Danıştay Başkanı Alan, hakim ve savcı atamalarında Hukuk Fakültesi mezunlarına ağırlık verilmesini istedi

Haber Giriş : 11 Mayıs 2003 11:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Danıştay Başkanı Alan, hakim ve savcı atamalarında Hukuk Fakültesi mezunlarına ağırlık verilmesini istedi

Anayasa değişikliği istedi
Adalet Bakanlığı'ndan hakim ve savcı atamalarında Hukuk Fakültesi mezunlarına daha çok yer vermesini de isteyen Alan, maaş konusuna da değinerek, "Parasal sorunlarını aşmış olan bir yargıç, her türlü dış etkilere direnebilecek, bağımsızlığını ve yansızlığını korumada çok güçlü olacaktır" dedi. Alan, TBMM'de grubu bulunan iki siyasi partinin Anayasa'nın yargı ile ilgili kurallarının, diğerlerinden bağımsız bir paket olarak ele alınabileceğini düşündüğünü belirterek, "İki siyasi partimiz arasındaki bu işbirliğinin Anayasa'nın diğer maddelerinin değiştirilmesi konusunda da önemli bir zemin oluşturacağına inanıyorum" dedi. Alan, Danıştay binasının yetersiz olduğunu da, "Sizleri bu daracık genel kurul salonunda, törenin niteliğine ve katılanların kimliğine uygun olmayan koşullarda ve protokol kurallarını zorlayarak ağırlamak zorunda kaldık" sözleriyle hükümete duyurdu.

Danıştay Başkanı Alan, cumhurbaşkanının yetkilerinin kısıtlanmasını isterken, Yüksek Askeri Şûrâ kararlarının da yargı denetimine alınması için Anayasa değişikliği istedi.

Danıştay Başkanı Nuri Alan, cumhurbaşkanının yetkilerinin kısıtlanmasını isterken, demokratik hukuk ilkelerinin egemen olduğu bir ülkede, cumhurbaşkanlarının yaptığı işlerden dolayı yargı denetiminin dışında tutulmalarının söz konusu olmadığını belirtti. Alan, Yüksek Askeri Şûrâ kararlarının da yargı denetimine alınması için gerekli anayasal değişikliğin yapılmasını önerdi.

Danıştay'ın kuruluşunun 135. yıl nedeniyle düzenlenen törende konuşan Danıştay Başkanı Alan, cumhurbaşkanının yüksek mahkemelerin oluşumuna etkili biçimde katıldığına işaret ederek, 1982 Anayasası'nın cumhurbaşkanına parlamenter rejimi aşan yetkiler tanıdığını ileri sürdü.

Cumhurbaşkanının yetkileri
Cumhurbaşkanına yargı ile ilgili yetkilerinin "tarafsız devlet başkanı" kimliği ile verildiğini, bunun da cumhurbaşkanının tarafsız olmasını gerektirdiğini kaydeden Alan, ancak ağırlıkla "siyasi kimlikli" kişilerin cumhurbaşkanı seçilmesinin bu tarafsızlığı tehlikeye düşürdüğünü savundu. Alan, özetle şöyle konuştu: "Cumhurbaşkanlığı makamına, parlamenter sistemin işleyişine ve doğasına uygun olarak, Meclis'te çoğunluğu sağlayabilen siyasi partinin mensupları arasından birinin ve büyük olasılıkla bu partinin genel başkanının seçilmesi halinde, yargının oluşturulmasında cumhurbaşkanına tanınan yetkiler amacına ulaşabilecek midir? Milletvekilleri arasından seçilecek bir cumhurbaşkanının, belli siyasal görüşlere ve değer yargılarına sahip olacağının düşünülmesi halinde, bu yetkilerin, veriliş amacının dışında, tam tersine bir sonuca neden olması ve böylece yargının siyasallaşması uzak bir ihtimal olarak görülmemelidir.''

Alan, bu sakıncaların önlenmesi için Anayasa'nın 104. maddesine göre, cumhurbaşkanına yargı ile ilgili olarak verilen yetkilerin olabildiğince sınırlandırılması gerektiğini belirtti.

Ayrıcalıklı merciler yaratılmamalı
Hukukun üstünlüğünün, ancak sınırlandırılmamış ve etkili bir yargı denetimi ile geçerli kılınabileceğini ifade eden Alan, cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler ile YAŞ kararlarını yargı denetimi dışında bırakılmasının hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu kaydetti.

Alan, "YAŞ kararlarının, belli kural ve ilkelere uyularak ve kamu yararı ön planda tutularak alındığından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Bu kararlar yargı önüne geldiğinde de görevli mahkemelerin kararlarını hukuk ilkeleri içinde, cumhuriyetin niteliklerini ve kamu yararını gözeterek vereceklerdir. Hukuk devletinde ayrıcalıklı merci ve makamlar yaratılmamalı, temelinde hukukun üstünlüğü kavramının yer aldığı çağdaş devlet düzeyine ulaşabilmek için, kamu gücü kullanılarak yapılan her türlü işleminin yargı denetimine bağlı olduğu kabul edilmelidir'' dedi.

Atamalar konusunda uyarı
Danıştay Başkanı Nuri Alan, son dönemlerde tartışma konusu olan "kadrolaşma" iddialarına da konuşmasında yer verdi. Türkiye'de her iktidar değişikliğinde üst düzey devlet memurları ve kamu görevlilerinin görevlerinden alındığını, yerlerine iktidardaki partiler ile daha uyumlu çalışacaklarına inanılan kişilerin atandığını anımsatan Alan, bu değişikliklerin çoğunda, daha önceki iktidar döneminde yapılan siyasal amaçlı atamaların neden gösterildiğine işaret etti.

Alan, "İleri sürülen bu gerekçe haklı ve büyük ölçüde gerçeği ifade etmekle birlikte, daha sonraki değişikliklerin de gerekçesi olacağı için ortaya bir kısır döngü çıkmaktadır. Siyasiler tarafından sıkça tekrarlanan 'ben programını ancak kendi ekibimle uygulayabilirim' savı geçerli değil. Emri yerine getirmeyen kamu görevlisi, görevini yapmamış olur ve bunun hukuki sonuçlarına da katlanır" dedi.

Alan, emeklilik yaşını 65'ten 61'e indiren düzenlemenin yürürlüğün durdurulması kararından sonra, emekliye sevkedilenlerin tümünün eski görevlerine iade edilmesinin de uygun olacağını söyledi.

ABD'ye 'Nürnberg' uyarısı
Konuşmasında Irak savaşına da değinen Alan, şöyle konuştu: "Dünyanın en güçlü ülkesi, yine dünyanın güçlü ülkelerinden birinin desteği ve işbirliği ile binlerce kilometre ötesindeki bir ülkeye acımasızca saldırmış; Irak'ı günlerce bombalamış, yüzlerce günahsız insanın ölümüne neden olmuş ve bu ülkeyi işgal etmiştir. İleri sürdüğü gerekçe 'o ülkeyi demokratik yönetime, halkını özgürlüğe kavuşturmak'tır. Bağdat'ın ele geçirilmesinden sonra, binlerce yılda oluşan ve gelişen insan uygarlığının en eski ürünlerinin önemli bir bölümünün saklandığı ve sergilendiği Bağdat Müzesi yağmalanmıştır. Petrol Bakanlığı'nın, petrol kuyularının ve tesislerinin etrafında derhal güvenlik önlemleri alan işgal güçleri, müzeyi korumamış ve yağmalama eylemine seyirci kalmıştır. Sivil toplum örgütleri ve bilimadamları, 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Nürnberg mahkemelerinde nazi savaş suçlularının 'kültür varlıklarının çalınması ve zarar görmesi' suçlarından da yargılandıklarını hatırlatarak, bu savaşa karar verenlerin ve uygulayanların da aynı suçtan yargılanmaları gerekliliğini savunmaktadırlar. İnsan hakları konusunda, hukukun üstünlüğü konusunda, en küçük ihlalleri kınayan ve her vesile ile gündeme getiren, gerektiğinde yaptırım uygulayan uluslararası hukuk kurumlarından ve diğer ilgili kuruluşlardan hiç ses çıkmamış, ya da çıkan cılız sesler duyulamamıştır."
Yenifaka

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber