesafesinden konuşacak. Bizimle göz mesafesinden konuşacak olan herkesle her şeyi, tarihi de geleceği de konuşuruz. Ama bir milim dahi göz mesafesinin üstüne çıkanla hiçbir şey konuşmaz, hiçbir gücün karşısında eğilmeyiz. Eşit şekilde karşımızda izzetimize saygılı olarak duracaklar ve beraber geçmişimizi de konuşacağız, geleceğimizi de. Ama insan onurunu ve milli onuru temel şiar edinmiş Yeni Türkiye Sözleşmesi'ne imza atmış olan bizler ne onurumuzu çiğnetiriz, ne ecdadımızın mirasını ne de gelecek neslin istikbalini çiğnetiriz."

Başbakan Davutoğlu, hem milletten güç alan siyasi iktidarlar olarak hem sendikal hareket içinde emeğin onurunu yücelten Memur-Sen gibi sendikalar olarak şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da insanın emeğinin hakkının verilmesi, demokrasinin hakkının verilmesi, demokrasinin korunması, insan onur ve izzetinin korunması için omuz omuza mücadele etmeye devam edeceklerini dile getirdi.

Toplu sözleşmelerde masaların karşı taraflarında oturduklarını, hem bir arkadaşlık olduğunu hem de "çatır çatır" müzakere yapıldığını ifade eden Davutoğlu, "Evet, çatır çatır haklarınız için müzakere edeceksiniz. Biz de devletimizin imkanlarını en iyi şekilde emekçilerimize sunmaya çalışacağız. Orada toplu sözleşmede alınan kararlar da kesinlikle uygulanır, hiç kimse bu kararları örtbas etmez, rafa kaldırmaz" dedi.

Başbakan Davutoğlu "Demokrasi sözleşmesinde, adalet sözleşmesinde hep beraber omuz omuza dururuz. Yeni Türkiye Sözleşmesi'nde omuz omuza dururuz. Toplu sözleşmede gereğini yaparız, görevimizin ve konumumuzun gereği ama toplumsal sözleşme söz konusu olduğunda yani demokrasi, yani milli irade, yani insan onuru söz konusu olduğunda hep beraber omuz omuza aynı idealler için yürürüz" diye konuştu.

Davutoğlu, ayrıca Memur-Sen genel başkanlarını, yönetim kurulu üyelerini selamlayarak, genel kurulun başarılı olmasını diledi.

Konuşmasının ardından Davutoğlu'na, Memur-Sen Onursal Başkanı Mehmet Akif İnan'ın eserlerinden oluşan 3 adet kitap takdim edildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber