Tarım tarihini bilen kaç yetkili var?

Tarımın her alanında ülkemizde ciddi potansiyel olmasına rağmen bu potansiyelin işlevsel ve üretken bir yapıya yeterince dönüşememesi, belki de sorunun doğru yerde aranmadığını bize anlatıyor. Tarım politikalarında iç değerlendirme ve tespitler nasıl ele alınmalı, neler yapılmalı yada neler yapılmamalı?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 23 Mayıs 2019 15:29, Son Güncelleme : 23 Mayıs 2019 15:35
Tarım tarihini bilen kaç yetkili var?

Tarımın her alanında ülkemizde ciddi potansiyel olmasına rağmen bu potansiyelin işlevsel ve üretken bir yapıya yeterince dönüşememesi, belki de sorunun doğru yerde aranmadığını bize anlatıyor. Bu bağlamda tarımın konuları ve paydaşları arasındaki fikirsel ve yapısal mesafenin bir türlü kapanmaması, bu boşlukta tarım dışı etkenlerin daha etkin rol almasını da beraberinde getiriyor. Bunun da tarımsal üretimi, pazarı olumsuz etkilediğini ve ülke kaynaklarını yerinde kullanamamaya sebep olduğunu vurgulamak istiyoruz. Bu duruma da tarımsal alandaki sürekli ve sonuçsuz girişimlerin değişkenliğini şahit tutuyoruz. Tarımda doğru politikalara erişilmesi, gelişme ve iyileşmenin sağlanması için tarım içi sorunlar, güncellenememe ve aktifleşememe eşiği doğru bir şekilde aşılmayı beklemektedir.

Doğru politikaların ve modellerin oluşması için teşhisin yerinde tespiti ile çözümün öncelikle içerde aranması en doğru yaklaşımdır. Bu anlamda eşiğin geçilememesi ve tarımda düzlüğe çıkılamamasının baş sorumlusu tarımcıların kendisidir.

Tarımcılar süreçten birinci derecede sorumludurlar

Tarımcılar sorumluluklarına ve konularına gereği gibi sahip çıkmamaktadırlar. Çözümü arayanla çözümü bulma aşamasında olan bir türlü aynı zeminde, aynı zamanda ve ortak fikirde buluşamamaktadır. Bugünü planlayamayan geleceği nasıl planlayabilir?

Tarımın birikimlileri ve donanımlıları beri durmakta, münferit davranabilmekte, kendini yenilememekte ve kendince nedenlerden dolayı düşük performansla varlığını sürdürmektedirler. Burada doğan boşluğu, heyecanı fazla ancak birikimi daha az olanlar doldurmakta, onlarında fikri yapısı ve nefesi yeni bir oluşuma ve uygulamaya yetmemektedir.

Her kurumun kendine has kurumsal hafıza geleneği sürdürülebilir olmaktan çıktığı için kurumun çarkını döndüren dişliler bir birini karşılamamakta bu durumda da fayda yerine zarar üretilmektedir.

Tarımsal eğitim zayıflamakta ve her geçen gün ziraatçı sayısı, sayısal olarak artmakta ancak niteliksel olarak tükenmektedir. Buna yönelik ne YÖK, ne Milli Eğitim, ne de Tarım Bakanlığının ciddi bir girişimi bulunmamaktadır. Tıkanan orta öğretime tarım meslek liseleri ile açılım getirilebileceği düşünülmelidir. Bu gerçekleşirse zirai yükseköğretimde de ciddi düzelmeler olacaktır.

Geriye doğru 10 yılı gören ileriye doğruda ancak 10 yılı görebilir. Halbuki geriye doğru en az 100 - 150 yıl görülebilmeli ki, ileriye doğru da 100 - 150 yıl görülebilsin ve ona göre değer ve politika üretilebilsin. Tarım tarihini bilen kaç yetkili var? Okullarda tarım tarihi niye okutulmaz? Tarım şurasının son 10 yılı ele alarak değerlendirmeler yapacağının söylenmesi çok yetersiz bir yaklaşımdır.

Konu dışı atanan yetkililerle konu uzmanlarının uyum ve kaynaşmayı sağlayamadığı aşikar olduğu gibi bunda ısrar etmenin faydasının olmadığı da aşikardır. Ülkesel bütünlük konusal bütünlükle çelişmemeli, örtüşmelidir.

"Beni gör" yaklaşımı ile yürümeye veya yürütülmeye çalışılan icraatlar ve fikirsel çıkışların modası geçmiştir. Eskimiş ve fonksiyonsuz sükseler sahibini küçük düşürür.

Konu dışı veya konunun uzağında olan birine yetki verilince birden bire konu uzmanı kesilmesi, en çok tarımda görülmekte olan bir durum olup meslek saygısını, sevgisini ve işlevini aşındırmaktadır.

Kurtarıcılardan kurtulmak tarımın kurtuluşu olabilir mi?

Tarımda sivil toplum kuruluşlarının yozlaşmışlığının önü bir türlü alınamamaktadır. Yıllardır ülkenin dört bir yanında teşkilatlanmış olmalarına rağmen istek, destek ve yenilikçilik eşiğini bir türlü aşamayıp bakanlıktan daha hantal bir yapıya sürüklendikleri, maddiyatın esiri oldukları, tarımın ve çiftçinin sırtına yük oldukları ortada olup, bu tür kuruluşların başına geçenlerin neredeyse ölene kadar inmemeleri yenilikleri ve gelişmeyi engellemektedir.

Dünyadaki sivil toplum kuruluşlarının dinamikliği ve kendi insanına faydası karşısında yerli tarımsal STK'ların çiftçinin parası ile, üye sayısının kabarıklığı ile ve kendi aralarındaki sosyal etkinliklerle cilalansa da, bu yapıların matlığı giderilememektedir. Bu alandaki STK'lar, sendikalardan kooperatiflere, odalardan birliklere, siyasetle araya mesafeyi koyup asıl özlerine dönmedikçe, asıl görevlerini öncelemedikçe; üye kaydından yönetime, meslek ve meslektaş anlayışıyla hareket etmedikçe çözümün öncüleri değil sorunun sorumluları olmaya devam edeceklerdir. Bu yapılar aslına uygun bir şekilde formatlanmadıkları sürece tarımın ve tarım bakanlığının gelişmesine engel teşkil etmeye devam edecekleri çok net bir şekilde görülmektedir. Güncel bir örnek; çiftçiden aldığı aidatlarla varlığını sürdüren, bir tarım sivil toplum kuruluşu, kişi başı 150 - 200 tl lik iftar programı düzenliyor ve buna da tarımın ileri gelenleri katılıyorsa bu noktada tarımda ahlak sorununu da masaya yatırmak gerekmez mi?

Kurum içi dokunulmazlar

Tarımın bazı kurumlarında bir kısım çalışmayanlar daha huzurlu ve mutlu! Niye mi? Çalışan, proje üreten, ortaya bir şeyler koymaya gayret eden görevliler, ortaya koyduğu çalışma ile ilgili gerekli gereksiz birçok yerden eleştiri ve yorumla bunaltılmakta, baskılanmaktadır. Hele de bulunduğu ortamda güçlü bir çevresi veya destekçisi yoksa! Bazı kurumlarda hala 20 yıl önceki alışkanlıklardan vazgeçilememiş hatta popüler bölüm ve alanlarda kronikleşmiş eski yapı hüküm sürmektedir. Bu noktada tarımcının tarımcıya ve tarıma yaptığını hiç kimse yapmamaktadır. Bu vaziyetin birliği, dirliği, bereketi hususunda söylenecek söz var mıdır? Uzun yıllardır buna çözüm bulunamamıştır. Herhalde verimliliği ve güncelliği tartışmalı bu gibi durumlar kanıksanmıştır. Bu gibi kurumlarda bu tür yapıların yaptığı, yeni gelen yöneticiyi veya idareyi hemen etkisi altına alma ve kendi yöntemlerini benimsetme girişimleri yaygındır. Hele de yeni gelen yöneticinin liyakati yetersizse durum daha da vahim bir hal almaktadır.

Ayrıca bazı kurumlarda idareciye yakınlık fazla ciddiye alınmakta ve tüm işleyişi etkilemektedir. İş yapabilirlikten, fikir üretebilirlikten çok, "bana yakınlığın" öne çıkmakta olduğu bir ortamda hangi fikir yeşerebilir?

Kamuoyunu etkin ve doğru bilgilendirme sadece resmi yolla mı olmalı?

Tarımdaki fikirsel ve düşünsel üretkenliğin geldiği noktayı görmek için, bu kadar potansiyele rağmen, akademik unvan savaşları için yazılan akademik makaleler hariç, tarımsal makale yazarlığı, ya yerlerde ya da konu dışı ellerde seyrediyor. Bu durumda da kamuoyunun bilgilendirilmesi ve ilgisi eksik kalıyor. Alanında uzmanlaşmış tarımcıların TV programlarına katılmaları ve kamuoyunu basın marifetiyle bilgilendirmeleri, konuyu bilmeyen ve bu alanda sürekli yarım ve eksik bilgi yayanların bu boşluğu doldurmalarından daha iyi değil midir? Bunun yanında bazı tarımsal STK'lar kendi meşrebine göre ve varlık sebebinin dışına taşarak değerlendirmeler, yorumlar ve yönlendirmeler yapma esaretinden kurtulmalılar. Bütün bunların önüne geçmenin, spekülasyonları speküle olmadan önlemenin yolu; konusunda otorite olabilecek makul akılların birikimlerini, kabul edilebilir bağımsızlıkta ve özgünlükte kamuoyunun istifadesine açmaktır.

Tarımın yıllardır biriken sorunları ve güncellenememe nedenleri arasında en etkin olanı hesabı doğru yapılamayan bu içsel nedenlerdir. Bu içsel hesaplaşmayı her tarımcı kendi konumuna ve tarzına göre kendi içinde gerçekçi bir şekilde yapmalıdır. Emin olun faydası olur, zararı olmaz!

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber