Çalıntı aracın tescilinde, idarenin kusuru var mı?

Çalıntı aracın trafik tescil bürosunca eksik araştırma yapılarak tescil edilmesi İdarenin hizmet kusuru dolayısıyla sorumluluğunu gerektirir

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 20 Şubat 2018 00:05, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01
Çalıntı aracın tescilinde, idarenin kusuru var mı?

Çalıntı aracın trafik tescil bürosunca eksik araştırma yapılarak tescil edilmesi İdarenin hizmet kusuru dolayısıyla sorumluluğunu gerektirir.

Karara konu olayda davacı, 18.03.2011 tarihinde Noterde yapılan satış akdi sonucu 34 XX XX2 plakalı BMW marka aracı satın almış ve araç plakasını 34 XXX XX olarak değiştirmiştir. Söz konusu araç davacının arkadaşı tarafından yurtdışında kullanılmakta iken Romanya-Bulgaristan sınırında Romanya polisi tarafından durdurulmuş ve aracın İtalya'dan çalıntı olduğu, İNTERPOL tarafından arandığı ileri sürülerek araca el konulmuştur. Bunun üzerine çalıntı aracın tescil edilmesi sonucu zarara uğranıldığı ve bu zarardan tescil işlemleri yönünden yükümlülükleri bulunan davalı idarelerin sorumlu oldukları ileri sürülerek, araç satış bedeli, araca yapılan masraflar ve araçtan mahrum kalınmanın karşılığının tazmini istemiyle dava açılmıştır.

Danıştay 15. Dairesi kararında, Motorlu araçların trafiğe tescilinden amaçlananın, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanması ve çalıntı araçların bir başkası adına tescilinin önlenmesi olduğunu ve idarece bu hizmet yerine getirilirken, kayıtların düzenli tutulması, taşıtların model, motor ve şasi numaraları ile tescili istenen aracın karşılaştırılması ve bunun yanında sunulan belgelerin doğruluğunun araştırılması gerektiğini belirtmiştir. Kararda ayrıca, noterde yapılan satış senedi ile araç devri yapılırken aracın çalıntı olup olmadığı davacı tarafından belirlenemeyeceğinden, tescil aşamasında trafik tescil bürolarının araç bilgilerinin doğruluğunu kontrol etmesi, şüpheli bir durum oluştuğunda bu işlemi gerçekleştirmemesi gerektiği ve araç bilgilerinin araştırılmasının idarenin denetim görevinin gereği olduğu ifade edilmiştir.

Bu değerlendirmeleri yapan Danıştay 15. Dairesi sonuç olarak, İçişleri Bakanlığının Nisan 2009 tarihli yazısında "Yurtdışından Çalıntı Araçlar" konulu yazıda aracın bilgilerine yer verilmesine rağmen araç hakkında hiçbir işlem tesis edilmemesi sonucu aracın ilk kez yurtdışına çıkışında yakalanmasında, davalı idarece tescil işlemlerinin kusurlu olarak işletilmiş olması nedeniyle davacının uğramış olduğu zararın tazmini gerektiği sonucuna ulaşmıştır.

T.C.

D A N I Ş T A Y

ONBEŞİNCİ DAİRE

Esas No : 2014/744

Karar No : 2018/197

Karar Tarihi: 18/01/2018

İstemin Özeti : İdare Mahkemesi'nin 05/07/2013 tarih ve E:2012/1720; K:2013/1521 sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmaların Özeti :Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından verilen savunmada Mahkeme kararının hukuka ve usule uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. İstanbul Valiliği tarafından savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi :Halil Yolal

Düşüncesi :Temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:

Dava; 18.03.2011 tarihli araç satış sözleşmesine istinaden (34 ... .....) plakalı aracı kendi adına tescil ettiren davacı tarafından, aracın İtalya'dan çalındığı ve İNTERPOL tarafından arandığı gerekçesiyle araca Romanya'da el konulduğundan bahisle, idarenin hizmet kusuru sonucu yolsuz tescil yapmasına bağlı olarak oluşan 161.053,71-TL zararın idareye başvuru tarihi olan 14.05.2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesi'nce; davacının aracına yurtdışında el konulduğu ve davacının, aracın fiili hakimiyetini yitirdiği, ancak aracın fiili hakimiyeti yitirilmekle beraber araçla davacı arasında hukuki anlamda mülkiyet ilişkisinin devam ettiği, zararın davalı idarelerce karşılanmasını temin etmek amacıyla ön başvuru yapıldığı 14.05.2012 tarihi itibariyle de durumun bu şekilde olduğu, nitekim değişik tarihlerde yazılan yazılarla, davacının, aracın yasal sahibi olduğunu gösteren belgelerle Romanya Giurgin Mahkemesi Savcılığı'na müracaat ederek girişimde bulunması gerektiği, yapılacak tahkikat sonucu aracın durumunun belli olacağının belirtildiği, yapılan bu açıklamalar ışığında sonuç itibariyle araç mülkiyetinin henüz elden çıkmadığı ve dolayısıyla zararın meydana gelmediği, davacı tarafından yapılacak girişim ve idari makamlarca yapılacak olan tahkikat sonucu olayın aydınlatılacağı ve aracın gerçek sahibinin tespit edileceği, bu aşamada, meydana gelen olay nedeniyle davacının zararı bulunmadığı, başka bir ifadeyle olayda muhtemel zararın söz konusu olduğu anlaşıldığından davacının maddi tazminat talebi yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Satış ve Devirlerde Araçların Tescili" başlıklı, uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 37. maddesinin 3. bendinde "Tescil için gerekli olan harç pulu müracaat formunun tescil kuruluşunda kalacak olan nüshasına yapıştırılır veya belirlenen harç miktarının ödendiğini gösteren makbuz tescili yapan kuruluşça tescil dosyasında muhafaza edilir, araç tescil defterinin ilgili bölümüne sahip değişikliği işlenerek, yeni sahibi adına tescili yapılır." hükmü, 4. bendinde ise "Müracaat sırasında noterlerce verilmiş satış veya devir senedi ibraz edilir." hükmü yer almaktadır.

Trafik tescil bürolarınca aracın devir tescil işlemleri yapılırken müracaat sırasında noterlerce verilmiş satış veya devir senedinin ibraz edileceği, tescil birimince satış senedinin tescil işlemine esas teşkil edeceği açıktır.

Anayasanın 125. maddesinde; İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ve idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Buna göre idarece hizmetin işleyiş ve yerine getirilmesi sırasında gerekli önlemlerin alınmaması, hizmetin iyi işlememesi, kusurlu işlemesi gibi nedenlerle kişilere verilen zararlar idare tarafından tazmin edilmek durumundadır.

Hizmetin iyi işlememesi sonucu kişilerin zarara uğramaları halinde, doğan zararların idare tarafından karşılanması gerekmektedir. Ayrıca, hizmeti yürüten personelin görevi sırasında yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurunun hizmet kusuru oluşturacağı ve idarenin de bu zararın tazminiyle sorumlu tutulacağı, idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.

Hizmet kusuru, kamu hizmetinin organizasyonu ve işleyişinden kaynaklanır. Kamu hizmeti eksik veya kötü yürütülmekteyse veya bu faaliyet hizmet gerekleriyle bağdaştırılamayacak nitelikteyse, idarenin hizmeti kusurlu yürüttüğünün kabulü zorunludur. Ancak idarenin işlem ve eylemleri dolayısıyla hizmet kusuru işlediğini söyleyebilmek için saptanan hukuki sakatlığın bir dereceye kadar ağır ve önemli olması gerekmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, 18.03.2011 tarihinde ...... Noterliğinde yapılan satış akdi sonucu 34 XX XX2 plakalı BMW marka aracı satın aldığı ve araç plakasını 34 XX XX olarak değiştirdiği, söz konusu aracın davacının arkadaşı tarafından yurtdışında kullanılmakta iken Romanya Bulgaristan sınırında Romanya polisi tarafından durdurulduğu ve aracın İtalya'dan çalıntı olduğu, İNTERPOL tarafından arandığı ileri sürülerek araca el konulduğu, davacı tarafından, çalıntı aracın tescil edilmesi sonucu zarara uğranıldığı ve bu zarardan tescil işlemleri yönünden yükümlülükleri bulunan davalı idarelerin sorumlu oldukları ileri sürülerek, araç satış bedeli, araca yapılan masraflar ve araçtan mahrum kalmanın karşılığı olarak toplam 161.053,71-TL zararın olayda hizmet kusuru bulunduğu belirtilen davalı idarelerden tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Motorlu araçların trafiğe tescilinden amaçlanan, bu araçlar üzerinde tasarruf güvenliğinin sağlanması ve çalıntı araçların bir başkası adına tescilinin önlenmesidir. İdarenin bu hizmeti yerine getirirken, kayıtların düzenli tutulması, taşıtların model, motor ve şasi numaraları ile tescili istenen aracın karşılaştırılması ve bunun yanında sunulan belgelerin doğruluğunun araştırılması gerekmektedir.

Bu itibarla; noterde yapılan satış senedi ile araç devri yapılırken aracın çalıntı olup olmadığı davacı tarafından belirlenemeyeceğinden, tescil aşamasında trafik tescil bürolarının araç bilgilerinin doğruluğunu kontrol etmesi, şüpheli bir durum oluştuğunda bu işlemi gerçekleştirmemesi gerekmektedir. Kaldı ki, araç bilgilerinin araştırılması idarenin denetim görevinin gereğidir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; söz konusu aracın ....... Gümrük Müdürlüğüne beyan edilen 13.10.2004 tarihli ve 9213 numaralı Gümrük Beyannamesi ile ülkemize ithal edildiği ve .....isimli firma tarafından düzenlenen 02.11.2004 tarihli ve ........... seri numaralı fatura ile Y. S. adına 34 XX XX2 sayılı plakaya ilk tescil işleminin yapıldığı, 20.09.2006 tarihinde ise C. K. adına tescil edildiği ve nihayet 18.03.2011 tarihinde davacı adına tescilinin yapıldığı anlaşılmıştır. Araca, C. K.'a ait iken, 30.01.2007 tarihinde İtalya İNTERPOLÜ'nce çalıntı kaydı düşülmüş ve aracın aranıldığının Türk İNTERPOLÜ tarafından tespit edilmesi üzerine İtalya İNTERPOLÜ ile 13.05.2008 tarihinde yazılan yazı ile irtibata geçilmiş ve yapılan yazışmalardan bir sonuç alınamamış, sonrasında Alman İNTERPOLÜNE 07.12.2009 tarihli yazı ile aracın hangi ülkeye ihraç edildiği sorulmuş, Alman İNTERPOLÜ'nce verilen 29.09.2004 tarihli cevapta aracın ilk defa 29.09.2004 tarihinde XX-XX 1XX Alman plakası ile V.I.A. H. adına tescilinin gerçekleştirildiği ve daha sonraki süreçte ruhsatının iptal olduğu, ruhsatının iptal sonrasında aracın ne olduğu yönünde bilgi sahibi olunmadığı belirtilmiş, buradan da bir sonuca ulaşılamamıştır. Ayrıca İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nün, Trafik Uygulama ve Denetleme Dairesi Başkanlığına Nisan 2009 tarihinde "Yurtdışından Çalıntı Araçlar" konulu yazdığı yazının ekli listesinde söz konusu aracın da bilgilerine yer verildiği görülmüştür.

Bununla birlikte, aracın Romanya'da yakalanması sonrası, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderilen 09.11.2012 tarihli yazıda, Romanya İNTERPOLÜ'nden gelen yeni bir yazıda söz konusu aracın yasal hamilinin, aracın İtalya kayıtlarında maliki gözüken M. P.'ye zararlarını ödeyen M. isimli sigorta şirketinin olduğu, bu itibarla davacı S. O.'ın ya da vekilinin anılan ülke Giurgiu Mahkemesi Savcılığına müracaat etmelerinin yerinde olacağı belirtilmiştir.

Davalı idarece, İtalyan İNTERPOLÜ'nce 30.01.2007 tarihinde çalıntı kaydı düşülmesine, sonrasında Alman İNTERPOLÜ'nden gelen 29.09.2004 yazıda da aracın ilk tescilinin Almanya'da tesis edildiği ve Türkiye'ye ikinci el olarak getirildiğinin belirtilmesine ve son olarak İçişleri Bakanlığının Nisan 2009 tarihli yazısında "Yurtdışından Çalıntı Araçlar" konulu yazıda aracın bilgilerine yer verilmesine rağmen araç hakkında hiçbir işlem tesis edilmemesi sonucu aracın ilk kez yurtdışına çıkışında yakalanmasında, davalı idarece tescil işlemlerinin kusurlu olarak işletilmiş olması nedeniyle davacının uğramış olduğu zararın tazmini gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu durumda, davanın reddi yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan; bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararda, aracın anılan ülke Giurgiu Mahkemesi'nden davacıya teslim olunup olunmadığı ve davacı tarafından araç satışı nedeniyle kendisine karşı hukuki sorumluluğu bulunan kişilere adli yargı merciilerinde dava açılarak zararının bir kısmının veya tamamının tazmin edilip edilmediği hususlarının da gözetileceği açıktır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesi'nin 05/07/2013 tarih ve E:2012/1720; K:2013/1521 sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber