Savcı, 541 soruşturma evrakına uzun süre bakmadı, mahkeme 'görevi kötüye kullanma' dedi

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 541 adet soruşturma evrakını 4 aydan 1 yıl 3 ay 8 güne varan sürelerle işlemsiz bırakarak tarafların mağduriyetine sebep olması nedeniyle Cumhuriyet Savcısı hakkında verilen "hiç işlem yapmamak şeklinde gerçekleşen ve kişilerin mağduriyetine neden olan eylemin zincirleme biçimde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu" yönündeki daire kararını onadı.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 22 Temmuz 2020 00:04, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01
Savcı, 541 soruşturma evrakına uzun süre bakmadı, mahkeme 'görevi kötüye kullanma' dedi

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 541 adet soruşturma evrakını 4 aydan 1 yıl 3 ay 8 güne varan sürelerle işlemsiz bırakarak tarafların mağduriyetine sebep olması nedeniyle Cumhuriyet Savcısı hakkında verilen "hiç işlem yapmamak şeklinde gerçekleşen ve kişilerin mağduriyetine neden olan eylemin zincirleme biçimde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu" yönündeki daire kararını onadı.

Kararda özetle şu ifadelere yer verildi:

Suç konusu 541 adet dosyadaki suçlardan dolayı mağdur olan kimselerin kanuni haklarını elde etmeleri gecikmiş ve soruşturmaların olağan sürede sonuçlanmaması nedeniyle şüphelilerin hukuksal durumu da askıda tutularak, şartları varsa bir an önce aklanmaları imkanının önüne geçilmiştir.

Sanık Cumhuriyet savcısına düşen soruşturma evrakından 541 adedinde haklarında işlem başlatılan şüphelilerin, makul bir sürede bir karar verilmemesi nedeniyle mağdur oldukları açık olduğu gibi, aynı soruşturmalardaki suç mağdurlarının işlemsiz bırakma eyleminden mağdur oldukları, buna göre şahsi hakların ihlal edildiği ve kişi mağduriyetinin gerçekleştiği konusunda tereddüt bulunmamaktadır.

Sanığın görevini gereği gibi yapmakta ihmal gösterme eylemi ile doğrudan bağlantılı olarak nesnel ölçülere uygun bir şekilde tespit edilmiş herhangi bir ekonomik zarar oluşmadığına göre, anılan eylemle kamunun zarara uğratıldığından söz edilemeyecektir.

T.C.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No:2012/1268/

Karar No:2013/124

K. Tarihi:1.1.1901

Görevi kötüye kullanma suçundan sanık K.İ..'nun 5237 sayılı TCK'nun sanık lehine kabul edilen 6086 sayılı Kanunla değişik 257/2, 43/1, 62/1, 50/1-a, 52/2-4 ve 53/5. maddeleri uyarınca 1.860 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna ilişkin, Yargıtay 4. Ceza Dairesince verilen 07.06.2012 gün ve 3-29 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "onama" istemli 19.09.2012 gün ve 13 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın, ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan mahkümiyetine karar verilen somut olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, suçun sübutuna ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Suç tarihinde Bakırköy Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan sanığın 31.12.2003 tarihinde birinci sınıfa ayrıldığı, 18.07.2007 tarihinde Bakırköy Adliyesindeki görevine başladığı, 06.09.2007 tarihli iş cetveliyle iş bölümüne dahil edildiği,

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2009 yılı genel teftişi sırasında Adalet Başmüfettişi tarafından Teftiş Kurulu Başkanlığına yazılan 03.06.2009 gün ve 42 sayılı yazı ile sanığın 03.06.2009 tarihli inceleme tutanağında ayrıntısı belirtilen 541 adet soruşturma evrakını 4 aydan 1 yıl 3 ay 8 güne varan sürelerle işlemsiz bıraktığı belirtilerek, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 83. maddesi uyarınca soruşturmaya başlandığı,

Soruşturma sonucunda düzenlenen 12.06.2009 tarihli raporda da, Bakırköy Cumhuriyet savcıları arasında yapılan işbölümü uyarınca sanığın sorumluluğunda bulunan 541 adet soruşturma evrakını 4 aydan 1 yıl 3 ay 8 güne varan sürelerle işlemsiz bıraktığının sübuta ermesi nedeniyle disiplin cezası uygulanması yönünde görüş bildirildiği,

Adalet Bakanının 09.11.2009 gün ve 11517 sayılı oluruyla sanık hakkında kovuşturma yapılmasına izin verildiği, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesince 06.01.2012 gün ve 36 sayı ile son soruşturmanın açılmasına karar verildiği,

03.06.2009 tarihli inceleme tutanağına göre; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığında denetimin başladığı 02.02.2009 tarihi itibarıyla 541 adet soruşturma evrakının 4 aydan 1 yıl 3 ay 8 güne varan sürelerde işlemsiz bırakıldığının tespit edildiği,

Sanığın, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 06.09.2007 tarihli iş bölümüne göre; Bakırköy Çocuk Mahkemesinde iddia makamını temsil etmek, mahkemesinden verilen kararlar ile ilgili yazılı emir, karar tashihi, muhakemenin iadesi talepleri ve itiraz işlemleri hakkında mütalaa hazırlamak, yazılı görüş bildirmek, gerektiğinde mahkemesinden verilen kararlar hakkında Yargıtay yoluna başvurmak, Bakırköy 2. Çocuk Mahkemesince verilen kararları incelemek, nöbet cetveline göre nöbet görevini ifa etmek, adına kayıtlı hazırlık evraklarına bakmak ve gerektiğinde verilecek diğer görevleri yerine getirmekle,

24.10.2007 tarihli iş bölümüne göre; genel tevzide verilecek soruşturma evraklarına bakmak, Bakırköy 9. İcra Müdürlüğünün üç aylık ve yıllık teftişini yapmak, Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesinin görüldü dosyalarını incelemek, nöbet cetveline göre nöbet görevini ifa etmek, adına kayıtlı hazırlık evraklarına bakmak, gerektiğinde verilecek diğer görevleri yerine getirmekle,

15.09.2008 tarihli iş bölümüne göre ise; diğer görevlerinin yanında Küçükçekmece 9. İcra Müdürlüğünün üç aylık teftişini yapmakla görevlendirildiği,

Sanığın, denetim dönemi itibariyle 06.09.2007-24.10.2007 tarihleri arasında önceki dönemden devir 627, bir başka Cumhuriyet savcısından devrolan 54, ilgili dönem aralığında gelen 96 olmak üzere toplam 777,

24.10.2007-28.01.2009 tarihleri arasında önceki dönemden devren gelen 630, ilgili dönem aralığında gelen 2.687 adet olmak üzere toplam 3.317 adet soruşturma evrakına baktığı, görev değişikliği nedeniyle, 1.480 adet evrakı devrettiği, 742 adet kovuşturmaya yer olmadığına kararı, 943 adet iddianame, 237 adet görevsizlik-yetkisizlik kararı, 4 adet fezleke, 45 adet birleştirme kararı, 13 adet ise başka büroya üst yazıyla elden teslim olmak üzere toplam 1.984 adedini sonuçlandırdığı, denetimin başladığı tarih itibarıyla uhdesinde 1.372 soruşturma evrakının bulunduğu, 28.01.2009 tarihi itibarıyla uhdesinde bulunan soruşturma evrakının 15 ayrı Cumhuriyet savcısına dağıtıldığı, 15.05.2009 tarihli listeye göre dağıtılan soruşturma evrakının 572'sinin karara bağlandığı,

Sanık talimat yoluyla alınan savunmasında; yargılama konusu olayda görevi savsaklamak suçunun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığını, 16 aylık sürede 1.984 soruşturma evrakını sonuçlandırdığını, olayda zincirleme suç hükümlerinin de uygulanamayacağını, yüklenen suçun sabit olduğunun kabulü halinde hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına havi verilecek kararı kabul etmeyeceğini beyan ettiği,

Yazılı savunmasında ise; Bakırköy Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı dönem içinde müstakil bir katibinin olmadığını, çalıştığı zabıt katiplerinin deneyimsiz olduğunu, bu nedenle karar yazma işlemlerini bizzat yaptığını, akşam saatlerinde ve hafta sonları işyerinde çalışmak durumunda kaldığını, iş yoğunluğu nedeniyle yıllık izinlerini kullanamadığını, sürüncemede bırakıldığı iddia olunan soruşturma evrakına ilişkin doğmuş herhangi bir hak kaybının bulunmadığını, niteliğe önem vermesi nedeniyle bir kısım soruşturma evrakının istenilen sürede sonuçlandırılamadığını, 2007 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Kamu Hukuku Anabilim Dalında doktora eğitimine başladığını, kanuni hakkı olmasına rağmen doktora eğitimi nedeniyle izin kullanmadığını, bu eğitimden dolayı, kendisine herhangi bir avantaj sağlanmadığı gibi eğitim yılı içinde derslere devam edebilmesi için adli tatilde nöbetçi kaldığını, son soruşturmanın açılmasına dair kararın tek yanlı adalet müfettişi raporuna dayandığını, faili meçhul evrak sayısı, katip sayısı, UYAP'ta yaşanan uzun ve sık sorunların göz önünde bulundurulmadığını, daha fazla evrakın çıkarılmasının daha iyi çalışıldığı ve adalet sağlandığı anlamını taşımadığını, TCK'nun 257/2. maddesinde tanımlanan görevi savsaklamak suçunun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığını, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunmadığını, görevi ihmal bir yana özveriyle etkin bir şekilde çalıştığını savunduğu,

Anlaşılmaktadır.

5271 sayılı CMK'nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" başlıklı 160. maddesi;

"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2) Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür" şeklinde düzenlenmiştir.

Cumhuriyet savcılığına intikal eden adli olaylarla ilgili olarak izlenecek yol ve uygulanacak yöntemlere ilişkin anılan Yasanın devam eden maddelerinde de açıklayıcı hükümler yer almaktadır.

Öte yandan, 5237 sayılı TCK'nun "Görevi kötüye kullanma" başlıklı 257. maddesinin uyuşmazlığa ilişkin ilk iki fıkrası;

"(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır..." şeklindedir.

Uyuşmazlık konusunun çözümüne ilişkin olarak maddenin 2. fıkrasında düzenlenen ihmali davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu değerlendirilmelidir. Anılan fıkra, suç tarihi itibarıyla "Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde düzenlenmiş iken, maddede 08.12.2010 gün ve 6086 sayılı Kanun ile değişiklik yapılarak "kazanç" ibaresi "menfaat", "altı aydan iki yıla kadar" ibaresi "üç aydan bir yıla kadar" biçiminde değiştirilerek yukarıda yer verildiği şekilde yürürlükteki halini almıştır. Böylece bir yandan yaptırım miktarı yönünden lehe bir düzenleme getirilirken, diğer yandan suçun oluşumu açısından "kazanç" kavramı yerine daha geniş bir kavrama yani "menfaat" ibaresine yer verilmiştir.

Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğüne göre ihmal; yapmama, savsama anlamına gelmektedir. Gecikme ise; işin, yapılması gereken zaman geçtikten sonra yapılmasıdır.

Madde metninden de anlaşılacağı üzere kamu görevlisinin, yapmakla görevli olduğu işi yapmaması veya kanuna göre yapılması gereken biçimde yerine getirmemesi ya da geciktirmesi suç sayılmıştır. Bu suç kasten işlenebilen suçlardan olup, kamu görevlisinin görevini bilerek ve isteyerek ihmal etmesi veya geciktirmesi gerekir.

Bununla birlikte suçun oluşabilmesi için norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç yada suç tarihinden sonra yapılan değişiklik sonrası haksız bir menfaat sağlanması" gerekmektedir. Böylelikle suç, zarar suçu olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; "Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması halinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması halinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir" şeklinde vurgulanmış, öğretide de; "TCY'nın 257. maddesindeki suçun oluşması, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesinden, kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanmasına bağlıdır. Bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışlar, suç kapsamında değerlendirilemez" (Artuk-Gökçen-Yenidünya Ceza Hukuku Özel Hükümler, 6. Bası, s. 685) şeklinde açıklanmıştır.

Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle "mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat" kavramlarının açıklanması ve somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediklerinin belirlenmesi gerekmektedir.

Mağduriyet kavramı, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp, bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade eder.

Kişilere haksız kazanç sağlanmasını da içine alan kişilere haksız menfaat sağlanması da, kişilere hukuka aykırı olarak maddi ya da manevi yarar sağlanmasıdır.

Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde "ekonomik bir zarar olduğu" vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak yasal düzenleme içeren, 5018 sayılı "Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71. maddesinde ise; mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her somut olayda hakim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp, miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması halinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir ihtimalle de hareket edilmemelidir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Suç tarihinde Bakırköy Cumhuriyet savcısı olan ve 5237 sayılı TCK'nun 6/1-c maddesinde tanımlanan kamu görevlisi olduğunda tereddüt bulunmayan sanık, 06.09.2007 ile 28.01.2009 tarihleri arasındaki dönem içinde sorumlu olduğu soruşturma dosyalarından 541 adetinin 4 aydan 1 yıl 3 ay 8 güne varan sürelerle hiçbir işlem yapmayarak; işbölümü gereği kendisine düşen soruşturma evrakının akıbetini takip etmek, gereğini yapmak ve mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırmakla görevli ve yükümlü olduğu halde, görevini kanunlar ve yönetmeliklerin öngördüğü şekilde yerine getirmemiş, soruşturma evrakının akıbetini takip etmemiş ve 541 adet soruşturma evrakının işlemsiz kalmasına neden olmuştur. Sanık savunmalarında iş yoğunluğu nedeniyle bu durumun meydana geldiğini ve kastının olmadığını belirtmiş ise de, soruşturma evraklarının bir kısmının bir yılı aşan sürede işlemsiz kalması karşısında, iş yoğunluğu mazeretine dayalı savunma, makul, hayatın olağan akışına ve görev anlayışına uygun değildir. Bu nedenle sanığın görevinin gereğini yapmakta ihmal ve gecikme göstermek suretiyle kanuna aykırı davrandığı ortadadır.

Ancak, kanuna aykırı bu davranışın, cezai sorumluluğu gerektirip gerektirmediği hususuna gelince;

Sanığın görevini gereği gibi yapmakta ihmal gösterme eylemi ile doğrudan bağlantılı olarak nesnel ölçülere uygun bir şekilde tespit edilmiş herhangi bir ekonomik zarar oluşmadığına göre, anılan eylemle kamunun zarara uğratıldığından söz edilemeyecektir. TCK'nun 257. maddesinde 6086 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle getirilen ve haksız kazanç kavramını da kapsayan kişilere haksız menfaat sağlandığı konusunda bir belirleme ve iddia bulunmadığından, olayda bu öğenin de gerçekleşmediği kabul edilmelidir.

Bununla birlikte, sanığın soruşturma dosyalarıyla ilgili işlemleri zamanında yerine getirme konusunda gerekli hassasiyet, dikkat ve özeni göstermeyerek dosyaların taraflarının mağduriyetine neden olup olmadığının tartışılması gerekmektedir. Suç konusu 541 adet dosyadaki suçlardan dolayı mağdur olan kimselerin kanuni haklarını elde etmeleri gecikmiş ve soruşturmaların olağan sürede sonuçlanmaması nedeniyle şüphelilerin hukuksal durumu da askıda tutularak, şartları varsa bir an önce aklanmaları imkanının önüne geçilmiştir. Bu nedenle, işbölümü gereği sanık Cumhuriyet savcısına düşen soruşturma evrakından 541 adedinde haklarında işlem başlatılan şüphelilerin, makul bir sürede bir karar verilmemesi nedeniyle mağdur oldukları açık olduğu gibi, aynı soruşturmalardaki suç mağdurlarının işlemsiz bırakma eyleminden mağdur oldukları, buna göre şahsi hakların ihlal edildiği ve kişi mağduriyetinin gerçekleştiği konusunda tereddüt bulunmamaktadır.

Buna göre, somut olayda 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 257. maddesinde yer alan, "kişilerin mağduriyeti" unsuru gerçekleştiğinden, bir suç işleme kararı ile 541 adet dosyada hiç işlem yapmamak şeklinde gerçekleşen ve kişilerin mağduriyetine neden olan eylemin zincirleme biçimde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve Özel Dairece sanığın 5237 sayılı TCK'nun lehe kabul edilen 6086 sayılı Kanun ile değişik 257/2 ve 43/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, sanığın tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan Özel Daire hükmünün onanmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; "Özel Daire mahkumiyet hükmünün bozulması gerektiği" görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 07.06.2012 gün ve 3-29 sayılı mahkümiyet hükmünün ONANMASINA,

2- Dosyanın, Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.04.2013 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber