Toplumsal çöküntü şiddeti doğuruyor

Son 3 yılda suç oranlarının yüzde 58.20 oranında arttığı Türkiye’de neredeyse her gün insanlar korkunç şekilde öldürülüyor... Ufak anlaşmazlıklarla başlayan kavgalar bile cinayetle sonuçlanıyor... Uzmanlar yaşanan öfke patlamasını, siyasi çatışmalar, geçmişe bağlı travmalar, adalet arayışı, yaşam standardının düşüklüğü ve ataerkil kültür yapısı gibi pek çok sebebe bağlıyor...

Kaynak : Milliyet
Haber Giriş : 07 Haziran 2014 12:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Toplumsal çöküntü şiddeti doğuruyor

BURCU ÜNAL

İzmir'de M.K, komşularının ortak duvarlarının yanına eski eşyalarını atmasından rahatsız oldu. Rahatsızlık kısa sürede M.K'nın komşularına bağırıp, küfretmesine dönüştü. M.K silahını çekti, 5 aylık hamile olan Duygu Ersoy'u yaraladı. Ağır yaralı Ersoy hastanede hayatını kaybetti. Bir çöp tartışması, biri daha henüz dünyaya gelmemiş iki cana mal oldu.
Peki ama basit bir tartışma yüzünden henüz doğmamış bir çocuğu öldürebilecek kadar öfkelenmemizin sebebi ne? Türkiye Psikiyatri Derneği, Ruh Sağlığı ve Medya Çalışma Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Burhanettin Kaya, Türkiye özeline bakmadan önce insanların neden öfkelendiklerini şöyle açıklıyor: "Öfke doğal bir duygudur. Bütün duyguların kökeninde olduğu gibi insanın yaşadığı olaylara, deneyimlere karşı yüklediği anlamla ilişkilidir. Öfkenin temelinde yatan zihinsel süreç incinme, yaralanma, haksızlığa uğramadır. İnsan incindiğinde, yaralandığında ve haksızlığa uğradığında öfkelenir."
Peki Türkiye halkı neden bu kadar incindiğini, yaralandığını ve haksızlığa uğradığını düşünüyor? Uzmanlar bu konuda birçok sebep sıralasalar da temelde tüm nedenleri iki ana başlık altında toplamak mümkün: Siyaset ve kültür.

Siyaset öfke nedeni
Geçtiğimiz mart ayında, Kadıköy-Kartal metrosunda Gezi olayları sırasında başından gaz kapsülü ile vurularak hayatını kaybeden Berkin Elvan için slogan attığı öne sürülen bir grup ile bu gruba küfür ederek bıçak çeken iki kişi arasında yaşanan kavganın yaklaşık 9 dakikalık görüntüleri izleyenleri şaşırttı. Bıçaklı kişilerden birinin silaha benzer bir cismi çıkararak tehditler savurması ve grubun iki kişiyi darp ettiği görüntüler sosyal medyada en çok izlenen ve paylaşılan görüntüler arasında yer aldı. İnsanların hiç tanımadıkları birinden bu kadar nefret etmesinin ve gözünü dahi kırpmadan 'karşı tarafa' şiddet uygulamasının nedeni neydi? Neden farklı fikirlere ve birbirimize karşı bu kadar tahammülsüzleştik?
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Türkiye'nin iç ve dış politikada önemli kararlar alma aşamasında olmasının tüm toplumu politize ettiğini, toplumun kutuplaştırdığını belirterek, bu durumun toplumda öfkeye neden olduğunu söylüyor. Narlı, "Hiç politika konuşmamış 60 yaşındaki bir ev kadını politika konuşmaya başladı. Televizyon ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla insanlar daha fazla siyasal bilgi alışverişinde bulunabiliyorlar. Bu olumlu bir gelişme fakat kutuplaşmış bir toplumda bu siyasi enformasyon çatışmacı bir ortamda yürüyor, gerginlik yaratıyor. İnsanlar artık birbirleriyle günlük yaşamda karşılaştıkları anda birbirlerini siyasi etiketler ve kimlikler çerçevesinde görmeye başladılar. Bu da kişiler arasında gerilimi artırıyor. Baştan iletişimi reddediyor."

Başlarken...

İnsanlar birbirlerine tahammül edemiyor

"Beyoğlu'nda içerisinde kadın cesedi olan bir valiz bulundu", "Doçent odasında boğazı kesilmiş halde bulundu", "Maganda kurşunu 5 yaşındaki kız çocuğunu vurdu", "İzmir'de hamile kadın çöp kavgasında öldürüldü", "Kadıköy-Kartal metrosunda silahlı kavga", "Kars'ta TÜİK binasına silahlı saldırı: 7 ölü", "Karısını silahla bebeğini ayaklarıyla ezerek öldürdü"... Bu haber başlıkları Türkiye'nin sadece son üç ayını özetliyor. Evden toplu taşımaya; trafikten iş yerine Türkiye artan bir şekilde "öfke patlaması" yaşıyor.
Uluslarası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verileri, Türkiye'de 2013 yılında insanların yüzde 5.1'inin fiziksel saldırıya uğradığını gösteriyor ki dünya genelinde bu oranın ortalaması sadece yüzde 4. Bir başka deyişle Türkiye, fiziksel saldırıya uğrama oranlarında OECD'nin araştırma yaptığı 36 ülke arasında 28'inci sırada yer alıyor. Cinayet oranlarında ise Türkiye 36 ülke arasında 30'uncu sırada bulunuyor. Anket katılımı ile sürekli güncellenen numbeo sitesindeki verilere göre ise Türkiye'de son 3 yılda suç oranları yüzde 58.20 oranında arttı. Öfkenin tek kurbanı ise her zaman karşı taraf olmuyor. Türkiye'de intihar oranları de sürekli yükseliyor. Türkiye Psikiyatri Derneği, Ruh Sağlığı ve Medya Çalışma Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Burhanettin Kaya, yaklaşık her 2,5 saatte bir kişinin intihar ettiğini, Türkiye'nin intihar artış hızlarına bakıldığında dünya listesinde en üst sıralarda yer aldığını söylüyor.
Tüm bu veriler sadece kuru rakamlardan ibaret değil. Her bir rakamın ardında bir başka hikaye yer alıyor ve bu hikayelerin özellikle son 4 ayda gösterdiği artış bilim insanlarını da endişelendiriyor. Sosyolog, psikolog ve psikiyatrlar, Türkiye'de son dönemde "öfkenin" arttığı noktasında hemfikirler. "Neden bu kadar öfkeliyiz" diye sorduğumuz uzmanlar tek bir sebepten bahsetmenin mümkün olmadığına dikkat çekerken, siyasilerin söylemleri, geçmişe bağlı travmalar, adalet arayışı, yaşam standartının düşük olması, ataerkil kültür yapısı, çocuk yetiştirme kültürü gibi pek çok sebebin bir araya gelmesi ile son aylarda insanların birbirine karşı tahammülünün azaldığını, öfkenin yükseldiğini ve şiddete dönüştüğünü söylüyorlar.

Erkek egemen toplum yapısı

Konya Selçuk Üniversitesi'nde Çevre Mühendisliği Bölümü Çevre Teknolojisi öğretim üyesi Doç. Dr. Celalettin Özdemir odasında boğazı kesilmiş halde bulundu. Şüpheli olarak Kimya Mühendisliği Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet G.'ye ulaşıldı. Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Handan G.'nin de eşi olan Prof. Dr. Ahmet G. gözaltında cinayeti itiraf ederek, "İki gün önce bir kadın yüzünden tartıştık. Öğrenciler de buna şahit oldu. Öğrencilerin yanında beni küçük düşürdü" dedi.
Türkiye'deki siyasi atmosfer kadar insanların şiddete dönüşecek derecede öfkelenmelerinin bir diğer nedeni de uzmanlara göre kültür! Uzmanlar, Türkiye'de kırsaldan kentleşmeye yaşanan kayışla 'insanların sınırlarının zorlanmaya başladığını' belirterek değişime karşı direncin öfkeye neden olduğunun altını çiziyorlar.

'Türkiye bir travmalar ülkesi'

Doç. Dr. Kaya da siyasi iklimin Türkiye'de insanların öfkesini artırdığını düşünüyor. "Günümüzde etrafa bakın, insanlar haksızlığa uğradıklarını düşünüyorlar, örneğin seçimler. İradelerinin sandığa yansımadığını düşünüyorlar. Ya da sosyal adaletsizlik çok belirgin. Herhangi bir sorun yaşadıkları zaman hukuk sisteminin doğru işlemediğini, kendilerinin haksızlığa uğradıklarını düşünüyorlar" diyen Kaya'ya göre siyasetin neden olduğu öfkenin tek sebebi ise bugün değil. "Türkiye bir travmalar ülkesi... İnsanların kendi etnik, dinsel, kültürel, sınıfsal farklılık yapılarından ötürü yaşadıkları travmalar açığa çıkmıyor, örtük kalıyor. 1 Mayıs 1977, Madımak, Maraş katliamı; buralarda aslında ne olduğunu öğrenemedik. Adalet tecelli etmedi. Travmanın tamamlanmamasının getirdiği bir öfke var" diyen Kaya, travmaların neden olduğu öfkeden ise ancak hesaplaşarak kurtulabileceğimize dikkat çekiyor. Kaya, "Helalleşmek için önce hesabı kapatmak lazım. Gömülmüş mezarlar önce açılacak, hepsiyle hesaplaşılacak ve sonra bir daha çıkartmamak üzere ölülerimizi tekrar gömeceğiz" diyor.
Kaya ve Narlı Türkiye'de insanların siyasi memenuniyetsizliklerini dile getirecekleri kanalların kapalı olmasının da insanlarda öfke birikimine neden olduğunda hemfikirler...

'Değişime karşı bir direnç var'

Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı, Türkiye'nin yaşadığı bu değişim şöyle anlatıyor: "Türkiye değişime karşı dirençlidir. Türkiye'de hayat tarzları kırsal toplumdan kentsel topluma doğru değişiyor. 1950'de Türkiye'nin yüzde 80'i kırsalda yaşıyordu, bugün ise yüzde 76'sı kentlerde yaşıyor. Artık tarımdan hayatını kazanmak bitti, yaşam tarzı değişiyor. Geleneksel ataerkil kültür de bu değişime direniyor."
Prof. Dr. Narlı da çok benzer bir şekilde, bugün birçok erkeğin, erkekliğin sınırlarının zorlandığını düşündüğünü dile getiriyor. Narlı, "Bundan 30 yıl önce bir erkek karar aldığında eşi ve çocukları bunu kabul etmek zorundaydı. Fakat bugün çocuklar ve kadınlar dayatmaları kabul etmek istemiyor. Böyle bir durumda erkekler, erkekliğin sınırlarının çok zorlandığını ver kendilerine meydan okumalar olduğunu düşünmeye başladı" diyor.
Hacettepe Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada 10 yaşındaki çocukların söz dinlemediklerinde yüzde 80 oranında dövüldüklerini ortaya koyduğunu belirten Kağıtçıbaşı, "Çocuk evde şiddet gördüğünde daha büyürken bir sorunla karşılaşıldığında kaba kuvvete başvurulduğunu öğrenmiş oluyor. Kendisi de büyüdüğünde çeşitli engellerle karşılaştığında kısa yoldan bunu aşmak için problemi çözemeye çalışmak yerine babasını taklit ediyor ve şiddete başvuruyor" diyor.

'Yaşam standardının düşüklüğü tahammül sınırlarını zorluyor'

Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Türkiye'deki yaşam standardının düşük olması da öfkeyi artırdığını belirterek, OECD'nin 2013 yılı yaşam kalitesi endeksinde Türkiye'nin, Brezilya, Şili ve Meksika'nın ardından sonuncu olduğunu hatırlatıyor. Narlı, "İnsanlar büyük kentteki yoğun ve rekabetçi yaşamdan dolayı tahammül sınırlarının zorlandığını hissetmeye başladılar. İşinize gitmek için uzun saatler toplu taşıma aracında kalıyorsunuz, sürekli olarak insanlarla dar alanlarda karşılaşıyorsunuz, işiniz büyük bir rekabet gerektiriyor. İşte bütün bu zorluklarla baş edebilme, tahammül sınırlarının zorlanması insanları çok sinirli bir hale getirdi" diyor

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber