Betonu bırak, sebzeye bak

Mart ayında taze meyve sebzenin yüzde 9.10 artması bir kez daha üretime dönüş gerçeğini vurguladı. Biberin, patlıcanın, soğanın, patatesin fiyatı son bir yılda yüzde 150'nin üzerinde arttı. Seçmen de sandıkta "beton değil, iş ve aş" dedi.

Kaynak : Habertürk
Haber Giriş : 04 Nisan 2019 08:00, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:00
Betonu bırak, sebzeye bak

Seçim geride kalırken bütçede verilen açık ve yapılan harcamaların ardından bir toparlanma gereği ortada.

Bunun yanında uygulanacak reformlar için de belli mali kaynaklar gerekebilir. Şirketlerin batık kredi sorununu çözmek başka türlü mümkün olmaz. Temizlik için para lazım.

BÜTÇEDE DOLAYLI VERGİ SORUNU

-Kaldı ki bizim bütçe gelirlerinin üçte ikisi dolaylı vergilerden geliyor. İthalat, içeride tüketim ve ticaret olacak ki, KDV, ÖTV toplanabilsin. Halbuki ekonomide resesyon içindeyiz. Büyüme değil daralma yaşıyoruz. Hemen gaza basıp çıkacak durumumuz da yok.

-Tek çıkar yolumuz tasarruf yapmak. Ama bu kez tasarruf yapacak olan devletin kendisi olmalı.

TEK ŞİŞMANLAYAN DEVLET

-Üstelik devlet tam da perhize girmesi gereken taraf. Çünkü şişmanlayan tek taraf o. Dün bütçenin son 10 yıllık durumunu dolara çevirerek bir karşılaştırma yaptık. 10 yılda GSYH sadece 7.4 milyar dolar artarken, devletin faiz dışı harcamaları 27.7 milyar dolar büyüdü. Milli gelir içindeki payını yüzde 17'den yüzde 20.4'e çıkardı. Yani taraflar arasında tek şişmanlayan devletin kendisi. Özel sektör büyüdü ama borçla ve şimdi borç içinde kıvranıyor.

REJİME GİRMEK IMF'TEN KURTARIR

-Eğer devlet harcama yönünde 2008 yılındaki büyüklüğüne dönecek olursa bir yılda elde edilecek tasarruf GSYH'nın yüzde 3.4'ü kadar olacak. Bunun da tutarı 27 milyar dolar. İki yıllık veya üç yıllık tasarrufun toplamı IMF'den umulan paranın yerine geçer. Üstelik dış borcu artırmadan Türkiye kaynak sorununu çözer.

KAMU DIŞININ KEMERİ SIKI

-Yeni dönemde halk veya özel sektör kemeri daha fazla sıkan taraf olmamalı. Çünkü zaten kemer sıkılı. Seçim sonuçları da buna işaret ediyor.

-Özel sektörün durumu da belli, kur şoku vurmuş, faiz şokunu yemiş, üzerine ekonominin daralması binmiş, satışlar azalıyor ve ortada pek kar yok.

Üstelik borçlar zorluyor.

-Hane halkını ise hem yükselen işsizlik vurdu hem de yükselen enflasyon. Hatta bu nedenle büyük kentlerden ilk kez yaygın bir tersine göç yaşanıyor. TÜİK verilerine göre 2018 yılında İstanbul 210, Ankara 37 bin göç verdi. İşsizlik ve gıda fiyatlarındaki yüksek artışı çakışınca böylesi ilkler yaşanabiliyor.

-GIDA MARTTA DA VURDU

-Dün açıklanan mart ayı enflasyon rakamları gıdada içine girdiğimiz zorluğu net biçimde bir kez daha ortaya koydu. Tanzim satışların yapılmasına karşılık mart ayında gıda fiyatları yüzde 2.44 yükseldi. Son bir yıllık artış da yüzde 29.77'ye yükseldi.

-Durumun daha kötüsü taze meyve ve sebzedeki aylık yüzde 9.10'luk artışta. Bu gurupta artış üç ayda yüzde 44.03, bir yılda yüzde 70.69'a vardı.

SEBZE FİYATI BİR YILDA % 90 ARTTI

-Bir adım daha ileriye götürelim ve sadece sebze fiyatlarına bakalım. TÜİK verilerine göre sebze fiyatları son bir yılda yüzde 90.2 arttı. Yüzde 100'ün, yüzde 200'ün üzerine çıkan son bir yıllık sebze fiyatları da bitişikte görülüyor. Kuru soğan, biber, patlıcan ve patateste fiyat artışları yüzde 150'nin üzerinde gerçekleşti. Daha ne olsun, Mahsuni Şerif'in dediği gibi "yiğit muhtaç olmuş kuru soğana."

5 YILIN ARTIŞ LİDERİ DE SEBZE

-Aşağıda yerel seçimlerin yapıldığı 2014 Matından 2019 Martına 5 yıllık fiyat artışları yer alıyor. Geçen yerel seçimden bu yerel seçime tüketici fiyatları yüzde 69.8 oldu. Gıda ve içecek grubunun fiyat artışı yüzde 92.4 ile genel enflasyonun belirgin üzerine çıktı. -En önemli kısmı ise sebze grubu fiyatının 5 yılda yüzde 168 ile açık ara ilk sırada artmasıdır. Şeytan da burada gizli. Türk mutfağı veya halk mutfağımız tencere yemeklerine dayanır. Tencerede de et, sebze, bakliyat pişer. Et zaten pahalı. Sebze halkın sığınağı gibiydi. Ancak sebze ondan da pahalı hale geldi. Bu pahalılık da son yılda ve son aylarda doruk noktasına çıktı. Bu yüzden de sandıkta halk faturayı kesti.

İŞE NEDEN TARIMDAN BAŞLANMALI?

-Gıda fiyatlarında, özelinde taze meyve ve en çok da sebzede karşılaştığımız tablo, önümüzdeki dönemde ne yapmamız gerektiğini ortaya koyuyor.

-Enflasyonu düşürmek, tersine göç edenlere yeni iş alanları açmak ve toplumun en yoksul kesiminden başlayarak tümünü rahatlatmak adına icraatlara ve reformlara tarımdan başlanmalı.

-Mutlaka bir üretim seferberliği yapılmalı. Tarımsal üretim alanları genişletilmeli. Ancak bu üretim planlanarak ve ihtiyaçlara göre yapılmalı.

-Üretim destekleri mutlaka artırılmalı ve tarımsal teşvikler GSMH'nın yüzde 0.36'sından yüzde 1'in üzerine çıkarılmalı.

-Üretici ile tüketici arasındaki zincir daraltılmalı ya da fiyat artışlarına yol açan unsurlar ayıklanmalıdır. Tüketicinin ödediği bedelin büyük kısmı üreticiye gitmeli ki, üretim olsun. Bunun için üretici sonrasındaki gıda zinciri yeniden düzenlenmelidir.

BELEDİYELER TARIMA GİRMELİ

-Türkiye'de artık şehirleşme tamamlanmak üzeredir. Kentleşme oranı yüzde 85'e çıktı. Şunun şurasında en fazla 5 puan daha artabilir. Bu kentli nüfusu doyurmak, bunu mümkünse ucuza yapmak artık sadece merkezi yönetime bırakılamaz. Yerel yönetimlerin de bu konuda çaba göstermesinin, kararlarını buna göre vermesinin zamanı gelmiştir.

SANDIĞIN MESAJI

-Ya artık daha fazla göç almayarak ya da arazilerini imara değil, tarıma açarak pekala bunu yapabilirler. Belediyecilik betona yatırım yapmaktan çıkmalı, bu dönem bitti. Beton karın doyurmuyor. Belediyelerin tarımsal üretime yatırım yapmasının zamanı geldi, geçiyor bile.

-Eğer ille de sandıktan bir mesaj çıkartılmak isteniyorsa, bu "betonu bırak, iş ve aşa bak"tır.

Abdurrahman Yıldırım

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber