Tarihin En Hazin Mersiyesi

İşte Taşlıcalı Yahya Bey'in Şehzade Mustafa için yazdığı hüzünlü mersiyesi-

  1. Babası Kanuni Sultan Süleyman tarafından boğdurulan Şehzade Mustafa'nın ölümü, halkta ve onu seven, bağlılık bildiren askerlerde büyük şaşkınlık ve üzüntüye neden olurken, hakkında en hazin mersiyelerin de yazılmasına vesile oldu

    Babası Kanuni Sultan Süleyman tarafından boğdurulan Şehzade Mustafa'nın ölümü, halkta ve onu seven, bağlılık bildiren askerlerde büyük şaşkınlık ve üzüntüye neden olurken, hakkında en hazin mersiyelerin de yazılmasına vesile oldu

  2. Türk edebiyatının en hazin mersiyelerinden biri olan Şehzade Mustafa Mersiyesi, Hürrem Sultan ve damadı Rüstem Paşa'nın birtakım entrikalarla Kanunî'nin tahta varis olan en büyük oğlu Mustafa'yı idam ettirmeleri sonucu yazılmıştı

    Türk edebiyatının en hazin mersiyelerinden biri olan Şehzade Mustafa Mersiyesi, Hürrem Sultan ve damadı Rüstem Paşa'nın birtakım entrikalarla Kanunî'nin tahta varis olan en büyük oğlu Mustafa'yı idam ettirmeleri sonucu yazılmıştı

  3. Şehzade Mustafa'nın idamı esnasında kendisi de ordu mensubu bir asker olan Yahya Bey, hayatını tehlikeye atma pahasına, samimi hislerine tercüman olan meşhur mersiyesini yazmıştı

    Şehzade Mustafa'nın idamı esnasında kendisi de ordu mensubu bir asker olan Yahya Bey, hayatını tehlikeye atma pahasına, samimi hislerine tercüman olan meşhur mersiyesini yazmıştı

  4. Şair, şehzadenin ölümünü, öldürülüş sebebini, çevirilen entrikaları ve bundan duyduğu derin teessürü dile getirmiş;

    Şair, şehzadenin ölümünü, öldürülüş sebebini, çevirilen entrikaları ve bundan duyduğu derin teessürü dile getirmiş;

  5. Şehzade hakkında yazılan mersiyelerin hiç birinde görülmeyen bir samimiyet ve cesaretle, Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa'ya duyduğu öfkeyi yer yer açıkça ve ustaca hakaretlerle ifade etmekten çekinmemişti

    Şehzade hakkında yazılan mersiyelerin hiç birinde görülmeyen bir samimiyet ve cesaretle, Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa'ya duyduğu öfkeyi yer yer açıkça ve ustaca hakaretlerle ifade etmekten çekinmemişti

  6. <b>İşte Taşlıcalı Yahya Bey'in Şehzade Mustafa Mersiyesi:</b>

    İşte Taşlıcalı Yahya Bey'in Şehzade Mustafa Mersiyesi:

  7. <p>Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han'ı</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı; [zira] ölüm eşkıyaları Şehzade Mustafa'yı yok ettiler.

    Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han'ı

    Günümüz Türkçesi: İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı; [zira] ölüm eşkıyaları Şehzade Mustafa'yı yok ettiler.

  8. <p>Tulundı mihr-i cemâli bozuldı dîvânı Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmânı</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Yüzünün güneşi battı, divanı dağıldı. Osmanlı sultanını hile ile günaha soktular.

    Tulundı mihr-i cemâli bozuldı dîvânı Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmânı

    Günümüz Türkçesi: Yüzünün güneşi battı, divanı dağıldı. Osmanlı sultanını hile ile günaha soktular.

  9. <p>Geçerler idi geçende o merd-i meydânı Felek o cânibe döndürdi şâh-ı devrânı</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> O savaş meydanlarının yiğidini adı geçtikçe çekiştirirlerdi. Felek zamanın padişahını o [iftiracılardan] yana döndürdü.

    Geçerler idi geçende o merd-i meydânı Felek o cânibe döndürdi şâh-ı devrânı

    Günümüz Türkçesi: O savaş meydanlarının yiğidini adı geçtikçe çekiştirirlerdi. Felek zamanın padişahını o [iftiracılardan] yana döndürdü.

  10. <p>Yalancınun kuru bühtânı bugz-ı pinhânı Akıtdı yaşumuzı yakdı nâr-ı hicrânı</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Yalancının kuru iftirası ve gizli kini gözyaşımızı akıttı, ayrılık ateşini yaktı.

    Yalancınun kuru bühtânı bugz-ı pinhânı Akıtdı yaşumuzı yakdı nâr-ı hicrânı

    Günümüz Türkçesi: Yalancının kuru iftirası ve gizli kini gözyaşımızı akıttı, ayrılık ateşini yaktı.

  11. <p>Cinâyet itmedi cânî gibi anun cânı Boguldı seyl-i belâya tagıldı erkânı</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> O cani gibi cinayet işlemedi; [fakat kendi] canı, bela selinde boğuldu, erkânı dağıldı.

    Cinâyet itmedi cânî gibi anun cânı Boguldı seyl-i belâya tagıldı erkânı

    Günümüz Türkçesi: O cani gibi cinayet işlemedi; [fakat kendi] canı, bela selinde boğuldu, erkânı dağıldı.

  12. N'olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm Yazuklar ana revâ görmedi bu râyı gözüm    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Keşke gözüm bu olup biteni görmeseydi? Yazıklar olsun! Gözüm bu "rây"ı [=hükmü, muameleyi] ona layık görmedi.

    N'olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm Yazuklar ana revâ görmedi bu râyı gözüm Günümüz Türkçesi: Keşke gözüm bu olup biteni görmeseydi? Yazıklar olsun! Gözüm bu "rây"ı [=hükmü, muameleyi] ona layık görmedi.

  13. <p>Tonandı aglar ile nûrdan menâre dönüp Küşâde-hâtır idi şevk ile nehâre dönüp</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Nurdan bir minare gibi ak giysilerle donandı; gönlü şevk ile gündüz gibi [aydınlık]idi.

    Tonandı aglar ile nûrdan menâre dönüp Küşâde-hâtır idi şevk ile nehâre dönüp

    Günümüz Türkçesi: Nurdan bir minare gibi ak giysilerle donandı; gönlü şevk ile gündüz gibi [aydınlık]idi.

  14. <p>Görindi halka dıraht-ı şükûfe-dâre dönüp Yürürdi kulları önince lâlezâre dönüp</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Çiçek açmış bir ağaç gibi halka göründü; kulları bir gelincik tarlası gibi önünde yürüyorlardı.

    Görindi halka dıraht-ı şükûfe-dâre dönüp Yürürdi kulları önince lâlezâre dönüp

    Günümüz Türkçesi: Çiçek açmış bir ağaç gibi halka göründü; kulları bir gelincik tarlası gibi önünde yürüyorlardı.

  15. <p>Tururdı şâh-ı cihân hiddetiyle nâre dönüp Otagı haymeleri karlu kûhsâre dönüp</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Cihan Sultanı kızgınlığından ateşe dönmüş hâlde duruyordu; otağının çadırları karlı dağlara benziyordu.

    Tururdı şâh-ı cihân hiddetiyle nâre dönüp Otagı haymeleri karlu kûhsâre dönüp

    Günümüz Türkçesi: Cihan Sultanı kızgınlığından ateşe dönmüş hâlde duruyordu; otağının çadırları karlı dağlara benziyordu.

  16. <p>Müzeyyen idi bedenlerle ak hisâre dönüp El öpmege yüridi mihr-i bî-karâre dönüp</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Bedenlerle süslenmiş beyaz bir hisara benziyordu. Yerinde duramayan güneş gibi el öpmeye yürüdü.

    Müzeyyen idi bedenlerle ak hisâre dönüp El öpmege yüridi mihr-i bî-karâre dönüp

    Günümüz Türkçesi: Bedenlerle süslenmiş beyaz bir hisara benziyordu. Yerinde duramayan güneş gibi el öpmeye yürüdü.

  17. <p>Tutuldı gelmedi çünkim o mâhpâre dönüp Görenler agladılar ebr-i nev-bahâre dönüp</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> O ay parçası tutuldu; dönüp gelmeyince [bu durumu] görenler ilkbahar bulutu gibi ağladılar.

    Tutuldı gelmedi çünkim o mâhpâre dönüp Görenler agladılar ebr-i nev-bahâre dönüp

    Günümüz Türkçesi: O ay parçası tutuldu; dönüp gelmeyince [bu durumu] görenler ilkbahar bulutu gibi ağladılar.

  18. <p>Bir ejderhâ-yı dü-serdür bu hayme-i dünyâ Dehânına düşen olur hemîşe nâpeyda</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Bu dünya çadırı iki başlı bir ejderhadır. Onun ağzına düşen elbette görünmez olur.

    Bir ejderhâ-yı dü-serdür bu hayme-i dünyâ Dehânına düşen olur hemîşe nâpeyda

    Günümüz Türkçesi: Bu dünya çadırı iki başlı bir ejderhadır. Onun ağzına düşen elbette görünmez olur.

  19. <p>O bedr-i kâmil ü ol âşinâ-yı bahr-i ulûm Fenâya vardı telef itdi anı tâli'-i şûm</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> O olgun dolunay [gibi kemâle ermiş şehzade], o ilimler denizinin aşinası yok olup gitti; onu uğursuz talih telef etti.

    O bedr-i kâmil ü ol âşinâ-yı bahr-i ulûm Fenâya vardı telef itdi anı tâli'-i şûm

    Günümüz Türkçesi: O olgun dolunay [gibi kemâle ermiş şehzade], o ilimler denizinin aşinası yok olup gitti; onu uğursuz talih telef etti.

  20. <p>Dögündi kaldı hemân dâg-ı hasretiyle nücûm Göyündi şâm-ı firâkında toldı yaş ile Rûm</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Yıldızlar dövünüp tamamen [şehzadenin] hasreti yarasıyla kaldı. Anadolu, onun ayrılık akşamında yandı, yaşla doldu.

    Dögündi kaldı hemân dâg-ı hasretiyle nücûm Göyündi şâm-ı firâkında toldı yaş ile Rûm

    Günümüz Türkçesi: Yıldızlar dövünüp tamamen [şehzadenin] hasreti yarasıyla kaldı. Anadolu, onun ayrılık akşamında yandı, yaşla doldu.

  21. <p>Kara geyürdi Karamana gussa itdi hücûm O mâhı ince hayâl ile kıldılar ma'dûm</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Gam Karaman'a hücum etti kara[lar] giydirdi. O ayı ustaca hilelerle yok ettiler.

    Kara geyürdi Karamana gussa itdi hücûm O mâhı ince hayâl ile kıldılar ma'dûm

    Günümüz Türkçesi: Gam Karaman'a hücum etti kara[lar] giydirdi. O ayı ustaca hilelerle yok ettiler.

  22. <p>Tolandı gerdenine hâle gibi mâr-ı semûm Rızâ-yı Hak ne ise râzî oldı ol merhûm</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Zehirli yılan [gibi kement] boynuna hale gibi dolandı; o merhum [şehzade], Allah'ın takdiri ne ise razı oldu.

    Tolandı gerdenine hâle gibi mâr-ı semûm Rızâ-yı Hak ne ise râzî oldı ol merhûm

    Günümüz Türkçesi: Zehirli yılan [gibi kement] boynuna hale gibi dolandı; o merhum [şehzade], Allah'ın takdiri ne ise razı oldu.

  23. <p>Hatâsı gayr-i muayyen günâhı nâmalûm Zihî şehîd-i saîd ü zihî şeh-i mazlûm</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Şuçu belirsiz, günahı malum değil. Ne kutlu bir şehit ve ne büyük zulme uğramış bir şah

    Hatâsı gayr-i muayyen günâhı nâmalûm Zihî şehîd-i saîd ü zihî şeh-i mazlûm

    Günümüz Türkçesi: Şuçu belirsiz, günahı malum değil. Ne kutlu bir şehit ve ne büyük zulme uğramış bir şah

  24. <p>Yüz urdı hâke o meh aslına rücû itdi Seâdet ile hemân kurb-i Hazrete gitti</p>    <b>Günümüz Türkçesi: </b>O ay [gibi parlak şehzade] yüzünü toprağa koydu, aslına döndü. Mutlulukla çabucak Allah'ın huzuruna gitti.

    Yüz urdı hâke o meh aslına rücû itdi Seâdet ile hemân kurb-i Hazrete gitti

    Günümüz Türkçesi: O ay [gibi parlak şehzade] yüzünü toprağa koydu, aslına döndü. Mutlulukla çabucak Allah'ın huzuruna gitti.

  25. <p>Getürdi arkasını yire Zâl-i devr ü zemân Vücûdına sitem-i Rüstem ile irdi ziyân</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Zamanın Zal'i [şehzadenin] arkasına yere getirdi, vücuduna Rüstem'in zulmü ile zarar geldi.

    Getürdi arkasını yire Zâl-i devr ü zemân Vücûdına sitem-i Rüstem ile irdi ziyân

    Günümüz Türkçesi: Zamanın Zal'i [şehzadenin] arkasına yere getirdi, vücuduna Rüstem'in zulmü ile zarar geldi.

  26. <p>Döküldi gözyaşı yılduzları çoğaldı figân Dem-i memâtı kıyâmet güninden oldı nişân</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Gözyaşı yıldızları döküldü, feryat çoğaldı; onun ölüm saati kıyamet gününü andırdı

    Döküldi gözyaşı yılduzları çoğaldı figân Dem-i memâtı kıyâmet güninden oldı nişân

    Günümüz Türkçesi: Gözyaşı yıldızları döküldü, feryat çoğaldı; onun ölüm saati kıyamet gününü andırdı

  27. <p>Girîv ü nâle vü zâr ile toldı kevn ü mekân Akar su gibi müdâm aglamakda pîr ü cüvân</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Kâinat feryat, figan ve inilti ile doldu. Genç, ihtiyar [herkes] akar su gibi durmadan ağlamakta.

    Girîv ü nâle vü zâr ile toldı kevn ü mekân Akar su gibi müdâm aglamakda pîr ü cüvân

    Günümüz Türkçesi: Kâinat feryat, figan ve inilti ile doldu. Genç, ihtiyar [herkes] akar su gibi durmadan ağlamakta.

  28. <p>Vücûd iline akın saldı akdı eşk-i revân Eyâ serîr-i seâdetde pâdişâh-ı cihân</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Ey saadet tahtında [oturup duran] cihan padişahı! Dökülen gözyaşları vücut ülkesine akın salıp aktılar.

    Vücûd iline akın saldı akdı eşk-i revân Eyâ serîr-i seâdetde pâdişâh-ı cihân

    Günümüz Türkçesi: Ey saadet tahtında [oturup duran] cihan padişahı! Dökülen gözyaşları vücut ülkesine akın salıp aktılar.

  29. <p>O cân-ı âdemiyân oldı hâk ile yeksân Diri kala ne revâdur fesâd iden şeytân</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> O insanların canı [gibi sevdiği şehzade] toprak ile bir oldu. Fitne çıkaran şeytanın diri kalması reva mıdır?

    O cân-ı âdemiyân oldı hâk ile yeksân Diri kala ne revâdur fesâd iden şeytân

    Günümüz Türkçesi: O insanların canı [gibi sevdiği şehzade] toprak ile bir oldu. Fitne çıkaran şeytanın diri kalması reva mıdır?

  30. <p>Nesîm-i subh gibi yirde koma âhumuzı Hakâret eylediler nesl-i pâdişâhumuzı</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Padişahımızın soyunu tahkir ettiler. Âhımızı sabah rüzgârı gibi yerde bırakma.

    Nesîm-i subh gibi yirde koma âhumuzı Hakâret eylediler nesl-i pâdişâhumuzı

    Günümüz Türkçesi: Padişahımızın soyunu tahkir ettiler. Âhımızı sabah rüzgârı gibi yerde bırakma.

  31. <p>Bir iki egri fesâd ehli nitekim şemşîr Bir iki nâme-i tezvîri kıldı katline tîr</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Kılıç gibi eğri birkaç fesatçı, birkaç sahte mektubu [şehzadeyi] öldürmeye ok gibi kullandılar.

    Bir iki egri fesâd ehli nitekim şemşîr Bir iki nâme-i tezvîri kıldı katline tîr

    Günümüz Türkçesi: Kılıç gibi eğri birkaç fesatçı, birkaç sahte mektubu [şehzadeyi] öldürmeye ok gibi kullandılar.

  32. <p>Gelür ezelde mukadder olan kalîl ü kesîr Hezâr kayserün oldı leyâl-i ömri kasîr</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Ezelde az veya çok olarak takdir edilen [her şey başa] gelir. Binlerce kayserin ömür geceleri kısa oldu.

    Gelür ezelde mukadder olan kalîl ü kesîr Hezâr kayserün oldı leyâl-i ömri kasîr

    Günümüz Türkçesi: Ezelde az veya çok olarak takdir edilen [her şey başa] gelir. Binlerce kayserin ömür geceleri kısa oldu.

  33. <p>Eceldür âdeme derbend-i teng ü târ-ı asîr Zarûrîdür bu iki ugrar ana cüvân ile pîr</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b< Ölüm insan için dar ve karanlık olan zorlu bir geçittir. Genç ve ihtiyar [herkesin] ona uğraması kaçınılmazdır.

    Eceldür âdeme derbend-i teng ü târ-ı asîr Zarûrîdür bu iki ugrar ana cüvân ile pîr

    Günümüz Türkçesi:
  34. <p>Yirini zîr-i zemîn eyledi o mihr-i münîr Yirini gitdi cihândan nite ki merd-i fakîr</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> O parlak güneş yer altına yerleşti. Dünyadan fakir bir kimse gibi yerinerek gitti.

    Yirini zîr-i zemîn eyledi o mihr-i münîr Yirini gitdi cihândan nite ki merd-i fakîr

    Günümüz Türkçesi: O parlak güneş yer altına yerleşti. Dünyadan fakir bir kimse gibi yerinerek gitti.

  35. <p>Bu vâkıa olumaz halka kâbil-i tabîr Ki Erdişîr-i velâyetde ola âdet-i şîr</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Velayetin Erdişîr'inde arslan âdeti bulursun? Bu rüyanın halka yorumlanması mümkün olamaz.

    Bu vâkıa olumaz halka kâbil-i tabîr Ki Erdişîr-i velâyetde ola âdet-i şîr

    Günümüz Türkçesi: Velayetin Erdişîr'inde arslan âdeti bulursun? Bu rüyanın halka yorumlanması mümkün olamaz.

  36. <p>Bunun gibi işi kim gördi kim işitdi aceb Ki oglına kıya bir server-i Ömer-meşreb</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Ömer tabiatlı bir hükümdar oğluna kıysın? Acaba böyle bir işi kim görmüş, kim işitmiştir?

    Bunun gibi işi kim gördi kim işitdi aceb Ki oglına kıya bir server-i Ömer-meşreb

    Günümüz Türkçesi: Ömer tabiatlı bir hükümdar oğluna kıysın? Acaba böyle bir işi kim görmüş, kim işitmiştir?

  37. <p>Ferîd-i âlem idi âlim idi alem idi Muhammed ümmetine mevti mevt-i âlem idi</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Âlemde biricik idi, alim idi [hatta] çok alim idi. Onun ölümü Muhammet ümmetine âlemin ölümü gibi oldu.

    Ferîd-i âlem idi âlim idi alem idi Muhammed ümmetine mevti mevt-i âlem idi

    Günümüz Türkçesi: Âlemde biricik idi, alim idi [hatta] çok alim idi. Onun ölümü Muhammet ümmetine âlemin ölümü gibi oldu.

  38. <p>Ziyâde mâtem idi haylî emr-i muzam idi Salâh ü zühdî kavî itikâdı muhkem idi</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> [Şehzadenin ölümü] büyük bir yas, pek büyük bir hadiseydi. Onun iyiliği, zühdü ve takvası kuvvetli, inancı sağlamdı.

    Ziyâde mâtem idi haylî emr-i muzam idi Salâh ü zühdî kavî itikâdı muhkem idi

    Günümüz Türkçesi: [Şehzadenin ölümü] büyük bir yas, pek büyük bir hadiseydi. Onun iyiliği, zühdü ve takvası kuvvetli, inancı sağlamdı.

  39. <p>Meşâyih ile musâhib ricâle hemdem idi Kerâmetiyle kerîmü'l-hisâl âdem idi</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b< Şeyhlerle sohbet eder, rical ile bir arada olurdu. Kerem ve ihsanıyla yüce hasletlere sahip bir kimseydi.

    Meşâyih ile musâhib ricâle hemdem idi Kerâmetiyle kerîmü'l-hisâl âdem idi

    Günümüz Türkçesi:
  40. <p>Nücûm gibi cihândîde vü mükerrem idi Vücûdı muhteşem ü şevketi muazzam idi</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Yıldızlar gibi dünya görmüş ve mükerrem idi. Vücudu ihtişamlı ve heybeti azametliydi.

    Nücûm gibi cihândîde vü mükerrem idi Vücûdı muhteşem ü şevketi muazzam idi

    Günümüz Türkçesi: Yıldızlar gibi dünya görmüş ve mükerrem idi. Vücudu ihtişamlı ve heybeti azametliydi.

  41. <p>Tevâzu ile selâmında hôd müsellem idi Aceb o bedr-i temâmun ne âdeti kem idi</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Onun tevazu ile selam alıp verişi de [herkesçe] bilinirdi. Acaba o tam dolunay [gibi olgun zat]ın ne huyu kusurluydu?

    Tevâzu ile selâmında hôd müsellem idi Aceb o bedr-i temâmun ne âdeti kem idi

    Günümüz Türkçesi: Onun tevazu ile selam alıp verişi de [herkesçe] bilinirdi. Acaba o tam dolunay [gibi olgun zat]ın ne huyu kusurluydu?

  42. <p>Hayflar oldı ana iftirâ ile gitdi Huzûr-ı Hakk'a düâ vü senâ ile gitdi</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Ona çok yazık oldu, iftira ile gitti. Allah'ın huzuruna dua ve övgülerle gitti.

    Hayflar oldı ana iftirâ ile gitdi Huzûr-ı Hakk'a düâ vü senâ ile gitdi

    Günümüz Türkçesi: Ona çok yazık oldu, iftira ile gitti. Allah'ın huzuruna dua ve övgülerle gitti.

  43. <p>Sipihrün âyenesinde göründi rûy-i fenâ Kodı bu kesret-i dünyâyı kıldı azm-i bekâ</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Feleğin aynasında yokluğun yüzü göründü; [bunun üzerine şehzade] bu dünya kesreti bırakarak beka âlemine yöneldi.

    Sipihrün âyenesinde göründi rûy-i fenâ Kodı bu kesret-i dünyâyı kıldı azm-i bekâ

    Günümüz Türkçesi: Feleğin aynasında yokluğun yüzü göründü; [bunun üzerine şehzade] bu dünya kesreti bırakarak beka âlemine yöneldi.

  44. <p>Garîbler gibi gitdi o yollara tenhâ Çekildi âlem-i bâlâya hemçü mürg-i Hümâ</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Kimsesizler gibi o yollara yalnız başına gitti. Hüma kuşu gibi yüce âleme çekildi.

    Garîbler gibi gitdi o yollara tenhâ Çekildi âlem-i bâlâya hemçü mürg-i Hümâ

    Günümüz Türkçesi: Kimsesizler gibi o yollara yalnız başına gitti. Hüma kuşu gibi yüce âleme çekildi.

  45. <p>Hakîkaten sebeb-i rifat oldı düşmen ana Nasîbi olmasa tan mı bu cîfe-i dünyâ</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Gerçekte düşman onun yücelmesini sağladı. Bu dünya leşi onun kısmeti olmasa buna şaşılır mı?

    Hakîkaten sebeb-i rifat oldı düşmen ana Nasîbi olmasa tan mı bu cîfe-i dünyâ

    Günümüz Türkçesi: Gerçekte düşman onun yücelmesini sağladı. Bu dünya leşi onun kısmeti olmasa buna şaşılır mı?

  46. <p>Hayât-ı bâkîye irişdi rûhı ey Yahyâ Şefîkı rûh-ı Muhammed refîkı zât-ı Hüdâ</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Ey Yahya! [Şehzadenin] ruhu sonsuz hayata kavuştu. Şefkatçisi Muhammet'in ruhu, yoldaşı ise Allah'ın zatı[dır].

    Hayât-ı bâkîye irişdi rûhı ey Yahyâ Şefîkı rûh-ı Muhammed refîkı zât-ı Hüdâ

    Günümüz Türkçesi: Ey Yahya! [Şehzadenin] ruhu sonsuz hayata kavuştu. Şefkatçisi Muhammet'in ruhu, yoldaşı ise Allah'ın zatı[dır].

  47. <p>Enîsi gâyib erenler celîsi ehl-i safâ Ziyâde ide yaşum gibi rahmetin Mevlâ</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Dostu gayb erenleri, oturup kalktığı kimseler safa ehli[dir]. Allah rahmetini yaşım gibi çok eylesin

    Enîsi gâyib erenler celîsi ehl-i safâ Ziyâde ide yaşum gibi rahmetin Mevlâ

    Günümüz Türkçesi: Dostu gayb erenleri, oturup kalktığı kimseler safa ehli[dir]. Allah rahmetini yaşım gibi çok eylesin

  48. <p>İlâhî cennet-i Firdevs ana durag olsun Nizâm-ı âlem olan pâdişâh sag olsun</p>    <b>Günümüz Türkçesi:</b> Allah'ım! Firdevs cenneti ona mesken olsun. Âleme nizam veren padişah sağ olsun.

    İlâhî cennet-i Firdevs ana durag olsun Nizâm-ı âlem olan pâdişâh sag olsun

    Günümüz Türkçesi: Allah'ım! Firdevs cenneti ona mesken olsun. Âleme nizam veren padişah sağ olsun.