Baykal açıkladı... İstanbul adayı Kemal Kılıçdaroğlu

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 23 Ocak 2009 12:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun 29 Martta yapılacak yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday gösterileceğini açıkladı.

Baykal, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında aralarında İstanbul, İzmir, Adana, Aydın ve Bursa'nın da bulunduğu bazı illerin belediye başkan adaylarını açıkladı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Aydın'da ise halen bu ilden milletvekili olarak parlamentoda görev yapan Özlem Çerçioğlu'nun aday gösterileceğini açıklayan Baykal, bazıları daha önce kamuoyuna duyurulan belediye başkan adaylarını tek tek sahneye davet ederek tanıttı.

Buna göre CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı Murat Karayalçın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Aziz Kocaoğlu, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sena Kaleli, Eskişehir Büyükşehir Belediye başkan adayı Aydın Güngör, Adana Büyükşehir Belediye başkan adayı Soner Çetin, Kastamonu Belediye Başkan adayı Müjgan Alagöz, Antakya Belediye Başkan adayı İris Şentürk, Erzincan Belediye Başkan adayı Nuran Uygun oldu.


Baykal: "Hukuk devleti kanatılmaktadır"

Ankara - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AK Parti iktidarı döneminde son 2 yıldır toplumun büyük bir depreme maruz bırakıldığını savunarak, "Laiklik kalkmış, sosyallik kalkmış. Şimdi elde hukuk devleti ve demokratiklik kalır" dedi.

Baykal, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, "Ergenekon" soruşturmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye'nin tarihi bir dönemden, çok ağır, çok ciddi bir bunalım döneminden geçtiğini savunan Baykal, "Bir süreden beri Türkiye şok dalgalarıyla bir büyük toplumsal travma yaşıyor" dedi.

Baykal, ancak darbe dönemlerinde karşılaşılabilecek uygulamaların, artık günlük uygulamalar haline dönüştüğünü öne sürerek, "toplumun belli noktalarında yıllardan beri görev yapan tanınan insanların, birbiri ardına gece yarıları, sabaha karşı evlerinden alındığını, evlerinin arandığını, Türkiye'de kitlesel panik ve korku ortamı yaratıldığını" iddia etti.

Bu sürecin yaklaşık 2 yıldır devam ettiğini anlatan Baykal, "Böyle büyük bir toplumsal şoku haklı gösterecek toplumsal, siyasal çalkantıyı yaşamış değiliz. Böyle olaylar çok büyük iç kargaşaların getirdiği noktada kendisini zaman zaman gösterir. Türkiye'de böyle büyük bir tabloyla karşı karşıya değiliz" diye konuştu.

"AK Parti iktidarı döneminde, son 2 yıldır toplumun büyük bir depreme maruz bırakılmaya başlandığını" savunan Baykal, "Ergenekon" soruşturması ve gözaltıları kabul edilebilir şekilde anlatmaya yeterli hiçbir açıklama yapılmadığını ileri sürdü.

"Bunu sıradan hukuk, yargılama süreci gibi anlamaya imkan yoktur" diyen Baykal, "Toplumun bütün kesimlerinden insanlar, acaba şimdi sıra ona mı gelecek, buna mı gelecek diye tahmin yürütür hale gelmeye başladı. Türkiye bir korku devletine, korku cumhuriyetine dönüştürülüyor. Bu doğal bir olay değil. Böyle bir şey olamaz" diye konuştu.

"Anayasal sütunlar"

Anayasal sistemin laiklik, demokratiklik, sosyallik ve hukuk devleti olmak üzere dört ana sütuna dayandığının altını çizen Baykal, şöyle devam etti:

"Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinin 10'unun kararıyla bugünkü iktidarın laikliğe karşı eylemlerin odak noktasında bulunduğu hükme bağlanmıştır. Yani anayasal düzenimizin 4 ana sütunundan birinin çökertilmiş olduğu en yüksek yargı organının kararına bağlanmıştır.

Bir süredir Türkiye'nin artık sosyal bir devlet kimliğini taşıdığını söylemek artık gündemden çıkmıştır. Eğitim fiilen paralı hale gelmiştir, sağlık fiilen paralı hale gelmiştir. Sosyallik ancak Ramazan çadırlarına ve seçim öncesi dağıtılan kömürlere ve yiyecek paketlerine indirgenmiştir. Anayasamızın öngördüğü sosyallik bu mudur?

Laiklik kalkmış, sosyallik kalkmış. Şimdi elde hukuk devleti ve demokratiklik kalır. Son dönemde bu ikisi de çok ciddi tahribat görmüştür. Türkiye'nin artık bir hukuk devleti kimliği taşıdığını söylemek giderek inandırıcılıktan çıkmaktadır.

Ucu açık iddianame olmaz. Sanıktan delile gidilmez, delilden sanığa gidilir. Önce insanı alacaksın, 'Buna bir bakın, telefon görüşmelerini izleyin, yok mu bir açığı, birbirleriyle irtibatlarına bakın' diyeceksin, suçlu olduğuna tek taraflı olarak hüküm verdiğin insanların hiçbir zaman sınırına tabi tutulmadan iddianamesini bile hazırlamadan, ne zaman biteceği belli olmayan yargı süreci içinde hayatından ailesinden toplumundan koparılmasına göz yumacağız ve çağdaş hukuk anlayışı içinde bu doğal karşılanması gereken bir uygulama olacak.

Bunlar yaşanacak, sen sıkışınca Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne yargı kuruluşlarının başkanlarını çağırıp bu olayların sorumlusu siyasetçileri aynı masada buluşturacaksın, ondan sonra bütün bu olayları unutmamızı sağlayacaksın.

Bu kabul edilebilir bir manzara değildir. Hukuk devleti kanatılmaktadır. Türkiye'nin demokratik kimliği de artık çok ciddi kuşku konusudur. Türkiye'ye bakarak Türkiye'nin demokratik ülke olduğunu söylemek giderek güçleşmektedir."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber