Polis mi saldırdı acaba?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 07 Aralık 2010 00:04, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

'Başbakanın 5 Aralık Pazar günü İstanbul Dolmabahçe'deki ofisinde üniversite rektörleriyle toplantısı var...'

Mehmet Metiner/ haber365.com

İstanbul Emniyetine Ankara'dan çok gizli bir istihbarat bilgisi gelir.

O bilgide, İstanbul dışından otobüslerle kimi öğrenci gruplarının gelip bu toplantıyı protesto bahanesiyle polise saldırı tarzı eylem koyacakları belirtiliyor.

Gelecek olan otobüslerin plaka numaraları bile var o istihbarat notunda.

Bunun üzerine İstanbul Emniyetinin ilgili birimleri İstanbul'un değerli Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile görüşüyorlar. Alınan ortak karar, bu otobüslerin durdurularak geri döndürülmeleri biçiminde oluyor.

Çamlıca girişinde sabah saatlerinde plakası bildirilen otobüsler durduruluyor.

Gelen öğrencilere Valiliğin almış olduğu karar iletiyor.

Öğrenciler geri döndürülmek üzere ikna ediliyorlar.

Bu arada öğrencilerin avukatları da olay yerine geliyorlar.

Polis eşliğinde geri götürülürken İstanbul çıkışına yakın Mehmetçik Vakfı'na ait Opet benzin istasyonuna avukatlardan birinin telkiniyle otobüsler sapıveriyor.

Otobüstekilerin ortak talebi, insani ihtiyaçlarını gidermek noktasında.

Çaresiz razı olan polis büyük bir tedirginlik içinde aynı zamanda.

Çünkü orası bir benzin istasyonu ve bir eylem çıkması halinde başkaca sorunlar pekala yaşanabilir.

Gerekli tedbirler çarçabuk alınıyor.

Pompalara saldırı filan olmasın diye.

Otobüslerden inen öğrenciler birden polis kordonuna saldırıyorlar.

Çevik Kuvvet mensubu iki polis orada yaralanıyor.

Telsizle çevik kuvvet isteniyor.

Bu arada kendilerini korumak amacıyla biber gazı sıkmak zorunda kalıyorlar. O esnada bir kız gazdan yaralanıyor. Derken tekrar bir görüşme sağlanıyor. Öğrenciler ikna edilip tekrar dönme kararı almışlarken birden ne oluyorsa dönüp polislere saldırıyorlar. Olayı provoke eden ve çıkan çatışmada yaralanan 10 öğrenci göz altına alınıyor.

Bu ilk olayın yaşandığı yer Tuzla ilçesinin TEM bağlantılı karayolu

Opet istasyonu TEM'in yanıbaşında hemen...

Bütün bu olayların yaşandığı saat: 11.00...

Çıkan çatışma ve arbede de yere düşmeler yaşanıyor haliyle.

Hürriyet gazetesinde çıkan yerde sanki tekmeleniyormuş gibi görünen kız, polis iddiasına göre, düşerken korunsun diye ayaklarının altında kalmış.

Kızın aldığı rapor polisin de ellerinde.

Öyle iddia edildiği gibi yere düştükten sonra suratına tekme filan indirilmediği söyleniyor.

Kanaatim o ki, polis şefleri, rapor başka türlü yazıyor olsaydı, asla kendilerini her açıdan sıkıntıya sokacak bir iddiada bulunmazlardı.

Kuşkusuz olayın sıcaklığı dolayısıyla istenmeyen olaylar yaşanmış olabilir, ama burada saldıranın polis değil öğrenci grubu olduğunun unutulmaması gerekiyor.

Güvenlikten sorumlu en üst düzey Emniyet Müdürü Mehmet Altınok, "Buna rağmen olayda ihmali ve kusuru olan arkadaşımız varsa gereğini yapmaktan kaçınmayız" diyor.

*****

Diğer bir sahne...

Taksim'de toplanan 50 kişilik bir grup, "Genç Sen" pankartları altında yürüyüşe geçiyorlar.

"Genç-Sen", Danıştay kararıyla yasallığının olmadığı belirtilen bir sendika.

Hadi olayın bu boyutunu es geçelim, konuyla ilgisi yok diyelim.

Kazancı'dan Kabataş'a doğru iniyorlar.

Beyoğlu Emniyetinin Müdür ve Yardımcıları grubu izliyorlar.

Durumdan haberdar edilen Güvenlikten sorumlu Mehmet Altınok müdür Dolmabahçe'de Başbakanın toplantısının güvenlik işleri için bulunuyor.

Dediği şu: "Şiddete başvurmadıkları sürece müdahale etmeyiniz. Yürüsünler. Kabataş'taki parkta basın açıklaması yapmalarına izin verdikten sonra dağılmalarını söyleyiniz."

Öğrenciler yolu işgal ediyorlar.

Herkese ait bir yol.

Yaptıkları hiçbir şekilde yasal değil.

Gösteri Kanununa da aykırı.

Polisler yolu işgal etmemeleri gerektiği konusunda defalarca uyarıyorlar, ama nafile.

Buna rağmen fiziki bir müdahalede bulunulmuyor.

Kabataş'a gelen o grup oradaki Çevik Kuvvet'e birdenbire saldırmaya başlıyor.

Polislerden yaralananlar oluyor.

Polis ise gaz kullanmak zorunda kalıyor.

13 kişi göz altına alınıyor o esnada.

Duruma müdahil olan Mehmet Altınok buna rağmen oradaki polis şeflerine, "Basın açıklaması yapıp dağılmalarını sağlayın" talimatını veriyor.

Nihayet öyle oluyor.

Basın açıklamasını yapan bu grup da dağılıyor.

*****

Bir diğer grup Şişli'den aşağıya doğru tam da Dolmabahçe ofisinin karşısına denk düşen cadde üzerinden geliyor. Yaklaşık 40 kişiler. Taşıdıkları pankartlarda, "Gençlik Muhalefeti" yazılı.

Onlar da yolu kapatarak geliyorlar.

O mıntıkada polis sayısı çok az.

Yapılan ikaz üzerine birden Çevik Kuvvet'e saldırıyorlar.

Polis orada sayıca az olduğu için büyük bir zaaf içine giriyor. Polisten yaralananlar oluyor. Oraya acilen yedek Çevik Kuvvet timleri gönderiliyor.

Ortam gergin.

Buna rağmen polise ilgili emniyet müdürünün verdiği talimat açık:

"Gerilim ve çatışma istemiyoruz. Apaçık bir saldırı olmadıkça kimse yerinden kımıldamayacak. Basın açıklamalarını okuyup dağılmalarını sağlayınız!"

Nihayet öyle oluyor.

Grup basın açıklamasından sonra dağılıyor.

Dağılma esnasında gruptan bazıları ellerindeki limonları polislere fırlatarak tahrik siyaseti izliyor.

Buna rağmen polis müdahalede bulunmuyor.

*****

Derken TPK'li gençler Beşiktaş meydanına Atatürk anıtının oraya geliyorlar.

"Basın açıklaması yapacağız!" diyorlar.

"Hay, hay buyrun yapınız!" deniliyor.

"Yeter ki şiddet olmasın."

Basın açıklaması yapıldıktan sonra grup dağılıyor.

*****

Ardından bu kez nispeten daha kalabalık bir grup çıkıyor aynı meydana.

Yaklaşık 100 kişilik olduğu söylenen bir grup.

Onlar da Atatürk anıtı önünde basın açıklaması yaparak dağılıyorlar.

*****

Bütün bunları nerden mi biliyorum?

Görüntü kayıtlarından.

Gün içinde CNN Türk'te katıldığım bir programda sanki polis saldırıyormuş, yerde yatan kızın suratına suratına tekme indiyormuş görüntüleri üzerine sorulan bir soruya, polisi orantısız şiddet kullandığı için eleştirdikten sonra ilgililer bana görüntüleri gösterdiler.

İzlediğim görüntüler, televizyonlarda yayınlanan o görüntülerin ne kadar eksik ve yanıltıcı olduklarını gösterdi.

Olay başladıktan sonra yaşanan çatışma ve arbede görüntülerinde, işte polis elinde biber gazı sıkıyor, elindeki copla vurdukça vuruyor, yerdeki kızın suratını tekmeliyor türünden görüntüler....

Bu görüntüler izlediğinizde vicdanen rahatsız oluyorsunuz.

Ben de duyduğum rahatsızlık dolayısıyla resmin bütününü görmeden tek yanlı eleştiride bulunmuştum.

Benim izlediğim görüntülerde polise açıkça saldırı var.

Belli ki provokatif bir grup ideolojik amaçları için böyle bir eylemsellik içine girmişler.

Bu olay bana bir kez daha şunu gösterdi ki, resmin bütününü görmeden yorum yapmak, kimi haksızlıkları da beraberinde getirebilir.

Hiç kimseye haksızlık etmeye hakkımız yok.

Haksızlık ettiklerimden özür diliyorum.

Polisten gelen haksızlığa karşı çıkarken polise yapılan haksızlığa karşı çıkmazsak hak ve adalet adına yanlış bir yerde duruyoruz demektir.

Benim izlediğim görüntüler bu olayda polisin olayın başlatıcısı olmadığı, tersine saldırıya uğrayan grup olduğunu gösterdi.

Benim açımdan olayın iç yüzü bundan ibarettir.

Emniyet Müdürlüğü yetkililerinden ricam, bu görüntüleri, daha fazla spekülasyon olmasın, polis ve polis üzerinden siyasi iktidar yıpratılmasın diye medyayla ve toplumla paylaşma yoluna gitmeleridir.

Dahası var: Polise saldırıya uğramış olsa bile o zorunlu çatışma ve arbede sürecinde şayet ihmal ve kusur suçu işleyenler varsa da onlar hakkında gerekli işlemin yapılmasıdır.

Burası bir hukuk devletidir.

Hiç kimsenin hangi şartlar altında olursa olsun yanlış ve kusurlu davranmaya hakkı yoktur.

Sonsöz: Ne Türkiye eski Türkiye'dir, ne de polis eski polis. Ben emniyet teşkilatımızın bugün geldiği yer itibariyle demokrasiye ve hukuka ziyadesiyle bağlı davrandıkları kanaatindeyim. Kendi içlerinde yanlış yapanlar çıktığında da onları hemen bünyesinden atacak inanç ve kararlılıkta olduğunu görüyorum. Sorun, hala soğuk savaş döneminin ideolojik tutuculuklarını devrimcilik sananlarda galiba.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber