Yarı Zamanlı Çalışmaya Bakanlıkların Çoğu Katılacak

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Türkiye Basın Federasyonu'nda yaptığı konuşmada sosyal yardımlar, nüfus politikaları, aileyi güçlendirme projeleri ve memurların yarı zamanlı çalışma modeli gibi konularda önemli açıklamalarda bulundu.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 03 Eylül 2025 09:00, Son Güncelleme : 03 Eylül 2025 09:22
Yarı Zamanlı Çalışmaya Bakanlıkların Çoğu Katılacak

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Türkiye Basın Federasyonu'nda yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu.

Bakan Göktaş, Türkiye Basın Federasyonu'ndaki konuşmasında sosyal yardımlar, personel düzenlemeleri, nüfus politikaları, kadınların iş yaşamına katılımını artıracak yarı zamanlı çalışma modeli, "Komşu Anne" projesi, sosyal medya düzenlemesi ve aileyi güçlendirmeye yönelik projeler hakkında açıklamalarda bulundu.

Bakan Göktaş'ın açıklamalarında öne çıkanlar şöyle;

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları'ndaki (SYDV) grev

Bakanlığımız çok büyük bir teşkilat. Bu yıl içerisinde iki farklı düzenleme ile personelimize iyileştirmelerde bulunduk. 27 Ağustos'ta Resmi Gazete'de çıkan kararla ASDEP (Aile Sosyal Destek Programı) personelimize 4/D'den sözleşmeli memurluğa geçme hakkını verdik. Onların da aslında 2016 yılından bu yana karşılaştıkları bazı sıkıntıların önüne geçmiş olduk. Onların da motivasyonunu artıracağı bir çalışma oldu. Yine ek derslilerin çok uzun zamandır çözülemeyen konusunu bu yıl içerisinde çözdük.

Toplumun en kırılgan, en hassas noktalarına bakanlığımız ulaşıyor. Bir deprem oluyor, psikososyal destek ekiplerimiz sahada oluyor. Deprem bölgesinde hala çalışanlarımız büyük özveriyle çalışıyor. Bakanlık merkez teşkilatı, il müdürlüklerimiz, psikososyal destek ekiplerimiz ayrıca vakıf çalışanlarımızda benzer şekilde ihtiyaç sahibi her vatandaşımıza kimseyi geride bırakmama anlayışıyla hareket ediyor. Her bir personelimiz bizler için çok değerli, çok kıymetli ve onların herhangi bir hak kaybı yaşamamasını oldukça önemsiyoruz. Bugün SYDV çalışanlarının ek protokol kapsamında Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) kapsamına alındıklarını ifade etmek istiyorum. KÇP kapsamında değillerdi, biz onları ek protokol ile KÇP kapsamına dahil ettik.

Nüfusun artırılmasına yönelik çalışmalar ve dünyadaki oranlar

Biz göreve gelir gelmez 2023'te, özellikle doğurganlık hızı ile ilgili çalışmalara baktık. Türkiye'nin doğurganlık hızı 2023'te 1.62'ydi. Şimdi baktığımız zaman Avrupa'da pek çok ülkenin gerisindeydik ve bakanlığımızın çocuk, kadın, engelli, yaşlı, sosyal yardımlar alanında hep eylem planları var. Fakat bakanlığımız aile bakanlığı aynı zamanda. Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü olmasına rağmen aileyi koruyan, güçlendiren, herhangi bir eylem planımız olmadığı gibi, bununla ilgili de bir çalışmanın ihtiyaç olduğunu tespit ettik.

Dolayısıyla 2019'da yapılan en son Aile Şurasını biz göreve geldikten 2-3 ay sonra Ekim ayında 8. Aile Şurasını yaptık. Türkiye genelinde 81 ilimizde aile kavramı nedir? Demografik, düşüş doğurganlığın azalması, aileyi güçlendirme noktasında neler yapmamız lazım? Boşanmalar artıyor. Tek yaşayan kişi sayısı oldukça artıyor. Tarihin en üst noktalarında. Evlenme yaşları artıyor. Kadınlarda evlenme yaşı 22 iken şu anda 26'da. Erkeklerde 28'de.

Dolayısıyla burada da hem nüfus olarak doğurganlığımızın azalması şu manaya geliyor. Biz nüfus olarak hem azalıyoruz, çocuk sayımız azalıyor. Aynı zamanda yaşlı nüfusumuz artıyor. Yani bizim aslında Avrupa'nın geneline baktığımızda her zaman genç ve dinamik nüfus yapımız ile gurur duyarken şu anda maalesef bizler de dünyadaki konjonktür gibi yaşlanıyoruz.

Bu küresel bir konu. Ama bizim ülkemiz çok hızlı bir şekilde bu düşüşü yaşadı. Bunun farklı sebepleri var. 2007'de Sayın Cumhurbaşkanımız üç çocuk vurgusu yaptığında, aslında bu günleri öngörerek vurgu yapıyordu. O zamanlar bazı kesimlerden eleştiriler oldu ama bugün baktığımız zaman aslında durumun ne kadar acil, vahim ve önemli olduğunu ortaya koymuş olduk.

2024'te doğurganlık hızımız 1.51'ken bu sene 1.48. Ve tarihin en düşük noktalarını yaşamaya devam ediyoruz. Şimdi bunun tabii farklı sebepleri var.

Çok büyük bir pandemi yaşadık. Çok büyük bir deprem yaşadık. Bu da bu düşüşü tetikledi. Bizim amacımız bir yandan aileyi güçlendirmek. Ailenin her bir ferdini güçlendirirken aile yapısı ile ilgili de çok ciddi çalışma yapmamız gerekiyor. Nüfus, bir yandan ülkenin sadece bugünü değil yarını da özellikle çok etkiliyor.

20 yıl sonraki bizim sosyal güvenlik kurumumuzu, çalışabilecek durumda olan vatandaş sayımızı, savunma sanayimizi, üniversite oranlarımızı sağlık sistemimizi her şeyi etkileyecek.

Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler kürsüsünde son 2 senedir her zaman "Ailemiz istikbalimiz" dedi. Birleşmiş Milletler'de ne konuşulur? Güvenlik konuşulur. Savaş, barış konuşulur. Krizler konuşulur ve krizlerin çözümü. Ama Cumhurbaşkanımızın iki seferdir "Ailemiz istikbalimiz" aileye vurgu yapması bize de aslında bir işaret oldu ve aileyi güçlendirmeye yönelik aslında bize bir güç verdi.

Bizde 8. Aile Şuramızı yaptık. Türkiye genelinde 8 ilimizde bir çalışma yürüttük. Bununla beraber 15 bin vatandaşımızla sivil toplum kuruluşları, akademisyenlerle il bazında bir araya gelindi. 8. Aile Şuramızın sonrasında Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Eylem Planımızı 15 Mayıs 2024'te hayata geçirdik. Neden 15 Mayıs? 1994 yılından bu yana Birleşmiş Milletler 15 Mayıs'ı. Uluslararası Aile Günü ilan etmiş. Biz de 15 Mayıs'ta bunu kamuoyuyla paylaştık. Ailenin korunması ve güçlendirilmesi eylem planımızı. Burada farklı bakanlıklarımız var. Adalet, İçişleri, Milli Eğitim, Sağlık Bakanlığımız, Diyanet İşleri Başkanlığımız aynı zamanda da il bazlı da bu çalışmalarımızı biz sürdüreceğiz. Ailenin korunmasına yönelik valilikler nezdinde de bir kurul oluşturuldu.

Cumhurbaşkanımız 15 Mayıs 2024'te Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Genelgesini yayımladı. Dolayısıyla artık bizim için bir stratejik hedefin de ötesine gitti. Bir yandan sağlıklı ve güçlü aile yapısını güçlendirmek diğer yandan nüfus konusunda da çalışmak.

Bakanlığımız bünyesinde Aile Enstitüsü kurduk. Aile Enstitüsü bizim bakanlığımızın politikalarına yönelik çok önemli bir yol haritası oluyor. 27 Aralık 2024 yılında hem Aile Enstitümüzü kuruldu hem de Nüfus Politikaları Kurulumuz kuruldu. Biz 2024-2028 Aile Eylem Planımızı oluşturduğumuzda aynı zamanda bakanlığımız bünyesinde nüfus politikalarından sorumlu bir daire başkanlığı kurduk.

Ama baktık ki bu konu sadece bir bakanlığın çözebileceği bir konu değil. Dolayısıyla kabinede bir sunum yaptık ve nüfus politikaları kurulunun kurulması kapsamında kapsamlı bir çalışma yaptık. 27 Aralık 2024'te hem nüfus politikaları kurulumuz Cumhurbaşkanı Yardımcımızın başkanlığında bütün bakanlıkların katıldığı sekreteryası da bizim bakanlığımızda olan bir kurul kuruldu. Aynı zamanda enstitümüz kuruldu. Şu anda yaş ortalamamız 34.4. 2 sene önce 33'tü. Doğurganlık 1.48 olunca 34.4 yaş ortalaması. Hala genç ve dinamik nüfus yapısına sahibiz. Hala Avrupa'nın en genç nüfus yapısına sahip ülkeyiz. Ancak diğer yandan biz de hızlıca yaşlanıyoruz.

1960 yılından bu yana da ülkemizde nüfus planlaması uygulanmakta. Nüfus planlamasının çok eskiye dayanan 65 yıllık bir hikayesi var. 2000'li yıllarda Türkiye 100 milyon olacak. Dünya nüfusu 10 milyar olacak ve kaynaklarımız yetmeyecek. Böyle bir mit üzerine yaygınlaşma oldu.

Eskiden şöyle bir geleneğimiz vardı. Çocuk berekettir. Yaşlılar da evimizin huzurudur. Şu anda maalesef git gide yaşlanıyoruz. Git gide de yalnızlaşıyoruz. Günümüzün en büyük problemlerinden bir tanesi de yalnızlık. Kalabalık yalnızlık biliyorsunuz Oxford'un geçen seneki sözlüğü buydu. Hepimiz aslında kalabalığız ama yalnızız. Neden? Çünkü sosyal medyada kalabalık var ya. O kalabalık bizi meşgul ediyor. Zannediyoruz ki bütün dünya orada. Yani hem dijitalleşme, modernleşme, çağın getirdiği çok hızlı bir şekilde modernleşme ile beraber yalnızlaştık ve bir yandan yaşlılarımızın huzurevine talepleri de artıyor bununla beraber. Ama diğer yandan kendi öz değerlerimizde de gerçekten bir kayıp olduğunu da özellikle görüyoruz.

2014'te doğurganlığın en yüksek olan illerimiz şu anda onlar bile ortalama 3'ün altına düştü. Burada göçün de etkisi var. Kentleşmenin de etkisi var. Modernleşme, dijitalleşmenin çok çok etkisi var.

Ama artık bizler de özellikle hem sağlıklı ailelerimizi koruyalım, hem nüfus politikalarımızı daha stratejik bir kapsamda ele almamız için nüfus politikaları kurulumuzu kurduk. Burada bütün bakanlıkları ilgilendiren, çalışma hayatından tutun sağlık hizmetlerine kadar, asayiş konularından tutun adli konulara kadar milli eğitim, eğitim süreleri bunların hepsini orada ele alıyoruz.

2025 Aile Yılı

Bununla beraber 2025 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle Aile Yılı olarak ilan ettik. Amacımız bu yıl bir farkındalık oluşturmaktı. Bir yandan farkındalık oluşturmak, genç nüfusumuzu desteklemek, evlenmek isteyen genç çiftlerimize destek olmak.

Aile ve Gençlik Fonu'nu biliyorsunuz geçen sene hayata geçirdik. Deprem bölgesinde başlattık. Deprem bölgesinde 6 ay içerisinde 5 bin 500 gencimizi evlendirdik. Bu sene bunu tüm Türkiye'ye yaygınlaştırdık. Diğer yandan 81 ilimize doğum yardım sistemimizi getirdik. Hani hep söylerlerdi ya Avrupa'da hep doğum yardımı veriyorlar. Şimdi rakamları güncelledik. İlk çocuğa 5 bin lira, tek seferlik yardımımız var. İkinci çocuğa her ay bir 500 lira, çocuk 5 yaşını tamamlayana kadar. 3. çocuk ve sonrası için 5 bin liralık desteğimiz her ay annelerin hesabına yatıyor. Şu anda Türkiye genelinde 383 bin 684 annemizin hesabına bu paralar her ay yatıyor. Bu kapsamda 3,5 milyar lira aktarmış olduk.

İlk Öğretmenim Ailem mobil uygulamasını başlattık. 1 milyondan fazla aile bu programımıza yükledi.

Aileleri evlilik yolunda gençlerimizi hem desteklemek hem de onların bu süreçte yanlarında olmamız için aile yılında ulusal düzeyde 42 firmayla anlaşma yaptık. Yüzde 45'a varan indirim uygulayan firmalarımız var. Hepsine teşekkür ediyorum. Yerel düzeyde de 1300'den fazla firmamız kuaföründen tutun gelinlikçisine kadar bir insanın evlilikte neye ihtiyacı varsa o konuda destek oluyorlar. Amacımız hem farkındalık oluşturmak, bir yandan da önümüzdeki günlerde hem aile dostu şehirler konseptini, aile dostu ekosistemimizi güçlendirmemiz lazım.

Memurlara yarı zamanlı çalışma

Biliyorsunuz 2016 yılında kanunlaşmıştı yarı zamanlı çalışma. Fakat bir türlü yönetmelik hayata geçmemişti. Bu konuda gerçekten bütün çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Aileye özgü modeller özellikle iş ve yaşam dengesini uyumlu hale getirebilecek, insanların 'çocuk mu yapayım kariyer mi' konusu özellikle küçük yaşta çocukları olan anneler için her zaman bir ikilem. Yani doğum yapayım ama aynı zamanda iş hayatından kopmayayım kariyerimi etkilemesin. Şimdi böyle bir yönetmeliği biz hayata geçirdik. Çocuklar 6 yaşına gelene kadar hem kadınlar hem erkekler bundan faydalanabilecek. Ve biz bütün kurumlara burada bu imkanı sunduk.

Tabii ki tamamen talep odaklı yani isteyen başvurabilecek. Yarı zaman çalışacak, yarı zaman maaşını alacak ama bu sistem batıda çok sık uygulanan bir model.

Yani dünyanın genelinde esnek ve uzaktan çalışma modelleri var. Zaten 12. Kalkınma Planımızda esnek ve uzaktan çalışma yani esnek çalışma modellerini yaygınlaştırılacağına dair de bir çalışması var Çalışma Bakanlığımızın çalıştığı. 2016 yılından beri kanunlaşmış fakat yönetmeliğe geçmemiş. Bu konuyu artık nihayetinde yönetmeliğe geçirdik. Mesela eskiden Sağlık Bakanlığı çok menfiydi bununla ilgili. Bu sefer öyle değil. Sağlık Bakanlığı da itiraz etmedi. Bazı bakanlıklar istisnaya tabii tutulabilir ama bütün personeli için değil. Hangi personeli yarı zamanlı dahi çalışamayacak durumdaysa onlar yani kritik personeller bunu yapabilir. Fakat şu anda gerçekten bütün bakanlıklarımızdan da büyük teveccüh gördük. Şu an tabii itiraz eden çok az bakanlık var diyebilirim.

Yani yakın zamanda özel sektör ile ilgili tabii Çalışma Bakanlığımızın da bu konu konuda çalışması var. Özellikle çalışma hayatı ile ilgili Çalışma Bakanımızın uhdesinde. Biz bu konuda yönetmeliğin çıkmasında büyük bir çaba sarf ettik. Özellikle söylemek isterim.

Komşu anne modeli

Çocuk bakımı gerçekten çok kritik. Aileler için iş yaşam dengesi. Çocuk, aile her biri emek ister. Bir yandan kadının istihdam hayatına katılması da bizim önemli hedeflerimizden.

2028 hedefimiz 40.1 kadının iş gücünün katılım oranı ki bu da OECD'nin aslında gerisinde ama yoğun bir çaba var bu konuda. Biz kadınları ve erkekleri iş hayatından koparmadan aileleri güçlendirmeye yönelik önemli çalışmalar yürütüyoruz. Nitekim ben de yurt dışında görevdeyken benim çocuklarım kreşte, bir tanesi komşu annede büyüdü.

Komşu anne modeli şudur. Şimdi bu model İskandinav ülkelerinde, Fransa'da, İtalya'da, Almanya'da, Belçika'da, dünyanın pek çok ülkelerinde uygulanan bir model. Kadınlar, özellikle bu konuda kendi işlerini bir şekilde kurmuş alıyorlar. Eğitimlerden geçiyorlar ve 1 ile 5 çocuk arasında kendi evlerinde o güvenli ortamı oluşturup gerekli özellikle teftişlerle, kontrollerle beraber çocuklar anaokuluna başlayana kadar evinde bakabiliyorlar. Nitekim de pek çok kişi evinde çocuğuna bakacak işte bir abla, bir anne arıyor. Henüz çocuğa bakacak robot göremedik.

Özellikle Milli Eğitimin erken çocukluk eğitimi var. O eğitimi aldıktan sonra ilk yardım eğitiminden geçiyor. Sınavdan geçiyor ve hem temel çocuk bakım, hem ilk yardım eğitimi bitirmeleri gerekiyor. Bu bizim kreşimizin önüne geçen bir konu değil. Mahalle tipi kreş açmak da konusunda çalışıyoruz. Yani amacımız anneler bir yere gittiklerinde gözü arkada kalmayacak şekilde çok uzak yere götürmesine gerek yok ama bir model uygulamak. Bakın, çocuğunuzu kimse komşusuna "Sen çocuğuma bakar mısın?" diyemez ama sistem açtığınızda eğitilmiş, eğitimini almış, denetlenmiş ve belgeli bir komşu anneye gider görüşürsünüz. İşinize gelir gelmez, anlaşırsınız. Dersiniz ki yani ben senin yani sertifikanı görebilir miyim? Zaten sistemde görünecek. Biz bir sistem kurguluyoruz, alternatif modeller. Çocuk bakım modelleri alternatifi bu. Dolayısıyla komşunuz eğer eğitimliyse belki o blokta değil, yan bloktadır. O sertifikayı aldıysa, o eğitimi aldıysa en nihayetinde, uygun görüldüyse gidip görüşür, annemiz. Der ki: "Ben çocuğumu sana bırakmak istiyorum." anlaşırsa onu verebilir veya anlaşmaz. Biz bir model kurguluyoruz. Her şeye bir, muhalefet, eleştiri, taşlama. Ben çocuk bakan robot henüz görmedim. Niye komşu anne?

Biz bunu üstelik UNICEF ile beraber yapıyoruz. UNICEF Birleşmiş Milletler'in çocuk haklarından sorumlu kurumu.

UNICEF'in bu modeli çok örnek ve paydaş olarak bunu uyguluyor ve dedi ki biz bunu başka ülkelere de ihraç edelim. Biz dedik şurada bir oturtalım. Şu anda pilot proje başlattık. Hem İstanbul'da hem Ankara'da Milli Eğitim'den temel çocuk bakım eğitimi ve artı ilk yardım eğitimini bitirmiş annelere biz 30 saatlik eğitim veriyoruz. Temel çocuk bakım eğitimi almış anneler. Burada çocuk gelişimci, çocuk gelişimi mezunları da bu işi yapabilir. En nihayetinde zaten testten geçiyor. Bir liyakat bu konuda bir ehliyet bekliyoruz ondan. Şimdi evinize bir bakıcı aldığınızda bunu pek çok kadın yapıyor. Ya birkaç saat bir abla gelse de çocuğuma baksa. Artık büyük şehirlerde birbirlerine gitgeller de bazen zorlu olabiliyor.

Ama bir yandan komşu anne ile özellikle büyük şehirlerde belki kreş evinize uzaktır. Belki sizin binanızda oturan bir komşu anneniz vardır ve güvenle bırakabilirsiniz.

Özel kreşlerin maliyetli olduğunu biliyoruz. Bu konularda hem bir yandan ailelerin yükünü de hafifletecek, maliyetleri azaltacak. Bir yandan yetişmiş bu konuda eğitimini almış ehliyet sahibi annelerin de güvenli ortamda bakılmasını sağlayacak. Ve dolayısıyla bu da aslında bir model. Tabii talep eden ve isteyen anneler bırakacak. Biz burada bir model üretiyoruz. Yurt dışında olan bir modeli ülkemize getirdiğimiz anda hani muhalefet genelde çok hoşlanır o modellerden. Bir anda böyle "aa siz kadınları eve kapatıyorsunuz." Ya zaten onu isteyerek yapıyor bayan. Diyor ki "Ya ben bunu evimde yapmak istiyorum ya. Yani ben buna müsaitim ve bunu istiyorum. Belki bir yer tutacak bunu yapmak için. Ama biz bu modeli kurgu yani güzel de bir model çalıştık. Altyapı uyguladık. Şu anda herkes yurt dışından işte yani bakıcı aynı ifade ettiğiniz gibi ve bazı maliyetler gerçekten çok yüksek olabiliyor. Dolayısıyla alternatif modellerle ailelerin yükünü azaltacak, çocuk bakım modellerini çeşitlendirebilecek farklı modeller olacak.

Bir anne çarşıya gidecek. 3 saat belki komşu anneyi bırakacak. Bir aylık maliyet ödemek zorunda kalmayacak.

Kreş yönetmeliği

Kreş konusunda da bir yönetmelik çıktı. 150 konutluk yerlerde imar planı olan yerlerde artık kreş yapma zorunluluğu getirildi 0-66 aylık çocuklara.. Dolayısıyla bu da bizim mahalle bazlı kreş modelimizi de gerçekten güçlendirecek.

Aileyi güçlendirecek çalışmalar

Bizim amacımız özellikle aileyi güçlendirecek çalışmalarımızı da bu konuda yaygınlaştırmak.

Türkiye genelinde evlilik öncesi eğitim programları yapıyoruz. Aile ve Gençlik Fonundan faydalanan çiftlerimize hatta başvuranların her birine biz evlilik öncesi iki günlük eğitim programımızı öneriyoruz. Mesela 156 bin çiftimiz şu anda Aile ve Gençlik Fonuna başvurdu. 150 bin liralık 2 yıl ödemesiz 4 yıllık bir kredi. O kredi zaten Türkiye'nin yeraltı zenginliklerinden gelen, madenden gelen kaynaklardan yapılıyor. Yani Cumhurbaşkanımızın vizyonu doğrultusunda hayata geçirdiğimiz çok kıymetli bir model.

Bununla beraber 42 firmanın anlaşması farklı ekosistemle desteklenmesi, bunun yanında sunduğumuz diğer desteklerle beraber şu anda 166 belediyemiz sosyal tesislerde bazıları nikahı ücretsiz yapıyor. Bazıları evlilik cüzdanı parası almıyor. Bazıları sosyal tesis sunuyor. İçişleri Bakanlığımız bir genelge yayımladı bütün valiliklerimize, sosyal tesisleri, evlenmek isteyen gençlere açın dedi. Bu da gerçekten kıymetli bir adım.

Aile Enstitümüzle beraber Türkiye'de araştırmalar yapıyoruz. İnsan neden evlenmek istemez? Neden öteler? Bu saha çalışmamızın ilk bulgularını inşallah sizlerle de paylaşacağız. Çünkü evlilik yaşımız öteleniyor. Evlilik öncesi insanların birbirini tanıması, özellikle kriz yönetiminde o iki günlük eğitimler ailelere gerçekten çok büyük destek oluyor.

Aile ve Gençlik Fonu'ndan evlenen gençlerimizi biz 6 ay sonra tekrar yokluyoruz. Her şey yolunda mı diye. Evliliğinizin 6 ayını devirdiniz. Şimdiden sonra da yanınızdayız. Biz evlendirip bırakmıyoruz. Bir sene sonra tekrar yokluyoruz her şey yolunda mı diye. Bazı ailelerimizin çocukları da oldu. Çok da mutluyuz bu gelişmeden. Yakın zamanda inşallah bu rakamlarla ilgili de bir güncelleme olacak inşallah.

Çocuklara yönelik sosyal medya düzenlemesi

Yeni yasama dönemini açılır açılmaz bu konuyla ilgili yasa tasarısını sunacağız. BTK'nın burada çok önemli bir görevi var. Avustralya'nın biliyorsunuz geçtiğimiz sene başlattığı 16 yaş altı sosyal medya yasağı çok gündemde oldu. Yasaları çıkarmak kolay ama uygulaması biraz sıkıntılı. Bizim en önemli gündem maddelerimizden bir tanesi. Biz geçen sene iki tane çalıştay yaptık. Çocuklarla, akademisyenlerle, bir de aileler ve çocuklarla. Çocuk annenin elinde sürekli telefonu görüyor. Anne de çocuğa "bırak telefonu." diyor.

Biz de ülkemize özgü bir model çalışıyoruz. 16 yaş altını kapsayacak. İlk aşamada biz 13 yaş altı demiştik. Sonra 13-16 yaşta burada bir kademe uygulayalım dedik ama bakanlık olarak bizim önerimiz 16 yaş altı olması. Genel literatürde bu şekilde.

Yalnızlık insanı yapay zekayla sohbet ve arkadaş olmaya kadar getirmiş durumda. Çocuklar sosyal medyada dezenformasyonla gerçeği ayırt edemiyor. Yetişkinlere göre dezenformasyona daha fazla maruz kalabiliyorlar.

Sosyal medyanın negatif etkileri çocukları, depresyon, obezite, duruş bozukluğu, anksiyete gibi maalesef yüksek kaygılı profilli çocuklara doğru yönlendirebiliyor.

Çocuklara sürekli gerçek olmayan bir hayat sunuyor. Yapay zeka hayatımızın her alanını etkileyen bir model ve çok hızlı hayatımıza girdi. Biz sonradan alıştık buna ama çocuklar içinde doğdu ve bizden çok daha bu konuda yaşıyor. Dolayısıyla hızlı önlemi meclis açılır açılmaz inşallah gündeme getireceğiz.

Sosyal medya yapımcılarına yükümlülük yükleyeceğiz. Meta da bizimle görüştü bu konuda. Biz bu konuda biraz daha sıkıyız ve daha fazla denetimi istiyoruz. Ailelerin de özellikle bu sürecin bir parçası olmalarını istiyoruz. Teknik ekiplerimiz çalışıyor. Bu hafta tekrar bir toplantımız olacak. Yasayı çıkaralım uygulanamaz olmasın. Biz ülkemizde uygulanabilir bir model hayata geçirmek istiyoruz. Bazı ülkeler 11'den sonra sabah 7'ye kadar sosyal medyayı yasaklıyor. TikTok Çin menşeili ama orada yasak.

Aile ve nüfus 10 yılı

Bu yıl Aile Yılı ama bir yılda çözemeyiz kökleşmiş bu düşüşü durdurmayı. O yüzden Sayın Cumhurbaşkanımıza aile ve nüfus 10 yılını yapmamız gerektiği ile ilgili özellikle bir sunum yaptık. Cumhurbaşkanımız da aile ve nüfus 10 yılı olarak 2026-2035'i önemsedi. Biz bu konuyu sadece ulusal bir konu olarak görmüyoruz.

Türkiye'de 78 il gezdim bu arada. Bu cuma 79. ilimi tamamlayacağım. Cumartesi 80 il, haftaya da 81. il belki de illeri ilk bitiren ben olacağım bazı illere 5-6 kere gitmeme rağmen. İl ziyaretlerimizde de onu keşfediyorum. Aile Yılı toplumdan çok büyük teveccüh gördü. Eleştiren de aile yılı üzerinden eleştiriyor. Bana gelen mesajlar hep aile yılı üzerine. Yani toplumda aslında büyük bir teveccüh var. Aile bizim gerçekten en kıymetli meselemiz. Dünümüz, bugünümüz, yarınımız.

15 Temmuz'da hep ailelerimizle sokaklara çıktık. Aile bizi deprem zamanında da dayanışmamızı güçlendirdi. Covid döneminde herkes ailesine sığındı. Ama ailenin olmadığı ortamda bozulmalar ve böyle kopmalar başlıyor ve maalesef kimliksiz bir şeye bağlanmayan bir toplum haline getiriyor.

Zaman zaman bizim izlediğimiz içerikler de aileden koparma, kimliksiz bir şeye bağlı olmayan dijital içerikler. Bizim özümüz aile ve bunu bütün dünyada uluslararası boyutta da taşıyoruz.

Biz aile diplomasisini niye yürüttük? Çünkü bu konuda yalnız olmadığımızı gördük. Filistin aile konusunu çok önemsiyor. Nitekim Gazzeli çocukları hatırlarsanız buraya getirmek istemiştik. Hanımefendinin de çok yoğun bu konuda bir gayreti oldu ama onlar için çocuk bir beka meselesi, orada varoluş meselesi. Suriyeliler bir savaş yaşadı orada da bir varoluş. Kendi meselemiz olmaktan çıktı pek çok ülkede benzer çalışmalar var.

Macaristan Aile Yılını 2018 yılından beri yapıyor. Aileyi güçlendirme, nüfusunu güçlendirmeye yönelik. Avrupa'nın farklı ülkelerinin çalışmaları var. Biz de o zaman gücümüzü birleştirip bunu bir özellikle küresel düzeyde de taşımamız ve bunu bir aile diplomasine taşımamız gerektiğine inandık.

Nitekim bütün görüşmelerimiz kadın, çocuk, engelli, yaşlı politikalarımız, sosyal yardımlar bunları konuşuyoruz ama aile konusunda da ayrı bir gündemimiz her zaman oluyor. Biz o yüzden 22-23 Mayıs'ta Uluslararası Aile Forumu'nu yaptığımızda 26 ülkeden 23 bakan geldi. Bir aile toplantısında bu kadar bakanın bir araya geldiği nadir toplantılardan biridir. Herkes 'bu konuda çok güzel öncülük yaptınız, seneye bir daha yapar mısınız' dedi.

Türk Devletler Teşkilatı bünyesinde geçen sene Sosyal Politikalar Bakanları Birliği kurduk. Orada da aileyi merkeze alan ilk toplantımızı yaptık. Bu yıl Azerbaycan Başkanlığında kadını ön plana koyduk. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde aileyi spesifik bir gündem maddesi haline getirdik. Çünkü burada da gerçekten aile karşıtı küresel bir baskı var.

Cinsiyetsizleştirme, nüfusun azalması, az aile, öz aile, tek çocuk yeterli. Bunların hepsi bizim dilimize sonradan yerleşen şeyler. Aslında biz 6 çocuğu ödüllendiren bir toplumduk eskiden.

Benim dedem 1964'te Belçika'ya niye göç etti? Nüfusu yaşlanıyor diye göç etti. Çalışabilecek durumda olan genç sayısı olmadığı için göç etti. Nitekim de ben oranın 3. kuşak Belçikalı Türk vatandaşı olarak orada doğdum, büyüdüm. Orada katkı sundum. Biz benzer durumda olmamamız için kendi nüfusumuzu koruyup güçlendirmek adına politikalarımızı bugünden almak zorundayız. Hala geç değil.

Ama tabii ki tek başına olabilecek bir şey değil. Bu tamamen bir düşünce tarzı. Sosyal medya içerikleri, televizyonlar, dizi içerikleri, bir kampanya halinde.. Diyanet İşleri Başkanlığının aileye yönelik çok yoğun hutbeleri gündeme getiriyor. Ama burada bir bakış açısına ihtiyacımız var. 60 yıl içerisinde yapılan bir bakış açısını bizim de bir yılda da değiştirmemiz mucize olur. O yüzden aile ve nüfus 10 yılında da kadını, çocuğu, engelli aileyi güçlendirecek çalışmaları ön plana çıkarmayı sürdüreceğiz.

Nüfus konseyi üç ülke üzerine çalıştı. Biri Türkiye, biri Kore, biri de Tunus. Pek çok ülkede de benzer kaygılar var.

Amerika'nın iki adayı da çocuk doğurganlığa yönelik çalışmaları ön plana koydu. Aileyi ön plana koyan çalışmalar oldu. Biz de göreve geldiğimizde bunu dert edindik. Su sadece bir ülkenin meselesi değil. Avrupa şu anda diplerde her gün demografi ile ilgili, yaşlanan nüfusla ilgili bir haber var. Bu ülkemize özgü bir model değil. Yani daha zaman geç geç değil. Zamanda çok geç değil ama yaşlanıyoruz. 65 yaş üstü vatandaşımız yüzde 10.6. Önümüzdeki dönemde yaşlanmaya devam edeceğiz. Genç nüfusu destekledikçe bunu en azından belli bir yere sabitlemek gerekiyor.

Şu anda dünyanın her yeri, nüfusu en önemli gündem maddesi olarak belirlemiş. Dolayısıyla burada ülkemize özgü, ekonomidir, bilmem ne değil. Tamamen bakış açısı, bize dayatılan da bir model var maalesef. Sosyal medya, içerikler, bunların hepsi komple bizim hayatımızı, düşünce tarzımızı çok çok etkiliyor.

Terörsüz Türkiye süreci

Terörsüz Türkiye özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonu doğrultusunda gerçekten çok önemli bir adım. Biz de 19 Ağustos'ta şehit ve gazi derneklerimizle beraber Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonunun misafiri olduk. Özellikle orada annelerin, ailelerin, şehit ailelerimizin ve gazilerimizin taleplerini dile getirme, hassasiyetlerini dile getirme imkanımız da oldu. Bu birlikte inşa edebileceğimiz bir süreç ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi bu süreci şehitlerimizin emanetleriyle ve gazilerimizle inşa edeceğiz. Nitekim biz de Türkiye genelinde bu 81 ilimizdeki ziyaretlerimizde gittiğim her ilde özellikle şehit yakınlarımız ve gazilerimizle bir araya geliyordum. Ama bu süreçle beraber buluşmalar yapmaya başladık. Terörsüz Türkiye Buluşmaları ve Kardeşlik Sofrası. Dün en sonuncusunu da Balıkesir'de yaptık. Ondan öncesinde Eskişehir'de yaptık.

Bugüne kadar 20'ye yakın Ankara'dan Muş'a Bitlis'ten Rize'ye kadar her tarafta gittiğim her ilde buluşmaları yapmaya devam ediyoruz. Bu kapsamda özellikle Terörsüz Türkiye vizyonunda aileyi, kadını, çocuğu, toplumsal birliği, bütünlüğünü koruyan ve güçlendiren uygulamalarla da kilit bir rol oynuyoruz.

Sadece şehit ve gazi ailelerini bir yandan temsil ederken, bir yandan da tabii ki bütün toplumu kapsayan yönüyle ilgili de önemli bulguları ve çalışmaları var. Biz bu süreçte elimizden geldiğince katkı sunmaya devam edeceğiz. Ve sivil toplum kuruluşlarımızın, ailelerimizin sesi olmayı sürdüreceğiz. Diğer yandan da bu bir toplumsal bir süreç. Sadece bir kısım değil. O yüzden buna sadece bir güvenlik meselesi olarak bakmamak gerekiyor. Aynı zamanda kültürel, sosyolojik, psikolojik boyutlarıyla da ele alınması önemli.

O minvalde de biz bakanlık olarak da komisyonda hem bakanlığımızın, şehit yakınları ve gazilere yönelik mevcut çalışmaları, hem önümüzdeki süreçteki çalışmaları, bir de Terörsüz Türkiye sürecindeki oynayacağı rolü, özellikle toplumsal alandaki rolü konusunda da, hem kabinede bir sunum gerçekleştirdim hem de Terörsüz Türkiye Komisyonunda da bu çalışmayı sundum.

Bizim amacımız bu hedefi sağlıkla nihayetine ulaştırmak ve birlik beraberliğimizi koruyarak, dayanışmamızı koruyarak bütün dezenformasyonları da kaldırarak. Çünkü ailelerimizin en hassas noktası bu. Zaman zaman provoke ediliyorlar. Sosyal medyada provoke edici içerikler var. Onların da hassasiyetleri var. Amaçları hep aynı. Aileler her zaman bize şöyle der. Biz ağladık, başka anneler ağlamasın.

Başka evladımız yetim kalmasın. Başka çocuğumuz tabut başında ağlamasın. Başka eş, ben eşimi askere gönderdim acaba geri dönecek mi endişesiyle yaşamasın. Bugün huzur ve güven içinde yaşıyorsak burada şehitlerimizin emanetleri, şehitlerimizin ve gazilerimizin, kahraman gazilerimizin çok çok büyük emeği var ve onların da özellikle bu süreçte yanında olmayı sürdüreceğiz. Bu süreci inşallah onlarla beraber inşa edeceğiz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber