Ak Parti, eşini atayan belediye başkanını ihraç ediyor

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti kurucularından ve eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, Ankara Ayaş Belediye Başkanı Bülent Taşan, Adana Ceyhan Belediye Başkanı Alemdar Öztürk Kahramanmaraş Elbistan Belediye Başkanı Durmuş Küçük partiden kesin ihraç talebiyle Merkez Disiplin Kurulu'na sevk edildi dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 06 Ocak 2016 17:04, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Ak Parti, eşini atayan belediye başkanını ihraç ediyor

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında düzenlenen MYK toplantısında alınan bazı kararları paylaştı.

AK Parti'nin tüzüğü ve ilkeleri çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığını ve gelen şikayetleri baz alarak kararlar aldıklarını belirten Çelik, "Adana Ceyhan Belediye Başkanı Alemdar Öztürk, Genel Merkez Yerel Yönetimler Başkanlığı tarafından hazırlanan rapor neticesinde, eşini belediye başkan yardımcısı yaparak özel nüfuz kullanmak, imar uygulamalarında menfaate dayalı iş ve işlemler yapmak, AK Parti ilkeleri ile bağdaşmayan tutum ve davranışlar sergilemek gibi tespitler çerçevesinde tüzüğümüzün 117/1 maddesi ve devam maddeleri uyarınca kesin ihracı için Merkez Disiplin Kuruluna sevk edilmiştir" diye konuştu.

Çelik, Kahramanmaraş Elbistan Belediye Başkanı Durmuş Küçük'ün de AK Parti Genel Merkez Yerel Yönetimler Başkanlığı tarafından hazırlanan rapor doğrultusunda, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde il ve ilçe seçim koordinasyon programlarına katılmadığı ve parti hakkında aleyhte sözlü ve fiili davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle tüzüğün 117/1 maddesi ve devam maddeleri çerçevesinde tedbirli olarak partiden kesin ihracı için Merkez Disiplin Kurulu'na sevk edildiğini söyledi.

Ömer Çelik, Ankara Ayaş Belediye Başkanı Bülent Taşan'ın ise AK Parti ilkeleriyle bağdaşmayan iş ve işlemler yapması, AK Parti tüzüğü ve ilkelerine aykırı olan davranışlarda bulunduğu şeklindeki tespitler nedeniyle aynı tüzük maddesi uyarınca tedbirli olarak partiden kesin ihracı için Merkez Disiplin Kurulu'na sevk edildiğini belirtti

Çelik, eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'la ilgili kararı ise şöyle açıkladı: "AK Parti kurucu üyesi Yaşar Yakış'ın da devlet içine nüfuz etmiş, ulusal güvenliği tehdit eden legal görünümlü illegal yapının yayın organlarından yaptığı açıklamalarla, AK Parti tüzüğünün 117/7 maddesinde düzenlenen parti yöneticileri, üyeleri veya parti tüzel kişiliği hakkında basın yayın araçlarıyla kamuoyuna gerçek dışı haber yaydığı, iftira, hakaret, karalama ve küçük düşürücü beyanlarda bulunduğu için AK Parti ilkeleriyle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunduğu tespit edilmiş olup, tüzüğün 117/1 ve devam maddeleri uyarınca tedbirli olarak partiden kesin ihracı içi Merkez Disiplin Kurulu'na sevki sağlanmıştır." Çelik, bütün şikayetlerin partinin ilgili birimlerinde değerlendirildiğini dile getirdi.

AK Parti'nin kurucu değerleri, ilkeleri bulunduğunu, bunların AK Parti'yi yaşatan ilkeler olduğunu vurgulayan Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

"AK Parti'de siyaset yapmakla AK Partili bir biçimde siyaset yapmak arasında fark var. Hepimizin AK Parti'nin kurucu değerlerine ve AK Parti'nin gösterdiği siyasi hassasiyetlere riayet etme mecburiyetimiz var. Bu, vatandaşlarımıza karşı ifa etmemiz gereken bir borçtur. AK Parti'nin ilkelerini korumak, AK Parti'nin siyasi hayatının devamlılığı ve hizmet yapma kapasitesinin korunması anlamına gelir. AK Parti'de bu ilkeleri korumazsak o zaman AK Parti'nin siyasi misyonunun anlamı kalmaz."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Suriyeli sığınmacıların cesetlerinin kıyıya vurmasıyla ilgili, "Türkiye'nin gösterdiği gayretin onda birini 10 devlet daha gösterseydi, bu insanların hiçbiri ölmezdi" dedi.

Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konulara dair açıklamalarda bulundu.

AK Parti milletvekillerinin hafta sonu Afyonkarahisar'da kampa gireceğini belirten Çelik, "Cuma akşamından itibaren kampa girişler olacak, cumartesi ve pazar yoğun bir çalışma programımız var. Arkasından Sayın Genel Başkanımızın kapanış değerlendirmesi olacak ve bu şekilde kamp sona erecek" diye konuştu.

Kampta dış politika, terörle mücadele, hükümetin hayata geçireceği reformlar başta olmak üzere birçok konunun ele alınacağını bildiren Çelik, "Türkiye'nin önemli meseleleri milletvekillerimizle birlikte, hem daha çok bir kaynaşma havasında hem de çeşitli beyin fırtınaları eşliğinde görüşülecek" dedi.

- "Türkiye üzerine düşen sınavı vermektedir"

Suriyeli sığınmacılar konusundaki dramın en çok Türkiye'yi vurduğunu ifade eden Çelik, Avrupa'ya ulaşmak isterken denizde boğulan 30'dan fazla kişinin cansız bedeninin dün karaya vurduğunu anımsattı. Türkiye'nin uzun zamandır elindeki bütün imkanları seferber ederek, sığınmacılara yardım ettiğini belirten Çelik, uluslararası toplumun ölümden kaçan mazlum insanların en temel hakları olan yaşama hürriyetini koruma konusunda yetersiz kaldığını söyledi.

"Türkiye'nin gösterdiği gayretin onda birini 10 devlet daha gösterseydi, bu insanların hiçbiri ölmezdi" diyen Çelik, başından beri Türkiye'nin hassasiyetini dile getirdiğini hatırlattı.

Türkiye'nin milyonlarca Suriyeliyi barındırdığı ortamda, Avrupalı ülkelerin 10 bin, 20 bin gibi rakamları uzun süre müzakere ettiğine dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:

"Yaşanan bir insanlık sorunudur. Suriye meselesini çözümsüz bırakanlar, bu insanların ölümünde de sorumludurlar. İnsanlığın önüne şöyle bir soru gelmektedir; uluslararası kurumlar bu insanlara sahip çıkmayacaksa ne için varlar? Uluslararası kurumlar bu insanların hayatını da korumayacaksa kimin güvenliğini koruyacaklar? Uluslararası kurumlar, bu çaresiz, elinde hiçbir imkanı olamayan çoluk çocuğun, kadınların yaşama hürriyetini korumayacaksa, bunlara güvenli bir çatı sunmayacaksa bu kadar toplantıya, retoriğe, yüksek perdeden dillendirilen ilkelere ne gerek var. Türkiye burada üzerine düşen sınavı vermektedir."

Suriyeli sığınmacılara kapıyı kapatmanın ve sahil güvenlik botlarıyla bu insanların botlarının yönünü Türkiye karasularına çevirmenin çözüm olmadığını vurgulayan Çelik, tam tersine yapılanın bu insanları Akdeniz'in sularında ölüme terk etmek anlamına geldiğini dile getirdi.

Çelik, "Kavimler göçü gibi bu kadar insan, bu kadar çocuk göz göre göre ölürken, uluslararası kurumların, büyük mekanizmaların bu kadar duyarsız kalması, meşruiyet meselesinin gündeme getirilmesini ve sorgulanmasını gerektirir" dedi.

- "Bütün sağduyulu kesimlerin sesinin yükselmesi gerekiyor"

Çelik, mezheplerin İslam tarihinde büyük felsefe, hikmet ve hukuk ekolleri, insanlık mirasının çok önemli parçası ve tarihin büyük zenginliği olduğunu kaydetti.

Bunlar üzerinde bir siyasal asabiye geliştirilmesinin ve mezhepçilik fitnesine yol açmanın, mezheplerin varlık sebeplerine karşı da suikast düzenlemek anlamına geleceğini ifade eden Çelik, şöyle konuştu:

"Mezhepçilik fitnesi, konunun tarafı kim olursa olsun bütün bir İslam dünyasının daha çok Orta Çağ karanlığına görülmesine ve insanların geleceklerini kaybetmelerine, son derece verimli ve bereketli topraklarda otururken maalesef sefaleti paylaşmalarına yol açmaktadır. Giderek artan sayıda ölümlerin ortaya çıkması hiçbir şekilde kabul edilemeyecek, hiçbir şekilde razı olmamamız gerek ve hiçbir şekilde kader olarak görülmemesi gereken bir durumdur. Çeşitli siyasi olaylar ortaya çıkarken, bu olayların değerlendirilmesi sırasında asıl olarak odaklanılması gereken büyük resme bakmaktır.

Büyük resme bakıldığı zaman, eğer bu mezhepçilik fitnesine su taşınıyorsa ya da bu mezhepçilik fitnesini daha çok körüklüyorsa tarafın kim olduğu çok önemli olmaksızın bu meseleler bölgeye, bölge insanına ve bölge barışına hizmet etmiyordur. O sebeple bu büyük resim çerçevesinde bir kere daha bu mezhepçilik fitnesi karşısında bütün sağduyulu kesimlerin sesini yükselmesi gerektiğini, mezhepçilik yerine mezheplerin hep beraber insanlığın büyük hakikatine ve bir arada yaşama prensibine kendi hikmetleri, felsefi görüşleri ve ekolleriyle katkıda bulunduğu o büyük sinerjinin yaratılması için çalışmalarında çok daha büyük fayda vardır diye düşünüyoruz."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Güneydoğu'da devam eden operasyonlar konusunda "Buralarda kurulan hendekler ve barikatların 'öz yönetim' diye modellenmesi ise 'barbarlığa' birtakım kavramlar giydirilmesinden ibarettir. Ortada açık bir barbarlık vardır. Bu barbarlığın neticesi olarak, bu güvenlik operasyonlarının yapılması son derece meşrudur" dedi.

Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, dün AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında düzenlenen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında, terörle mücadele konusunda çeşitli başlıkların değerlendirildiğini anlattı. Çelik, Sur, Silopi, Cizre ve Nusaybin'deki tabloların herkesin içini acıttığını söyledi.

- "Ortada açık bir barbarlık vardır"

Bölgede "iki meşru gücün çatışması" olmadığını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:

"Burada güvenlik operasyonlarının ortaya çıkmasının sebebi, gayrimeşru bir terör örgütünün demokrasimizi tehdit etmesi, hukuk devletimizi tehdit etmesi, vatandaşlarımızın bir arada yaşama hürriyetini tehdit etmesi, ilçelerimizde kendilerince bazı bölgelerde illegal mahkemeler kurarak, illegal vergi toplama mekanizmaları kurarak, Türkiye'deki anayasal vatandaşlık temelindeki hakları askıya alma çalışmasıdır. Buralarda kurulan hendekler ve barikatların 'öz yönetim' diye modellenmesi ise 'barbarlığa' birtakım kavramlar giydirilmesinden ibarettir. Ortada açık bir barbarlık vardır. Bu barbarlığın neticesi olarak, bu güvenlik operasyonlarının yapılması son derece meşrudur. Dolayısıyla çağrı yaparken sanki 'iki eşit taraf varmış, iki devlet çarpışıyormuş, iki meşru güç çarpışıyormuş' gibisinden 'barış' kavramı kullanılması konusunda hassas olunması gerekir."

- "Teröre karşı hep beraber ortak ve yüksek bir ses çıkarabilirsek.."

Söz konusu çağrının terör örgütüne yapılması gerektiğini vurgulayan Çelik, terör örgütünün yaptığının gayrimeşru olduğunun, hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğinin ve bu eylemlerinden bir an evvel vazgeçmesi gerektiğinin ifade edilmesi gerektiğini söyledi. Çelik, "Dünyanın başka yerlerinde, İspanya'da veya başka örneklerde olduğu gibi teröre karşı hep beraber ortak ve yüksek bir ses çıkarabilirsek, bu sesin çıkmasının neticesinde terörün geriletilmesi mümkün olur" ifadelerini kullandı.

Bazı siyasilerin, demokrasi ve hukuk devleti yerine hendek ve barikatları savunmasına yönelik tutumu eleştiren Çelik, şöyle devam etti:

"Siyasetçiler demokrasiyi savunurlar, hendeklerin, barikatların olmadığı, insanların özgürce istediği yerden istediği yere gidebildiği, illegal mahkemelerin olmadığı, illegal yapıların olmadığı bir hayatı savunurlar ama bunun yerine terörün eliyle namlular önünde ölüm siyasetini savunurlarsa o zaman meşru siyaset alanının içinde hareket ediyor kabul edilemezler. O zaman da oy aldıkları kesimlere karşı görevlerini yapamazlar."

- "Birileri getto siyaseti peşinde koşuyorsa, dikkat edelim"

"Biz Kürtler adına konuşuyoruz" söylemlerinin meşruiyeti olmadığını aktaran Çelik, "Türkiye'de 27 Mayıs, 12 Eylül darbesini yapanlar ne kadar Türk milleti adına hareket etmişlerse, bunlar da o kadar Kürtler adına konuştuklarını iddia edebilirler, ikisi de boştur, ikisi de temelsizdir. Çıkıp da kendilerinin Kürtler adına hareket ettiği gibi bir ifade biçimi, kesinlikle bir manipülasyondur" diye konuştu.

Kürt vatandaşların kazanımlarını, demokratik hayat tecrübelerini, çocukların geleceğini, Kürt vatandaşların hayatını tehdit eden uygulamaları, "Kürtler adına savunuyoruz" şeklinde bir ironinin içine düşüldüğünü dile getiren Çelik, kendilerinin kürsülerde konuşurken "Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün yurttaşları, Türkler, Kürtler, diğer etnik gruplar, Sünni, Alevi ve Şii'ler adına konuştuklarını" anlattı.

Bütün vatandaşların kucaklanması, herkesin eşit şartlarda, birinci sınıf vatandaş olduğu bir düzen içerisinde yaşamasını öngören bir siyaseti savunduklarını aktaran Çelik, "Ama birileri tutup da burada bir getto siyaseti peşinde koşuyorsa, buna dikkat edelim. Bu getto siyasetinin arkasında vatandaşlarımızın iradesini götürüp birtakım illegal yapıların emrine sokma, vatandaşlarımızın iradesini bunlara teslim etme, bu ülkenin gençlerini birtakım terör örgütlerine lejyoner yapma şeklinde siyasi projeler vardır. Tabii ki bu projelere karşı da sonuna kadar direneceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin konuşma, diyalog, meseleleri tartışma ve siyasal katılımla ilgili hiçbir sıkıntısı olmadığına işaret eden Çelik, "Bunlar varken, bunları berhava ederek, bunlara karşı tehdit oluşturarak gidip de hendeklerin, barikatların, illegal mahkemelerin, namluların, kaleşnikofların arkasına sığınmak asıl diyalog ortamını, asıl demokratik ortamı, demokratik dili ve meşru siyaseti, sivil siyaseti tehdit etmektir, imha etmeye çalışmaktır. Tabii ki sivil siyaset alanı, demokratik alan, hukuk devleti ve kendisini ve tabii ki vatandaşlarını koruyacaktır" şeklinde konuştu.

"Burada operasyonlar bir neden değildir, bir sonuçtur. Terör örgütünün bu eylemleri karşısında ortaya çıkmış bir sonuçtur" ifadesini kullanan Çelik, herkesin terör örgütüne dönük tutum alması ve terör örgütünü destekleyenlere çağrı yapması gerektiğinin altını çizdi.

Ak Parti, eşini atayan belediye başkanını ihraç ediyor

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber