OYAK, Hazine arazisini özel kişilere kiraya vermiş

Haber Giriş : 15 Kasım 2004 10:26, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Mülkiyet olarak Türkiye'nin yüzde 60'ına sahip bulunan devlet, kendisine ait kaynakları yeterince değerlendiremiyor. Maliye Bakanlığı bürokratlarından İlhami Söyler'in yaptığı "Devlet Mallarının Yönetimi ve Kamu Finansmanı Açısından Değerlendirilmesi" konulu araştırma, Türkiye'de sadece işgal altındaki Hazine taşınmazlarının değil, diğer kamu mallarının da etkin bir şekilde işletilemediğini ortaya koydu.

"HAZİNE MALLARI, AMAÇ DIŞI KULLANILIYOR"

Araştırmada, işgal altında olmayan ve çeşitli kuruluşlara tahsis edilen Hazine mallarındaki amaç dışı kullanım yoluyla da devletin büyük gelir kaybına uğradığı belirtildi.Ülkemizde halen 33 milyar 753 milyon 235 bin 220 metre karelik bir alana sahip, 206 bin 663 Hazine taşınmazının çeşitli kuruluşlara tahsisli olduğu bildirilen araştırmada, bu şekilde devlete ait taşınmaz malların adet olarak yaklaşık yüzde 10'unun, alan itibarıyla de yüzde 50'sini aşan bölümünün tahsisli olduğuna dikkat çekildi. Araştırmada, devlet mallarının önemli bir kısmının tahsisli olmasının, bu malların mali amaçlı değerlendirilmesine de engel teşkil ettiği vurgulandı.Tahsislerin amaç dışı kullanıldığı da belirtilen araştırmada, bu konuda da şu değerlendirmede bulunuldu: "Özellikle belediyeler ve il özel idareleri, yol, kanalizasyon, halka açık spor kompleksi yapmak amacıyla kendilerine tahsisli taş, kum ve çakıl ocaklarını, gelir elde etmek amacı ile de kullanıyor. Tahsislerin amaç dışı kullanımı sadece yerel yönetimlerle sınırlı değil. Örneğin 1985 yılında Milli Savunma Bakanlığı'na hizmet binası yapımı için tahsis edilen Hazine'ye ait 440 bin metre karelik arazi, daha sonraki yıllarda bu Bakanlıkça OYAK'a tahsis edilmiş, OYAK da bu arazileri ticari birer kuruluş olan OYPA A.Ş ve Mahir Canova Sahnesi'ne kiraya vermiştir. Yapılan tahsislerin 'kamu hizmeti' ve 'kamu yararı' ile orantılı olmasına titizlikle uyulmalı, tahsis amacının devam edip etmediğinin takip ve kontrolünün yapılmalı, gerekli görüldüğünde tahsisin kaldırılması yoluna gidilmelidir."

Söyler'in kamu malları araştırmasında, daha sonra değerlendirilmeleri halinde, devlete kaynak sağlayabilecek diğer alanlar şu şekilde yer aldı:

"İşletme hakkı devri suretiyle değerlendirilebilecek devletin kamu malları arasında, kıyılarda inşa edilebilecek tersane, gemi söküm yeri, liman, iskele, su ürünü üretim yerleri ve çekek yerleri bulunuyor.

-Ülkemizde büyüklü küçüklü 200 kadar göl vardır. Bu göllerin toplam yüzölçümü 9 bin kilometre kareyi geçmektedir. Bunların sulama amacı dışında, su ürünü üretim yeri olarak işletme hakkı devri yöntemiyle değerlendirilmesi olanaklıdır.

-Tapulu olmadıkları için irtifak hakkı tesis edilemeyen devletin diğer kamu malları arasında bulunan otoyollar, köprüler, otoparklar da bu yöntemle değerlendirilebilir. Keza devletin sahipsiz mallarından GSM hatları, telsiz frekansları, hava sahası, ulaşım ve haberleşme amaçlı olarak, cami minareleri ile yüksek dağ ve tepeler baz istasyonu amacıyla, rüzgar enerjisi ise elektrik üretimi ve değirmencilik endüstrisinde değerlendirilebilir.

DEVLET MALI PARA ETMİYOR

Öte yandan, araştırmada, Türkiye'de son 5 yılda ortalama 0.7 olarak belirlenen devlet malları gelirlerinin toplam bütçe gelirlerine oranının ABD'de federal düzeyde yüzde 3.5, Fransa'da yüzde 11, İngiltere'de yüzde 5, Almanya'da da yüzde 11.5 olduğuna dikkat çekildi. Gelişmiş ülkelerde devlet mallarının değerlendirilmesinden elde edilen gelirlerin toplam bütçe gelirlerine oranının ortalama yüzde 7 olduğu da kaydedilen araştırmada, ülkemizde de oranın gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarılması halinde, devlet mallarından elde edilen gelir tutarının yıllık 5 milyar dolara yükselebileceği savunuldu. Araştırmada, bu tutara, orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin satışı halinde sağlanacak gelirin dahil olmadığı da vurgulandı. Söyler'in araştırmasına göre, son 5 yılda devlet malları gelirleri ile bunların toplam bütçe gelirleri içindeki payları yüzde 1'in altında kaldı.

"SORUN RASYONEL TERCİHTE"

Türkiye'nin kaynak kullanımındaki temel sorunun tercihlerde yatığına işaret eden Türk Mimar ve Mühendis Odaları Başkanı Mehmet Soğancı ise "kaynakların kullanılamadığı" yönündeki tezlere temkinli yaklaştı. Soğancı, "Önemli olan kaynakların verimli kullanımıdır. Bu konuda da tercihler belirleyici rol oynamaktadır" dedi. Türkiye'nin 1985 yılından bu yana hidrolik ve benzeri yerli enerji kaynakları yerine doğalgaza yatırım yapma tercihinde bulunduğunu hatırlatan Soğancı, "Bu da Türkiye'yi enerji kaynakları bakımından dışa bağımlı hale getirmektedir. Bu projenin bir parçası olarak Türkiye'yi çelik borularla döşediler. Halbuki hidrolik kaynaklarımız ortada. Bu alanlara yatırım yapılması gerekirken, bir enerji açığından söz ediliyor ve nükleer enerji tartışması gündeme getiriliyor" şeklinde konuştu. Bunların yanı sıra kömür gibi madenlerde de Türkiye'nin potansiyellerini üst düzeyde kullandığını hatırlatan Soğancı, enerji potansiyelleri dikkate alındığında, doğalgaz ve nükleer benzeri enerjiler için "ihtiyaç tartışması"nın yanlış olduğunu kaydetti.

Araştırmada, Hazine'ye her yıl 5 milyar dolarlık bir kaynak sağlayabilecekken, değerlendirilemeyen bazı değerler şöyle sıralandı:

-Ülkemizde 50'nin üzerinde maden çeşidi bulunmasına rağmen bunlar işletilemiyor. Dünya bor rezervlerinin yüzde 65'ine sahip olan ülkemizin dünya bor üretimindeki payı yüzde 30, dünya bor ticaretindeki payı ise yüzde 20 civarında bulunuyor.

-Diğer madenlerde de benzer sorunlar var. Türkiye'nin petrol rezervi 954 milyon ton olmasına karşın, 2003 yılı sonu itibarıyla bunun 117 milyon tonu üretilebildi.

-Rüzgar enerjisi potansiyeli bin megavat tahmin edilirken, kurulu güç ancak 19 megavat. Hidrolik enerjide de potansiyelin yüzde 35'i devrede, yüzde 9'u inşa halinde, yüzde 56'sı ise atıl durumda.

-Elektrik enerjisine dönüşebilecek jeotermal potansiyeli 350 megavat olmasına karşın, bunun 20 megavatı değerlendirilebiliyor."

Birgün

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber