19 kediyle rızkını paylaşan Niğde'li Zühre'nin hikayesi

Niğde'nin bir köyünde ailesi ve 19 kedisiyle birlikte yaşayan Zühre Güven rızkın paylaşılabilir bir şey olduğunu, aynı zamanda bunun hiç de gelir ve refah seviyesiyle ilgili bir şey olmadığını gözler önüne seren en samimi örneklerden

Kaynak : Akşam
Haber Giriş : 09 Mayıs 2020 12:34, Son Güncelleme : 09 Mayıs 2020 13:02
19 kediyle rızkını paylaşan Niğde'li Zühre'nin hikayesi

Zaman zaman sosyal medyada sokak hayvanları ve diğer hayvanlara yapılan eziyetlerle ilgili haberlere rastlıyoruz hepimiz. Kimi hastalıklı insanlar, ağzı dili olmayan güzelim canlılara akla hayale gelmeyecek işkenceler yapıp bu görüntüleri sosyal medyada yayınlıyorlar. Bu kötülüğün önüne geçmek için birtakım kanun ve cezalar olsa da en etkili yöntem belki de iyi ve güzel örnekleri çoğaltmak. Şimdi sizi o iyi örneklerden biriyle tanıştırmak istiyorum. Anadolu'dan Zühre Güven ile. Ama sadece onunla değil. O ve ailesiyle birlikte yaşayan 19 kedisiyle de elbette. Niğde'nin Çiftlik ilçesinin Asmasız köyünden, yani Anadolu'nun göbeğinden bir hikaye ile karşınızdayım bu hafta. Öyle kurmaca değil, gerçek bir hikaye: 19 kedisiyle birlikte yaşayan Zühre Teyze ve ailesinin hikayesi. Onları biraz daha yakından tanıyalım önce.

KÖY YERİNDE HAVA TEMİZDİR AMA.

Doğduğundan bu yana Asmasız'da yaşayan ve Yaşar Amca ile evlenerek burada yuvasını kuran Zühre Teyze'nin Fatih ve Derya adında iki de çocukları var. Geçimlerini üç ineğinden sağdıkları sütlerin gelirleriyle sağlayan Zühre Teyze ve ailesinin belki çok güzel bir evleri, birbirinden çeşitli meyve bahçeleri ya da her yıl ekip biçtikleri dönüm dönüm tarlaları yok. Ama onların sahip oldukları çok daha önemli ve güzel şeyler var. Kocaman kalplerinin ve yüce gönüllerinin yerini hangi dünyevi şey tutabilir ki? Kendilerine süt vermeyen ya da etinden, yününden faydalanmadıkları ancak yine de küçük evlerine sığdırdıkları onlarca kedinin başka bir açıklaması olabilir mi?

Köy yerinde hava temizdir, sebzeler doğaldır, süt tazedir, yumurtalar organiktir, elmalar dalındadır belki ama geçim zordur. İnsanlar kıt kanaat yaşamlarını sürdürür. Ailelerine yeni eklenecek bir boğaz ya da hayvanlarında çıkan bir hastalık onların tüm düzenini bozabilir. Maddi sürprizler köy yerinde çok sevilmez haklı olarak. Şehirde olduğu gibi imkanlar ya da alternatifler de gelişmiş değildir çünkü. Ondan dolayı dikkat etmek gerekir her şeye. Aileler çocuklarını istedikleri gibi gönüllerince harcayacakları paralarla şımartamazlar. Her harcamaya dikkat etmek gerekir, besledikleri hayvanlar da dahildir buna. Dolayısıyla köy yerinde standartlar farklıdır şehre göre. Mutluluk anlayışları, çocukların şımartılmaktan anladıkları da farklıdır. Belki de bu daha değerlidir, kim bilir. İşte aynı koşullara sahip ama bütün bunlara rağmen evinin kapılarını ardına kadar 19 kediye açan Zühre Teyze, tüm bu yazdıklarımı alt üst ediyor.

HER ZAMAN EVİN BAŞ KÖŞESİNDELER

Her yıl artan sayılarına rağmen bu kedilerle birlikte yaşayan tüm aile, yeri geliyor kedilerini ineklerinden sağdıkları sütün en az yarısını kullanarak besliyor, yeri geliyor kendileri için kurdukları sofrada onlara da yer ayırıyor. Yedikleri, içtikleri ayrı gitmiyor desem yeri. Düzenli olarak kedi maması almaları gibi bir durum yok ne yazık ki. Zühre Teyze onlara olan sevgisini ve ilgisini şöyle açıklıyor: Onları hem çok seviyorum hem de çok acıyorum. Bazen beni sinirlendirdikleri de oluyor tabii. Ama dayanamıyorum. Başka insanlar kedilere, köpeklere, hayvanlara nasıl eziyet ediyor, nasıl kapı önüne koyuyor aklım fikrim almıyor. Ben onlara bakıyorum, inanıyorum ki evimizin bereketi de artıyor. Hepsi evimizin içinde sıcacık oturuyorlar. Her miyavladıklarında yemeklerini veriyorum. Miyavladıklarında sanki ağlıyorlar gibi düşünüyorum, dayanamıyorum. Çünkü onlar birer canlı. Ben bakmasam ne olacak? Ekmek bulabilirler mi? Karınları doyar mı, sürekli onu düşünüyorum. Yeri geliyor hep birlikte aynı sofrayı paylaşıyoruz, eşim kendi yemeğini bırakıp onlarla ilgileniyor. Bazen tatlı tatlı atıştığımız da oluyor. Kısacası hepimiz onları çok seviyoruz. O nedenle her zaman evimizin baş köşesindeler..." Eminim Anadolu'nun dört bir yanında Zühre Teyze gibi evinin kapılarını küçük dostları için sonuna kadar açan, varını yoğunu onlarla paylaşan nice insan vardır. Bu noktada da onları keşfetmek, gerekli desteği sağlamak ve işin bir ucundan tutmak da yerel yöneticilere düşüyor.

Yaşar Amca da en az eşi Zühre Teyze kadar çok seviyor kedileri. Tabii sevgileri karşılıklı. Öyle ki küçük Beyaz, kucağından inmek bilmiyor Yaşar Amca'nın.

ONLAR KÜÇÜK BİR AKRABA TOPLULUĞU

Gün içinde eve istedikleri gibi girip çıkan kedilerin gece olunca yattıkları yer ise ahır veya kapı önü değil, onlar için ayrılmış evin bir diğer odası. Ayrıca her geçen gün yeni yavrular da ekleniyor bu aileye. Aslında bu 19 kedi küçük bir akraba grubu. Her birinin ismi ve özel bir karakteri var; Nazimet, Cıncık, Boncuk, Firdevs, Ağzı Büyük, Bıdık, Çehre, Panda, Titrek Kuyruk, Civil, Sütçü. Zühre Teyze'nin anlattığına göre Sütçü, bisküvi ile sütü çok seviyormuş. Bıdık ise ayak altında oynamayı çok sever, annesi Miyuv gibi sobanın yanında durmaktan çok mutlu olurmuş. Mincili bütün yavrularını büyüyene kadar korurmuş. Tuluk ise yufka ekmeğe, Civil yumurtaya, Titrek Kuyruk da tereyağına bayılırmış. Nazimet ise yemek yerken eliyle tabaktan alarak yermiş yemeğini. Zühre Teyze'nin söylediğine göre çok kibarmış. Süslü Türkan ise açlıktan ölse de öbürleriyle aynı kaptan yemez, Zühre Teyze'nin ona ayrı tabak koymasını beklermiş.

Kediler akraba oldukları için herkes birbirinin bir şeyi. Kimi dayı kimi teyze, kimi amca, kimi anne, kimi de baba elbet. Yıllardır yavaş yavaş çoğalan bu küçük akraba grubunda kimse birbirine yabancı değil. Hikayeleri ise şöyle: Zühre Teyzelerin bir komşusu yıllar önce iki yavru kediyi dışarı atmış. Yaşar Amca da bunu görünce üzülmüş ve gidip onları almış. Bir erkek bir dişi olan bu kedilere Etgada ve Nazimet adını vermişler. Hamile kalan Nazimet'in kısa bir süre sonra iki yavrusu Boncuk ve Cıncık dünyaya gelmiş. Daha sonra yeni doğumlar olmuş ve böylece çoğalmışlar. Hepsi birbirinin yavrusunu emziriyor ve hiç dövmüyorlarmış. Ama zamanla aralarında hasta olup ölen de olmuş, araba çarpıp ölen de. Zühre Teyze ve ailesi olabildiğince onları tüm çevresel faktörlerden korumaya çalışıyor. Ama bazen köy habitatında onların da yapabilecekleri sınırlı kalıyor haliyle. Uzun lafın kısası bu kediler dünya üzerindeki şanslı olanlardan.

Ali Demirtaş
[email protected]
Akşam Gazetesi / Cumartesi Eki

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber