İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Gıdada fahiş fiyat artışının önüne nasıl geçilir?

Özel sektörün pazar ayağında ciddi bir kazanç sağlanırken, üretim kanadında aynı paralellikte kazanç sağlanamamaktadır. Gıdada fahiş fiyat artışlarının önüne geçmek için neler yapılabilir? Denetim belli dönemlerde sınırlı ve sayılı yapıldığı için fahiş fiyatları düşürmede etkisi de sınırlı kalmaktadır. Kendi kendini denetleyen bir mekanizma tasarlanmalıdır.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 15 Eylül 2021 17:01, Son Güncelleme : 15 Eylül 2021 17:03
Gıdada fahiş fiyat artışının önüne nasıl geçilir?

Gıda sektöründeki rol paylaşımının fahiş fiyatta payı var mı?

Gıda fiyatlarındaki aşırı artışın ana sebebi, hiç şüphesiz tarımsal üretimde tarladan sofraya kadarki sürecin doğru yönetilememesinden kaynaklanmaktadır. Bu sürecin aktörlerinin her biri, tabandan tepeye ya da tepeden tabana kadar kendi alanlarının işleyişini olağan bir şekilde sağlanmasından sorumludurlar. Bu olağan işleyişi sağlamak ise tarım ve gıda sektöründeki her birimin ortak ve tamamlayıcı sisteme kavuşmasıyla mümkün olacaktır. Kimi zaman siyasetin, kimi zaman bürokrasinin, kimi zaman parasal gücü olan tarımsal firmaların ve onların sözcülüğünü yapan oluşumların baskın olduğu işleyiş türü fiyat ve üretim dengesini sağlamaktan uzaktır.

Sitemli tarımsal üretimin ve gıda sektörünün oluşturulmasının ana omurgası, sektörde rol alan tüm birimlerin rollerinin doğru belirlenmesine ve doğru oynamasına bağlıdır. Tarım ve gıdanın başrol oyuncuları Tarım Bakanlığı, çiftçiler, üreticiler, tarımsal özel sektör, marketler ve onların sözcülüğünü yapan oluşumlardır.

Son dönemlerde Tarım Bakanlığı, iç dizaynını tamamlayamamış, üreticisini ve çiftçisini yeterince gözetmeyen özel sektör karşısında etkenliğini kaybetmiş ve edilgenlik üzerinden işlem yürütmeye çalışmaktadır.

Tarım ve gıdada faaliyet gösteren özel sektör, Tarım Bakanlığının organlarını kendi büyümesi için bir araç gibi kullanırken, tarımsal faaliyetin mihenk taşı olan üreticiyi ve çiftçiyi kıt şartlarda üretim yapmaya mecbur bırakmaktadır.

Özel sektörün pazar ayağında ciddi bir kazanç sağlanırken, üretim kanadında aynı paralellikte kazanç sağlanamamaktadır. Bu dengeyi sağlayacak olan Tarım Bakanlığının icraatlarıdır. Bu dengenin sağlanması için yapılan kısmi destekleme ve denetim mekanizması sorunları çözmeye yetmemektedir. Çünkü tarımda sistem doğru kurulmamıştır. Tarım Bakanlığı, şu anki yapısı gereği, rolünün büyük bir kısmını tarımsal özel sektöre ve onların sözcülerine devretmiştir. Bunu yaparken de çiftçiyi, küçük tarım işletmecisini ve üreticiyi koruyucu bir usulle vermemiştir.

Kolay olanı seçmek tarımda işe yaramıyor

Tarım Bakanlığı bu yapısıyla sitem kurmayıp kendi özündeki rolleri dağıtmakla kolay olanı seçmekte haklıdır! Her ne kadar bunun ceremesini çiftçiler, üreticiler ve tüketiciler çekse de. Çünkü son on yılda tüm sistem kurma girişimleri batı güdümlü tarımsal özel sektörün tamahkarlığına, bürokrasinin aymazlığına ve popülizmin şaşaasına kurban gitmiştir.

Son on yılda tarımsal alanda ulusal ve uluslararası etkisi olacağı düşünülen büyük projeler gündem edildi, aylarca üzerinde çalışıldı, masraflar edildi, reklamı yapıldı ama gerek projelerin aceleyle çalakalem olmasından gerekse tarımsal özel sektörün ve onların sözcülerinin ilgisizliğinden karşılık bulmadığı için rafa kaldırıldı. Çünkü tarımsal özel sektörün büyük bir kısmı, aş pişirmek yerine pişirilmiş aşı satmakla meşguldü!

Aylarca şuralar yapıldı, çalıştaylar düzenlendi, komisyonlar çalıştı, raporlar hazırlandı ve sunuldu ancak sonuçta tarıma kayda değer bir yansıması olmadı. Çünkü bir sistem oluşturmak için değil boşluğu doldurmak için yapıldı.

Tarım havzalara ayrıldı ama kağıt üzerinde kaldı, işlevsellik kazandırılmadı. Havza usulü desteklemeye gidildi ama kararlı ve gerçekçi yapılmadı. Bölgelerin etkili insanları bastırdı, bölgede öne çıkan ürüne değil yetişen her ürüne destek verilmeye gidildi, desteklerin sağlayacağı fayda boşa çıktı ve böylece havza usulü çalışma etkisizleştirildi.

Kararsız tarım politikalarımız ve şaşkın tarım bürokrasisi, kararlarında isabeti yakalamada güçlük çekmektedirler. Bir bürokratın değişmesiyle iveme kazanan bir birim, başka bir bürokratın değişmesiyle gereksiz mevzulara dalıyorsa burada istikrarsızlık var demektir. Bir bürokrat başına geçtiği birim hakkında "bu alanda hiçbir bir bilgim yok" diyorsa nasıl karar verecektir ya da kim karar veriyordur?

Kendi uzman olduğu alanda hata ve yanlış gidişi gören ve düzeltmek için en azından izahatta bulunan sıradan bir uzman, meşhur ancak gayri meşru nedenlerle hemen oyunun dışına itiliyorsa tarımdaki istikrarsızlık kronikleşmiş demektir. Kronik hastalıklar ancak ciddi, düzenli ve programlı tedavilerle kontrol altına alınabilir.

Sivil tarım örgütlerinin tamamı çiftçinin, üreticinin ve üyelerinin aidatını kuruşu kuruşuna ve zamanında alınmasında gösterdiği performansı, çiftçinin ve üreticinin hak ve hukukunu takipte göstermediği gibi piyasada olup bitenlere, gıdadaki fahiş fiyat artışlarına da maalesef kayıtsız kalmaktadır. Tarımdaki girdi fiyatlarının artmasının bir sebebinin de kendi üye firmalarının aşırı kar tamahkarlığında aramak yerine başka taraflarda aramaktadırlar. Bu topal tarımsal sivil oluşumlar, bu halleri ile tarıma faydadan uzağa düşmektedirler.

Gıdada fahiş fiyat artışlarının önüne geçmek için neler yapılabilir?

Tarımsal özel sektör birçok yetkiyi almak ve kullanmak için ısrar etmektedir. Tarım Bakanlığı liyakat ve bürokratik nedenlerle özündeki rolleri (resmi veya gayri resmi) kontrolsüz bir şekilde dağıtmamalıdır. Çünkü ülkesel tarım ve gıda sektörü istikrarlı bir durumda değildir. Bu durum istismara yol açılabilmektedir.

Üzerinde yeterince çalışılmamış, kapsamlıca araştırılmamış, tek taraflı hesaplanmış projelerin hayat geçirilmesinde acele edilmemelidir. Bunun yanında tarımın bazı kesimleri istemiyor diye olgunlaştırılmış projelerden de vazgeçilmemelidir.

Tarımsal havza bölgelerinde ürün yetiştirme desenleri belirlenirken Araştırma Enstitülerinin kılavuzluğu öne çıkarılmalıdır. Elbette Enstitülerin kafasını kaldırıp piyasaya, üretim de olup bitenler bakması, ona göre vaziyet alması, idari ve organize kapasitesini, zihinsel ve fiziksel bakımdan yenilemesi şartı ile. Bu durum tarımsal üretimin istikrarına belli ölçüde katkı sağlayacaktır.

Tarımsal sivil oluşumlar ve bu pazardan büyük paralar kazananlar, para kazanırken batılı büyük firmaları taklit ettikleri kadar üreticiye yurt dışında üretim yeri (bakir Afrika gibi) ve pazar bulmada da çaba gösterseler, belki bir nebze ülke tarımının dengelenmesine katkı sağlayabilirler.

Tarımsal üretici örgütleri daha kapsayıcı ve kuşatıcı zemine çekilmeli tek düzelikten kurtulmalı ve bunun için yasal zemin yeniden düzenlenmelidir. Bu da üretimde ve pazar imkanlarında sorumluluk paylaşımını beraberinde getirecektir.

Denetim belli dönemlerde sınırlı ve sayılı yapıldığı için fahiş fiyatları düşürmede etkisi de sınırlı kalmaktadır. Marketler ve toptancı hallerinin işleyişinin yasal zeminleri daha istikrarlı ve kalıcı hale getirilmelidir. Üretici ve tüketici örgütleri de bu alanda sorumlu tutulmalıdır. Kendi kendini denetleyen bir mekanizma gibi tasarlanmalıdır.

İhracat rakamını artırmak için zorladığımız ürünleri bir süre sonra daha pahalıya satın almak zorunda kalabiliyoruz. Bu bir tarımsal planlama eksikliğidir. Geriye dönük tecrübelerle ve ileriye dönük tahminlerle bu planlama ülke ihtiyaçlarına göre yapılmalıdır.

Tarım Bakanlığının uygulamaya geçirdiği Tarım Dijital Market uygulaması tasarlandığı gibi işletilememektedir. Bu uygulamayı daha iyi yapacak, Ticaret Bakanlığı veya Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği gibi bir kuruluşa devredilebilir.

Tarladan, tohumdan sofraya kadar tarımsal üretim faaliyetlerinde kullanılan girdilerin; tohum, gübre, su, tarımsal teknoloji gibi materyallerin kullanımında yerli girişimler desteklenmeli ve çoğaltılmalıdır. Bu alandaki yerli girişimlerin yetersiz olması ve girişimlerin sekteye uğraması, gündem edildiği kadar önemsenmemesinden kaynaklanmaktadır.

Tarımsal faaliyetlerin, tarladan sofraya kadar, her basamağını sorumluluklarıyla birlikte yeniden dizayn edilmeye ihtiyacı vardır. Tarımdaki her kesim, kurumsal mevcudiyetine göre kapsayıcı bir şekilde sisteme dahil edilmeli, Tarım Bakanlığının lokomotifliğinde rollerinin sınırları belirlenmelidir. Çünkü Tarımın özel sektörü, tarımın lokomotifliğini üstlenecek niteliğe henüz ulaşamamıştır. Sorunun büyüğü birazda buradadır; Lokomotifliği yapacak özel sektörün henüz bu kimliği hak etmemesi, ancak Tarım Bakanlığının da buna, bilerek veya bilmeyerek göz yumması! Tarımda doğru sistemleşmeyi engellemektedir. Tarımda sistemleşmeyi başarırsak, belki gıda fiyatındaki artışı engelleyemeyiz ama en azından fahiş fiyat artışını önleyebiliriz.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber