Çocuklarda görülen astımın yüzde 90'ı alerjik

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 09 Aralık 2009 13:37, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:57

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ve Çocuk Alerji-İmmunoloji Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Seval Güneşer Kendirli, çağın hastalığının alerji olduğunu belirterek, çocuklarda görülen astımın yüzde 90'ının alerjik olduğunu kaydetti.

'9 Aralık Dünya Alerji Günü' dolayısıyla bir açıklama yapan Kendirli, hayat boyu astımın büyük bir kısmının çocuklukta başladığını anlattı.

Çocuk astımının erken tanısı, doğru takip ve tedavisinin önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kendirli, "Çocukların iş gücüne ve okula devamsızlığına sebep olan astım çocukluk çağının en önemli kronik hastalığıdır. Astım görülme oranı gittikçe artmaktadır. Astım genellikle kendiliğinden veya tedavi ile düzelen, hava yollarının tıkanması ve yangısı sonucu oluşan, yineleyen bir hastalıktır. Hayat boyu astımın çoğu çocuklukta başlamaktadır. Genellikle ev tozu akarlarına, küf mantarlarına hayvan tüy ve salgılarına bazen de polenlere alerji olabilir. Çocukluk çağında görülen astımın yüzde 70-75'i hafif astımdır. Hastalıkta genelde tekrarlayan öksürük, hışıltı, balgam çıkarma ve nefes darlığı olur. Hastaların özellikle gece olan öksürükleri vardır. Bu kuru ve inatçı özelliktedir. Sonraları balgam eklenir. Hışıltı astımlı çocuklarda olan önemli bir bulgudur ve kendiliğinden veya uygulanan tedavi ile düzelir. Yalnız bilmemiz gereken bir nokta, her astımda hışıltı olmadığı ve her hışıltının da astım olmadığıdır. Hastalıkta gece nefes darlığı görülebilir. Egzersizle nefes darlığı, hışıltı olabilir. Astımlı hastanın soluk borusu aşırı duyarlıdır. Alerjen, hava kirliliği, iritanlarla hastalık başlayabilir. Astımlı hastanın evinde sigara içilmemelidir. Ailede astım veya alerji varsa tekrarlayan hışıltı ve tekrarlayan öksürükte astım olup olmadığı düşünülmelidir ve hekime başvurmalıdır." dedi.

ALLERJİ VE ASTIM TEDAVİ YÖNTEMİ

Astımın tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu vurgulayan Kendirli, "Astım tedavisinde; hastanın doktoru ile iyi ilişkide olması şarttır. Astımda hastanın astımını kontrolde tutmak gerektir. Bu nedenle hasta ilaçlarını doktorun önerdiği sürede kullanmalıdır. Alerjik hastalarda alerjenden korunmanın etkin yapılması gereklidir. Hastanın ilk aşamada hangi maddeye karşı alerjisi varsa o maddeden nasıl uzak duracağını öğrenmesi ve o önlemleri alması gerekir. Tedavide ikinci basamak ilaç tedavisidir. Hasta doktorun verdiği ilacı düzenli veya gerektikçe almalıdır. Hekimler hastalığın şiddeti, hasta yaşı, kolay kullanılabilirliği ve maliyet gibi faktörlerin göz önünde tutarak her hasta için özgün tedaviler önerirler. Uygun tedavi ve korunma ile astımlı çocuklar yaşıtları gibi sağlıkla yaşamlarını sürdürebilirler, tüm aktiviteleri ve spor yapabilirler. İlk iki aşama tedavileri uygulamasına karşın yeterli yararı görmeyen hasta grubunda, allerji aşısı olarak bilinen immünoterapi tedavisi uygulanabilir. İmmünoterapi tedavisinde hastaya duyarlı olduğu allerjen giderek artan dozlarda verilerek bağışıklık sisteminde verilen tepkilerin azaltılması amaçlanır. Aşı kararı ve nasıl yapılacağı uzmanlık (ihtisas) eğitimi almış allerjistler tarafından verilmelidir." dedi.

"Alerji, çevremizde bulunan ve zararlı olmayan alerjen dediğimiz maddelere vücudumuzun bağışıklık sisteminin verdiği yanıttır." diyen Prof. Dr. Seval Kendirli, "Bu reaksiyon alerjinin görüldüğü organda kronik bir yangıya neden olur. Tüm alerjik hastalıklarda en büyük risk faktörü anne babadan geçen kalıtsal bir alerjik yatkınlığın olmasıdır. Alerjik hastalıkların gelişmesinde yalnız genetik faktörlerin değil, çevre faktörlerinin de önemli rolü olduğu bilinmektedir. Enfeksiyon, sigara dumanı, hava kirliliği, rutubetli evde yaşama, şehir tipi yaşama hastalığın gelişmesini tetikleyen faktörlerdir. Alerjik hastalıklar allerjik (burun ve göz) nezle, astım, egzema, besin allerjisi, ilaç allerjisi, böcek allerjisi şeklindedir." diye konuştu.

ALERJİK NEZLEYE DİKKAT

Alerjik bünyeli kişilerde 'nezle' oluşabileceğini anlatan Kendirli, "Alerjen ile karşılaşma sonu burun akıntısı ve tıkanıklığı, aksırık, kaşıntı gibi yakınmaların oluştuğu hastalıktır. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte alerjik nezle görülme sıklığı yüzde 10 ile yüzde 25 arasında değişmektedir. Adana'da alerjik nezlenin okul çağı çocuklarında görülme oranı yüzde 11.2'dir. Alerjik nezle burunda neden olduğu yakınmalar ile iş ya da okul başarısının düşmesi, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon bozukluğu, uyku bozuklukları gibi yakınmalar ile yaşam kalitesinde bozulmalara yol açabilir. Ayrıca sinüzit, orta kulak iltihabı ve astım gelişmesine yol açar. Bu sebeple alerjik rinitli her hastanın astım gelişimi yönünden dikkatle izlenmesi gerekir. Alerjik nezleli hastaların yüzde 30-35'inde astım, astımlı hastaların yüzde 80-85'inde alerjik nezle vardır. Alerjik nezle astım için önemli bir risk faktörüdür." ifadesini kullandı.

Adana'da en önemli alerjenin 'akarlar' olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Seval Kendirli, "Akar, ev tozu içinde yaşayan ve gözle görülemeyecek derecede küçük olan bir böcektir ve özellikle de tekstil ürünlerin üzerinde bulunur. Rutubetli ve ılıman iklim yaşaması için en uygun ortamdır. Halı, kuş tüyü ve yün yatak ,yorganlar en sık bulunduğu yerlerdir. Çayır polenine bağlı yakınmaların en sık görüldüğü dönem havada polen konsantrasyonun en yüksek olduğu yaz başıdır (nisan-mayıs-haziran ayları). Diğer polenler, bazı ağaç polenleri (zeytin ağacı,selvi) ve yabani otlar önemli allerjenlerdir. Küf mantarı sporları da Adana'da önemli alerjenlerdendir. Hayvanlardan ise en sık alerji yaptığı bilinen 'kedidir'. Hamam böceği ve nadiren de besinler alerjik hastalıklardan sorumlu olabilir." dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber