Erdoğan: Sözde hukukuçu, sözde profesör

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa'da, oralara giden bakan arkadaşlarımızı konuşturmuyorlar. Niye? PKK'yı, FETÖ'cüleri konuşturuyorlar. Türkiye'den Barolar Birliği Başkanı oraya gidiyor, terör örgütü uzantılarıyla toplantılar yapıyor. Sözde hukukuçu, sözde profesör. Demek ki istikamet üzereyiz.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 19 Mart 2017 15:31, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Sözde hukukuçu, sözde profesör

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Duruş doğru olunca, istikamet doğru olunca ortaya yerli ve milli bir nesil çıkıyor. Gözünü ve gönlünü hakkın rızasına kilitleyince, Rabbim insanın önünü açıyor, işlerini de kolaylaştırıyor. Amaç sadece güç ve tahakküm olduğunda ise FETÖ'nün düştüğü ihanet çukuruna yuvarlanmak kaçınılmaz hale geliyor. 40 yıl boyunca sinsice kurulan planların hepsi işte böyle bir gecede boşa çıkar. 'Gücümüz var, güçlüyüz; orduyu, polisi, yargıyı ele geçirdik. Öyleyse biz yaparız.' diyenler, işte bir gecede ilahi tokadı yiyerek, milletimizin o duruşuyla elhamdülillah yerle yeksan oldular." dedi.

Erdoğan, İlim Yayma Vakfının, Haliç Kongre Merkezinde gerçekleştirilen genel kurulunda, Adıyaman'ın Samsat ilçesinde meydana gelen depremler nedeniyle geçmiş olsun dileklerini iletti.

Sabah Samsat'ın güne 3,6 büyüklüğüne kadar çıkan yeni sarsıntılarla uyandığını ifade eden Erdoğan, 2 Mart'ta meydana gelen 5,5 büyüklüğündeki depremde can kaybı olmadığını ancak 2 binin üzerinde binada hasar meydana geldiğini, hasar tespiti ve vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi konusundaki çalışmaların sürdüğünü söyledi.

İlim Yayma Vakfı bünyesinde görev alanların, vatana ve millete faydalı olacak nesiller yetiştirmek misyonuyla hiçbir engel tanımadan gayret gösterdiğini dile getiren Erdoğan, 1973'ten bu yana istikbalin teminatı olacak gençler yetiştirmek amacıyla vakıf çatısı altında hizmet veren yöneticilere, gönüllülere, hayırseverlere şükranlarını sunduğunu ve hayatını kaybedenlere rahmet dilediğini ifade etti.

Erdoğan, "Ülkemizin en kasvetli döneminde, baskının ve şiddetin sokaklarda kol gezdiği o zor dönemlerde bu vakfı kuran büyüklerimiz, üstadın ifadesiyle 'Sağına, soluna bakmadan ben varım' dediler ve yola öyle çıktılar. Benim olmadığım yerde kimse yoktur diyerek ilk adımı attılar. Gençlerimiz birbirini kırmasın, körpe dimağlar sapkın ideolojilerin esiri olmasın diye işte bu iyilik hareketini başlattılar. Tam 44 yıldır İlim Yayma Vakfı, diğer gönüllü kuruluşlarımızla birlikte vatanını imanla seven nesiller yetiştiriyor. Yaklaşık yarım asırdır gençlerimiz, bu vakıf çatısı altında ilimle, irfanla, hikmetle yoğrularak hayata, geleceğe hazırlanıyor." diye konuştu.

Vakıf çatısı altında terbiye alan gençlerin, bugün çeşitli alanlarda Türkiye'ye ve ümmete hizmet ettiğini anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İlim Yayma Vakfının rahle-i tedrisinden geçen nesiller birilerinin sözüm ona 'altın nesil' gibi ihanetle, cinayetle, hırsızlıkla, sapkınlıkla anılmadı. Bu çatının altında yetişmiş hiçbir genç, ekmeğini yediği vatanına, bağrından çıktığı milletine kurşun sıkmadı. Vakfımıza gönül vermiş hiçbir kardeşim, Türkiye karşıtı, İslam düşmanı şer odaklarına kapı kulu olmadı. Hamdolsun bu ocak senelerdir kavline ve davasına sadık kuşaklar yetiştiriyor. Duruş doğru olunca, istikamet doğru olunca ortaya yerli ve milli bir nesil çıkıyor. Gözünü ve gönlünü hakkın rızasına kilitleyince, Rabbim insanın önünü açıyor, işlerini de kolaylaştırıyor. Amaç sadece güç ve tahakküm olduğunda ise FETÖ'nün düştüğü ihanet çukuruna yuvarlanmak kaçınılmaz hale geliyor. 40 yıl boyunca sinsice kurulan planların hepsi işte böyle bir gecede boşa çıkar. 'Gücümüz var, güçlüyüz; orduyu, polisi, yargıyı ele geçirdik. Öyleyse biz yaparız' diyenler, işte bir gecede ilahi tokadı yiyerek, milletimizin o duruşuyla elhamdülillah yerle yeksan oldular."

Hazreti Muhammed'in bir Hadis-i Şerifini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Allah Resulü Aleyhissalatu Vesselam ashabına hitap ederken şöyle seslenir; 'Din samimiyettir, din samimiyettir, din samimiyettir.' Sahabeden bazıları, 'Din kime karşı samimi olmaktır?' diye sorunca Sevgili Peygamberimiz bunun üzerine 'Allah'a, kitabına, Resulüne, Müslümanların önderlerine ve bütün Müslümanlara karşı samimi olmaktır.' buyurur. Bu Hadis-i Şerifi bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız. Zira heva ve hevesleri için dinin naslarını tahrif edenlerin, günahla, hırsızlıkla, ahlaksızlıkla güç devşirmeye çalışanların geldikleri yer ortadadır. Takiye yaparak milleti kandıracağını zannedenlerin düştükleri durum herkesin malumudur. Allah'a değil de güç dengelerine, paraya, makama kul olanların nasıl yerle yeksan olduklarını hep birlikte gördük. Ne diyorlar Pensilvanya'daki malum kişiyle ilgili? 'O bize şah damarımızdan daha yakındır' diyorlar. Burada ciddi bir şirk söz konusudur. Rabbimiz ayetinde 'Şah damarından size daha yakınım' diye bunu ifade ediyor. Onun dışında böyle bir ifadeyi kullanmak, kişiyi zaten şirke götürür. Bunların işi zaten bu. Rabbim bizleri yolundan ayırmasın, ayaklarımızı dini üzerinde sabit tutsun."

- "Bugün milletçe teneffüs ettiğimiz özgürlük atmosferini yakalamak için ne bedellerin ödendiğini iyi biliyorsunuz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yarım asra yaklaşan birikimiyle İlim Yayma Vakfının Türkiye'nin hafızası olduğunu dile getirerek, katılımcılara şöyle seslendi:

"Sizler ülkemizin nereden nereye geldiğini, bugün milletçe teneffüs ettiğimiz özgürlük atmosferini yakalamak için ne bedellerin ödendiğini çok iyi biliyorsunuz. Sizler 1970'li yıllarda bu ülkenin gençliğinin sağ, sol denilerek nasıl parçalandığının, şartlar henüz olgunlaşmadığı için yüzlerce gencin hayatının kararmasına nasıl göz yumulduğunun en yakın şahidisiniz. 1990'lı yıllarda bu ülkenin evlatlarının yüzlerine üniversite kapılarının nasıl çarpıldığını, ikna odalarında kızlarımıza nasıl zulmedildiğini bizzat gördük. İmam hatip okullarının nasıl tehdit olarak görülüp kapılarına kilit vurulduğuna, 600 bin olan öğrenci sayısının nasıl 60 binlere düşürüldüğüne yine hep birlikte şahit olduk. Bu ülkenin güvenlik güçlerinin, Fatih'te, Sultanbeyli'de, İstanbul'un, Türkiye'nin farklı yerlerinde çarşaflı, sakallı, başörtülü avına çıktığı o utanç günlerini unutmadık, unutmayacağız. Demokrasinin askıda olduğu, özgürlüklerin rafa kaldırıldığı, hukukun ayaklar altına alındığı o kara dönemleri hep hatırlayacağız. Aynı şekilde 2002'den itibaren ülkemizde özgürlüklere, ekonomide, diplomaside, yatırımlarda yaşanan sessiz devrimin de en yakın şahidi buradaki dostlarımızdır."

AK Parti iktidara geldiğinde "IMF kapılarında kapılarında avuç açan", "ekonomisi IMF komiserleri tarafından yönetilen", "gecelik faizlerin yüzde 7 bin 500'lere kadar çıktığı" bir ülke devraldıklarını anlatan Erdoğan, "Davos'ta kendisiyle konuşuyoruz, o zamanki IMF'nin başındaki zatla, 'Siz parayı mı yöneteceksiniz, Türkiye'yi mi?' Cevap yok. Eğer Türkiye'yi yönetecekseniz, kusura bakmayın biz Türkiye'yi yönetiyoruz. Parayla ilgili kontrollerinizi yapacaksanız, gelirsiniz onu yaparsınız, o ayrı bir konu. Biz şu anda size taksitlerimizi, her şeyimizi ödüyor muyuz? Ödüyoruz. Süreç o kadar kararlı bir şekilde yürüdü ki 2013'te 23,5 milyar dolar olan IMF borcunu sıfırladık ve şu an bizim IMF ile bir ilişkimiz kalmadı. İş bitti. Ondan sonra onlar bizden borç istedi, '5 milyar dolar bize borç verebilir misiniz?' Veririz, dedik. Bu noktaya geldik. O dönemde 27,5 milyar dolar Merkez Bankası döviz rezervi vardı. Şimdi bu 120 milyar dolarlara çıktı, ki bir ara 135 milyar dolarlara çıkmıştı." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kadınların, gençlerin önündeki engelleri siyasette, bürokraside, ticarette her alanda kaldırdıklarını belirterek, "Bugün kızlarımız başörtüleriyle devlette, akademide, iş hayatının en üst kademelerinde, yargıda, silahlı kuvvetlerde her yerde serbestçe görev yapabiliyor. Nereden nereye... Nerede başladık, nereye geldik. Daha iyi günler var önümüzde inşallah. İşte 16 Nisan aynı zamanda bunun kararının da verileceği gündür. Buna hazır mıyız? Bu önemli. 16 Nisan aynı zamanda bir kırılma günü." dedi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen İlim Yayma Vakfı Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, tüm meselenin azim, inançla birlikte, işini de bilmek olduğunu söyledi.

Eskiden karşılarında esnafın siftahsız dükkan açıp kapattığı, memurun maaşının borçla ödenmeye çalışıldığı bir Türkiye manzarası olduğunu, o günlerin hatırlanması gerektiğini dile getiren Erdoğan, "Memurunun maaşını ödemeyen bir Türkiye... Eğitim sistemi çökmüş, sağlık sistemi bitmiş, adalet sistemi alarm veren bir ülke... Nereye elimizi atsak yıllardır birikmiş sorunlar yumağıyla karşımızdaydı. Ülkemizi işte bu vahim tablodan kurtararak, Allah'a hamd olsun bugünlere geldik." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomide Türkiye'yi üçe katladıklarını, üç kat büyüttüklerini, demokraside geçmişte hayal dahi edilemeyen reformları hayata geçirdiklerini belirterek, şunları kaydetti:

"Ülkemizde vatandaşına tepeden bakan bir devlet anlayışı yerine, ona hizmetkar olan bir yönetim anlayışını hakim kıldık. Biz şunu söyledik, 'Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik.' dedik. Kadınlarımızın, gençlerimizin önlerindeki engelleri siyasette, bürokraside, ticarette her alanda kaldırdık. Bugün kızlarımız başörtüleriyle devlette, akademide, iş hayatının en üst kademelerinde, yargıda, silahlı kuvvetlerde her yerde serbestçe görev yapabiliyor. Nereden nereye... Nerede başladık, nereye geldik. Daha iyi günler var önümüzde inşallah."

- "16 Nisan aynı zamanda bir kırılma günü"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İşte 16 Nisan aynı zamanda bunun kararının da verileceği gündür. Buna hazır mıyız? Bu önemli. 16 Nisan aynı zamanda bir kırılma günü." diyerek, şöyle devam etti:

"Bu bakımdan çok önemli. Şimdi bu 'hayır diyenlere bakıyoruz. Bunlar 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne de yapıldığı zaman 'hayır' dediler. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne de bu zihniyet 'hayır' dedi. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne de bu zihniyet 'hayır' dedi. Osman Gazi Köprüsü'ne de bu zihniyet 'hayır' dedi. Avrasya Tüneli'ne de bu zihniyet 'hayır' dedi. Marmaray... Üç senede 200 milyon insan geçti Marmaray'dan, ona da bunlar 'hayır' dediler. Dün işte Çanakkale'de söyledim. 18 Mart Çanakkale Köprüsü'ne de bunlarda utanma, arlanma olmasa ona da 'hayır' derler. Demek ki doğru yoldayız. Onlar, bunlara 'hayır' dediğine göre biz istikamet üzereyiz. Öyleyse çok çalışacağız, gayret edeceğiz. Çünkü bunlarda yalan bol. Yalana aldanan da çok. Onun için kararlı bir şekilde adım atacağız."

Erdoğan, şu anda Avrupa'da oralara giden bakan ve milletvekillerinin konuşturulmadığını aktararak, "Niye? PKK'yı konuşturuyor, FETÖ'cuları konuşturuyor. Türkiye'den Barolar Birliği Başkanı oraya gidiyor, bu terör örgütünün uzantılarıyla beraber orada toplantılar yapıyor. Kim bu? Barolar Birliği Başkanı. Sözde hukukçu, sözde profesör. Demek ki istikamet üzereyiz ya. İstikamet üzereyiz. Kişi sevdikleriyle beraberdir. Kandil'deki ne diyor? 'Hayır deyin.' Kandil'deki 'hayır' diyorsa onlarla beraber hareket edilir mi? İmralı'daki 'hayır' diyorsa, bunlar bizim ülkemizi bölenler değil mi? Bunlar ülkemizde katiller değil mi? Öyleyse bunlarla beraber hareket etmek düşündürücü değil mi?" ifadelerini kullandı.

- "Siz de bunun karşılığını alırsınız"

Şu anda Türkiye'den Daily Sabah'ı Avrupa Parlamentosu'na sokmak istemeyenler olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Önerge veriyorlar. Bunlar neyi getiriyor biliyor musunuz? Karşılığını getiriyor. Ha onlar buradan mili, yerli olan bir gazetemizi oraya sokmuyorsa, ha o zaman siz de bunun karşılığını Türkiye'de göreceksiniz. Arapların güzel bir sözü var; 'Men dakka, dukka'. Karşılığını göreceksiniz." dedi.

Erdoğan, "Her yarışın, her mücadelenin kazananı olduğu gibi, bir de kaybedeni vardır." diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Milletimiz zenginleşirken, gariplerin yüzü gülerken elbette birileri de büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Peki kimdir bunlar? Son 14 yılın kaybedenleri kimler? Bugünümüzü ve yarınımızı planlamak için bunun tespitini çok iyi yapmalıyız. Kurdukları faiz düzeni üzerinden milletin ekmeğine, emeğine, çocuklarının rızkına ortak olanlar kaybetti. Darbecilerin hazırladığı anayasalar tarafından korunan, kollanan, hiçbir yetkileri olmadığı halde milletin iradesine ortak olan vesayet odakları bu süreçte kaybetti. Sandık yoluyla iktidara gelmek yerine tankların ve tankların namluları, bunlarla iktidar hayali kuran kifayetsiz muhterisler kaybetti. Kürt kardeşlerimizin hayatlarını hendekle, çukurla, silahla karartan, onların evlatlarının kanı üzerinden kendilerine sefahat düzeni kuran terör baronları kaybetti. Ekonomisi çökmüş, maliyesinde para kalmamış üç kuruş için boynunu bükmek zorunda olan eski Türkiye'yi sömürenler kaybetti."

Türk yazar, akademisyen ve fikir adamı Nurettin Topçu'nun, "Zaferin değerini kazananlar bilmez. Onu asıl mağluplara sorun." sözünü hatırlatan Erdoğan, "Yıllardır bu ülkenin kıt kaynaklarını hortumlayanlar, Türkiye üzerinden istedikleri gibi at koşturanlar emin olun son 14 yılın anlamını çok iyi biliyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "Biz bu saldırılarla ilk defa karşılaşmıyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihi kahramanlıklarla dolu bu milleti "takunyacı", "gerici", "makarnacı", "göbeğini kaşıyan" diye aşağılayanların son 14 yılda yaşanan değişimin manasının çok iyi farkında olduklarını söyledi.

Hükümetler değişse de iktidarlarını koruyanların, 2002'den bu yana gerçekleşen sesiz devrimin manasını gayet iyi anladıklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yarım asırdır Avrupa kapılarında sığıntı gibi bekleyen, pısırık, güçsüz bir Türkiye arzulayanlar, hem son 14 yılın hem de Cumhurbaşkanlığı sisteminin ne demek olduğunun çok iyi farkındalar. Bunun için var güçleriyle üzerimize geliyorlar. Esasen biz bu saldırılarla ilk defa karşılaşmıyoruz. 40 yıllık siyasi hayatımız boyunca, 14 yıllık iktidarımız süresince suikast girişiminden darbe teşebbüsüne, ihanetten ekonomik sabotajlara kadar birçok tehdide maruz kaldık. Sizlerle beraber yürüdüğümüz bu zorlu yolculukta vesayet güçleriyle, manşetlerle, iftiralarla çarpışa çarpışa bugünlere geldik. Gece yarısı internete konan bildirilerin, hukukun ayaklar altına alındığı, kapatma davalarının bizi yıldırmasına asla izin vermedik."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Son günlerde Avrupa'da yaşananlar, ülkemizde ve davamıza karşı yürütülen mücadelenin yeni bir safhaya geçtiğini gösteriyor. Şimdiye kadar maşalarıyla silah verdikleri, sırtını sıvazladıkları terör örgütleriyle, bir dolara satın aldıkları ajanlarıyla bizi sıkıştırmaya çalışanlar artık bizzat sahaya indiler. Kardeşlerim, maskeli balo sona erdi." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde İlim Yayma Vakfının genel kurulunda yaptığı konuşmada, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin olarak birilerinin, "Bu sistem parlamentoyu fesheden bir sistemdir", "Cumhurbaşkanına parlamentoyu fesih yetkisi veren bir sistemdir" dediğini kaydetti.

Erdoğan, "Bakıyorsun, sıfatı 'avukat'. Bunları anlamak mümkün değil. Dürüst ol. Böyle, internet sitelerinde dolaşmak suretiyle bu yalanları söylemeyin. Ana muhalefetin başındaki zatın, zaten yalancılığına alıştık da yani o 'Cumhurbaşkanı fesih yetkisi alıyor' gibi laflar ediyor da siz de aynı lafları etmeyin. Güya okumuşsunuz. Cumhurbaşkanının fesih yetkisi yok. Cumhurbaşkanının böyle bir süreç içinde eğer bir seçim yenilemesine veya bir erken seçime gitme talebi, arzusu olursa; bu ne demektir? Hem kendisinin seçimi yenilenecektir, aynı zamanda da parlamentonun seçimi yenilenecektir. Bu beraber olacak bir işlemdir." ifadelerini kullandı.

Yalan üstüne yalan söylendiğini ve bu yalanlardan bıktıklarını aktaran Erdoğan, "Çift dikiş gidiyorlar. Son günlerde Avrupa'da yaşananlar, ülkemizde ve davamıza karşı yürütülen mücadelenin yeni bir safhaya geçtiğini gösteriyor. Şimdiye kadar maşalarıyla silah verdikleri, sırtını sıvazladıkları terör örgütleriyle, bir dolara satın aldıkları ajanlarıyla bizi sıkıştırmaya çalışanlar artık bizzat sahaya indiler. Kardeşlerim, maskeli balo sona erdi. Öyle ki diplomasiyi bile bir kenara bıraktılar. Niyetlerini gizlemeye gerek duymuyor, güçlenen Türkiye'den duydukları rahatsızlığı artık saklamıyorlar. Ülkemizle milletimizle hatta tüm Müslümanlarla ilgili yıllardır içlerinde biriktirdikleri kini, nefreti, hıncı her gün televizyon ekranlarından, gazete manşetlerinden adeta kusuyorlar. Çünkü bunlar, 16 Nisan'ın içerideki taşeronlara havale edilmeyecek kadar önemli ve kritik bir gün olduğunun farkındalar. 16 Nisan'da sadece Türkiye'nin yönetim sisteminin değil, yıllardır istismar ettikleri, istedikleri gibi kullandıkları bir düzenin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu çok iyi biliyorlar." diye konuştu.

- "Gazi Mustafa Kemal'e hakaret ediyorsun"

İkide bir "tek adam" eleştirilerinin dillendirildiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"İkide bir, 'tek adam, tek adam'... O zaman Gazi Mustafa Kemal'e hakaret ediyorsun. Gazi Mustafa Kemal, İnönü ile anlaşabildi mi? Anlaşamadı. İstifasını istedi mi? İstedi. Daha sonra İnönü, cumhurbaşkanı oldu, o da bir başka tek adamdı. Aksini söyleyebilir misin? Çık bunu açıkla. O da yine başbakanıyla anlaşamadı. Arkadan Celal Bayar, aynı şekilde... Celal Bayar'dan sonra dönem bitti ve çok başlı diyelim veyahutta başbakanıyla, cumhurbaşkanıyla yeni bir süreç başladı. O süreç de işte bize kadar geldik ama dertli olanlara baktığımız zaman bakıyorsunuz merhum Demirel, bu konudan rahatsız, merhum Özal, bu konudan rahatsız, merhum Erbakan bu konudan rahatsız, Türkeş, bu konudan rahatsız, Muhsin Yazıcıoğlu bu konudan rahatsız... Hepsi rahatsız. Elimizde belgeleri, bilgileri her şey var. Niye? Bunu damdan düşen bilir, damdan düşmeyen bilmez. Kimse bize 'Amerika şöyle, Latin Amerika böyle' demesin. Biz Türk tipi bir cumhurbaşkanlığı sistemiyle geliyoruz. İlla biz onların aynısını yapmak zorunda değiliz. Bizim geleneklerimiz var, göreneklerimiz var. Biz bu geleneklerimizden de istifade etmek suretiyle üzerinde çalıştık, yerli ve milli bir sistem oluşturduk. Bizim başkanlık sistemimiz, ey ana muhalefet; tercüme bir sistem değildir, tamamen yerlidir, millidir."

- "Senin vatandaşın, 3 de yapar 5 de yapar"

Avrupa'ya yönelik eleştirilerine devam eden Erdoğan, "Demokrasi, toplantı özgürlüğü, fikir hürriyeti, kadın hakları, insan onuru gibi sözüm ona kutsallaştırdıkları ne kadar değer varsa hepsini de ayaklar altına almaktan çekinmiyorlar. Türkçe manşetlerle doğrudan açıkça Batı, 'hayır' kampanyası yapıyor. Elhamdülillah, Türkçe öğrenmeye başladılar. En büyük salonlarını, en merkezi medyalarını 'hayır' diyen teröristlere sonuna kadar açarken 'evet' sözcüğüne tahammül dahi edemiyorlar. Tıpkı 22 yıl önce Bosna'da, senelerce Afrika'da, Endonezya'da yaptıkları gibi şimdi de Hollanda'da bizi, sayımızı azaltmakla tehdit ediyorlar. Ben de Hollanda'daki kardeşlerime diyorum ki 'Bak ben Türkiye'de en az 3 çocuk diyordum, siz en az 5 yapın'... Tabii bundan da çok ciddi manada rahatsız olmuşlar. Senin vatandaşın, 3 de yapar 5 de yapar. Bütün mesele bunlara gerçekten şuurlu bir yaklaşım gösterildiği zaman bunlar hopluyorlar. Bunun için utanmasalar inanın yeniden gaz odalarını, toplama kamplarını gündeme getirecekler ama şimdilik ona cesaret edemiyorlar."

Erdoğan, Srebrenitsa'daki katliamı unutmayacaklarını vurgulayarak, "İşte bu zihniyet, bu Hollanda zihniyeti budur. Daha bunların başka gerisi de var." dedi.

- "Faşist deyince rahatsız oluyorlar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eleştirilerini sürdürerek, şunları kaydetti:

"Onun için 'faşist' deyince rahatsız oluyorlar. 'Bu Nazi anlayışı' deyince rahatsız oluyorlar ve hemen Avrupa'da ortakları onlara sahip çıkıyor. Başta Merkel. O da ona sahip çıkıyor. Sen de şu anda Nazi uygulamasını yapıyorsun. Kime? Almanya'daki benim Türk kardeşlerime veya oraya giden bakan kardeşlerime, milletvekili kardeşlerime. Bize bunlar hep yalan söylediler. PKK terör örgütünün 4 bin 500 dosyasını eline verdik. 'Bu teröristler hakkında sizden neticeyi bekliyoruz' dedik ve bize neticeyi vermediler. Bizzat kendisi teyit etti. '4 bin verdiniz ve bu dosya sayısı 4 bin 500' dedi. Tamam da netice... 'Geciken adalet, adalet değildir sayın Şansölye' dediğimde, 'Üzerinde çalışıyoruz' diye bana cevap verdiler ama hala netice yok. Bu dürüstlük müdür? Bu siyasi ahlaka sığar mı? Bu adalet anlayışına sığar mı? Senin görevin bir siyasetçi olarak oradaki terörist örgütün temsilcilerine destek çıkmak değil, onları bizzat yakalayıp ülkesine teslim etmektir. Ondan sonra bir ay İstanbul Almanya Başkonsolosluğunda saklanan bir terör ajanını, güya gazeteci, onu benden istiyor. 'Bize onu verin' diyor. Dedim ki bizde yargı var. Önce yargılanacak. Yargılanmadan bu olmaz. Bak dedim sen bana diyorsun ki bu teröristler için, 'yargılanacaklar ondan sonra vereceğiz'. 'Bizde yargı bağımsızdır, tarafsız' diyorsun, bendeki yargı bağımlı mı? Bizdeki yargı da bağımsız. Bak şimdi bir de 'tarafsızlık' getiriyoruz, hem bağımsız hem tarafsız. Tabii çıktı mahkemeye tutuklandı. Şu anda içeride."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, milletin doğrudan iktidarının adı olduğunu belirterek, "Artık karar verici olan millettir. Cumhurbaşkanı kanun yapamaz, kanun teklif edemez. Cumhurbaşkanı sadece bütçeyle ilgili teklif verebilir. Çıkardığı kararnameler hiçbir zaman ne Anayasa'nın yasalarının üzerindedir, ne de kanunun üzerindedir. Eğer bir konuda kanun varsa, o zaman kararnamenin de hiçbir hükmü, hiçbir geçerliliği yoktur. Aldatmayın milleti. Millete doğru konuşun." dedi.

Cumhurbşkanı Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde İlim Yayma Vakfının Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, "Bizim dik durmamız lazım. Dikleşmeyeceğiz ama dik duracağız. Bize aba altından sopa gösterenlere diyorum ki, o günler artık geride kaldı. Sizin tehditlerinize, zorbalıklarınıza boyun eğen bir Türkiye artık yok. Biz tek bir vatandaşımızın dahi kılına zarar gelmesine izin vermeyiz. Buna teşebbüs eden her ülke sonuçlarına katlanır. Biliyoruz ki milletimizin sırtını yere getiremedikçe daha da hırçınlaşacak, daha da çirkefleşecekler. Ama onlar ne yaparsa yapsınlar biz vakarımızdan, soğukkanlılığımızdan, hukuk ve diplomasiden asla taviz vermeyeceğiz. Çünkü biz Rabbimizin verdiği şu ilahi müjdeye tüm kalbimizle inanıyoruz. Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın eğer inanmışsanız üstün gelecek olan sizsiniz." diye konuştu.

Erdoğan, inanan, inandığı dava uğruna mücadele eden ve zaferin yalnızca hak katında olduğuna iman edenlerin asla yeise kapılmadıklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bizler birilerinin hasta adam yaftası vurduğu zamanlarda bile Çanakkale'de destan yazmış bir ecdadın torunlarıyız. Kurtuluş Savaşı'nda bu vatanı bizlere çok görenlerin heveslerini kursaklarında bırakmış bir milletin evlatlarıyız. 15 Temmuz'da değerlerinden sapmadığını cümle aleme gösteren böyle bir milleti kim dize getirebilir? Allah'ın izniyle sizler gibi dostlarımızın sizler gibi gençlerimizin sahip çıkmasıyla yolumuza devam edeceğiz. Çünkü biz şu hakikati çok iyi biliyoruz. İnsanı büyük yapan düşüncesidir. İnsanı üstün kılan inancıdır, davasıdır, değerleridir. Biz insana, tabiata, eşyaya başkaları gibi bakamayız. Biz güçsüze el kaldıramaz, ülkemize sığınan mazlumları onların yaptığı gibi kap dışarı edemeyiz. Merhum Aliya İzzet Begoviç'in sözlerini asla unutmayacağız. 'Avrupa'ya kafam önümde eğik gitmiyoruz. Çünkü, çocuk, kadın ve yaşlı öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptı. Hem de Batı medeniyeti adına ve Batı'nın gözü önünde yaptı.' Evet bizler buyuz."

Böyle bir medeniyetin temsilcileriyle, böyle bir ecdadın torunları olduklarını kaydeden Erdoğan, "Biz milletimize, özellikle de gençlerimize güveniyoruz. Şimdi gençler, 16 Nisan'da asıl gün sizindir. Bu çok önemli. Şimdi çıkıyor ana muhalefetin başındaki zat ne diyor? '18 yaşındaki gençler parlamentoya girecekmiş' diyor. 'Olur mu böyle şey' diyor. Daha önce de girmelerini isteyendi. Sadece 18 yaş girmiyor. 18 giriyor, 19 giriyor, 20 giriyor, 21 giriyor, 22 giriyor, 23 giriyor, 24 giriyor. Bunların hepsi giriyor. Bakalım sen ne kadar aday çıkaracaksın asıl olan budur. Ama biz gencimize güveniyoruz. Çünkü biz Fatih Sultan Mehmet'in yürüdüğü yolda yürüme gayreti içindeyiz. Bir çağı kapatıp, bir çağı açtığı zaman 21 yaşında olan Fatih'in izinde yürüyoruz." şeklinde konuştu.

- "Bunlar akşam yatıyorlar başka, sabah kalkıyorlar başka"

Erdoğan, "Bunun için gençler bulunduğunuz okullarda, yurtlarda genç arkadaşlarınızla bunları konuşmalısınız ve sizi küçük görenlere gereken bu noktada dersi vermelisiniz. Kaldı ki diyor ki, 'bunlar askerlik, maskerlik yapmayacak. Parlamentoya girecek, girdiği zaman hemen gayet güzel maaşını da almaya başlayacak, askerlik de yok'. Ne demek askerlik yok? Parlamentodaki görev bir askerin yaptığı görevden daha mı kutsiyeti az bir görevdir?" dedi.

Sadece erkekler değil kızlardan da aynı yaş grubunda parlamentoya girecek olanlar bulunduğunu belirten Erdoğan, "Onları niye görmüyorsun? Onlar da var. Emeklilik meselesinde de diyelim ki bir dönem parlamentoda kaldı, o bir dönemden sonra eğer özel sektörde çalışacaksa, çalıştığı yer zaten bütün sigorta primlerini öder, kalacaksa, aksi takdirde kendisi ödemek zorundadır. Herkes nasıl emekli oluyorsa o da o sıra, o dönem geldiği zaman emekli olacaktır. Bunların hiçbirini söylemiyor. Emekli olacak diyor. Bunlarda yalan var ya aman ya Rabbi... Bunlar akşam yatıyorlar başka, sabah kalkıyorlar başka. Vatandaşımız da tabii bu yalan makinası çalıştıkça, bunları anlamakta bazen zorlanıyoruz." ifadelerini kullandı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, milletin doğrudan iktidarının adıdır. Bunu da bilmenizi istiyorum. Artık karar verici olan millettir. Cumhurbaşkanı kanun yapamaz, kanun teklif edemez. Cumhurbaşkanı sadece bütçeyle ilgili teklif verebilir. Diyelim ki bütçeyle ilgili verdiği teklif parlamentoda reddedildi. Bir önceki yılın durumu değerler üzerinden değerlendirilerek o devreye girer, Niye? Aksamalar olmasın diye. Durum bu. Çıkardığı kararnameler hiçbir zaman ne anayasanın yasalarının üzerindedir, ne de kanunun üzerindedir. Eğer bir konuda kanun varsa, o zaman kararnamenin de hiçbir hükmü, hiçbir geçerliliği yoktur. Aldatmayın milleti. Millete doğru konuşun. O konuda yasal bir düzenleme yoksa, o zaman Cumhurbaşkanı orada kararname ile bir düzenleme yapabilir. Böyle bir yetkiyi ona veriyor. Niye? Hız kazandırmasının sebebi Cumhurbaşkanlığı sisteminin zaten bu. Bu sistem 14 yıldır, mevcut sistemi söylüyorum, şahsi gayretlerimizle tesis edilen istikrar, güven ve özgürlük ortamının bundan sonra yeni anayasayla, anayasal korumaya alınmasıdır. Yaptığımız iş budur. Cumhurbaşkanlığı sistemi milli birliğimizin, 80 milyonluk Türkiye'nin kardeşliğinin teminatıdır. Yeni hükümet sisteminin üniter yapımızla da bir ilgisi yoktur. Zira üniter yapı kesinlikle korunacaktır."

Esasen hükümet sistemleriyle üniter yapılar arasında bir ilişki de olmadığını vurgulayan Erdoğan, başkanlıkla yönetilen 59 ülkenin dünyada 44'ünde üniter yapı varken, parlamenter sistemle yönetilen 76 ülkeden sadece 48'inin üniter yapıya sahip olduğunu aktardı.

- "Cumhurbaşkanlığı sistemini 4 esasa bağlıyoruz"

Cumhurbaşkanlığı sistemini 4 esasa bağladıklarını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

"Bizim rabiamız bu. Ne diyoruz, tek millet diyoruz. Ülkemiz 80 milyonuyla, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Boşnağıyla, Romanıyla velhasıl. 80 milyon tek milletiz. İki, tek bayrak. Bayrağımız şehidimizin kanından rengini alıyor. Hilal bağımsızlığımızın ifadesidir. Yıldız şehidimizin ta kendisidir. Üçüncüsü, tek vatan. 780 bin kilometre kareyle tek vatan. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Vatan, imar geçmiş araziye benzer. İmar geçmemiş değil. Niye imar geçmiş diyorum? İmar geçmesi demek işte kandır, şehittir, gazidir, onunla, vatan namınadır. O topraklar için ölenler varsa, o topraklar için şehit olanlar varsa, gazi olanlar varsa o topraklar vatan olma şanına ulaşır ve kavuşur. Dördüncüsü tek devlet. Şu anda bizim Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden başka bir devlet tanımını asla kabul etmiyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birilerinin kendilerine göre gayretlerinin boşuna olduğunu söyleyerek, "O gayretleri Tendürek'te nasıl boşa çıkardıysak, Besler deresinde nasıl boşa çıkardıysak, Cudi dağlarında nasıl boşa çıkardıysak, Kandil'de nasıl boşa çıkardıysak, boşa çıkarmaya devam edeceğiz. Bu konuda da asla durmuyorum. İnşallah 16 Nisan'da sizlerin desteği ve milletimizin teveccühüyle, ülkemizin yeni bir döneme girmesini sağlayacağız. Ben özellikle saygı değer milletimden, sevgili genç kardeşlerimden şurada kalan kısa süre içerisinde kapı kapı dolaşarak, Türkiye genelinde telefonla ulaşabilecekleri her yere ulaşıncaya kadar, şu 18 madde üzerinde de çalışmak suretiyle gayret göstermelerini ve 16 Nisan'da ülkemizin yeni bir güç devşirmek suretiyle aydınlık yarınlara yürümesinin özlemi içerisindeyiz. İnanıyorum ki sizlerle de bu özlemi paylaşıyoruz." diye konuştu.

İlim Yayma Vakfı'nın 46. Genel Kurulunun da hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, sözlerini "Beka alemine uğurladığımız büyüklerimize yüce Allah'tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Rabbim uhuvvetimizi, muhabbetimizi artırsın. kardeşliğimizi muhafaza etsin. Rabbim bizi sadece Allah'ın rızası, sadece milletin hayır duası peşinde hak için, halk için çalışanlardan eylesin. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum." şeklinde tamamladı.

İlim Yayma Vakfı Genel Kuruluna Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile vatandaşlar katıldı.

Konuşmaların ardından 15 Temmuz gazisi öğrenciler ve şehit çocukları Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye takdim etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Yücel Çelikbilek ve önceki vakıf başkanlarına "Vefa Ödülü" ve Şeyh Hamdullah Efendi'ye ait el yazması Mushaf-ı Şerif'in tıpkıbasımını verdi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber