Eğitim Bir Sen, YÖK taslağını değerlendirdi

Eğitim hizmet kolunda yetkili Eğitim Bir Sen, YÖK yasa taslağını değerlendirdi. Yapılanb açıklamada, taslağın tanımlar bölümünde "Okutman" ifadesinin unutulduğu belirtilirken, taslağın 50. maddesi ile oluşturulan "Yüksek Öğretim Kalite Kurulu"nda yetkili sendikanın temsilcinin de bulunması talep edildi.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 03 Şubat 2013 07:50, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Eğitim Bir Sen, YÖK taslağını değerlendirdi

İŞTE EĞİTİM BİR SEN'İN 18. MADDELİK TESPİTİ

Yükseköğretim Kanun Tasarısı Taslağının Değerlendirilmesi

1. Tanımlarda Eksiklik

Taslağın 2. maddesinde “Tanımlar” kısmında, “Okutman” tanımı bulunmamaktadır. Mevcut kanunda “öğretim elemanı” tanımında; öğretim üyesi, öğretim görevlisi ve uzmanla birlikte okutman da yer alırken, taslakta okutman tanımı unutulmuştur. Okutmanlarla ilgili bu eksikliğin giderilmesi gerekmektedir.

Yine, temel ilkeler arasında sayılan, akademik ve bilimsel özgürlükten ve kurumsal özerklikten ne anlaşılması ve bu ilkenin uygulamaya nasıl yansıması gerektiği hususunda açık bir ibare yoktur.

2. Özgürlükler

Taslağın 4. maddesiyle “eğitim-öğretim hürriyeti” başlığı altında, yükseköğretim öğrencilerine siyasi düşünce, dil, din, mezhep, inanç, ırk, renk, cinsiyet, kılık-kıyafet tercihi ve diğer sebeplerle herhangi bir ayrımcılık uygulanamayacağı ifade edilmiştir. Yine 5. maddesiyle “bilimsel ve akademik hürriyet ve teminat” başlığı altında öğretim elemanlarının da aynı gerekçelerle ayrımcılığa tabi tutulamayacağı ifade edilmiştir.

Her iki düzenleme de yerinde olmakla birlikte aynı güvencenin, yükseköğretim kurumlarında personel mevzuatı yönünden 657 sayılı Kanun’a tabi (idari) personele tanınmaması eşitlik ilkesine aykırıdır.

3. Yüksek Öğretim Şurasının Taslaktan Çıkarılması

05.11.2012 tarihli taslakta yer alan Yükseköğretim Şurası’nın yeni taslakta öngörülmemiş olması katılımcılığın teşkili ve sorunların paydaşlarla müşterek müzakeresi anlamında bir geri adımdır. 05.11.2012 tarihli taslakta yer alan Yükseköğretim Şurası, yeniden taslağa dahil edilmeli; Şura, yükseköğretimin planlanması ve programlanması sürecinde üye dağılımında sivil toplumun temsilcilerinin ağırlıklı olduğu geniş katılımlı bir üye yapısıyla üstlendiği konularda yükseköğretim üst kuruluşuna ve yükseköğretim kurumlarına yol gösterici olmalıdır.

4. Başkanlık Teşkilatı

Taslağın 10. maddesinin altıncı fıkrasında, kurulda genel sekreter veya daire başkanı olarak atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda öngörülen şartların yanı sıra, hizmetin gereğini dikkate alarak kurul kararı ile belirlenen alanlarda yükseköğretim görme ve belirli niteliklere sahip olma şartları konulabileceği hüküm altına alınmış olup, idare teşkilatımızda aynı unvan ve görevleri haiz benzer kadrolarda bu türden bir ön şart öngörülmeyip bu itibarla eşitsizlik ortaya çıkarabileceği gibi, esasen idari kadrolar olan bu makamlar için kariyer ve liyakat yeterli bir şarttır. Bu itibarla söz konusu makamlar için 657 sayılı Kanun’da öngörülen şartların aranması yeterli görülmelidir.

5. Üniversite Konseyleri ve Devlet Üniversiteleri

Taslağın 12. maddesinde düzenlenmiş bulunan Üniversite Konseyi, bir tür idari özerklik alanı olarak tasarlanmış olmasına rağmen bu Konseyi oluşturabilmek kısıtlayıcı şartlarla son derece zorlanmış olduğu gibi Kurulun keyfi takdirine bırakılmıştır.

Taslakta üniversite konseyi kurulabilmesi için üç şartın varlığı aranmaktadır:

a) Son beş yıl içinde bütçesinin, Kurul tarafından belirlenen miktarını kendi özgelirlerinden elde ediyor olması,

b) Esasları ve oranı Kurul tarafından belirlenen kurumsal akademik faaliyet puanını sağlamış olması,

c) İlgili yükseköğretim kurumunda görev yapan kadrolu öğretim elemanlarının en az üçte ikisinin katıldığı oylamada katılanların salt çoğunluğunun oyu ile yükseköğretim kurumu bünyesinde üniversite konseyi oluşturulmasının kabul edilmiş olması.

Daha önceki taslakta yer alan “en az 10 yıldır faaliyet gösterme” şartının kaldırılması yerinde olsa da, mevcut şartların dahi sağlanmasının zor olduğu görülmektedir.

Üniversitenin kendi özgelirlerinin üniversite bütçesine oranı ile kurumsal akademik faaliyet puanının belirlenmesi Kurula bırakılmış olup, farklı üniversiteler için farklı oranların/puanların belirlenmesi ve de hiçbir üniversitenin erişemeyeceği yüksek bir oranın/puanın belirlenmesi ihtimal dâhilinde olduğundan bu oranın/puanın kanunla belirlenmiş olması gerekmektedir.

Taslağın 12. maddesinin altıncı fıkrasında, devlet konseyi bulunan üniversitelerde, yeni alınacak öğretim elemanlarının kadrolu veya sözleşmeli istihdam edilebileceği öngörülmüştür. Üniversitenin, bütçesinin Kurulca belirlenen oranın kendi öz gelirlerinden elde ediyor olmasından hareketle ihtiyacı dâhilinde sözleşmeli öğretim elemanı istihdam edebileceğinin düşünüldüğü görülmektedir. Sözleşmeli istihdamın iş güvencesini sağlamaktan uzak, kamu hizmetinin niteliğine yakışmayan bir uygulama olması bir yana zaman içinde üniversite konseyi oluşturabilmek için gerekli şartların kaybı halinde bu sözleşmeli öğretim elemanlarının akıbetinin ne olacağı meçhuldür.

Taslağın 13. maddesinden hareketle, devlet üniversitelerinin kendi aralarında “Üniversite Konseyi bulunan devlet üniversiteleri”, “Üniversite Konseyi bulunmayan devlet üniversiteleri” ve “Son on yılda açılan en az iki yüz öğretim üyesine sahip olmayan devlet üniversiteleri” şeklinde bir ayrıma tabi tutulduğu görülmektedir. Ancak ayrımın gerekçeleri izah edilmemekle birlikte sağlam bir zemine oturmadıkları görülmektedir. Kuruluşundan itibaren on yıl geçmemiş ya da en az iki yüz öğretim üyesine sahip olmadığı halde üniversite konseyi için gerekli şartlara sahip üniversitelerin bulunabileceği ihtimalinin gözetilmediği gibi bu hususlarda üniversite yönetimi ile öğretim elemanlarının gerekli çabayı sarf etmeyeceği ön kabulünün varlığı anlaşılmaktadır.

6. Yabancı Üniversiteler

Mütekabiliyet esası çerçevesinde yabancı üniversitelerin kurulacak olması, üniversitelerimizin yabancı üniversitelerle rekabet etme alışkanlığını kazanması bakımından olumlu bir girişimdir. Ancak yerli akademisyenlerin sahip oldukları özlük haklarının ve diğer araştırma ve geliştirme imkanlarının da bu üniversitelerle rekabet etmesine özen göstererek kaliteyi artıma çabasına gidilmesi gerekmektedir.

7. Rektör Seçimi ve Atamaları

Devlet üniversitelerinin kendi aralarında tabi tutuldukları “Üniversite Konseyi bulunan devlet üniversiteleri”, “Üniversite Konseyi bulunmayan devlet üniversiteleri” ve “Son on yılda açılan veya en az iki yüz öğretim üyesine sahip olmayan devlet üniversiteleri” şeklinde bir ayrıma paralel olarak rektör seçimi konusunda da farklı usuller öngörülmüştür.

Üniversite Konseyi bulunan devlet üniversitelerinde rektör adaylarını, rektör adaylarını belirleme komisyonu belirleyecek olup rektör adayı Konseyce belirlenecektir. Üniversite Konseyini düzenleyen maddede, Konseyin yetki ve görevleri arasında “rektörü seçip atamak” sayılmışsa da Üniversite Konseyi bulunan devlet üniversitelerinde rektör seçimi hususunda, Üniversite Konseyi tarafından oluşturulacak “rektör adaylarını belirleme komisyonu”nun da görev üstlenmesi amaçlanmaktadır. Komisyonun üye sayısı ve yapısı Yönetmelikle düzenleneceğinden bu konuda bugün itibariyle bir netlik bulunmamaktadır. Üniversite Konseyi ise taslağın 12. maddesinde düzenlendiği üzere, ağırlıklı olarak o üniversitede görevli profesör unvanlı öğretim üyelerinden oluşmakta olup bu haliyle rektör atama sürecinde yetkili sendika gibi yükseköğretimin paydaşları bir yana diğer öğretim elemanları ve idari personel gibi yükseköğretimin öznelerinin de dışlandığı, bütün inisiyatifin üniversitelerde görevli profesörlere bırakıldığı görülmektedir.

Üniversite Konseyi bulunmayan devlet üniversitelerinde üç farklı alternatif öngörülmüşse de her birinde seçim sürecinde belirleyici olanın üniversitedeki öğretim üyeleri olduğu göze çarpmaktadır. Bu tür üniversitelerde de yetkili sendika gibi yükseköğretimin paydaşları bir yana diğer öğretim elemanları ve idari personel gibi yükseköğretimin öznelerinin de dışlandığı, bütün inisiyatifin üniversitelerde görevli öğretim üyelerine bırakıldığı görülmektedir.

Son on yılda açılan veya en az iki yüz öğretim üyesine sahip olmayan devlet üniversitelerinde ise yapılan ilan üzerine yapılan başvurular arasından Kurul/Cumhurbaşkanınca rektör atanacağı öngörülmekte ise de bu ilanın kim tarafından yapılacağı, adaylarda aranacak asgari nitelikler, başvuru süreci gibi konular ayrıntılı hukuki düzenlemeye muhtaçtır.

Bu itibarla üniversite konseyi bulunan devlet üniversitelerinde, rektör seçimi ve atama işleminin konseyin yetkisinde olduğu gözetilerek Konsey, üniversitede görevli öğretim elemanlarının kendi aralarından belirleyecekleri 7 üye, üniversitede görevli idari personelin kendi aralarından belirleyecekleri 3 üye, eğitim-öğretim hizmetleri kolunda yetkili sendikanın o üniversitenin öğretim elemanları ve idari personeli arasından belirleyeceği 2 üye, üniversitenin bulunduğu ilin belediye başkanı, vali ve o ilde en çok vergi veren veya o üniversiteye en çok bağışta bulunan gerçek kişi veya tüzel kişi olması halinde tüzel kişiliğin temsilcisinden teşekkül ettirilmelidir. Rektör adayları, Üniversite Konseyince akademik unvana sahip bulunanlarca, kamuoyuna açık bir şekilde yapılacak duyuru üzerine yapılan başvurular arasından Konseyce belirlenmelidir. Üniversite Konseyince bu şekilde belirlenecek dört aday, yükseköğretim üst kuruluşu Genel Kuruluna bildirilmeli, Genel Kurulca bu dört aday arasından belirlenecek iki aday Cumhurbaşkanına önerilmeli, rektör (mevcut anayasa hükmü gereği) Cumhurbaşkanınca atanmalıdır.

Diğer devlet üniversitelerinde ise rektör adayları, akademik unvana sahip olmak kaydıyla, %70’inin üniversite görevli öğretim elemanlarının kendi aralarından seçecekleri, %30’unun ise üniversitede görevli idari personelin kendi aralarından seçecekleri, 2000’e kadar çalışanı bulunan üniversitelerde 100 delege, 2000 ila 5000 çalışanı olan üniversitelerde 200 delege, 5000’den fazla çalışanı olan üniversitelerde ise 300 delegeden oluşan bir delegasyon heyeti tarafından belirlenmelidir. Bu delegelerce yapılacak oylamada en çok oy alan dört aday, yükseköğretim üst kuruluşu Genel Kuruluna bildirilmeli, Genel Kurulca bu dört aday arasından belirlenecek iki aday Cumhurbaşkanına önerilmeli, rektör (mevcut anayasa hükmü gereği) Cumhurbaşkanınca atanmalıdır.

8. Dekan Seçimi ve Atamaları

Taslağın 17. maddesinde, üniversite konseyi bulunan devlet üniversitelerinde dekanların doğrudan Konsey tarafından; diğer devlet üniversitelerinde fakültede kadrolu öğretim üyelerince yapılan seçimde en fazla oy alan profesör unvanlı öğretim üyesinin rektör tarafından dekan atanacağı öngörülmüştür.

Üniversite Konseyinin yapısı hususunda yukarıda yer alan teklifimiz doğrultusunda üniversite konseyi bulunan üniversiteler için öngörülen dekan atama süreci makul olmakla birlikte konsey bulunmayan üniversiteler yönünden dekan adayının sadece kadrolu öğretim üyeleri arasında bir seçimle belirlenmesi yerinde değildir. Bu süreçte (yukarıda rektör seçimi konusunda yaptığımız öneriye benzer) bütün öğretim elemanları ile fakültede görevli bütün idari personelin de katılımına açık bir seçim yöntemi belirlemelidir.

Kurumsallaşmasını tamamlayan üniversitelerde seçimle dekan belirlenmekte; kadrolu öğretim üye sayısının en az üç ve en fazla on olan, yani kurumsallaşmasını tamamlamamış fakültelerde ise dekanı üniversite yönetim kurulunun teklifi üzerine rektör atar.

9. Akademik Atama ve Yükselmeler

Taslağın 57. maddesine göre öğretim üyesi dışında kalan öğretim görevlisi, uzman ve araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak atamalarda ÖSYM tarafından gerçekleştirilecek merkezi yabancı dil sınavı ile merkezi bilim sınavı sonuçları esas alınacaktır. Söz konusu kadrolara atanabilmek için merkezi bilim sınavından asgari yetmiş puan almak şart koşulsa da bu konuda atama yapılacak bilim dalındaki mevcut ve gelecekte muhtemel ihtiyaç dikkate alınarak bilim dalına göre değişken asgari puan aranması daha yerinde olacaktır.

Yine bu madde kapsamında atanan araştırma görevlilerinden azami üç yılda yüksek lisans, azami altı yılda doktora eğitimini başarı ile tamamlamayanların yükseköğretim kurumları ile ilişkilerinin kesileceği öngörülmüş olup, gerek iş güvencesinin temin edilebilmesi gerekse yetişmiş insan gücünün kamu hizmeti gerekleri kapsamında değerlendirilebilmesi için, bu durumda olanların, Taslağın 59’uncu maddesinde “öğretim üyesi yetiştirme programı” kapsamında atanan araştırma görevlileri için öngörüldüğü üzere başarısızlık halinde memur kadrolarına atanabilmeleri sağlanmalıdır.

Taslağın 52. maddesinde öğretim üyesi kadrolarına atanabilmek için doktoranın tamamlandığı yükseköğretim kurumunun bulunduğu il dışındaki başka bir devlet üniversitesinde en az iki yıl süreyle öğretim üyesi olarak çalışmış olmak şartı aranmaktadır. Söz konusu düzenlemenin gerekçesi, yeni kurulan ve öğretim elemanı ihtiyacı içindeki üniversitelerin bu ihtiyacını kısmen dahi olsa gidermek ise bunun kalıcı bir öğretim elemanı temin usulü olmadığı, bu üniversitelerde yapılacak uzun soluklu çalışmaları öğretim elemanı sirkülasyonunun fazla olacağı ihtimali dâhilinde sekteye uğratacağı açıktır.

Doçentlik atamaları için eser incelemesinin yanında alan bilgisini ölçmeye yönelik doçentlik sınavından söz edilmekte, fakat bu sınavın mülakat mı yoksa yazılı bir sınav olacağı hususunda açık hüküm bulunmamaktadır. Eğer doçentlik sınavında mülakat olacaksa mülakatın kamerayla kayıt altına alınması hususunda gerekli düzenlemeler Yönetmelik kapsamında yapılmalıdır.

10. Çalışma Esasları

Taslağın 58. maddesinde öğretim elemanlarının kadrolu veya sözleşmeli statüde görev yapacakları öngörülmüştür. Bu durum, aslen bir kamu hizmeti olduğu konusunda kuşku bulunmayan yükseköğretim faaliyetinin memurlar eliyle yürütülmesinin esas olması ilkesi ve gerekliliğine aykırı olduğu gibi aynı işi yapan öğretim elemanlarının istidam statülerinin farklılığına, bu da, mali ve sosyal hakları arasında farklılaşmaya ve eşitsizliğe yol açacaktır. Yine söz konusu hükmün bu şekilde istihdam edilen öğretim elemanlarının iş güvencesinden yoksun bir şekilde çalışmak zorunda kalmalarına sebebiyet verecektir.

Yine öğretim üyeleri için asgari 10 saat ders yükü öngörülmüş ancak en fazla kaç saate kadar ders girebilecekleri belirtilmemiştir. Mevcut duruma göre öğretim üyeleri 30 örgün öğretim, 10 saatte ikinci öğretim olmak üzere toplam 40 saat derse girmektedirler. Özlük hakları yetersiz olduğundan dolayı öğretim üyeleri ek dersi tercih etmekte, araştırma yapmak, proje geliştirmekten ziyade ders makinesi gibi sürekli ders girip çıkmakta ve kendisini yenileyememektedir. Bu sorunun giderilmesi için öğretim üyelerinin ücretlerinin en yüksek devlet memurunun aylık toplam ücreti esas alınarak buna denk bir seviyeye getirildikten sonra örgün öğretim ve ikinci öğretimden en fazla 26 saat derse girme ile sınırlandırılmalıdır. Öğretim üyeleri dışında kalan öğretim elemanlarının maaşları da artırılmak kaydıyla birinci ve ikinci öğretim dersleri en fazla 30 ders saatiyle sınırlandırılmalıdır.

Taslağın 66. maddesinde, "Kamu kurumu niteliğindeki (meslek odaları gibi) meslek kuruluşlarının yönetim ve denetim organlarında görev üstlenen öğretim üyeleri, kurumlarından aylıksız izinli sayılırlar" ifadesi yer almaktadır. Öğretim üyesi eğitim ve öğretim işini aksatmamak kaydıyla kamu kurumu niteliğindeki kurumlarda aylıkları ve diğer ücretlerinin devam etmesi kaydıyla görev yapmalarına izin verilmelidir. Taslakta öngörülen bu düzenlemeyle, öğretim üyelerinin özgürlükleri kısıtlanmakta ve birikimlerini bu tür kurumlarda değerlendirmesi bir anlamda engellenmektedir.

Taslağın 60. maddesinde “Kurulun denetim faaliyetlerinde çalışmak üzere kadrolu denetçi sayısının yüzde onunu geçmeyecek sayıda, Kurulda üye olarak veya yükseköğretim kurumlarında idarî görevlerde bulunmuş öğretim üyelerinden, ilgilinin muvafakati alınarak Başkanlık kararı ile dört yıllığına yükseköğretim denetçisi görevlendirilebileceği; bu şekilde görevlendirilen Devlet yükseköğretim kurumlarındaki öğretim üyeleri kurumlarından aylıklı izinli sayılırlar ve bunlara maaşlarının yüzde ellisi oranında aylık ek ödeme yapılacağı” hüküm altına alınmıştır. Asıl işi akademik faaliyette bulunmak, bilimsel bilgi üretmek ve bunu başta öğrencileri olmak üzere topluma sunmak/aktarmak olan öğretim görevlilerinin denetçi olarak görevlendirilmeleri gereksiz ve yersiz olduğu gibi bu şekilde görevlendirilecek kişilere maaşlarının yüzde ellisi oranında aylık ek ödeme yapılacak olması, bu görevlendirmeyi maddi getirisi sebebiyle arzu edilen ve yarışma konusu haline getiren bir konuma sokulacaktır. 2547 sayılı Kanun kapsamında idari görevlere salt maddi getirisi sebebiyle akademik personelin görevlendirilmesi konusunda yaşanan sıkıntıların bir benzeri de pekala burada yaşanacaktır.

Kaldı ki taslağın 49. maddesinden hareketle denetim, yükseköğretim kurumlarının iş ve işlemlerinin mevzuata uygunluğu noktasında olacağından denetçiliğin bir kariyer mesleği olarak planlanması daha uygun olacaktır.

11. Araştırma Geliştirme Faaliyetlerinde Çalışanlara Yapılacak Ödemeler

Taslağın 61. maddesine göre “Yükseköğretim kurumları tarafından yürütülen projelerde, proje süresiyle sınırlı olmak kaydıyla, proje kapsamında ve projeye ilişkin hizmetlerde görev alan öğretim elemanlarına kadrolarına bağlı olarak bir ayda ödenmekte olan tutarın yüzde 50’sini geçmemek kaydıyla proje sözleşmesinde belirlenen tutarlar üzerinden proje teşvik ikramiyesi ödenebilir” ifadesin yer alan “bir ayda ödenmekte olan tutarın yüzde 50’sini geçmemek kaydıyla” yerine proje çalışmalarını artırmak ve araştırmayı teşvik etmek amacıyla “yüzde 100’nü geçmemek kaydıyla” ifadesinin olması uygun olacaktır. Amerika ve Avrupa devletlerinde daha az ders, daha fazla araştırma ve projeye teşvikler söz konusu olduğundan dünya üniversiteler sırlamasında üst yerlerde yer almaktadırlar.

12. Öğretim Elemanlarının Emeklilik Sonrası Sözleşmeli Olarak İstihdamı

Taslağın 65. maddesinde “altmış yedi yaşını dolduran öğretim elemanları emekli olduktan sonra üniversitelerde sözleşmeli olarak çalışabilirler” hükmü öngörülmüştür. Emekli olan kamu görevlisi niteliğindeki öğretim elemanının sunmuş olduğu hizmete ihtiyacın devamı halinde 657 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesinden hareketle yeniden atanmak suretiyle memuriyetlerinin devamı sağlanabilmelidir. Mevcut durumda sözleşmeli olarak istihdamını gerektirecek mahiyette bir durum söz konusu değildir.

13. İdari Görevlere Atamalar/İdari Personel

Taslağın 69. maddesi “yükseköğretim kurumlarında genel sekreter, genel sekreter yardımcısı, daire başkanı, müdür, hukuk müşaviri, iç denetçi ve memurlar üniversite yönetim kurulunun görüşü alınarak rektör tarafından atanır” hükmünü içermektedir. Söz konusu hüküm idari görevlere atamalarda tüm atama yetkisini rektöre vermekle beraber, 2547 sayılı Kanun’un 51 ve 52’nci maddelerinin karşılığı Taslakta mevcut değildir. Esasen Taslakta “idari personel” ibaresi birden fazla sayıda geçmekle birlikte tanımlar maddesinde idari personel tanımına yer verilmediği ve bu suretle kimlerin bu kapsamda yer alıp hangi personel mevzuatına tabi kılınacağı izaha kavuşmadığı gibi, idari personelin atama, yükselme, yer değiştirme gibi haklarına yer verilmemek suretiyle bu personel adeta unutulmuştur. Söz konusu personel hakkında 657 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı gibi bir ibare dahi mevcut değilken bu personelin diğer yükseköğretim kurumlarına veya diğer kamu kurumlarına ne şekilde geçecekleri konusu da açıkta bırakılmıştır.

İdari personel, kadrolarının gereği olan görevlerin haricindeki görevlerde kendi istekleri haricinde görevlendirilmemelidir.

Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları, yükseköğretim üst kuruluşu tarafından en geç iki yıllık periyotlarla merkezi sınavla yapılmalı, yükseköğretim kurumları içinde gerçekleştirilecek görevde yükselme ve unvan değişikliği işlemleri bu sınav sonucuna göre yürütülmelidir.

14. Siyasi Partilere Üyelik Ve Görev Alma

Taslağın 70. maddesindeki düzenlemeye ek olarak, öğretim elemanlarının siyaset özgürlüklerine bir öğretim elemanının milletvekilliği, belediye başkanlığı, belediye il/ilçe meclislerine adaylık için başvurduklarında öğretim elemanlığı görevinden istifa etmeden ücretsiz izinli sayılmaları, kazanamadıkları takdirde görevlerine devam etmelerinin yolu açılmalıdır. Ayrıca yaşadığı şehre verecekleri katkıları düşünerek, eğer kazanırlarsa öğretim elemanlığı görevinden istifa etmeden sadece il/ilçe meclislerinde üye olabilmelerinin önündeki engeller kaldırılabilir.

15. Yükseköğretime Giriş

Taslağın 35. maddesinde düzenlenen yükseköğretime girişi konusunda, 2547 sayılı Kanun’da olduğu gibi yükseköğretim kurumlarına sınavla girileceği hüküm altına alınmıştır. Oysa taslakta ifadesini bulan hayat boyu öğrenim kapsamında bireylerin yükseköğrenime erişimlerinin kolaylaştırılması ve her yaşta yükseköğrenim görme hakkının temini açısından mesleki faaliyette bulunabilmek için gerekli diplomaya dayalı yükseköğretimin yanında bütün bireylerin erişimine ve istifadesine açık genel eğitim-öğretim odaklı diplomaya dayalı olmayan yükseköğretimin ve de ortaöğretim sonrası sınavsız bir yükseköğretime geçiş modelinin de göz önüne alınarak sınavın tek belirleyici değil “esas” olduğu bir düzenleme tasarlanmalıdır. Yükseköğretime sınavsız giriş için gerekli temel hükümler taslakta yer almalıydı.

16. Öğretim Programları

Taslağın 36. maddesinde, öğretim programları, ders içerikleri ve müfredatın senato tarafından belirleneceği ifade edilmiş ise de senato gibi üye sayısı sınırlı ve çoğunlukla yöneticilik görevinde bulunan üyelerden müteşekkil bir yapının her biri ayrı ayrı uzmanlık gerektiren bu konularda kısıtlı bir çalışma zamanında yeterli ve etkin kararlar alıp yeterli ve etkin sonuçlar üreteceği kuşkuludur. Yine bu durumun neticesi olarak farklı üniversitelerin farklı kararlar almaları ihtimal dâhilinde olacaktır ki bu farklılaşmanın nasıl uyumlulaştırılacağı konusu da bir problem olarak ortada durmaktadır.

17. Kalite Güvence Sistemi Ve Yüksek Öğretim Kalite Kurulu

Taslağın 50. maddesinde, lisans almış dış özel hukuk tüzel kişilerin de katılabilecekleri, dış denetimlerin uluslararası standartlara uygunluğu ve geçerliliğinin izlenmesi, kalite standartlarının belirlenmesi ve güvence altına alınması gibi faaliyetleri gerçekleştirmek amacıyla on beş kişiden oluşan Yüksek Öğretim Kalite Kurulu kurulması öngörülmektedir. Farklı alanlardan olmak kaydıyla bu üyelerin beşini Genel Kurul, üçünü Rektörler Kurulu belirlerken; Bilim ve Teknoloji Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Türkiye Bilimler Akademisi, Türkiye Akreditasyon Kurumu, Mesleki Yeterlilik Kurumu ve Türkiye Öğrenci Konseyinden birer kişi olmak kaydıyla yedi kişiyi de bu kurumlar belirlemektedir. Böyle bir birimin YÖK bünyesinde kurulması geç kalınmış ama önemli bir girişimdir, fakat düşünülen “Yükseköğretim Kalite Kurulunun üye yapısında yetkili sendika tarafından gösterilecek bir temsilciye yer verilmemesi önemli bir eksikliktir. Sendika üyesi bir temsilcinin katılımı, idari ve akademik hizmetlerde çalışanların ulusal ve uluslararası düzeydeki standartları ve çalışma esaslarıyla ilgili değerlendirmelere, farklı bakış açılarıyla katkıda bulunacaktır.

18. Teknoloji Transfer Ofisi

Taslağın 34. maddesinde öğretim elemanları ve diğer personelin yaptıkları araştırmaların ve çalışmaların sonuçlarını ticarileştirmek amacıyla teknoloji transfer ofisi adı altındaki şirketlere ortak olup çalışabilecekleri öngörülmektedir. Bu hüküm, üniversitede üretilen bilginin ülke kalkınması ve ekonomik gelişmesine somut katkılarına imkân verebileceği gibi, beraberinde üniversitelerdeki bilimsel çalışmaların ticari değeri yüksek konulara yönelmesi, kaynakların bu alanlara hasredilmesi ve ticari değeri olmayan temel bilimler, temel araştırmalar ile eğitim ve sosyal bilimlerin ihmal edilmesine yol açacaktır. Bu nedenle her iki hedef arasındaki dengenin gözetildiği açık hükümlere ihtiyaç bulunmaktadır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber