Ankara'ya fen fakültesi İnönü için kuruldu

Kaynak : Sabah
Haber Giriş : 02 Kasım 2007 07:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Hazırlayan: Barış Erdoğan

Einstein'a özenen Erdal İnönü'nün, liseden sonra fizik okumak için İstanbul'a gitmesi gerekti. Ancak oğlunun hasretine dayanamayan Mevhibe Hanım, İsmet Paşa'ya Ankara'da bir Fen Fakültesi kurdurttu. Yıllar sonra Erdal İnönü, "Cumhurbaşkanı oğluna elbise yapılmadı ki, üniversitede çok kişi okudu" dedi..

Türk siyasetinin en hoşgörülü, en esprili ve de en demokrat isimlerinden biri olan Prof. Dr. Erdal İnönü, Mevhibe Hanım ve İsmet Paşa'nın çocuğu olarak 6 Haziran 1926'da Çankaya sırtlarındaki Pembe Köşk'te dünya geldi. Babası İnönü savaşlarının muzaffer komutanı, genç cumhuriyetin ilk başbakanı ve daha sonra ikinci cumhurbaşkanı olacak İsmet İnönü'ydü. Komşuları ise babasının en yakın dava arkadaşı Atatürk idi. Çocukluğu siyasetin içinde geçti ama o siyasetçi olmak yerine bilim adamı olmayı tercih etti. Zaten babası da "Aileden bir siyasetçi yeter, memleketin alime, sanatçıya ihtiyacı var" diyerek çocuklarını başka alanlara yönlendirmişti. Sonuçta ağabeyi Ömer mühendis oldu, kız kardeşi Özden edebiyat eğitimi aldı, dönemin bilim idolü Albert Einstein'a özenen Erdal İnönü ise fizik okudu. Parlak bir öğrenci olan İnönü bilimsel çalışmalarıyla dünyanın sayılı fizikçileri arasına girdi.

ANNE KUZUSU

İnatçı, kararlı, doğru bildiğinden şaşmayan özellikleriyle "hık demiş babasının burnundan düşmüş" biri olan İnönü, çocukluğunda annesine düşkündü. Yoğun iş temposuna rağmen çocuklarına daima zaman ayıran İsmet Paşa, oğlunun annesine olan bu bağlılığını kırmak için bir gün ona güzel bir armağan aldı. Ardından da oğluna en çok kimi sevdiğini sordu. Küçük Erdal "Annem" dedi. İsmet Paşa ertesi gün daha büyük bir hediyeyle oğlunun karşısına çıktı. Ancak oğlu sandığından daha çetin ceviz çıkmış, daha hediye kutusunu açmadan "Annemi seviyorum işte" diye bağırmaya başlamıştı. Bu düşkünlük Mevhibe İnönü'de de vardı. Ankara Gazi Lisesi'ni bitiren Erdal İnönü, üniversitede fizik okumaya karar verdi. Ankara'da Fen Fakültesi olmadığı için o da İstanbul'da okuyacaktı. Oğlunun hasretine dayanamayan Mevhibe Hanım için İsmet Paşa radikal bir karar alarak o yıl Ankara'da bir Fen Fakültesi kurdurttu. Bunu üzerine muhalifler hemen "Cumhurbaşkanı oğlu için fakülte açtırdı" söylentilerini çıkardı. Erdal İnönü, yıllar sonra kendisine bu konuda yöneltilen bir soruya "Cumhurbaşkanı oğluna özel bir elbise yapılmadı ki!" diye yanıt verecekti, "Fizik, kimya okumak isteyen herkesin yararlanacağı bir fakülte kuruldu. Oradan çok önemli mühendisler, bilim adamları çıktı. Fakülte kurulmasına ben neden olduysam, bundan iftihar etmem gerekir."

BABAYA SERT ÇIKIŞ

Erdal İnönü babasına hayatında ilk ve son sert çıkışını annesini korumak için yaptı. Muhalefet günlerinde de Pembe Köşk'e sürekli ziyaretçiler gelip gidiyor ama evde eskisi gibi resmi hizmetliler, yaverler bulunmuyordu. Evin bütün yükü Mevhibe Hanım'ın üzerindeyken, İsmet Paşa bir gün evin daha iyi düzenlenebileceği konusunda dileğini söyledi. Annesine haksızlık yapıldığını düşünen Erdal İnönü, "Aman babacığım, yeni düzenlemeler yapmadan önce evin bugünkü eksikliklerini düzeltmeliyiz. Bütün yük anneme kalıyor. Basit işleri yapmak da devlet işleri yapmak kadar insanın zamanını alıyor" diye çıkıştı. CHP'nin kapatılmasına tepki gösterdiği için hapse giren Ecevit'e İnönü'nün yazdığı bir mektup siyasete girişinin ilk bileti oldu. Ecevit, bu mektuba verdiği yanıtta "Böyle karışık dönemlerde, doğa bilimlerinde çalışmış insanların demokrasi ilkelerine daha sağlam bir bağlılık gösterecekleri" düşüncesini dile getiriyordu. Bu mektuba dayanarak işadamı İbrahim Cevahir ilk kez İnönü'yü siyasete davet etti.


Arap alfabesiyle ödev veren öğretmen pişman oldu

ERDAL İnönü, ilköğrenimine Çankaya İlkokulu'nda başladı. Okulda unutamadığı hatıralarından birisi bir ödev yüzünden öğretmenin ve ev halkının babasından yediği azardı: Okulun Başöğretmeni Rasim Akın bir gün Erdal'a içinde Arap harflerinden oluşan metinlerin de olduğu kalın bir dosya verir. Ödev, metinleri okuyup yeni harflerle özetini çıkartmaktı. Erdal'ın kendisine verilen zorlu görevi bitirmek için gecenin geç saatlerine kadar çalışması annesi Mevhibe Hanım'ın dikkatini çeker. Oğluna gecenin bu geç vaktinde niye uyumadığını sorar. O da "ödevimi bitiremedim" der. Ertesi gün oğlunun durumuna acıyan Mevhibe Hanım öğle yemeğinde, "Okulda çok yükleniyorlar bu çocuğa" diyerek o zaman Başbakan olan eşi İsmet İnönü'ye durumu açar. Dikdörtgen biçiminde büyük masanın başında oturan Paşa verilen ödevleri görmek ister, görmesiyle alev gibi parlaması bir olur. "Bu nasıl şey, benim evime eski yazılı not nasıl gelir?" diye sinirlenir. Durumu yazı devrimine bir hakaret olarak algılayan Paşa önce eve eski yazı girmesine göz yuman ev ahalisini "Hiçbiriniz adam olmazsınız" diye azarlar, ardından da oğluna sorar: "Kim verdi bunu sana?", "Başöğretmen" yanıtını alınca "Çağırın onu bana da yuvasını yapayım" der. İsmet Paşa oğlunun öğretmenini ertesi gün bir güzel paralar ardından da yemeğe davet ederek Rasim Akın'ın gönlünü almayı ihmal etmez.


Pembe Köşk'te sünnet düğünü

AĞABEYİ ile beraber sünnet olan Erdal İnönü, Pembe Köşk'te yemek odasında bilardo salonu kapısında hazırlanmış pirinçten yatağında. Sünnet düğünün davetlilerinden biri olan Atatürk iki kardeşe değerli birer saat hediye etmişti. Çocukluğu Ankara'da bozkırın ortasında geçen Erdal İnönü denizi de ilk kez bir tren seyahatinde pencereden görmüştü.


Uçuş brövesi aldı

İKİNCİ Dünya Savaşı'nın sürdüğü 1942- 44 yılları arasında önce ağabeyi Ömer İnönü, ardından da Erdal İnönü, Türk Kuşu'nun Yeşilköy'deki tesislerinde amatör pilotluk dersleri aldı. Bu dersler ve uygulamalardan sonra Erdal İnönü, kendi kendine uçmasını öğrenip birkaç saat uçmuş "turizm brövesi" almıştı. İnönü askerliğini (yanda) ise 1955'de doçent olmadan önce tamamlamıştı.

'Gürbüz çocuk' yarışmasını bu fotoğrafla kazandı

UZUN boyu tığ gibi vücuduyla akıllarda iz bırakan Erdal İnönü, çocukluğunda gürbüz bir çocuktu. Ekim 1926'da yayın hayatına başlayan Türk Çocuğu Dergisi ikinci sayısında Gürbüz Türk Çocuğu yarışmasını başlattı. Derginin üçüncü sayısında okuyuculara o zaman 6 aylık bir bebek olan Türkiye Cumhuriyeti Başvekili İsmet Paşa hazretlerinin oğlu Erdal İsmet'in dereceye girerek "Türk Gürbüz Çocuğu" seçildiği bildiriliyordu. Derginin ileri tarihlerde yayınlanan bir başka sayısının kapağını ise küçük Erdal babasının kucağında çektirdiği bir fotoğraf süslüyordu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber