Türkiye'nin yönetim yapısında köklü değişiklikler öngören kamu yönetimi reformu, 70 yıla yayılmış büyük bir çöküntüyü de ortaya çıkardı.
Türkiye'nin yönetim yapısında köklü değişiklikler öngören kamu yönetimi reformu, 70 yıla yayılmış büyük bir çöküntüyü de ortaya çıkardı. Çoğunluğu 1930'lu yılların ihtiyaçlarına göre hazırlanmış kanunlarla yönetilen kurumlarda israf altından kalkılamaz boyutlara ulaşırken, giderek büyüyen ve hantallaşan devlet yapısının yolsuzluk üreterek kamu kaynaklarını tükettiği belirlendi.
Hep tüketti, çözüm yok
Reformun başlangıcını oluşturan kamu yönetimi tasarısı hazırlanırken, 70 yıllık
yönetim aygıtları da sorgulandı. Sürekli kaynak tüketip buna karşılık çözüm
üretemeyen idari yapının sık sık aşırı büyüme, ekonomik krizler, yanlış yatırım
ve rasyonel olmayan kararlarla sarsıldığı belirlendi.
Rapor acı dolu
Kamuda yeniden yapılanmanın genel gerekçelerini ortaya koyan 'Değişimin yönetimi
için yönetimde değişim' adlı rapor, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer başkanlığındaki
10 kişilik uzman ekip tarafından hazırlanarak kamuoyuna açıklandı. Raporda,
toplumun AB'ye katılım yönündeki tercihi kamu reformunu hızlandıran etkenlerden
biri olarak gösterildi. Raporda, idari yapıyı ve ekonomiyi çökme noktasına getiren
şu etkenler ortaya konuldu:
Ekonomi hep küçüldü: 1954' te yüzde üç küçülen Türk ekonomisi, 1994-2001 döneminde
tarihinin en büyük küçülmesini yaşadı. 1994 ve 1999 yılında ülke ekonomisi yüzde
6.1, 2001'de yüzde 9.4 küçüldü. 1990'da 2 bin 661 dolar olan kişi başına gelir,
2001'de 2 bin 143 dolara düştü.
Yoksulluk önlenemedi: Dünya Bankası'nın verilerine göre Türkiye'de 1.5
milyon kişi günde bir doların altında gelire sahip. 2001 kiriziyle birlikte
nüfusun yüzde 8'i mutlak yoksulluğa düşerken, yüzde 24'ü ekonomik bakımdan yoksulluk
riski altında yaşamaya başladı. Eğitimli gençler arasında işsizlik oranı yüzde
22.4
Merkez güçlendi: 1950'li yıllardan sonra yerel yönetimlerin toplam kamu harcamaları
içindeki payı giderek düştü. Halen yerel yönetim alanını düzenleyen 1580 sayılı
kanun, 1930'da çıkarıldı. Cumhuriyet'in ilk yıllarının aksine merkezi idare
giderek bütün görev, yetki ve kamu kaynaklarını kontrol etmeye başladı.
Dünyanın en geniş personel ağı: 2 milyon 600 bin civarındaki kamu çalışanlarının
yüzde 16'sı Ankara'da istihdam ediliyor. Sadece Ankara'da çalışanların sayısı;
Maliye Bakanlığı'nda 15 bin 200 kişi, Milli Eğitim'de 5 bin 800 kişi, İçişleri
Bakanlığı'nda 2 bin 410 kişi, Başbakanlık'ta 2 bin 186 kişi, SSK'da 4 bin 417
kişi, MTA'da 2 bin 933 kişiye ulaştı. Devlet memuru sayısı 1981-2000 arasında
yılda yüzde 2.67 oranında arttı.
Dağ-taş belediye dolu: 1980' li yıllarda hızla çoğalan belediyelerin
büyük bölümünü nüfusu 5 binden az olan beldelerde kurulu. Bunların toplam belediye
sayısı içindeki oranı yüzde 67.2. Büyükşehir belediyelerine sağlanan vergiden
pay alma imkânı nedeniyle, büyükşehir belediyesi olacak nüfus büyüklüğüne ve
sosyal-coğrafi imkânlara sahip olmayan bazı belediyeler de bu statüye geçti.
İl sayısının giderek artması da ka mu kaynaklarını kuruttu. 1927'de 63 olan
il sayısı 2000'de 81'e, 328 olan ilçe sayısı 850'ye yükseldi.
Binlerce müfettiş: Kuruluşların teftiş kurulları, bakanlık teftiş kurulları,
Başbakanlık, Yüksek Denetleme Kurulu, Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay, Maliye
Bakanlığı, mülki müfettişler, İçişleri Bakanlığı kontrolörleri gibi kurumlarda
toplam 23 bin 104 müfettiş var. Belediyelerdeki müfettişler ve KİT'lerdeki teftiş
kurullarında görev yapanlar bu sayıya dahil değil. Dev müfettiş kadrosuna rağmen,
Türkiye'nin yolsuzluk notu hep üst sıralarda oldu.
Araç ve lojman saltanatı: 2003 yılı bütçesi rakamlarına göre, sadece konsolide
bütçe kapsamı içine giren kuruluşlarda 85 bin taşıt, 2 bin 645 sosyal tesis,
224 bin 401 lojman bulunuyor.
Proje çöplüğü: 1994-2000 döneminde kamu projelerinin ortalama tamamlanma süreleri
yaklaşık iki katına çıktı. Sadece 2001 yılında 6 katrilyona ulaşan proje, yatırım
programından çıkarıldı.
Aralarında şeker ve süt fabrikaları, spor tesisleri, havaalanları, kültür merkezleri,
cezaevleri bulunan projeler gerçek ihtiyaçtan çok, gündelik kararlarla kaynak
tahsisi sürecine sokulmuş. Aralarında 39 yıla yayılanların bulunduğu onlarca
proje, şimdiye kadar 1 katrilyondan fazla para yedi.
Gelen para gitti
Bir batak da özelleştirme: 1986-2003 döneminde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı,
özelleştirme kapsamına aldığı 221 kuruluştan 153'ünü özelleştirebildi. Bunun
sonucunda kamuda 10 milyon 16 bin dolar gelir elde edilirken, bu gelirin yaklaşık
4 milyon 823 bin doları özelleştirme kapsamındaki kuruluşlara sermaye aktarımı
olarak kullanıldı. Aynı sürede Hazine'ye aktarılan kaynak sadece 3 milyon 403
bin dolar.