DİSK Başkanı: Robotlardan korkmuyoruz

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu Gazete Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan Çerkezoğlu, "İşçi sınıfı olarak konumumuz değişiyor. Bu insanlığın ilerlemesine dair bir mesele. Hiçbir şekilde robotlardan korkmuyoruz" dedi

Kaynak : Habertürk
Haber Giriş : 03 Haziran 2018 08:05, Son Güncelleme : 03 Haziran 2018 11:36
DİSK Başkanı: Robotlardan korkmuyoruz

DİSK Genel Başkanı Kani Beko, CHP'den milletvekili adayı oldu. Yerine çok dikkat çeken bir isim başkan seçildi. Arzu Çerkezoğlu, DİSK tarihinin ilk kadın başkanı... Üstelik işçi değil doktor. Peki, sendikal hareketlerin Türkiye'de ve dünyada en zayıf dönemini yaşadığı ortamda Çerkezoğlu bir fark yaratabilecek mi? İşçi sınıfının karakteri ve ihtiyaçları değişirken sendikalar kendilerini bugünkü dünyaya nasıl adapte edecek? Yapay zekalı robotların insan işgücünün yerini alacağı yakın geleceğe karşı hazırlıkları var mı? İşini makinelere kaptıran bir işçi, hakkını nasıl arayacak? Sadece bugünü değil, yarını da konuştuk...

- Arzu Hanım, siz işçi değil doktorsunuz. İşçi kökenden gelmiyor olmak avantaj mı dezavantaj mı? İşçi olmayan biri işçilerin hakkını savunabilir mi?

Bu soruyu sorduğunuz için çok teşekkür ederim. Sürekli karşıma çıkan bir durum. Birincisi, ben işçiyim. Yaklaşık 26 yıllık hekimim, bunun 14 yılı kamuda geçti. Kamudan ayrıldıktan sonra bildiğimiz işçi statüsünde iş sözleşmesiyle çalışıyorum. Türkiye'de ve dünyada, özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan neo-liberal politikalar sonucunda, "işçi'' diye tanımladığımız topluluk bugün artık sadece fabrikalarda çalışan, geleneksel anlamda mavi yakalı diye tabir edilen, kol gücüyle çalışan işçiler değil. Artık hekimler de hemşireler de mühendisler de avukatlar da işçi statüsünde çalışıyor. Bir hukuk bürosunda iş sözleşmesiyle aylık 1500-2 bin liraya çalışan binlerce avukat var.

- Mavi yakalılık ile beyaz yakalılık arasındaki geçişkenlik artıyor mu?

Evet, artık işçi sınıfının iki yakası var: İlk olarak, 2. Dünya Savaşı'nın sonunda fabrikalarda çalışmaya başlayan mavi yakalı diye bildiğimiz işçiler var. Bir de bu işçileştirme sürecinin sonucunda artık ücretli çalışan haline gelen ve iş sözleşmesiyle çalışan, geleneksel işçi tanımına girmeyip daha vasıflı emek statüsüyle tabir edebileceğimiz; mesleki eğitimi olan, toplumsal konumu farklı olan kesim var. Bugün artık beyaz yakalısıyla, mavi yakalısıyla işçi sınıfını bir bütün olarak görmek zorundayız.

- DİSK'in tarihinde ilk kez bir kadın başkan göreve geldi. Sol bir sendika dahi olsa tabiri caizse bilek gücüyle çalışan, "bıyıklı'' adamların arasında bir kadın başkan olacaksınız. Önyargı var mıydı? Zorlu bir süreç miydi?

Evet, zorlu bir süreçti. Türkiye'de kadınların hem toplumsal yaşamın bütününden hem de sendikal hayattan dışlandığı bir dönemde konfederasyon düzeyinde genel sekreter seçilmiştim, şimdi de başkan seçildim. Hekimliğe başladığımdan bu yana hep sendikal mücadelenin içerisinde oldum. Şimdiki KESK'e bağlı Sağlık Emekçileri Sendikası'nda yıllarca yöneticilik yaptım. 2001'den bu yana da DİSK'e bağlı Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası'nda işyeri temsilciliğinden başlayıp genel başkanlığa kadar süren bir mücadele sürecimiz var.

'DİSK'İN PARTİLERLE ORGANİK BAĞI YOK'

- Eski DİSK Başkanı Kani Beko CHP'nin milletvekili adayı. DİSK, CHP'ye mi, yoksa HDP'ye mi daha yakın?

Aslında tarihsel olarak sol değerleri savunan partilere her zaman daha yakın. Ama hiçbir zaman bir partiyi doğrudan işaret etmemiş ve bir partiyle organik bir ilişki içerisinde olmamış. DİSK'in kuruluş ilkelerinden biri; devletten, sermayeden ve siyasi partilerden bağımsızlık. O anlamda DİSK'in ne CHP ne HDP ne de başka bir siyasi partiyle organik bağı yok.

- Hangi partinin seçim beyannamesi işçi hakları açısından daha iyi?

Asgari ücret, taşeronlaştırma gibi emek alanının gündemleri geçmiş yıllarda siyasi partilerin seçim gündeminde bu derece yer almıyordu. Son 2-3 yıldır hem iktidar hem de muhalefet partilerinin taşeron, asgari ücret gibi konuları gündemlerine almaları tesadüf değil. Bu durum aslında milyonlarca insanın asgari ücretle çalışıp geçinemediğinin ve güvenceli iş talep ediyor olmasının bir sonucu. Her seçim döneminde bütün siyasal partilere taleplerimizi iletiyoruz. Geçtiğimiz hafta DİSK'te bir basın toplantısı yaptık ve orada çok ayrıntılı bir rapor açıkladık. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin programına baktığımızda, her gün en az 4-5 işçinin hayatını kaybetmesine neden olan, çalışma saatlerini uzatan güvencesiz çalıştırmanın, esneklik politikalarının devam edeceği söyleniyor. Eğer bugünkü siyasal iktidar tekrar seçilirse ve "Bu esneklik politikalarını sürdüreceğiz'' derse, geriye gidiş devam edecektir. CHP'nin ve HDP'nin seçim bildirgelerini de inceledik. Onların bildirgelerinde önerilerimiz ve taleplerimizle örtüşen pek çok yaklaşım söz konusu. Ama hangi parti iktidar olursa olsun, biz DİSK olarak bu sürecin takipçisi olacağız.

'ROBOTLARDAN KORKMUYORUZ!'

- Dünyada işçilik denilen şey dijitalleşme, robotlar, yapay zeka gibi gelişmelerle bambaşka bir yere gidiyor. En basit örneğiyle, eskiden metrolarda işçiler jeton satarken, şimdi makinelerden alıyoruz. Bu da işçi hakları açısından yepyeni bir süreç doğuruyor. Gelecekte bütün işlerin robotlar tarafından yapılacağı bir dünyaya karşı sendikacılık ne öneriyor?

Bu bizim için en zor soru. Teknolojinin gelişmesi birçok sektörde işçi sayısını azaltan sonuçlar doğuruyor. Örneğin, geçen ay Almanya'daki Mercedes fabrikasını gezdim ve orada 30 yıl önce insanların yaptığı bazı işlerin şimdi robotlar tarafından yapıldığını gördüm. Ama bir taraftan da orada araştırma-geliştirme birimi açılmış ve orada da yüzlerce insan çalışıyor. Bu insanlığın ilerlemesine dair bir mesele. Hiçbir şekilde robotlardan korkmuyoruz. Robot, insanlığın ilerlediğini gösteren bir şey. Dolayısıyla, işçi sınıfı olarak bu süreç içerisinde bizim de konumumuz değişiyor, farklı işler yapıyoruz ama daha yaşanabilir bir dünya önündeki yollar da açılmış oluyor.

- İşini bir robot yüzünden kaybeden işçiler hak talep edebiliyor mu? Sizin bu konuda bir çalışmanız var mı?

Böyle bir dava bilmiyorum. Ama teknolojik gelişmeler karşısında kimse işini kaybetmemeli. Bu gelişmeler karşısında işçilere yeni çalışma olanakları doğmalı. Bir fabrikada yapılan işin niteliği elbette 40 yıl önceki gibi olmayacaktır.

- Sendikacılık bu değişimin hızını yakalayabiliyor mu?

O dinamizmi yakalamaya çalışıyoruz ve bu anlamda da bilim insanlarıyla çalışmalar yürütüyoruz. Kendi içimizde bu tür çalışmaların önünü açacak bir sürecin içerisine girmiş bulunuyoruz. Yapay zeka, robotlar, ileri teknolojiyle çalışılan alanlar var. Ama bir yandan da 19. yüzyıl koşullarıyla merdivenaltı atölyelerinde çalıştırılan milyonlarca insan var. İnşaatlarda, tersanelerde, madenlerde 19. yüzyılı aratmayan şartlar var. Dolayısıyla hem teknolojik gelişmelerin ortaya çıkardığı dünyaya dair söz söylemek hem de işçinin yaşamıyla bir asansör vidası arasında fark görmeyen zihniyetle mücadele etmek zorundayız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber