'Tefecilerden aldığı para olmadan hiçbir iş beceremeyen biri' sözü hakaret sayılmadı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, "Ya da tefecilerden şeklindeki cümlenin hakaret ve suç olmadığına karar verdi.

Haber Giriş : 02 Ağustos 2022 13:39, Son Güncelleme : 02 Ağustos 2022 12:47
'Tefecilerden aldığı para olmadan hiçbir iş beceremeyen biri' sözü hakaret sayılmadı.

'Tefecilerden aldığı para olmadan hiçbir iş beceremeyen biri' sözü hakaret sayılmadı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, "Ya da tefecilerden aldığı para olmadan hiçbir iş beceremeyen birini dünya lideri olarak halkımıza yutturan emparyalizmin oyunlarını anlayamaz." şeklindeki cümlede Cumhurbaşkanına hakaret suçunun "Ya da emperyalizmin bütün az gelişmiş ülkelerde uyguladığı şu oyunu anlayamaz. İktidara hırslı biri getirilir, muhalefete pasif ve beceriksiz biri getirilir. İktidardakine yanlış şeyler yaptırılır. Bu yanlışlar kayıt altına alınır, sonra şantaj olarak kullanılır. Artık soygun düzeni kurulmuştur." içerikli cümlenin hakaret ve suç olmadığına karar verdi.

Kararda, ihtiva ettiği anlam, şüphelinin siyasi kişiliği ve kullanılan kelime ve kavramlar itibariyle iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici nitelik taşımaması nedeniyle, demokratik toplumda siyasi kişiliklerden beklenen hoşgörü kapsamında değerlendirilmesi gereken ağır eleştiri olarak kabul eden itiraz merciinin kararında hukuki isabetsizlik bulunmadığı belirtildi.

T.C.

YARGITAY

16. CEZA DAİRESİ

2019/4392 E.

2019/6430 K.

I-TALEP:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.03.2019 tarih ve 2019/31232 sayılı yazısı ile; Cumhurbaşkanına hakaret suçundan şüpheli... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda, Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 30/10/2018 tarihli ve 2018/50782 soruşturma, 2018/36199 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Konya 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 13/12/2018 tarihli ve 2018/6730 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

Dosya kapsamına göre, şüpheli tarafından Konya İl Emniyet Müdürlüğü'ne posta yoluyla gönderilen 17/08/2018 kayıt tarihli, "Halkımıza Duyurulur" başlıklı bildiri içerikli yazıda "...Ya da tefecilerden aldığı para olmadan hiçbir iş beceremeyen birini dünya lideri olarak halkımıza yutturan emperyalizmin oyunlarını anlayamaz..." şeklindeki beyan nedeniyle Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Cumhurbaşkanına hakaret suçundan başlatılan soruşturma sonucunda, anılan beyanın Cumhurbaşkanı'nın şahsına yönelik olduğu hususunda bir söz bulunmadığı ve eleştiri boyutunda kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 126. maddesinde yer alan "Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, somut olayda, halkımızın dünya lideri olarak kabul ettiği şahsın sayın Cumhurbaşkanı olduğu hususunda duraksama bulunmadığı ve bu nedenle hakaret suçunun oluşması için isimlerinin zikredilmesinin gerekmediği, diğer taraftan Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/11/2009 tarihli ve 2009/9-190 esas, 2009/253 sayılı ilamında belirtildiği üzere, eleştirinin küçültücü, incitici veya abartılı olması halinde eleştiri hakkından söz edilemeyeceği, dolayısıyla mağdurun temsil ettiği sıfat ile kesinlikle bağdaşması düşünülemeyecek şekilde, tefecilerden para aldığı ve hiçbir iş beceremediği tarzındaki sözlerin küçümseyici ve incitici bir amaçla söylendiği, toplanan delillerin kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu ve atılı Cumhurbaşkanına hakaret suçu yönünden 5237 sayılı Kanun'un 299/3. maddesi uyarınca kovuşturma izni verilmesi durumunda delillerin takdir ve değerlendirmesinin mahkemesince yapılması gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 20/03/2019 gün ve 94660652-105-42-2075-2019-Kyb sayılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.

II-OLAY:

17.08.2018 tarihinde Konya İl Emniyet Müdürlüğüne şüpheli ...'ün bir siyasi parti içerisinde Milli Mücadele Ruhu adı altında bir hareket oluşturduklarını, adalet, ekonomi, terör ve eğitim konularında projeler hazırladıklarını ve sosyal medya dahil basın organlarına bunu bildirdikleri halde projelerini duyuramadıklarını, il teşkilatlarının tehdit edilmesi nedeni ile kendilerine yardımcı olmadıklarını, bir televizyona projelerini bildirmelerine rağmen yayımlamadığını, tehdit edildiklerini düşündüğünü, Antalya ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılıklarına yaptığı başvurulara da işlem yapılmadığını, ülkenin ABD tarafından Ortadoğu'da savaşa sürüklenmek ve ülkede iç savaş çıkartılmak istenildiği, zaten ilkolul mezunu bir imamın ABD tarafından neden beslenildiği öngörülse bunun daha iyi anlaşılacağını, 11 aylık bebeğin şehit edilmesininde bunun bir parçası olduğunu, bir savaş olacak ise bunun yeri ve zamanını bizim belirlememiz gerektiğini, Mustafa Kemal'in bilimsel savaş taktiğinin de bu olduğunu belirterek gereğinin yapılmasını talep ettiği; yazının ekinde ise "Halkımıza Duyurulur" başlıklı, içeriğinde özetle ve ilgili kısım belirtildiği şekli ile, parti içinde Milli Mücadele Ruhu adlı bir grup kurduklarını, ülkeyi savaşın eşiğine getiren durumdan çıkarmak için projeler hazırladıklarını, tüm partililere seslenerek AKP'ye oy verenlere koyun denmesini istemediklerini, ekmek kavgası nedeni ile haberleri dahi izlemeyen bu insanlara koyun demeye kimsenin hakkı olmadığını, başkanlık sistemi ve laiklik ile ilgili projelerinde 101 üniversite mezunu kişiden seçilecek senatörlerden oluşacak başkanın alacağı kararları denetleyen ve danışmanlık yapan bir senato oluşturacaklarını belirtir ifadeler kullanıldıktan sonra yazıda belirtildiği şekilde; "Senato her partinin önseçimle belirlediği ve sadece üniversite mezunlarının oy kullanarak seçeceği 101 senatörden oluşacak. Neden sadece üniversite mezunları oy kullanacak? Çünkü ilkokul mezunu bir kardeşimiz fiyatın artmasından ve maaşın azalmasından ekonominin kötü gittiğini anlayabilir. Ancak emperyalizmin ilkokul mezunu bir insanı nasıl dünya imamı olarak halka yutturduğunu anlayamaz. Ya da tefecilerden aldığı para olmadan hiçbir iş beceremeyen birini dünya lideri olarak halkımıza yutturan emparyalizmin oyunlarını anlayamaz. Ya da emperyalizmin bütün az gelişmiş ülkelerde uyguladığı şu oyunu anlayamaz. İktidara hırslı biri getirilir, muhalefete pasif ve beceriksiz biri getirilir. İktidardakine yanlış şeyler yaptırılır. Bu yalnışlar kayıt altına alınır. Sonra Şantaj olarak kullanılır. Artık soygun düzeni kurulmuştur. Bütün bunları şu anda bazı parti liderleri anlamazken ekmek kavgasından dolayı haberleri izlemeyen vatandaş hiç anlayamaz...." şeklinde beyanlar içeren ve devamında adalet, eğitim, laiklik gibi konularda projelerini anlatan dilekçenin sunulması üzerine şikayetin Cumhuriyet savcısına bildirilmesine müteakip alınan talimatlar doğrultusunda, şüphelinin Antalya'da bulunan mernis kaydını içerir nüfus cüzdanı sureti ile POLNET sistemlerinden yapılan mernis sorgulamasında Antalya ilinde adresinin tespit edildiğine dair ekran görüntüsünü içerir tutanağın tanzim edilmesi ve başkaca sorumluluk bölgesinde olması nedeni ile de temin edilemediği belirtilmek sureti ile "Ya da tefecilerden aldığı para olmadan hiçbir iş beceremeyen birini dünya lideri olarak halkımıza yutturan emparyalizmin oyunlarını anlayamaz." şeklindeki cümlede Cumhurbaşkanına hakaret suçunun "Ya da emperyalizmin bütün az gelişmiş ülkelerde uyguladığı şu oyunu anlayamaz. İktidara hırslı biri getirilir, muhalefete pasif ve beceriksiz biri getirilir. İktidardakine yanlış şeyler yaptırılır. Bu yanlışlar kayıt altına alınır, sonra şantaj olarak kullanılır. Artık soygun düzeni kurulmuştur." içerikli cümlenin ise Türk Milletini, Cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu kapsamına girdiğinin değerlendirilmesi nedeni ile savcı talimatı ile düzenlenen tahkikat evraklarının Konya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği anlaşılmıştır.

Şikayet dilekçesinde, şüphelinin ad ve soyadının yer aldığı, imzasının bulunduğu Ankara ilinden bir adresi ve bir cep telefonu numarasını irtibat adresi olarak bildirdiği görülmüştür.

Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 30.10.2018 tarihli 2018/50782 soruşturma ve 2018/36199 karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ile "bahse konu sözlerin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan mağdur ...'ın şahsına yapıldığına dair başkaca bir söz olmadığı, sözlerin bu haliyle ve bahse konu bildirinin posta yoluyla gönderildiğide kaldı ki, şüphelinin göndermiş olduğu bildirideki sözlerin hakaret boyutuna ulaşmayan eleştiri sınırında kaldığı, bu nedenle müsnet suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı" belirtilerek şüpheli hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.

12.11.2018 tarihinde kararı tebliğ alan müşteki vekilinin 16.11.2018 havale tarihli dilekçesi ile Cumhuriyet savcısınca iddianamenin düzenlenmesi gerektiği, yargılama fonksiyonun mahkemelerde olduğu, savcılığın mahkemece değerlendirilmesi gereken bir hususu değerlendiremeyeceği, metinde sarfedilen cümlenin Cumhurbaşkanını kastettiği ve suçun yasal unsurlarının oluştuğu, matufiyet unsurunun değerlendirmesinin yargılama makamı tarafından yapılması gerektiği, savcılık gerekçesinde "bahse konu bildirinin posta yoluyla gönderilmesi"nin karar gerekçesinde neden belirtildiğinin de anlaşılamadığını belirtmek sureti ile yasal süresi içerisinde itirazda bulunduğu görülmüştür.

Konya 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 13.12.2018 tarihli 2018/6730 Değişik iş sayılı kararı ile "şüpheli tarafından kaleme alınmış yazıda geçen "...Ya da tefecilerden aldığı para olmadan hiçbir iş beceremeyen birini dünya lideri olarak halkımıza yutturan emperyalizmin oyunlarını anlayamaz..." ifadelerinin mağdur Cumhurbaşkanı kastedilerek yazıldığı sonucuna varılabilirse de; bu ifadenin hakaret boyutuna ulaşmayan, ağır eleştiri olarak nitelendirilebileceği, siyaset yapan devlet büyüklerinin eleştirilebileceği ve onlara yönelik eleştirilerde toleransın daha fazla olması gerektiği kanaatine varılmış, bu nedenle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu gözetilerek mağdur vekilinin kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazının reddine" kesin olarak karar verilmiştir.

04.01.2019 tarihinde Cumhuriyet savcısınca belirtilen sözlerinin demokratik, özgür ve eleştiri sınırları içerisinde kalan düşüncelerden olmadığı, Cumhurbaşkanını halk nezdinde küçük düşürücü, onur ve saygınlığını zedeleyecek ifade ve isnatlardan olduğu açıktır gerekçesi ile Konya 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 13.12.2018 tarih 2018/6730 Değişik iş sayılı kararına karşı kanun yararına bozma yoluna gidilmesi gerektiği Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne bildirilmiştir.

20.03.2019 tarihinde Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü yazısı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından kanun yararına bozma isteminde bulunulmuştur.

III-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:

Dilekçe hakkının kullanılması kapsamında Konya Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatta bulunan şüpheliye ait dilekçe ekinde yer alan yazıdaki "...Ya da tefecilerden aldığı para olmadan hiçbir iş beceremeyen birini dünya lideri olarak halkımıza yutturan emperyalizmin oyunlarını anlayamaz..." şeklindeki tabirin "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunu oluşturup oluşturmayacağına dairdir.

IV-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:

T.C. Anayasasına göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. Bu nedenledir ki Cumhurbaşkanına hakaret suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil Devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunması amaçlanmıştır. Devlete karşı işlenen suçlardan bir kısmının gerçek mağdurunun makamı temsil eden gerçek kişi olmakla birlikte, Devlete ilişkin hukuki yararın korunması, kişiye nazaran daha üstün tutulmuştur.

Suç doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı olan kişiye karşı işlenmekte ise de, suçla korunan ve bu nedenle ihlal edilen hukuki değer devletin siyasal iktidar yapısıdır. (Özek, Çetin, Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler, İst 1967 s. 10)

Ceza himayesinin konusu devlet kuvvetlerinin korunmasıdır. (Faruk Erem, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 1991/1, Manzini V trattato di diritto penale İtaliano, IV (Torino,1926 s. 198))

Suçun faili herkes olabilir. Cumhurbaşkanlığı sıfatı seçimle değil ant içmekle başlar. Suçun, görevin devamı sırasında işlenmesi gerekli olduğu gibi görevden kaynaklanması şart değildir. (CGK 02.04.1990 tarih 84/106 sy karar)

Hakaret, bir kişiye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle onur, şeref ve saygınlığa saldırmasıdır. Eylemin yüze karşı ya da yoklukta işlenmesi arasında fark yoktur. Gıyapta hakarette ihtilat öğesi aranmamaktadır.

Serbest hareketli suç olup, sözler, imalı şarkılar, yazı, çizim, resim, nefreti gösteren hareketler ve bunun gibi davranışlarla işlenebilir.

Manevi unsur genel kasttır. Mağdurun sıfatı bilinerek hareket edilmelidir. Saikin siyasi olması şart değildir. Cumhurbaşkanlığı sıfat veya vazifesiyle alakalı saike de lüzum yoktur. (Erem. age)

Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmamasına bağlıdır. İfade hürriyeti, basın özgürlüğü, haber verme ve eleştiri hakkı gibi bir hakkın kullanmasına ilişkin hukuka uygunluk nedenleri mevcut ise hukuk düzeni tarafından kişi cezalandırılmayacaktır. Ancak, eleştiri hak ve görevi kötüye kullanılmamalı, ifade veya yazıda küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan öğelerden birinin olması halinde haber verme ve eleştiri hakkından söz edilmeyecek eylem hukuka aykırı olacaktır.

Hakaret suçları ifade özgürlüğünü sınırlayan hallerden bir tanesidir. Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilmez bir niteliğe sahiptir. İfade hürriyeti insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve özgürlüğüdür. Temel hak ve özgürlüklerden olan bu hak birçok uluslararası belgeye, Anayasa ve yasalara konu olmuştur. Bu cümleden olarak, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 19. maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10/1. maddesinde, T.C. Anayasasının 25 ve 26. maddelerinde birbirlerine benzer şekilde; "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir." biçiminde teminat altına alınmıştır.

Demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade hürriyeti sadece kabul gören veya zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Bunlar demokratik bir toplumun olmazsa olmaz tolerans ve hoşgörüsünün gerekleridir. (Tezcan, Erdem Sancaktar, Türkiye'nin İnsan Hakları sorunu 2. baskı sy 462)

Ancak mutlak haklardan olmayan ifade hürriyetinin sonsuz ve sınırsız olmadığı, kısıtlı da olsa belli şartlarda sınırlandırılabileceği de aynı metinlerde yer bulmuştur. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 10/2 maddesine göre; görev ve sorumluluklar da yükleyen bu hakkın kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda başkalarının şöhret ve haklarının korunması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir. Anayasanın 26/2. maddesine göre de: "Bu hürriyetlerin kullanılması... başkalarının şöhret veya haklarının... korunması amaçlarıyla sınırlanabilir."

İfade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin dar yorumlanması, sınırlandırma için önemli bir toplumsal ihtiyaç veya zorunluluğun bulunması, bu sınırlandırmanın meşru bir amacı gerçekleştirmek için yapılması, sınırlandırmada aşırıya gidilmemesi ve her halükarda hakkın özünü zedelemeyecek ölçüde yapılması gerekmektedir.

İftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzeni cebir yoluyla değiştirmeye yönelen nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle ceza yaptırımlarına bağlanmaktadır.

Bu doğrultuda Cumhurbaşkanına hakaret suçu TCK 299. maddede yaptırıma bağlanmıştır. Suçun koruduğu hukuki yarar yukarıda da izah edildiği üzere Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığıdır. Bu suçun oluşumu için "Onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun düşünce veya duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibari ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir. Bunun tayininde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir. Bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez" (Erman, hakaret ve sövme suçlan sy 80 vd)

Demokratik toplumlarda siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmalıdırlar. Ancak hakarete hiçbir kimse katlanmak zorunda değildir. İfade hürriyeti bakımından eleştiri ve hakaret ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken kavramlardır. Kaba sövme hiçbir koşulda eleştiri olarak kabul edilemez. Türk toplumunun önemli bir kesiminin kendilerini siyasi liderleriyle özdeşleştirdiği, liderlerine yapılan ve kamuya yansıyan hakaretleri kendilerine yapılmış gibi algılayarak aşırı reaksiyon gösterdikleri, bu hakaretlerin toplumdaki kutuplaşmayı artırdığı, hakaret ve sövme fiillerinin, adi olaylarda dahi birçok öldürme ve nitelikli yaralamalara sebebiyet verdiği gözetildiğinde, bu fiillerin orantılı bir yaptırıma bağlanmasının toplumsal barışın ve kamu düzeninin korunması bakımından da demokratik toplumda zorlayıcı bir ihtiyacın karşılanması kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; şüpheli tarafından Konya İl Emniyet Müdürlüğüne posta yoluyla gönderilen 17.08.2018 kayıt tarihli, "Halkımıza Duyurulur" başlıklı bildiri içerikli yazıda "...Ya da tefecilerden aldığı para olmadan hiçbir iş beceremeyen birini dünya lideri olarak halkımıza yutturan emperyalizmin oyunlarını anlayamaz..." şeklindeki ifadeleri, dilekçe ve eklerinin bütünlüğü içinde ihtiva ettiği anlam, şüphelinin siyasi kişiliği ve kullanılan kelime ve kavramlar itibariyle iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici nitelik taşımaması nedeniyle, demokratik toplumda siyasi kişiliklerden beklenen hoşgörü kapsamında değerlendirilmesi gereken ağır eleştiri olarak kabul eden itiraz merciinin kararında hukuki isabetsizlik bulunmadığından istemin reddine karar verilmiştir.

SONUÇ:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.03.2019 tarih ve 2019/31232 sayılı Kanun Yararına Bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber