Anayasa hukukçuları: Başımıza padişah çıkar

Kaynak : NTV
Haber Giriş : 02 Mayıs 2007 15:39, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Hukukçu ve akademisyenler, Başbakan Erdoğan'ın ortaya attığı 5+5 formülüyle birlikte cumhurbaşkanını halkın seçmesi önerisine sıcak bakmıyor.

Prof. Dr. Süheyl Batum (Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü):

?NE DEVE NE KUŞ' FORMÜLÜ 10 DAKİKADA ORTAYA ATILDI

Önerilen formül, yarı başkanlık formülü değil. Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra bir siyasal rant edebilmek kaygısıyla verilen bir formüldür. Çünkü anayasa hukukçularının aşağı yukarı tümünün de söyleyebileceği, hemfikir olacağı bir şey var ki, cumhurbaşkanını sadece halk oyuyla seçtirmek, sözümona seçimi yaptırıyor gibi gözüküyor. Ama Türkiye'de düşünün Süleyman Demirel de, Ahmet Necdet Sezer de üçte iki oylarla, salt çoğunlukla seçildiler. Yani mevcut formülle seçildiler. Dolayısıyla bu formülle cumhurbaşkanı kesinlikle seçilemiyor demek doğru değil. Bu formülle seçilememesinin nedeni, tek bir partinin benim yeterli çoğunluğum var, yüzde 30'un üzerinde, her şey benim elimde demesi ve Anayasa'nın buna kafi gelmemesinden kaynaklanıyor.

ANAYASA HUKUKUNDA BUNUN ADI YOK

Bu formül olmadığı için 5+5'i yapalım demek, bana göre soruna çözüm değil. Çünkü bu getirilecek olan yarı başkanlık sistemi değil. Sadece ve sadece, bak biz halka gidiyoruz görüntüsü içerisinde siyasal rant elde etmeye yarayan bir formül. Anayasa hukukunda bunun adı yok. Neden yok? Yetkilere bakın: Yarı başkanlık sisteminin cumhurbaşkanına tanıdığı yetkiler değil. Nedir yarı başkanlık sisteminin cumhurbaşkanına tanıdığı yetkiler? Bunlar, cumhurbaşkanına sadece iktidarı denetleme ya da engelleme yetkisi vermiyor.

Başkanlık, yarı başkanlık sistemlerinin uygulandığı sistemlerin tümünde o cumhurbaşkanına tanınan yetkiler sadece engelleme değil, yasaları geri çevirme, ?bir kere daha görüşün' demek değil. Kendine özgü bir iktidar alanı yaratan yetkilerdir. Yarı başkanlık sisteminin özelliği budur. Yarı başkanlık sistemlerinde cumhurbaşkanının kendine mahsus bir alanı vardır. Ve bu alanı iyi kullansın diye cumhurbaşkanının meşruiyetini, prestijini arttırmak için onu halk oyuyla seçerler. Şimdi burada yapılmak istenen bu yetkileri arttırmak değil. Ama bu cumhurbaşkanı halk oyu tarafından seçilecek. İnanılmaz bir prestij ve meşruiyete sahip olacak, halkın yüzde 51'i tarafından seçilmiş, yetkileri sadece ve sadece engelleme yetkileri. Cumhurbaşkanı meclisi feshedemiyor, bir halk oylamasına bir şeyi götüremiyor, sadece ve sadece hükümetin önüne getirdiği şeyleri hatta başbakanı bile seçebilmek yetkisine sahip değil.

PRESTİJ KAYBETMEDEN RANT ELDE EDEBİLİR MİYİZ

O yüzden zaten siyasal iktidarın açıklıkla söylüyorum, bu bir sistem falan değildir, sadece Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra şimdi bu durumu prestij kaybetmeden, bir rant elde edebilirmiyiz arayışıdır. Çünkü aksi takdirde, hükümet ciddi bir Anayasa değişikliği önerisi getirebilirdi.

Türkiye'de çoğu kişinin, özellikle de iktidarın demokratikleşmek gibi bir kaygısı yok. Zaten olsaydı, ?seçimlere 1 ay kaldı artık, cumhurbaşkanını halk seçsin, ya da yeni parlamento seçsin' önerilerine, ?halka ne gerek var, biz varız ya', demezlerdi. Ama şimdi seçimler mecburi artık. Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra önerilen 5+5 formülü, cumhurbaşkanını halk seçsin formülü. ?ne deve ne kuş' formülüdür. 1876 Anayasası için söylenirdi bu söz. Cumhurbaşkanının yetkileri aynı kalsın deniyor, neden kurumlar arasında dengesizlik ortaya çıktığında cumhurbaşkanı neden seçimlere gidemesin, neden seçimleri feshetmesin? Neden bir konuyu referanduma götürümesin? Kendine bir iktidar alanı yaratacak alanı olmasın, neden? Bunlar çünkü düşünülmedi. Dün akşam 10 dakika içinde ortaya atıldı.

Bu formüller, ne deve ne kuş formülleri. Madem bu noktaya gelinde gerçekten demokratik açılımlar, kazanımlar sağlayacak tartışmalar, öneriler yapılsın....

Tarhan Erdem (Kamuoyu araştırmaları ve siyaset uzmanı):

CUMHURBAŞKANINI HALK SEÇERSE SORUNLAR ARTAR

Maalesef, 4-5 seneden beri sıkışıldığında ?halk seçsin' diyorlar. Ama bunun bir adım sonrasını söyleyen yok. Halk bir adamı niçin seçerse seçsin- adı ister cumhurbaşkanı veya başka birşey olsun, halktan yetki almış insandır. Onun karşısında kanunla konuşulmaz. O, öneriye göre halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı olur. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı bugünkü yetkilerle kalmaz. Çünkü o, halka karşı sorumludur. Yetkileri daha da artar. Artınca diğer kurumlarla arasında problem çıkar. TBMM'de çıkar, bütçeyle ilgili olarak çıkar, atamalarda çıkar... Şimdiki gibi olmaz. Şimdiki durumda bile problemler çıkıyor. Düşünün, eğer Sezer halk tarafından seçilmiş olsaydı, bugünkü gibi sınırlı yetkilere sahip olmamış olsaydı, şimdiye kadar 5 defa seçime giderdi.

BU DÖNEMİ ANAYASA TARTIŞMASI İÇİN KULLANABİLİRİZ

Dolayısıyla bu bir Anayasa reformudur. Anayasayı bütünüyle tartışmak lazımdır. Anayasayı bundan sonra tartışmak için, Anayasa'da temel değişiklikler yapmak için halkla konuşmak lazım. Önümüzde seçim dönemi var, bu dönemi Anayasa tartışması için kullanabiliriz. Anayasayı, seçim propaganda döneminde tartışırız, her partinin Anayasa'ya bakış açısı belli olur. Ondan sonra seçilen Meclis, kurucu meclis yetkisiyle yeni bir anayasa yapar. Artık halkın neleri kabul ettiği, etmediği belli olur.

BAŞIMIZA PADİŞAH ÇIKAR

Erkan Mumcu'nun söylediği gibi, Anayasa'nın iki-üç maddesini değiştirerek başkanlık rejimine geçilmez. Yarı başkanlık olur. Milletten aldığı reyle cumhurbaşkanlığına oturan kişi, başbakanın yetkilerini paylaşmaya başlar. Paylaşmaya başlayınca problem çıkar. AKP'nin bunu istemesinin nedeni? Ak Parti, kendi adamının seçileceğini düşündüğü için bunu istiyor. 2 madde değiştirerek Başkanlık sistemine geçilmez. Bütçe ile ilgili yetki ve tayinler meselesinin çözülmesi lazım. Aksi takdirde başımıza padişah çıkar.

Doç. Dr. Serap Yazıcı ( Bilgi Üniversitesi Öğr. Üyesi):

HİÇ İSABETLİ GÖRMÜYORUM

Şimdi Türkiye'deki sistem, ne parlamenter sistemdir, ne yarı başkanlık sistemdir. Bu melez yapının yarattığı sorunları aşmanın iki yolu var: Ya klasik parlamenter sisteme geri döneriz, cumhurbaşkanının yetkilerini sınırlarız. Yahut gerçekten yarı başkanlık sistemine geçeriz, cumhurbaşkanını halk seçer. Böylece onun demokratik meşruiyeti daha da pekişir, kendisine bir de parlamentoyu fesih yetkisi tanınır. Görülüyor ki şimdi Türkiye'nin gündeminde olan bu ikincisidir. Türkiye'de yarı başkanlık seçimine geçilmesini hiç isabetli görmüyorum. Çünkü bu sistem, Fransa'da çok iyi işlemektedir ama bunun sebebi, yarı başkanlık sistiminin bir tür ?gizli değnek' özelliği olmasıdır. Fransa'nın siyasi kültürü, partilerin arasındaki ilişkiler, cumhurbaşkanı ile parlamentonun birbirinden farklı eğilimlere sahip olması durumunda birbiriyle uyumlu çalışmaya yönelik gönüllü bir tavır sergilemeleri... Bunlar yarı başkanlık sisteminin olası sorunlarını bertaraf etmiştir.

TÜRKİYE'NİN EN GÜÇLÜ UNSURU CUMHURBAŞKANI OLUR

Türkiye'de böyle bir sisteme geçtiğinizde şu olacaktır: Türkiye'nin en güçlü unsuru cumhurbaşkanı olacaktır. Yürütme organı içindeki asıl güç, halkın seçmiş olduğu cumhurbaşkanı olacaktır. Bu ise Türk siyasi kültürü içinde değerlendirildiğinde, Türk demokrasisini o kişiye emenet etmek anlamına gelecektir. Ben bunu hiç isabetli bulmuyorum. Ham vatandaş olarak, hem bir Anayasa hukukçusu olarak.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber