Porno CD satan profesörler?
Hocam Baskın Oran'ın Ankara'daki duruşmasındaydım dün...
Durumu en iyi açıklayan sahne şuydu:
Yargıç, kâtibeye karar yazdırırken "Yüksek Adalet Bakanlığı" tabirini
kullandı.
Yaşlı bir avukat ayağa kalkıp müdahale etti:
"'Yüksek Bakanlık' demeyelim efendim, ayıptır."
Yargıç başıyla onayladı:
"Peki... sil kızım 'yüksek'i..."
Yüksek silindi.
Adalet tanrısı yeryüzüne, biz sefil kölelerinin arasına indi.
* * *
Bu iniş, o kadar kolay değil tabii...
Adalet de devlet de buna hazır değil...
O kadar alıngan, o kadar narin ki, en ufak laftan etkileniyor, "aşağılama"
sayıyor, dava açıyor.
Dünkü duruşma da böyleydi.
Özeti şu:
Devlet bir "İnsan Hakları Danışma Kurulu" kurmuş.
İlgilileri davet edip rapor yazmalarını istemiş.
Ama onların yazdığı raporu beğenmemiş.
Yazanları dava etmiş.
Dün Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ile Prof. Dr. Baskın Oran işte bu "suç"tan
yargılandılar:
"Devletin yargı organlarını aşağılamak" ve "halkı kin ve düşmanlığa
tahrik"...
* * *
İnsan haklarını savunmakla görevlendirilen iki profesör, şimdi kendi haklarını
savunmaya mecbur kalmıştı.
Ama savunmalar başlayınca yargılama tersine döndü. Adeta savcıyla sanık kürsüleri
yer değiştirdi.
Prof. Oran ve Prof. Kaboğlu, üniversite kürsüsünde "insan hakları"
konusunda konferans verir gibi, tarihe geçecek bir savunma yaptılar.
Kaboğlu, "Ben bu binada hâkim ve savcılara ders verirken bir örnek durum
anlatıp sınav yapardım. Şimdi sınavda sorduğum örnek durum ben oldum" dedi.
Baskın Hoca ise iddianameyi (kendi deyimiyle "iftiraname"yi) eleştirirken
tatlı sertti.
Davanın ciddiyetsizliğini göstermek için dosyadaki bir belgeye değindi. Belli
ki yanlışlık sonucu dosyaya girmiş belgede "şüpheliler hakkında porno CD
satmak suçundan kayıt yapıldığı" yazılıydı.
Oran, bıyık altından gülerek, "Bütün şüpheleri 'suç ortağım' Prof. Kaboğlu'nun
üstüne toplamak pahasına, bu 'porno CD satıcısı'nın ben olmadığımı burada ihtiyaten
açıklıyorum" dedi.
Azınlık haklarına dair Avrupa'dan verdiği örneklerle savcının iddialarını birer
birer çürüttükten sonra da "karşı-iddianame"sini sundu:
" Savcı bize yönelttiği bölücülük suçunu bu iddianameyle bizzat işlemektedir."
* * *
Asıl ilginci "Türkiyelilik" tartışmasıydı.
Baskın Hoca, yanında getirdiği bir kitapçığı çıkardı.
"Bu, Can Dündar'ın bir belgesel araştırması sırasında Çankaya Köşkü kütüphanesinde
bulunmuştur" dedi.
Söz konusu kitapçık, "Yükselen Bir Deniz" belgeselini çekerken danışmanımız
Dr. Faruk Alpkaya'nın bulduğu "Cumhuriyet'in ilk anayasa taslağı"ydı.
İçindeki bir maddede "Her Türkiyeli tedrise mezundur" diye yazıyordu.
4 maddesinde "Türkiyeli" terimine yer veren bu taslağı, bizzat Gazi
Paşa kaleme almış, düzeltilmiş, onaylanmıştı.
Oran, "'Türkiyeli' demek bölücülükse savcı, Mustafa Kemal Paşa'yı da suçlamak
zorundadır" dedi.
"Daha iyi bir iddianameye layık olduğumu düşünüyorum" diye bitirdi.
* * *
Eğiticiydi doğrusu...
"Demokratikleşme reformu" sürdükçe biz de eş dostla mahkemelerde buluşup
hasret gideriyor, kaliteli "konferanslar" dinliyor, "yüksek"
adaletin sancılar içinde aramıza inişine, kabuk değiştirişine tanıklık ediyoruz.
İleride çok güleceğiz bugünlere...
can dündar/milliyet