Arınç: Artık karşınızda olamayacağım

Bülent Arınç 'Aktif siyaset hayatım 7 Haziran'da bitiyor. Sizlerle artık bir daha bir araya gelemeyeceğiz. Başbakanlık Muhabirlerinden hem helallik istiyorum hemde görevlerinizde başarılar diliyorum ve Alllah'a ısmarladık diyorum' dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 27 Nisan 2015 19:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Arınç: Artık karşınızda olamayacağım

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Paralel Yapı soruşturmaları kapsamında tutuklu bulunan şüpheliler hakkında yetkisiz mahkemenin tahliye kararı vermesine ilişkin, "Sulh ceza hakimlerinin yetki alanında bulunan bir kararı tamamen yetkisiz sayılan asliye ceza mahkemesi hakimi vermişse bu hukukta 'ke-en lem yekün' denilen 'yok' hükmünde verilen bir karar demektir" dedi.

Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısına verilen arada, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Bülent Arınç, bir gazetecinin, "Haftasonu itibarıyla İstanbul'da 29 ve 32. Asliye Ceza Mahkemelerinin verdiği karar tartışılıyor, soruşturma aşamasında asliye ceza mahkemeleri tahliye kararı verebilir mi? 'Mahkeme yetkisiz' deniliyor, yetkisiz olmasına rağmen bu kararı verip bu kararında direnebilir mi? HSYK 2. Dairesi bir toplantı yaptı ve iki hakimin açığa alınmasına karar verdi, sizce bu geç kalınmış bir karar mı? Hakimlerin talimatı Pensilvanya'dan aldığına dair iddialar var, siz bu iddialar için ne dersiniz?" sorusu üzerine, konunun Bakanlar Kurulu Toplantısında ayrıntılı olarak görüşülmediğini bildirdi.

"İstanbul'da 29 ve 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimleri ki isimlerinden esasen basında da bahsediliyor bir de zannediyorum Şanlıurfa'daki bir hakim ile ilgili olarak toplam 3 hakim ile ilgili açığa alınma kararı verilmiş" diyen Arınç, şunları söyledi:

"Yeni HSYK kanunumuzda bildiğiniz gibi 2. Daire'nin yetki gasbında bulunan kişilerle ilgili olarak yeterli bilgi ve belge varsa böyle bir kararı alması doğaldır. Şimdi dosyayı 3. Daire'ye havale etmesi ve 3. Daire'nin de HSYK müfettişlerini görevlendirerek onların vereceği karara göre bu kararın sonuçlarını da ortaya koyması gerekiyor. Bir defa yetki gaspı, yani sulh ceza hakimlerinin yetki alanında bulunan bir kararı tamamen yetkisiz sayılan asliye ceza mahkemesi hakimi vermişse bu 'ke-en lem yekün' denilen hukukta yok hükmünde verilen bir karar demektir. Esasen HSYK'nın ilgili dairesi de zannediyorum ki buna dayanarak bir karar vermiştir. Yani bildiğiniz gibi 2014'ün ilk çeyreğinde bir kanun çıkarılmıştı, tutuklu veya tahliye ile ilgili kararlar, diğer mahkemelerin yükünü azaltmak ve daha süratlendirmeyi takip etmek üzere sulh ceza hakimliklerine verilmişti."

- "Akla zarar bir iş"

Sulh ceza mahkemelerinin kaldırıldığını, sulh ceza hakimliklerinin kurulduğunu anımsatan Arınç, şöyle devam etti:

"Esasen burada şöyle bir yol takip edilmiş; bu takip edilen yolun ne kadar dolambaçlı olduğu adeta bir kumpasa dönüştüğü de görülebiliyor. Verilen dilekçeler doğrudan asliye ceza hakimliğine verilmiş ve burada 10 sulh ceza hakimi, yani kendilerinin önüne bir karar geldiğinde karar vermesi gereken 10 sulh ceza hakimi hakkında da reddi hakim talebinde bulunmuş. Asliye ceza hakimi de işte bu ismi geçen kişilerden birisi de, bu talebi yerinde görmüş 10 sulh ceza hakiminin hepsinin reddi hakkında uygun kararı vermiş. Bunun üzerine de diğer asliye ceza mahkemesi hakimi, gelen talepleri uygun karşılamış hepsinin tahliyesine karar vermiş."

Olayı "yetki çalınması" olarak niteleyen Arınç, şunları söyledi:

"Bir defa nereden bakarsanız bakın hukuku, kanunu açıp okuduğumuzda elbette ki çok önemli bir olaydır. Bu belki yargı tarihinde ilk defa görülmektedir. Yani içinizden birinin hakim kılığına girerek karar vermesine benzer bir şekilde inşallah yalnış benzetmemişimdir, sulh ceza hakimi olarak Ahmet'in vereceği kararı, hiç yetkisi olmayanın Mehmet'in karar vermesi gibi bir hukukta yetki çalınmasından bahsedilebilir.

Yani sulh ceza hakimlerinin önüne gittiği zaman 'bunlar nasıl olsa bu tahliye talebini reddedecektir' diye düşünenler; o sulh ceza hakimlerini toptan reddetmek gibi bir yolu seçiyorlar, önceden ayarlanmış, bilinmiş, ilişki kurulmuş bir başka hakim de 'haklısınız, bu 10 tane sulh ceza hakiminde iş yok, bunlardan beklediğiniz kararı çıkaramazsınız, ben onların hepsi hakkındaki red talebinizi kabul ediyorum, kesin tahliyenize karar veriyorum' demiş. Akla zarar bir iş. Olmaması lazım. Çünkü kanunen münhasıran sulh ceza hakimlerinin bu tür taleplere bakması ile ilişkili 1,5 yıl kadar önce çıkarttığımız kanunun uygulandığını biliyoruz. Daha sonra sulh ceza hakimleri, onlar, böyle bir kararı yok hükmünde saydılar, tahliye müzekkereleri geri alındı ve tahliyeler gerçekleşmedi. Yani gözükaralığın bu kadarına pes denilir.

Ama bunu yargıç kılıklı insanların yapması, hakikaten yargıya duyulan güvenin gittikçe dip yaptığı Türkiyemizde örnek bir olay olarak anlatılsa da yeri vardır. Çok üzgünüm, çünkü bugün Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıl dönümünde Sayın Başkan'ı dinlerken ne kadar hoşuma gitti ve ne kadar takdir ettiysem, böyle bir olayın yargı içerisinde yaşanmış olması da aynı şekilde utanç vericidir. Bundan dolayı Türk yargısı kendisini süratle yenilemeli, bu yıpratılmaya karşı koyabilmelidir. Bunlara direnmek mümkün değil esasen direnebilecek durumda da değiller."

Gazetecinin "Pensilvanya'dan talimat bu mu" diye sorduğunu hatırlatan Arınç, "Onu Sayın Başbakanımız bir mitingde ifade etti, o konuda yeterli bilgiye sahip değilim ancak bu bilinen iki hakimin, Urfa'dakinin yaptığından doğrusu haberim yok, iki hakimin böyle bir kumpası kurabilmelerinin adeta yukarıdan aşağıya bir irade birliği içerisinde cereyan edebileceğini gösteriyor ama bu tür bir iddiayı Sayın Başbakanımız elindeki bilgilerle mutlaka yakınen biliyor ve takdir ediyor. O bilgilere şahsen ben sahip değilim.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 62. Hükümetin "muhtemelen" son Bakanlar Kurulu Toplantısı'nı gerçekleştirdiklerini belirterek, "Acil bir durum olmadıkça Bakanlar Kurulumuz seçime kadar toplanmayacaktır" dedi.

Arınç, Başbakanlık Çankaya Köşkü'ndeki Bakanlar Kurulu Toplantısı'na verilen arada gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Bugünkü toplantının 62. Hükümet'in muhtemelen son Bakanlar Kurulu Toplantısı olduğunu belirten Arınç, "Acil bir durum olmadıkça Bakanlar Kurulumuz seçime kadar toplanmayacaktır. Ancak gerektiğinde tekrar toplanma ihtimalimiz de vardır" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, muhtemelen son Bakanlar Kurulu Toplantısı olacağı için bakanlara çalışmalarından, başarılı, fedakar ve gayretli katkılarından dolayı teşekkür ettiğini aktaran Arınç, Davutoğlu'nun seçimlerin ardından kurulacak yeni hükumetin gayret ve fedakarlıkla yola devam edeceğini söylediğini bildirdi.

Arınç, toplantının ardından "aile fotoğrafı" çekileceğini, Başbakan Davutoğlu'nun bakanlar kurulu üyeleri ve eşleriyle akşam yemeğinde bir araya geleceğini söyledi.

- "Ekonomideki başarılarımız"

Toplantının gündemine ilişkin de bilgi veren Arınç, kanun gereği Merkez Bankası Başkanının sunumda bulunduğunu belirtti. Sunumda, mevcut gelişmelerin, gelecek perspektifinin ekonomideki olası gelişmelerin takdim edildiğini aktaran Arınç, bakanların konuya ilişkin sorularının da yanıtlandığını bildirdi.

Başbakan Davutoğlu'nun konuyla ilgili değerlendirmede bulunduğunu ifade eden Arınç, şunları söyledi:

"AK Parti hükümetleri dönemindeki ekonomideki başarılarımızın ve istikrarın iki ana temelinin bulunduğu, bunlardan birincisinin şüphesiz mali disiplin anlamında, bütçe disiplini anlamında, bir diğeri de finans sektörünün gücü yani bankaların, finans desteği sağlayan kurumların gücü olduğu konusunda. Seçime giderken de bu iki disiplinden fedakarlık edilmediği, iyi bir ekonomiyle seçimlere yaklaştığımız ve seçimlerden sonraki süreç içerisinde de ekonomide olumsuz gelişmelerin hiçbir şekilde yansımayacağı ifade edildi. Bazı projeksiyonlar ve grafikler içerisinde de hem dünyadaki kur değişimleri, döviz faiz bileşenleri ve para politikası ve enflasyon konusunda Merkez Bankasına verilen görev ve onun bağımsızlığının esas olduğu çerçeve içerisinde önemli değerlendirmeler yapıldı."

- "Sayın Akıncı deneyimli bir siyasetçidir"

Toplantıda Davutoğlu'nun katıldığı toplantılara ilişkin bilgi verildiğini ifade eden Arınç, kendisinin de Cakarta'da katıldığı Asya-Afrika Zirvesi'nde alınan kararlara ilişkin bilgi verdiğini söyledi.

Çanakkale Kara Savaşları'nın 100. yılının düzenlenen etkinliklerle kutlandığını hatırlatan Arınç, yapılan etkinliklere ilişkin de bilgi verdi. KKTC'de ikinci turu yapılan seçimlerde Mustafa Akıncı'nın cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatan Arınç, şunları söyledi:

"Seçimlerin demokratik bir olgunluk içinde sonuçlanmasından memnuniyet duyuyoruz. KKTC'nin dördüncü cumhurbaşkanı seçilen Sayın Mustafa Akıncı'ya da görevinde üstün başarılar diliyoruz. Kıbrıs işlerinden sorumlu başbakan yardımcısı olarak Kıbrıs ile yakın ilişkilerimiz mevcuttur. Sayın Akıncı deneyimli bir siyasetçidir. Belediye başkanlığı, milletvekilliği yapmış, başbakan yardımcılığı ve bakanlık görevlerinde bulunmuştur. Bu seçim başarısında da gerçekten büyük bir demokratik olgunluk içerisinde Kıbrıslı Türk soydaşlarımız oylarını kullanmışlar ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi'ni başarıyla tamamlamışlardır. Bir değişiklik olmazsa 30 Nisan'da KKTC'de, Meclis'te ant içme töreni yapılacak ve takiben Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda da devir teslim töreni ifa edilecektir."

Başbakan Davutoğlu'nun talimatı üzerine söz konusu törenlere kendisinin katılacağını ifade eden Arınç, "Kısmet olursa, bir değişiklik olmazsa Perşembe günü inşallah KKTC'de olacağız ve bu törenlere hükümetimiz adına katılmış olacağız" diye konuştu.

Arınç, toplantıda diğer bakanların da seçim çalışmaları ve bakanlıklarına ilişkin gelişmelerle ilgili ayrıntılı bilgi sunduğunu da kaydetti.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Kuzey Kıbrıs'la Türkiye'nin ilişkilerini 'ana vatan, yavru vatan' benzetmesi ile bugüne kadar değerlendirenler olmuştur. Bu, 'analık-yavruluk meselesi' değildir, bu, aramızdaki ilişkilerin özelliğini göstermesi bakımından daha derin, daha samimi ilişkiler içinde bulunduğumuzu ispat eden bir tanımlamadır. Bundan da kimsenin gocunmaması gerekir" dedi.

Arınç, Çankaya Köşkü'ndeki Bakanlar Kurulu Toplantısı'na verilen arada basın mensuplarına açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Bir gazetecinin, "KKTC Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Mustafa Akıncı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılan açıklamalar sonrasında polemik gelişti. Sayın Akıncı son telefon konuşmasında tatlıya bağlandığına dair ifadeler kullandı ama acaba Akıncı'nın duruşu ve fikirleri itibarıyla bundan sonra KKTC ile ilişkilerde hükumetin kafasında soru işareti var mı" sorusu üzerine Arınç, KKTC'nin varlığını yıllardan beri devam ettirdiğini, Kıbrıs'ın, cumhurbaşkanı, parlamentosu, bakanlar kurulu, seçmenleri, anayasal kurumları ve bürokrasisinin bulunduğunu anımsattı.

KKTC'nin kuruluşunun üzerinden 30 yıldan fazla geçtiğini dile getiren Arınç, son seçimlerde yüzde 65 civarında katılım sağlandığını, seçime giren kişilerin, kendi bireysel iradeleriyle özgür haklarını kullandıklarını hatırlattı.

Akıncı'nın, yüzde 60'ın üzerinde oyla cumhurbaşkanı seçildiğini ifade eden Arınç, şunları söyledi:

"Biz Türkiye olarak Kuzey Kıbrıs'ın iç politikasına ve içişlerine kesinlikle karışmayız. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de doğrudan ve dolaylı hiçbir müdahalemiz olmadı. Kuzey Kıbrıs seçmeni, yani oy kullanma noktasında imkanı olan herkes, Kıbrıs'ın geleceği bakımından kimin daha iyi temsil kabiliyetine sahip olduğunu, en iyi şekilde tayin ve tespit eder. O yüzden sonuçları, evet, dışarıda izledik ama içerideki gelişmeleri de takip ettik. Kıbrıs seçmenine şu veya bu şekilde bir telkinde asla bulunmadık. Geçmişte de böyle olmuştur. Buna yönelik bazı itirazlar, iç politika sebebiyle konuşulmuş şeylerdir. Kuzey Kıbrıs'la Türkiye'nin ilişkilerini 'ana vatan, yavru vatan' benzetmesi ile bugüne kadar değerlendirenler olmuştur. Bu, 'analık-yavruluk meselesi' değildir, bu, aramızdaki ilişkilerin özelliğini göstermesi bakımından daha derin, daha samimi ilişkiler içinde bulunduğumuzu ispat eden bir tanımlamadır. Bundan da kimsenin gocunmaması gerekir. Ancak Sayın Akıncı'nın tanımlamasına da saygı duymamız gerekir. Bir kardeşlik ilişkisinden bahsedilebilir, elbette 'Türkiye ile ilişkilerimizde daha dürüst, daha sağlıklı, daha iyi işbirliğine yol açacak yeni imkanları aramalıyız' denebilir. Dolayısıyla onun söylemlerine müdahale edecek noktada değiliz."

KKTC Cumhurbaşkanı seçilen Akıncı'nın, yıllardan bu yana Kıbrıs siyasetinde etkili bir kişi olduğuna dikkati çeken Arınç, Akıncı'nın tavrı ve çizgisinin belli olduğunu söyledi. Arınç, Akıncı'nın bugüne kadar en yüksek oy oranı ile cumhurbaşkanı seçildiğine dikkati çekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Akıncı'nın telefonla görüşmeye varacak, birbirlerine tebrik mesajları gönderecek kadar samimi bir anlayış içerisinde olduklarını bildiğini ve o meselenin kapanıp gittiğini ifade eden Arınç, "Sayın Akıncı da çok olumlu bir açıklama yapmıştır. Esasen seçimleri takiben Kıbrıs'ta yaptığı açıklamalar da fevkalade güzeldir. Halka verdiği güven duygusu da fevkalade güzeldir. Belki yeni bir yola, cumhurbaşkanlığında devam edilecektir ama bu Türkiye ile ilişkilerimizi daha güçlendirecek bir zemin olacaktır. Ben şahsen bundan eminim, Kuzey Kıbrıs'ı yakından tanıyabildiğim kadarıyla" değerlendirmesinde bulundu.

- "Herhangi bir ülke ile KKTC arasındaki ilişki, özellik gösteren bir ilişkidir"

"Herhangi bir ülke ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişki, özellik gösteren bir ilişkidir" diyen Arınç, şöyle devam etti:

"Bizim Azerbaycan ile ilişkilerimiz bir şekilde tanımlanabilir, İran'la, Balkanlarla, Kafkaslarla, Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkinizi başka sıfatlarla tanımlayabilirsiniz. Ama bizim başka ülkelerle ilişkimiz, Kuzey Kıbrıs ile ilişkimize kesinlikle benzemez. İç içe geçmiş, birisinden kopması mümkün olmayan, bağımsızlığı konusunda da pek çok kanların döküldüğü, şehitlerimizin verildiği, aziz hatıralarımızın yad edildiği bir topraktan bahsederken, sıcaklığı ifade etmek için bir 'yavru vatan, ana vatan' sözcüğü kullanılmış olabilir. Onu kimsenin yadsımaması gerekir. Ama Sayın Akıncı, bu tanımlamaya yeni bir ölçüt getiriyorsa ona da eyvallah, ona da saygı duymak gerekir."

- "Geçit Köy Barajı'na su verme noktasına geldik"

Türkiye'nin, KKTC ile mali yardım protokolünün bulunduğunu ve 2015 sonu itibarıyla biteceğini ve yenisinin görüşmelerine de başlandığını anımsatan Hükümet Sözcüsü Arınç, "Bu mali konularda, ekonomik gelişme konularında, Kuzey Kıbrıs'a başka ülkelerden çok daha fazla yardımcı oluyoruz. Kuzey Kıbrıs'a sene de 75 milyon metreküp su götürmek için denizin 250 metre altından özel hatlar döşedik. Bu iş bitti. Geçit Köy Barajı'na su verme noktasına geldik. Artık Kuzey Kıbrıs kendisine yetecek, içme ve tarımsal sulama amaçlı suyun dışında, bunu stratejik olarak kullanmak isterse Güney Kıbrıs'a bile verebilecek" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin elektrik, reformları destekleme yardımı, mali yardımlarla, izolasyonlar altındaki Kıbrıs ile bir kardeşin diğer kardeşle ekmeğini bölüşmesi gibi bir yardımlaşma duygusu içinde olduğuna işaret eden Arınç, "Kimse bundan gocunmasın. Bu ilişki dünya durdukça devam edecek inşallah kapsamlı bir barışa erişilebilirse ki Sayın Akıncı'nın bu görüşmeleri belki çok daha iyi yürütmesi de beklenebilir, o zaman Kıbrıs'ta eşit, iki toplumlu bir çözüme gidildiği takdirde, bugünkü bu tanımlamaların belki somut örneğini de birlikte görmüş olacağız" dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Hükumet Sözcüsü Bülent Arınç, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları konusunda yapılan açıklamalara ilişkin, "Gerçekler bu tür açıklamalarla üstü örtülemez ve gerçek olmaktan çıkmaz. Biz de dünya durdukça, Türkiye'nin soykırım fiilini işlemediğini, böyle bir şenaate ortaklık etmediğini her zeminde konuşacağız, sonunda herhalde dünya, 'Türkiye'nin dedikleri doğruymuş' noktasına gelecek" dedi.

Arınç, Çankaya Köşkü'ndeki Bakanlar Kurulu Toplantısı'na verilen arada basın mensuplarına açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Meclis resepsiyonunda gazetecilere, Rusya Devlet Başkanı Putin'in, 'soykırım' kelimesini kullanmasından sonra bir değerlendirme yaptığı, Dışişleri Bakanı ile görüşerek diplomatik, gerekli girişimleri yapması yönünde talimat verdiğinin hatırlatılmasının ardından, Bakanlar Kurulu'nda "bu girişimin ne olduğuna ilişkin bir bilgi sunulup sunulmadığı" sorulması üzerine Arınç, bu konunun görüşülmediğini, gündemlerinde olmadığını ifade etti.

Putin'in açıklamalarından sonra önce Dışişleri Bakanlığı'nın bir açıklama yaptığını ve ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Putin'in sözlerinden dolayı kırgın ve üzgün olduğunu ifade ettiğini aktaran Arınç, "Sayın Başbakanımızın da buna benzer açıklamaları oldu. Daha sonra Rusya tarafından yapılan açıklamada da 'Aslında şunu kastetmişti' denilerek sözlerini biraz daha yumuşatmak ihtiyacı duydular" diye konuştu.

Bu sene 100. yıl dolayısıyla biraz daha fazla açıklama yapıldığını belirten Arınç, şöyle devam etti:

"Belki beklediğimizden daha sivri cümleler ifade eden açıklamalar yapıldı. Bunların karşılığı mutlaka Dışişleri Bakanlığımız tarafından değerlendirilecek ve hükümetimiz, atacağı adımları bundan sonrası için en güzel şekilde gerçekleştirecektir. Bunları yapan ülkeler bir de 24 Nisan'da Çanakkale'de, 'Savaştan Barışa' temasının da işlendiği bu etkinlikleri görseydi veya mutlaka görmüştür, değerlendirseydi, Türkiye'nin bu konularda daha avantajlı olduğunu görebilecekti. Yani Çanakkale'ye gelen devlet başkanları ve hükümet başkanlarının, Türkiye ile birlikteliğini görmesi, ondan sonra da bir kaç tane üst düzeyde Ermenistan'daki törenlere katılanların ne ifade ettiğini düşünebilseydi, Türkiye'nin avantajlı olduğunu görecekti."

- "Sonunda herhalde dünya, 'Türkiye'nin dedikleri doğruymuş' noktasına gelecek"

Dünyanın pek çok parlamentolarında buna benzer kararlar alınmış olabileceğini söyleyen Arınç, "Devlet başkanları veya hükümet başkanları açıklama yaparken hoşumuza gitmeyen, tarihi gerçekle de bağdaşmayan pek çok konuyu da konuşmuş olabilir. Biz bunlara karşı yıllardan beri hep doğru bildiğimizi tekrarlıyoruz ve dünyanın, bu doğrulara sonunda varacağını işaret ediyoruz" diye konuştu.

Ancak bütün bu açıklamaların, Türkiye'nin hükümetler arası ilişkilerini bitirecek bir noktada, herhangi bir güç göstermediğine vurgu yapan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Önemli olan, hükümetler arası ilişkilerimizin, Türkiye'nin çıkarlarına uygun olarak devam etmesidir. Ancak Türkiye'yi suçlayacak, bu tür kararlar alınmasına, açıklamalar yapılmasına da engel olabilmektir. Putin'in bu açıklaması, Merkel'in bir başka açıklaması, Gauck'un bir başka açıklaması, bir başkasının Avusturya'da başka bir karar alması, bunların hepsini biliyoruz, değerlendiriyoruz ve bunlara karşı sadece bu 100. yıl dolayısı ile değil, benim bildiğim, benim Parlamento'da olduğum 20 yıldan bu yana da pek çok şey yapmaya çalışıyoruz. Ne var ki Ermenistan tarafı özellikle de diasporası, bu konuları, çeşitli lobileri, çıkar grupları marifetiyle dünyada çok daha iyi pazarlayabiliyor. Gerçekler bu tür açıklamalarla üstü örtülemez ve gerçek olmaktan çıkmaz. Biz de dünya durdukça, Türkiye'nin soykırım fiilini işlemediğini, böyle bir şenaate ortaklık etmediğini her zeminde konuşacağız, sonunda herhalde dünya, 'Türkiye'nin dedikleri doğruymuş' noktasına gelecek."

- "Bayırbucak Türkmenlerine her konuda yardımlar devam ediyor"

Suriye'deki Bayırbucak Türkmenlerine ilişkin bir soru üzerine de Arınç, "Bayırbucak Türkmenleri ya da Suriye'deki 'Türkmen' diye bildiğimiz kardeşlerimize her konuda yardımlarımız devam ediyor" dedi.

Bu konuların her birinin kamuoyunda konuşulmasının doğru olmayacağını belirten Arınç, şu ifadelere yer verdi:

"Unutmayın ki MİT tırlarına baskın yapılırken belli amaçlarla yapılmıştı. Halen bunun mahkemesi devam ediyor. Devam eden, yargıya intikal etmiş bir konu hakkında da konuşmak istemiyorum. Ama o kardeşlerimiz çok iyi biliyor ki Türkiye'nin elleri ve gönülleri bütün güçleri ile onların yanındadır. Onlardan belki de bazı bilgileri almanız, onlara sormanız daha iyi olur. Biz hem insani açıdan hem de ayakta durabilmeleri konusunda uluslararası bazı merkezleri de harekete geçirmek sureti ile güzel çalışmaların içerisindeyiz. Suriye'deki muhalif grupların özellikle Türkmenler'e yönelik saldırıları da öncelikle def etmeleri konusunda kendilerine çok önemli telkinlerimiz de bulunmaktadır."

- Gazetecilere veda

Acil bir durum olmadıkça Bakanlar Kurulu'nun tekrar toplanmayacağını ifade eden Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısını takip eden gazetecilere de veda etti.

Arınç, 1 Mayıs 2009'dan bu yana Bakanlar Kurulu'nda, Başbakan Yardımcısı olduğunu ve 6. yıla girdiğini ifade ederek, "hükümet sözcüsü" görevinde de 4.5 yıldır bulunduğunu söyledi.

Bu görevini de layıkıyla yapmaya çalıştığını söyleyen Arınç, şunları kaydetti:

"Eksiğimle, hatalarımla, fazlasıyla ve hep sizlerle birlikte olduk. Bazen arkadaşlarımızı geç saatlere kadar beklettik, bazen de sizlerle buluşmuş olmaktan büyük bir keyif aldık, bütün sorularınıza da cevap vermeye gayret ettim. Herhalde bir daha karşı karşıya gelmeyeceğiz. Yani son muhtemel bakanlar kurulu toplantısı olduğuna göre, benim de aktif siyasi hayatım 7 Haziran'da biteceğine göre yeni hükumetimizde yeni hükumet sözcüsü de mutlaka çok değerli bir arkadaşımız olacaktır. Ben bulunduğumuz süreç içerisinde burada olan veya olmayan 'başbakanlık muhabiri' dediğimiz siz değerli arkadaşlarımızdan hem helallik istiyorum hem de sizlere görevlerinizde üstün başarılar sağlıklı ve mutlu günler diliyorum ve Allah'a ısmarladık diyorum."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber