4046 sayılı Yasanın 22. Maddesinde Yapılacak Değişikliğe İlişkin Öneriler

4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda son olarak 2003 yılında yapılan değişikliğin ardından yeni bir değişiklik daha yapılmaktadır. Hükümetin göndermiş olduğu değişiklikler şu an Meclis gündemindedir. Değişiklikler temel olarak TEKEL personelinin özlük haklarına ilişkindir. Konuya ilişkin olarak Tekel Müfettişleri Derneğinin açıklamalarını okumak için tıklayın.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 23 Haziran 2005 06:33, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22 nci maddesinin 27.04.1995 tarihli 4105 sayılı Kanunun 4. maddesi ile değiştirilmiş olan üçüncü fıkrasında özetle; kamu kurumlarına kadro ve pozisyonlarına uygun olarak atanan personelin atandıkları tarihteki kadro ve pozisyonlarına ait net ücretlerinin, nakledildikleri kuruluşta alacağı net ücretten fazla olması halinde aradaki fark giderilinceye kadar, aradaki fark tutarının kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödeneceği hükme bağlanmış, 03.04.1997 tarihli 4232 sayılı Kanunun 3. maddesi ile anılan maddeye eklenen son fıkrada ise, 399 sayılı KHK'ye ekli (I) sayılı cetvelde belirtilen personelin eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminat (ek tazminat hariç) haklarının şahıslarına bağlı olarak atandıkları görevlerde kaldıkları sürece saklı tutulacağı hükmüne yer verilmişti.

Ancak, 01.08.2003 tarihli 4971 sayılı Bazı Kanunlarda ve Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik yapılması Hakkında Kanunun 6. maddesi ile 4046 sayılı Kanunun 22. maddesi değiştirilmiş, önceki halinde yer alan personelin kadro ve pozisyonuna uygun olarak atanma yerine yeni ihdas edilen ve (I) sayılı cetvelde görev yapan personelin kazanılmış haklarının çok gerisinde haklara sahip olan araştırmacı unvanlı kadrolara atanma hükmü getirilmiş, eski görev ile yeni görev arasındaki maaş farkının aradaki fark kapanıncaya kadar ödenmesi hükmü korunmuş ancak eklenen 6. fıkra ile; nakledilen personelden 399 sayılı KHK'ye ekli (I) sayılı cetvelde belirtilen personelin, eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge, zam, özel hizmet tazminatı, makam tazminatı, temsil tazminatı, görev tazminatının üç yıl süre ile şahsa bağlı olarak saklı tutulacağı, hükmü getirilmişti. Bu düzenlemenin hukuka uygun olmadığı cihetiyle iptali için ana muhalefet partisi CHP tarafından Anayasa Mahkemesine başvurulmuş, fakat halihazırda dava sonuçlanmamıştır.

Son olarak, nakle tabi personelin haklarını düzenleyen 22. maddede önceki düzenlemelerde sağlanan hakları tamamıyla ortadan kaldıran değişiklikler yapılarak tasarı halinde TBMM'ne sunulduğu öğrenilmiştir. Tasarıya göre personele ödenen fark tazminatı, mevcut yasadaki aradaki fark kapanıncaya kadar hükmü kaldırılarak üç yıl ile sınırlanmakta (ayrıca farkın 1. yıl % 100'ü, 2. yıl % 75'i, 3. yıl % 50'sinin verilmesi öngörülüyor), üç yıl sonunda aradaki fark kapanıp kapanmadığına bakılmadan atanılan ( I sayılı cetveldeki unvanlarda bulunan personelin almakta olduğu maaşların çok gerisinde haklara ve ücrete sahip olan) araştırmacı kadrosunun ücretinin ödeneceği öngörülmektedir. 1997 yılında getirilen hükümde (I) sayılı cetvelde belirtilen personelin eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminat (ek tazminat hariç) haklarının şahıslarına bağlı olarak atandıkları görevlerde kaldıkları sürece saklı tutulacağı belirtilmişken 2003 yılında yapılan değişiklikle personelin temel hakları önemli ölçüde tırpanlamaya gidilmiş ve bu yanlışın Anayasa Mahkemesinden döneceği ümidiyle beklenirken son tasarı ile bu hakların tamamen ortadan kaldırılmak istenildiği anlaşılmaktadır.

Meslek seçimi yaparken devletin sürekliliğini, güvenilirliğini gözeterek kamu personeli olmayı seçen memurlar, özelleştirme uygulamaları ile kimisi yolun yarısında, kimisi başında veya sonunda yeni bir seçim yapmakla karşı karşıya kalmaktadır. Özelleştirmenin gerekli olup olmaması ayrı bir konu olmakla beraber, özelleştirme sırasında (I) sayılı cetvelde yer alan, belli niteliklere haiz genel müdür, müfettiş, daire başkanı, şube müdürü gibi unvanlarda çalışan personel, araştırma ve inceleme yapmakla görevlendirilmek üzere araştırmacı unvanlı kadrolara atanmakta, bu görevde niteliklerinden yararlanılmamakta, kızak tabir edilen bir unvanda istihdam edilmekte, personelin motivasyonunu ortadan kaldırmaktadır.

Diğer taraftan, söz konusu personel yeni atandığı bu araştırmacı unvanlı kadroda, almakta olduğu maaşın ¼ ile ½ si arasında değişen oranlarda maaş kaybına uğramaktadır. Örneğin, 1600 YTL maaş alan 2. derecede bir Müfettiş, araştırmacı olarak atandığında, anılan tasarı yasalaştığı takdirde fark tazminatı olarak 1. yıl 1000 YTL, 2. yıl 750 YTL, 3. yıl 500 YTL alacak, üç yılın sonunda fark tazminatı sona erdirilerek üç yıl önce 1600 YTL alırken 4. yıldan itibaren 630 YTL maaş alacaktır. 1997 yılında yapılan düzenleme geçerli olsa örnek verilen Müfettiş, atandığı görevde kaldığı sürece maaş kaybına uğramamakta, 2003 yılında getirilen ve halen yürürlükte olan düzenlemeye göre ise 3 yıl boyunca maaş kaybına uğramamakta, üç yılın sonunda ise maaş dondurulmakta ve almakta olduğu maaşı yeni atandığı kadronun maaşına ulaşıncaya kadar aradaki fark kadar tazminat ödenmektedir. Yani maaşların erimesi üç yıl sonra başlamaktadır.

Kanaatimizce, 1997 yılında yapılmış olan düzenleme adil olan, personeli mağdur etmeyen optimal çözümler içeren,. memuru ekonomik yönden mağdur etmeyen bir düzenlemedir. Özelleştirme ile memurun iş hayatında önemli değişiklikler olmakta, bundan ailesi de doğrudan etkilenmektedir. Ancak, anılan düzenleme ile memurun uzun uğraşlar sonucu elde ettiği unvanına uygun olarak başka bir kurumda istihdam edilmesi, hiçbir şekilde maaş kaybına uğramaması gibi adil, insani unsurlar içermesi bu değişimin olumsuz sonuçlarını en aza indirmekteydi.

2003 yılında getirilen düzenleme ile memurun zorlu bir eğitim, sınav gibi büyük çabalar sonucu elde ettiği unvanlar, elinden alınmakta ve nitelikleriyle bağdaşmayan bir göreve atanmakta, bununla yetinilmemekte ve maaşı üç yıl sonunda dondurulmakta, yeni atandığı araştırmacı kadrosuna ait maaşın seviyesine inene kadar her hangi bir artış ön görülmemektedir. Bu düzenleme, yıllarca genel müdürlük, müfettişlik, daire başkanlığı yapmış memurları unvanca daha alt görevde bulunan memurların maiyetinde araştırmacı unvanıyla görevlendirerek yerleşik gelenekleri, insan psikolojisini hiçe saymakta, devlete duyulan güveni zedelemektedir. Devlet memurunu 65 yaşına kadar çalıştırmak zorunda değildir elbette ama, işe başlama sırasında yürürlükte olan yasalara güvenerek en azından emeklilik hakkını elde edene kadar çalışabileceği düşüncesiyle seçim yapan vatandaşının duyduğu güvene uygun adil, hakkaniyetle bağdaşır düzenleme yapmak zorundadır. 25 yaşlarında yasalara güvenerek bir seçim yapan memura, 40'lı yaşlarda ne kadar nitelikli olursan ol size ihtiyacımız kalmadı, genel müdür vb. görevlerde bulunman önemli değil hiçbir niteliği olmayan bir görevde çalışacaksın, maaşınızı da dörtte birden yarıya kadar düşürdüm demek ne kadar adil, hakkaniyete uygun, insani ise bu düzenleme de o kadar adil, ahlaki ve insanidir.

Sözü edilen tasarı ise yanlışı daha da perçinleyerek maaş kaybını 2. yıl başlatmakta ve üç yılın sonunda memurun maaşını üç yıl öncesine göre dörtte birinden yarısına kadar indirmektedir. Bu düzenleme, kazanılmış hak kavramını göz ardı etmekte, tamamen ortadan kaldırmaktadır.

Yukarıda kaydettiğimiz gibi, en ideal, hakkaniyete uygun, insani olan düzenleme 1997 yılında yapılan memurların başka bir kurumda unvanlarına uygun görevlerde çalıştırılmasıdır. Ancak, durumlarına uygun bir kadro bulunamaması nedeniyle personelin yıllarca havuz tabir edilen Devlet Personel Başkanlığından çalışmadan maaş alması da uygun olmayan bir durum olduğundan hali hazırda yürürlükte olan kanun hükmüne göre personelin araştırmacı unvanına atanması, durumlarına uygun bir kadro bulunamaması koşuluna bağlandığı ve maaşlar en azından emeklilik hakkını elde edene kadar saklı tutulduğu takdirde zorunluluktan dolayı kabul edilebilir, personeli mağdur etmeyecek, insani, adil ve hakkaniyete uygun bir noktaya gelecektir.

Bazı KİT'lerde maaşların genel bütçeli kuruluşlardaki emsal görevde bulunan personelin maaşlarına göre fazla olabileceği, devletin özelleştirme sonrası da bu maaşları vermeye devam etmesi de hakkaniyete uygun olmayabileceği düşünülerek; 4046 sayılı yasanın 22. maddesinin "(I) sayılı cetveldeki görevlerdeki personelin durumlarına uygun bir kadro bulunamaması halinde araştırmacı kadrosuna atanması, maaşı belirleyen unsurların genel bütçeli kuruluşlardaki emsal görevlere verilen maaşları geçmemek üzere emeklilik hakkını elde edene kadar şahsa bağlı olarak saklı tutulması" şeklinde düzeltilmesinin hakkaniyete uygun olacağı düşünülmektedir.

Kendilerini bu personelin yerine koyması halinde herkesin bu sonuca varacağı ve ilgililerin düzenlemeyi bu yönde yapacakları inancını korumaktayız.

Saygılarımızla,

TEKEL MÜFETTİŞLERİ DERNEĞİ

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber