Tarihimizin gerçek 'demir leydi'si Turhan Sultan

Türkiye'de "kadınlar saltanatı" ve "demir leydi" dendiğinde akla iki isim gelir: Hürrem ve Kösem Sultanlar. Ama, Prof. Dr. Erhan Afyoncu'nun Topkapı Sarayı Arşivi'nde senelerce yaptığı çalışmalar asıl gerçek "demir leydi"nin Sultan İbrahim'in karısı ve Avcı Mehmed'in annesi Hatice Turhan Sultan olduğunu ortaya çıkardı. Turhan Sultan'ın Prof. Afyoncu tarafından yayınlanan ve elyazısı ile olan çok sayıda mektubu, devletin bu Valide Sultan'ın aldığı tedbirler sayesinde 17. asırda muhtemel bir çöküşten kurtulduğunu gösteriyor.

Kaynak : Habertürk
Haber Giriş : 27 Aralık 2015 21:24, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Tarihimizin gerçek 'demir leydi'si Turhan Sultan

Murat Bardakçı

"Kadın saltanatı" dendiğinde aklımıza sadece iki isim gelir: Hürrem ve Kösem Sultanlar... Geçmişimizin bu çok önemli iki ismi ile TV dizileri sayesinde tanıştık ama Osmanlı Tarihi'nde Hürrem ve Kösem kadar önemli, hatta onlardan çok daha etkili bir başka padişah eşi hakkında pek bilgi sahibi olamadık... Hatice Turhan Sultan'dan bahsediyorum...

UKRAYNALI VEYA LEH

1620'lerde doğduğu ve Ukraynalı yahut Polonyalı olduğu tahmin edilen Hatice Turhan Sultan, Hürrem ve Kösem gibi çok genç yaşta İstanbul Sarayı'na getirilmiş, haremde itina ile eğitilmiş, Sultan İbrahim'in karısı olmuş, daha sonra tahta geçecek olan Dördüncü Mehmed'i yani "Avcı Mehmed"i dünyaya getirmiş ve kocasının 8 Ağustos 1648'de tahttan indirilip yedi yaşındaki oğlu Mehmed'in tahta çıkması üzerine de "valide sultan" makamına yükselmişti.

Sarayın resmi olarak en güçlü kadını idi ama başında büyük bir dert vardı: Kayınvalidesi Mahpeyker Kösem Sultan...

Kayınvalide derdi 2 Eylül 1651'de halledildi ve Turhan Sultan, torunu Mehmed'i de ortadan kaldırma hazırlıklarına girişen Kösem Sultan'ı sarayda bir karşı darbe ile öldürttü ve o günden sonra otuz küsur sene boyunca imparatorluğun en güçlü kişisi oldu...

SARAYDA DÖRT ASIR SAKLANDI

Oğlunun yaşının küçüklüğü sebebi ile bir çeşit "padişah naipliği" yapan Turhan Sultan artık devletin her işi ile bizzat meşgul oluyor, önde gelen idarecilere yazılı emirler gönderiyor, onlara akıl veriyor ve gerektiğinde de hesap soruyordu.

Turhan Sultan'ın Topkapı Sarayı Arşivi'nde muhafaza edilen emirlerinden bugüne kadar sadece birkaçı yayınlanmış ama tamamına ulaşılamamıştı.

"SOPAYI EKSİK ETMEYECEKSİN"

Türkiye'nin bugün önde gelen tarihçilerinden ve TV'den de program arkadaşım olan Prof. Dr. Erhan Afyoncu, saray arşivinde uzun seneler süren yorucu bir çalışmanın neticesinde Turhan Sultan'ın 164 adet mektubunu, daha doğrusu devlet adamlarına gönderdiği yazılı emirleri buldu. Bazı mektuplar ile ilgili olarak geçmişte yapılan hataları düzeltti ve belgelerin tamamını geçtiğimiz günlerde kitap halinde yayınladı.

Prof. Afyoncu'nun bulduğu belgeler, Osmanlı Tarihi'ndeki asıl "demir leydi"nin Hürrem yahut Kösem Sultanlar değil, Hatice Turhan Sultan olduğunu gösteriyor. Yayınlanan belgelerin ortaya çıkarttığı ve bugüne kadar bilinmeyen başka bilgiler de var: Çanakkale'deki istihkamların güçlendirilmesinden askerin maaşının zamanında ödenmesine, yeniçerilen muhtemel başkaldırılarının önüne geçilmesinden ekmek fiyatlarının sabit kalmasına kadar devletin hemen her işi ile bizzat alakadar olan Hatice Turhan Sultan, 17. asırda nerede ise çökmek üzere olan Osmanlı İmparatorluğu'nu aldığı tedbirler sayesinde tekrar ayağa kalkmasını sağlamış.

Talimatlarında "Bazılarının tepesinden sopayı eksik etmeyeceksin..." ifadesini sıkça kullanan Hatice Turhan Sultan'ın birkaç emrini ve emirlerin elyazısı ile olan orijinal görüntülerini bu sayfadaki kutuda bulabilir, hayattan 1683'te ayrılıp inşaatının tamamlanmasını sağladığı Yeni Cami'deki türbeye defnedilen Valide Sultan'ın diğer mektuplarını da Prof. Afyoncu'nun kitabından okuyabilirsiniz...

"VAZİFELERİNİZİ DÜZGÜN YAPMAZSANIZ PADİŞAHIN EMEĞİ SİZLERE HARAM OLSUN!"

Aşağıda, Prof. Dr. Erhan Afyoncu'nun Topkapı Sarayı Arşivi'nde bulup yayınladığı ve Turhan Sultan'ın elyazısı ile olan emirlerinden bazıları, dilleri günümüzün Türkçesi'ne nakledilmiş şekilde yeralıyor...

Turhan Sultan'ın Sadrazam Gürcü Mehmed Paşa'ya emri:

"Paşa'ya selamdan sonra bildirilir ki: Saadetli arslan oğluma 'Donanmayı bu hafta Perşembe günü çıkartırız' demişsin. Şimdi şöyle çalışasın ki sözün doğru çıksın, zira padişahların huzurunda gerçek olmayan sözler söylemek hatadır. Ziyadesiyle dikkat edip sözünüzü doğru çıkarmalısın. Perşembe günü işin bitmesi için çalışın. Nice düşmanların gözü kör olsun. Ve hem 'Zahiren bizim düşmanımız var, efendimize bizi yanlış anlatırlar' diye buyurmuşsun. Gerçi düşmansız kimse olmaz. Lakin siz doğrulukla hizmet edip din ve devleti kayırdıktan sonra, haşa, Hakk Teala kuluna zulmetmez. Hemen siz can u gönülden çalışın. Göreyim sizi, sözünüz padişahın huzurunda yalan çıkmasın. Donanmanın perşembe günü çıkmasına çalışın ve bizi de doğru neticeden haberdar edin. Valide Sultan" (Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, E. 2457-32).

Turhan Sultan'ın Sadrazam İpşir Mustafa Paşa'ya yazdığı emir:

"...Ne istiyorlar? Muradları nedir? Elbette bunları bir tahrik eden vardır, zaten bir-iki kişiden biz işkilleniyoruz. Tamamen bir fesat başı olan azledilmiş defterdar 'Ben Valide Sultan'a sekiz yüz kese vereyim, o da sadrazamlık mührünü bana versin' diye ona-buna gidip konuşuyormuş. Allah saklasın, bana ne para lazımdır, ne de sadrazamlık mührünü satarım. Bu nasıl sözdür? Mühür parayla verilmez, kim din ile devleti kayırıp güzel ve doğru hizmet ederse ona verilir. Allah bilir ki, bunları işittim ve ziyadesi ile elem çekip gazaba geldim. Bu cevaplardan senin haberin var mı? Bilmiş olasın! Defterdarı arayıp bulup getirttiniz mi? Elbette ilgilenip hesaplarını görüp şeriata havale edeceksiniz. Böyle fesat başlarının kalmalarının lüzumu yoktur, zira el altından tahrik ederler. ....Valide Sultan" (Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, E. 2547-31).

Turhan Sultan, 1652 yılında Girit'e gidecek donanmanın İstanbul'dan ayrılma tarihinin yaklaşmasına rağmen hazırlıkların bir türlü tamamlanmaması üzerine Sadrazam Gürcü Mehmed Paşa'ya "Beni aldatıyorsun" diyordu:

"Paşa'ya selamdan sonra bildirilir ki: Donanma ile niçin ilgilenmiyorsun? Huzurumuza gelüp 'Herşey hazır ve mükemmeldir' diye hep aldatıyorsun. Adam gönderip kontrol ettiriyorum, ortada bir nesne yok. Siz '1200 kürekçi lazımdır" diyorsunuz, yoklatıyorum, üç binden fazla kürekçi yok. Artık yeter, para veriyoruz! Cephane için para istiyorsunuz, veriyoruz, bitmiş olması lazımdı. Bu ana kadar tamamının bitmesi gerekirdi. Hep huzurumuzda laf edip gidiyorsun, bu işin aslı nedir? Vallahi 'Bildim, bilmedim' demeyesin. On-on beş gün içinde donanmayı kusursuz şekilde ortaya çıkartmazsan artık kendin bilirsin. Dini ve devleti kayırmak böyle mi olur? Ümmet-i Muhammed'in hizmeti böyle mi olur? Eğer doğrulukla hizmet etmezseniz padişahın ekmeği size haram, cümle ümmet-i Muhammed'in günahı ve vebali de boynunuza olsun. Eski emektarsınız diye sizlere inandık ama ne güzel hizmet idüp yüzünüzü ağartırmışsınız! Size düşen bize bunları söyletmemek, işleri her gün gözden geçirtmemek idi. Şimdi bildiriyoruz ki gözünüzü açıp mukayyet olun! Tershane'ye niçün boş yere gidip oturup bakınıyorsun? İyi hizmet et, ziyadesiyle dikkatli ve mukayyet ol, sonra kendin bilirsin. Size düşen Kaptan Paşa'ya tenbih edip 'Ne lazım ise bildir, vereyim' demek ve parayı vermektir. Siz kusur etmediğiniz takdirde suç kaptanındır ama siz böyle yapmıyorsunuz. Valide Sultan" (Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, E. 7001-29).

Turhan Sultan'ın Sadrazam Gürcü Mehmed Paşa'ya gönderdiği bir başka emir:

"Paşa'ya selamdan sonra: Askerin maaşı meselesi ile ilgileniyor musun? Bu hafta içinde ödeyebilecek misiniz? Ziyadesiyle ilgilenip bize laf getirmeyin. Maaşların ödenmesinin gecikmesi halinde size de, bize de zarar geleceğini bilirsiniz. Allah'ı severseniz gayret gösterin, ödemeler bu haftadan sonraya uzamasın. Başımızı önce Allah'a, daha sonra da size dayadık ve size inandık. Şimdi ziyadesiyle gözünüzü açıp her şekilde hizmete devam edesin. Geciktirilecek zaman değildir. Bu düşünce yüzünden geceleri uykunun bize haram olduğu Allah'ın malümudur. İçeride bize, dışarıda da size ümmet-i Muhammed'i korumak, din ile devleti izleyip gözetmek düşer. Herkesin ve önde gelen din adamları ile sizin göreviniz ağız birliği etmek, her şekilde etrafı kollamak, zulmedenleri arayıp izlemek, bunları uyarmak, cezalandırmak ve düzeni korumaktır. Etraftan 'Ödenmeyen maaşlar çoktur, para da yetişmiyor' diye sözler işitiyoruz. Bunun gereğini yerine getirin. ... 'Halka zulmedildiğini duyarsam siz bilirsiniz' diye tenbih edin ve Allah'ı severseniz bu hususlarda dikkatli davanın. Donanmaya da özen gösterin, Kaptan Paşa'ya işlerin yapılma zamanının geldiğini söyleyin. Bizi fazla konuşturmadan hayır duamızı almanızı istiyoruz, göreyim sizi. Valide Sultan" (Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, E. 2457-34).

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber