'Yaklaşmaya veya girmeye çalışırlarsa havaya ateş edin'

Sanık Uğur Demirtaş: "Herkes bir şeyleri anlamaya çalışıyordu. İlerleyen saatlerde nizamiyenin aşağısında sivillerin olduğu söylendi. 'Yaklaşmaya veya girmeye çalışırlarsa havaya ateş edin.' denildi. Daha sonra bir el silah sesi duyuldu. Ondan sonra havaya ateş edildi. Karşıdan atış geliyordu. Öldürme kastıyla ateş ettiğimi kabul etmiyorum. Verilen emir doğrultusunda havaya ateş ettim."

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 06 Haziran 2017 19:43, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Yaklaşmaya veya girmeye çalışırlarsa havaya ateş edin'

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirme teşebbüsüyle ilgili davanın bugünkü celsesi sona erdi. Duruşmada yarın, Özel Kuvvetler Komutanlığını ele geçirme eyleminin liderliğini yapmakla suçlanan eski Kurmay Albay Ümit Bak'ın savunması alınacak.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Ufuk Kaplan, olay tarihinde ÖKK'de teğmen rütbesiyle görev yaptığını belirtti. İddianamede isminin sadece iki yerde geçtiğini ifade eden Kaplan, sanıklardan eski Albay Ümit Bak'ın cüzdanında bulunan listede ismimin yer alması nedeniyle darbe girişiminin hazırlıklarına katılmakla suçlandığını kaydetti.

Kaplan, "Gerçekte böyle bir liste varsa kimlerce, ne zaman hazırlandığı konusunda bilgim yok. Hazırlandıysa bilgim dışında hazırlanmıştır. 15 Temmuz öncesinde kim veya kimlerle ne zaman, hangi adreste darbeye hazırlık için ne yapmışım, hiçbir bilgi, tanık, sanık ifadesi bulunmamaktadır. İddianamede FETÖ'cü olduğumla ilgili hiçbir bilgi bulunmamaktadır." diye konuştu.

Darbe girişimi sırasında Irak'ın Selahaddin ilinde görevde bulunduğunu ve iddia edildiği gibi darbe girişiminin hazırlık aşamasında yer almadığını savunan Kaplan, Irak'ta bulunacağının haftalar öncesinden belli olduğunu, bunu da en iyi Ümit Bak'ın bildiğini aktardı.

Kaplan, 15 Temmuz'daki gelişmeleri, olay akşamı saat 21.30-22.00 civarında televizyondan öğrendiğini, ardından bazı arkadaşlarıyla Tuğgeneral Halil Soysal'ı bilgilendirdiklerini anlatan Kaplan, saat 22.30 sularında Zekai Aksakallı'nın Soysal ile telefonda görüştüğünü bildirdi.

Soysal'ın daha sonra odasından çıkarak Silopi'ye gideceğini söylediği ve 2 araç hazırlanması emri verdiğini dile getiren Kaplan, "Tim personeline araçları hazırlattım, gece yarısı civarında Halil Paşa ve ekibi Silopi'ye intikal etti. Halil Soysal, bize kim ararsa arasın, Silopi'ye gittiği bilgisini vermememizi söyledi. Biz de bu emri personele ilettik. Olayları sabaha kadar televizyondan takip ettik." dedi.

Darbe girişiminden sonra bir süre daha görevine devam ettiğini aktaran Kaplan, geçen hafta 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral Aydoğan Aydın da arasında bulunduğu 13 askerin şehit olduğu helikopter kazasına hatırlattı. Kaplan, Tümgeneral Aydın'ın da 15 Temmuz sonrasında bir isim listesi nedeniyle gözaltına alındığını ancak darbeci olmadığının anlaşıldığını, ardından serbest bırakıldığını ifade ederek "Olması gerekenin bu olduğunu düşünüyorum." dedi. Kaplan, hakkındaki suçlamaları reddederek tahliyesini istedi.

- İznini yarıda keserek Ankara'ya geldi

Sanık Uğur Demirtaş da 15 Temmuz'a kadar komutanlıkta başçavuş rütbesiyle görev yaptığını belirtti. "Benden vatan haini olmaz." diyen Demirtaş, darbe girişimi öncesinde yıllık iznini kullandığını, İzmir'de eşinin ailesinin yanında olduğunu, bu sırada bir komutanın "18-22 Temmuz arası Uzunada SAT Komutanlığında tanıtım olacak. Dalış yapılacak." dediğini, kendisini çağırdığını ve bunun üzerine iznini yarıda keserek 15 Temmuz sabahı Ankara'ya geldiğini anlattı.

Darbe girişimi akşam üzeri sanıklardan Serkan Coşkun ile buluşmak üzere Gölbaşı'na gittiğini, beraber çay içtiklerini, ardından Sezgin Güney'in evinde oturduklarını ifade eden Demirtaş, daha sonra terör saldırısı olduğunu, komutanlıkta alarm verildiğini duyduklarını, bunun üzerine birliğe gitmeye karar verdiklerini öne sürdü.

Demirtaş, bir taarruz helikopterinin birliğe girmelerini önleyecek tarzda atış yaptığını, buna şaşırdıklarını, içeri girip yukarı çıktıklarında nöbetçi heyetin kendilerini karşıladığını aktardı.

Bu sırada Üsteğmen Sezgin Güney'in bu saatten sonra birliğe hiç kimsenin girmeyeceği yönünde emir bulunduğunu söylediğini bildiren Demirtaş, şöyle devam etti:

"Herkes bir şeyleri anlamaya çalışıyordu. İlerleyen saatlerde nizamiyenin aşağısında sivillerin olduğu söylendi. 'Yaklaşmaya veya girmeye çalışırlarsa havaya ateş edin.' denildi. Daha sonra bir el silah sesi duyuldu. Ondan sonra havaya ateş edildi. Karşıdan atış geliyordu. Öldürme kastıyla ateş ettiğimi kabul etmiyorum. Verilen emir doğrultusunda havaya ateş ettim."

İlerleyen saatlerde 2 sikorsky helikopterin gelerek komutanlığın orta kısımlarına indiğini, sonrasında silah sesleri duyduklarını belirten Demirtaş, bazı yerlere telefon açtıklarını ancak nöbetçi amirin cevap vermediğini iddia etti.

Hava aydınlanırken bulundukları nizamiye bölgesinde üzerlerine tekrar ateş edilmeye başlandığını anlatan Demirtaş, yine havaya ateş ettiklerini, daha sonra isminin Gökmen Ata olduğunu öğrendiği kişinin öldüğünü gördüğünü söyledi.

- "Üç gün sonra birlikten çıktım"

Ata'nın ölümünü gördükten sonra gelen kişilerden kaçmak için önce çalıların arasına girdiğini, buradan da kaçtığını bildiren Demirtaş, "Ata'nın öldüğünü gördükten sonra silah, çelik yelek, her şeyi bıraktım. Çok detay vermek istemiyorum. Üç gün sonra birlikten çıktım, dördüncü gün Beynam tarafına geçtim. 6 ay sonra yakalandım." diye konuştu.

"Nasıl hain olmuşum, anlamıyorum?" diyen Demirtaş, Mehmet Ali Çelik'in üzerinde çıkan "darbeye katılacak personel" listesinde isminin neden yazıldığını bilmediğini iddia etti. Demirtaş, "Bu listelerin gerçekliği burada sorgulandı. Odamdan bir dolar çıkmış. Odayı üç kişi kullanıyoruz. Bir dolar benim değil. Ne okuluna ne dershanesine gittim ne katalogdan eş seçtim ne para yatırdım." dedi.

- "Darbe girişimini savcının odasında öğrendim"

Sanık Umut Coşkun ise savunmasında, darbe tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında uzman erbaş olduğuna işaret ederek olay akşamı Ankara'da, İstanbul'da terör saldırısı olabileceğinden bahsedildiğini anlattı. O gece birlikte ilk kez gördüğü başçavuşlar bulunduğunu anlatan Coşkun, gece yarısı helikopterlerin izli mermilerle atış yaptığını, sivillerin aşağıda toplandığını, bunun nedenini sorduklarında "emir olduğu, nizamiyeye 32. taburun alınacağı, onun dışında kışladan giriş çıkış olmayacağı"nın söylendiği belirtildi.

Coşkun, gece 02.00-02.30 saatlerinde önce helikopterlerin geldiğini, ardından silah sesleri duyduklarını ifade ederek "O anda ben ve Mehmet Yaşar Çelik, orta kontrolün korkulukları yanındaydık. Silah sesleri üzerine tekrar içeri girdik. Monitöre baktığımda, karargah binasının önünde birinin hareketsiz yattığını gördüm. Ne oluyor diye sorduk?" diye konuştu.

Darbe girişimi gecesi, bir tane mermi dahi sıkmadığını söyleyen Coşkun, "Darbe girişimi olduğunu, ertesi akşam Gölbaşı'nda savcı odasında öğrendim. Kışlada ne nöbetçi amir ne sıralı amirler bana bilgi verdi. Ahmet Aslan astsubay saat 03.30 gibi darbe girişimini öğrenmiş. Sabah 05.00 gibi yanına gittiğimde 'Bir şey bilmiyorum' dedi. FETÖ/PDY ya da kanı bozuk örgütlerle benim, eşimin ve ailemin ilgisi olmadı. ByLock yok, Bank Asya yok." dedi ve tahliyesini istedi.

- "Suriye'ye yönelik bir alarm durumu veya terör operasyonu sandım"

Darbe girişimine katılmak üzere Özel Kuvvetler Komutanlığına geldikleri sırada nizamiye bölgesine girmeye çalışan kuvvetlerce durdurulan sanık eski Kurmay Yüzbaşı Ümit Burtaçoğlu ise hakkındaki iddiaları reddetti.

İstanbul Harp Akademilerinde görevli olmasına rağmen izin alarak darbe günü, arkadaşının düğünü ve kayınvalidesini ziyaret gerekçesiyle Ankara'ya geldiğini iddia eden Burtaçoğlu, eski personeli olması nedeniyle Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde görevli eski Kurmay Albay Osman Kılıç'ın talimatıyla Özel Kuvvetler Komutanlığına çağrıldığını, ilk etapta Suriye'ye yönelik bir alarm durumu veya terör operasyonu olduğunun değerlendirdiğini ileri sürdü.

Burtaçoğlu, şu savunmayı yaptı:

"Ancak haberler düştükçe darbeyi anladım. Kimseye güvenmeyeceğimizi değerlendirdik. Eski birliğime neden çağrıldığımı düşündüm. Durumu öğrenmek için yola çıktık. Haberler çıktıkça durumun farklı olduğu anlaşılıyordu. Özel Kuvvetler Komutanlığına gidince işin aslını anlayacağımızı ifade ettim. Ön nizamiyeye gelince araçtan indik. Albay Fırat Çelik ve Okul Komutanı Albay (Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tuğgeneral) Ömer Faruk Özdemir ile birkaç kişi daha bizi durdurdu. Bizi potansiyel suçlu görüp şahsi tabancamı istediler, vermeyeceğimi söyledim. Bunların darbeci olduğundan şüphelendim. Oradan uzaklaşmak istedim. Bozdemir'in emriyle üzerime iki kişi saldırdı. Bana silah doğrulttular, araca bindirerek başımıza nöbetçi koydular. Kimin ne olduğunu bilmiyordum. Birliğin eski personeli olduğumu, çağrıldığımı söylememe rağmen dinletemedim. Komutanım Levent Göktaş gibi madalyalı bir mahkum olarak karşınızdayım. Bu yanlıştan dönüleceğine inanıyorum."

Burtaçoğlu'nun savunmasının ardından duruşmaya son verildi.

Davada yarın, sanıklardan eski Kurmay Albay Ümit Bak'ın savunmasının alınmasıyla devam edilecek.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber