'Uygulamazsam alır, beni götürürler, ben memurum'
Yargı kararlarını uygulamamakla eleştirilen ÖİB Başkanı Metin Kilci:
Uygulamazsam alır, beni götürürler, ben memurum
Milliyet'in, "Özelleştirmede yargı kararını dinleyen yok" başlıklı dünkü haberi üzerine açıklamalarda bulunan ÖİB Başkanı Kilci, "Ben memurum, yargı kararını uygulamama lüksüm yok. Aksi halde beni alır götürürler" dedi
Özelleştirme İdaresi (ÖİB) Başkanı Metin Kilci, "Özelleştirmede yargı kararını dinleyen yok" başlığıyla dün Milliyet'te yayınlanan haber üzerine açıklamalarda bulundu. "Sizin sıraladığınız 19 karar uygulanmadı" diyen Kilci, bu durumun dönemin hükümetlerince 1992 ve 1997 yıllarında alınan gizli prensip kararlarından kaynaklandığını doğruladı. Kilci "Ben memurum, yargı kararlarını uygulamama lüksüm yok. Aksi beni alır götürürler" diye konuştu. Kilci sorularımıza şöyle yanıt verdi:
'Biz bu konuda mağduruz'
Danıştay'ın iptal kararlarını neden uygulamıyorsunuz?
'Yargı karar alıyor biz uygulamıyoruz' şeklinde bir görüntü var. Biz bu konuda
mağduruz. Benim hissettiğim İdare'ye karşı karşı böyle bir yargı olduğudur.
Sizin yerinizde ben olsam dünkü haberi ben de sizin gibi yazardım. Ama gözden
kaçan bir nokta var. Biz memuruz ve yargı kararlarını uygulamama lüksümüz yok.
Ben bugün varım, yarın yokum. Diyelim ki iptal kararını sümen altı ettiniz ya
da kaytardınız. Bu durumu en fazla bir yıl saklarsınız. Biz ikili denetime tabiyiz.
Bir yıl sonra bana 'İptal kararını neden uygulamadın' diye mutlaka sorarlar.
Bu meseleler başka ülkeye iltica etmez ya da ölmezsem mutlaka önüme gelir. Beni
tutar, götürürler. Burası Türkiye Cumhuriyeti.
Sizinde yazdığınız gibi bu kararların uygulanmaması için iki tane de gizli prensip kararı var. Bunlar Resmi Gazete'de yayınlanmıyor, Cumhurbaşkanı onayına da sunulmuyor. Kararlarda 'iadenin fiilen imkansız' olduğu özelleştirmeler sıralanarak, kararların uygulanmayacağı söyleniyor.
Limanı boşalt talimatı
Yeni devredilen limanlarla ilgili iptal kararı çıkarsa nasıl geri alınacak?
Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu işlemi iptal ederse biz Türkiye Denizcilik
İşletmeleri'ne (TDİ) gider "Limanının geri alınması gerekiyor, işlemleri
başlatın" deriz. TDİ'nin bu limanlardaki hakkı mahfuzdur. İptal kararı
öncelikle işletmeciye tebliğ edilerek "Bu limanları boşalt" denir.
Limanı devralan kişi 'iade ediyorum' derse sorun yok, ama "iade etmiyorum
bildiğini yap" derse - ki buna hakkı da var- , o zaman yeni bir hukuki
süreç başlar.
İşletmeci limanı iade etmediğinde "Ben şu kadar masraf ettim. Bana bu parayı ödeyin" diyebilir. Ama biz ilk elde "masrafını öderiz" diyemeyiz; çünkü biz devletin parasını kullanıyoruz. Masraf miktarı için mahkemeye giderek tespitini isteriz. Rakam, yapılan masraflara "gerekli mi gereksiz mi" diye bakılarak belirlenir. Nihayetinde bizim polis gücümüz yok, adama "limanı boşaltacaksın" diyemeyiz.
'Şark kurnazlığı yok'
Size bir başka örnek daha vereyim. Tüpraş'la ilgili yargı kararı devir işlemleri
tamamlanmadan hemen önce alındı. Yargı kararı davalıya tebliğ edildiği anda
yürürlük kazanır.
Tebliğ - tebellüğ işlemi 3 gün gecikseydi ve biz işlemi tesis etmiş olsaydık, diğer zelleştirmlerde olduğu gibi uzun bir hukuki süreç oluşacaktı. Biz duyarlılık göstererek vaktinde tebliğ ederek işlemi tesis ettik. Şark kurnazlığı göstermeyi düşünmedik bile.
'İptal kararı olan yedi limanın iadesi fiilen imkânsız'
Danıştay'ın 7 limanla ilgili olarak karar düzeltme başvurusunuzu reddettiği
ve ağırlıkla 2005 Ocak ayında verdiği iptal kararları var. Kesinleşen iptal
kararlarına rağmen bu limanlar neden devlete geri dönmüyor?
Özelleştirilen ilk 7 limanda (Ordu, Sinop, Tekirdağ, Giresun, Rize, Hopa ve
Antalya limanları kastediliyor) 1997 kararı geçerlidir. Bunlar, devri 1997 öncesi
yapılan özelleştirmelerdir. ÖYK kararında da "iadesi fiilen imkânsız"
denilerek yargının iptal kararlarının uygulanmayacağı belirtiliyor. Biz de ÖYK
kararına istinaden limanların iadesi işlemine girmiyoruz.
"İptal kararları uygulanmıyor" denilerek hakkımızda yapılan suç duyuruları
takipsizlik kararıyla karşılanıyor. Başsavcılık kararı da yargı kararıdır ve
takipsizlik gerekçelerinde "iptal ve yürütmenin durdurulması kararlarının
fiilen uygulanmasının imkânsız hale gelmesi" gösteriliyor.
Ama Danıştay bundan sonraki özelleştirmelerde iptal kararı alır ve 1997 ya da 1992 yılındaki hükümet kararları gibi yeni kararlar alınmazsa biz işletmeyi sattığımız kişiden alır ilgili devlet kurumuna iadesini yaparız.
Seka - Balıkesir tesisi Albayrak'tan geri alınıyor
Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci, yargı kararlarına gösterdikleri hassasiyeti
anlatırken, Seka - Balıkesir işletmesiyle ilgili olarak Danıştay 13. Daire'nin
aldığı iptal kararını örnek gösterdi.
Kararın henüz Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu'na gitmediğini ifade eden
Kilci, buna rağmen işletmenin iadesi için gerekli girişimlerin başlatıldığını
açıklayarak şöyle konuştu:
"Danıştay'da temyiz talebimiz halen görüşülmektedir. Buna rağmen biz sürecin
tamamlanmasını beklemeden tesisin iadesi için gerekli davaları açtık. Danıştay
Genel Kurulu iptal kararını onamazsa biz de açtığımız bu davalardan feragat
edeceğiz. Danıştay 13. Daire'nin 6 Haziran 2005 tarihli kararında Seka - Balıkesir'e
ait gayrimenkullerin 1.1 milyon dolardan daha büyük bir değeri ifade ettiği
ve 'Karlılık yanında toplumsal kârlılıkta dikkate alınmalı' denildi.
Seka - Balıkesir 1.1 milyon dolara hükümete yakınlığıyla bilinen Albayrak Grubu'na satıldığı için "peşkeş çekildi" eleştirilerine konu olmuştu.
Ahmet Erhan Çelik/Milliyet