Erdoğan: Terörizmin en önemli gerekçesi fakirlik

"Terörizmin en önemli gerekçelerinden bir tanesi fakirliktir, bunu böyle biliniz. Ve terörün arkasındaki güçler, dikkat edin, fakiri seçiyor, yoksulu seçiyor. Canlı bombayı onların içinden seçip alıyor. Ve onu, o şekilde araziye gönderiyor. Yoksulu seçiyor, yoksulu araziye gönderiyor. Terörizm ve göç sorunu bataklıkta üreyen sinekler gibidir. Öyleyse bu bataklığın kurutulması lazım. Bu bataklığın adı nedir biliyor musunuz? Sefalet bataklığıdır."

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 19 Kasım 2015 18:36, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Terörizmin en önemli gerekçesi fakirlik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, DAİŞ, El Kaide, Boko Haram gibi örgütler karşısında hep birlikte, ele ele vererek, net ve ilkeli bir tutum ortaya konulması gerektiğini belirterek, "İslam, Müslüman, cihat, mücahit, şeriat gibi kavramları bu teröristlerin istismar aracı olmaktan kurtarmalıyız. Bu örgütler ve kavramlar üzerinden Müslümanların kanlarını döken, onurlarını kıran, geleceklerini karartan güçlerin oyununu hep birlikte bozmalıyız. Dünyadaki 1,7 milyar Müslümanın izzetini, bir avuç teröristin insafına terk edemeyiz, terk etmemeliyiz " dedi.

Erdoğan, Çırağan Sarayı'nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 5. Sağlık Bakanları Konferansı'nın kapanış töreninde yaptığı konuşmada, toplantının tüm İslam alemi ve insanlık için hayırlara vesile olması dileğinde bulundu.

İslam ülkeleri arasındaki en kapsamlı ve etkin iş birliği müessesesi olan İİT'nin sorumluluklarının her geçen gün arttığını belirten Erdoğan, dünyada giderek derinleşen terörizm ve mülteci sorunlarının merkezinde Müslüman toplumlar ve İslam dünyasının yer aldığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer ülkelerde terörizme ve mülteci krizinin yol açtığı sorunlara karşı artan tepkilerin, topyekun İslam dünyasına, tüm Müslümanlara yönelmeye başladığını vurgulayarak, "Suriye başta olmak üzere bölgemizde yaşanan insani dramlar devam ederken, şimdi bir de Müslümanlara yönelik nefret saldırılarının, ırkçı tutumların yükselişiyle karşı karşıyayız" diye konuştu.

Antalya'da yapılan G20 liderler zirvesinde bu konuyu ayrıntılı olarak ele alma imkanı bulduklarını aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Zirvede temsil edilen nüfusu Müslüman ülkelerin liderleri olarak aşırıcılığa, radikal akımlara karşı ortak mücadele verme konusunda görüş birliği içinde olduğumuzu gördük. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde temsil edilen tüm ülkelere bu noktada çok önemli görevler düşüyor. Müslümanlar olarak sorumluluğumuz çok büyük. İslam adını kullanarak, Müslümanlara en büyük zararı veren DAEŞ, El Kaide, Boko Haram gibi örgütler karşısında hep birlikte, bir defa ele ele vererek, net ve ilkeli bir tutum ortaya koymalıyız. İslam, Müslüman, cihat, mücahit, şeriat gibi kavramları bu teröristlerin istismar aracı olmaktan kurtarmalıyız. Bu örgütler ve kavramlar üzerinden Müslümanların kanlarını döken, onurlarını kıran, geleceklerini karartan güçlerin oyununu hep birlikte bozmalıyız. Dünyadaki 1,7 milyar Müslümanın izzetini, bir avuç teröristin insafına terk edemeyiz, terk etmemeliyiz. Aziz İslam dininin sahibi ve koruyucusu Yüce Allah'tır. Müslümanların da en azından kendi haysiyetine, istikbaline, istiklaline daha sıkı şekilde sahip çıkma sorumluluğu bulunuyor."

- "Proje ürünü olan örgütlerin önünü kesmeliyiz"

"Kendi coğrafyamızda ortaya çıkan ve bir proje ürünü olduğu her halinde belli olan bu örgütlerin önünü eğer biz kesmezsek, neler olduğunu hep birlikte görüyoruz" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Birileri hemen uçaklarıyla, füzeleriyle, tanklarıyla, toplarıyla, gerektiğinde askerleriyle gelip bu işe soyunuyor. Aramızdaki ihtilafları biz kendimiz çözmediğimizden, birileri hemen el atıp, bunları daha da derinleştiriyor, çok daha yaygınlaştırıyor. Özellikle mezhep sorunu İslam dünyasının yumuşak karnı olmayı sürdürüyor. Bu mesele kimi yerlerde etnik ayrımlarla, kimi yerlerde ihtiraslı yöneticiler vasıtasıyla tahkim ediliyor, kanatılıyor. Bugün bölgemiz herkesin birbiriyle çatışmalı, kavgalı olduğu, oluk oluk Müslüman kanının döküldüğü bir yer haline geldi. Uzak coğrafyalarda zulme uğrayan, katledilen Müslümanlara yardım etmek için seferber edilmesi gereken imkan ve enerji, iç çekişmelerde, çatışmalarda heba ediliyor. Artık bu gidişe dur demeliyiz."

"Peygamberimiz merhamet peygamberidir, barışın timsalidir" ifadesini kullanan Erdoğan, merhamet, sevgi, vicdan, dayanışma, ilim dini olan İslam'ın terörle, zulümle, ölümle, cehaletle anılmasının önüne geçmenin, herkesin boynunun borcu olduğunun altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi, teröre, zulme, cehalete, adaletsizliğe, kine, öfkeye, israfa, aşırıcılığa, İslam'ın yasakladığı her türlü kötülüğe, yanlışa karşı mücadele zamanı olduğunu vurgulayarak, "Eğer bu mücadeleyi hemen vermeye başlamazsak, yarın bizim için daha karanlık olacaktır. Gündüzü geceye çeviren de geceyi gündüze döndüren de Allah'tır. Mücadelemizde başarılı olmak için sadece Rabbimize güvenmemiz, onun ipine sımsıkı sarılmamız, onun emrettiği şekilde dosdoğru olmamız kafidir" şeklinde konuştu.

Müslümanlar olarak birlik, beraberlik ve kardeşliğin tesis edilmesi durumunda, üstesinden gelinemeyecek hiçbir mesele bulunmadığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bakın burada 43 İslam ülkesinin bakan, bakan yardımcısı, müsteşar düzeyinde kıymetli temsilcisi bulunuyor. Her birimiz bu meseleyi kendi ülkemizde, kendi hükümet nezdimizde gündeme getirdiğimizde mutlaka bir farkındalığın oluşmasına katkı sağlarız. Aynı anlayışı her platformda ortaya koyduğumuzda kısa sürede çok muazzam bri sinerjinin ortaya çıkacağını düşünüyorum. Bu birliğe, beraberliğe, kardeşliğe, uyanışa gerçekten çok ihtiyacımız var. Rabbimiz Kur'an'da ne buyuruyor; 'İnnemel Mu'minune ihve', yani 'ancak inananlar kardeştir.' Peki kardeşliğimizin gereğini yerine getiriyor muyuz? Burada soru işareti maalesef. İnşallah o günlerin çok yakın olduğunu ümit ediyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "daha sağlıklı ümmet için köprüler kurmak" mesajıyla düzenlenen toplantının, İslam dünyasının ciddi sorunlarından biri olan sağlık alanında önemli kararlar alınmasına vesile olmasını dileyerek, "İslam dünyasının 2023'e kadar olan sağlık stratejik eylem planı çerçevesindeki faaliyetlerin bu konferansta karara bağlanacak olmasını da önemsiyorum. 14 Kasım'dan beri yapılan toplantıların ve bu konferans kapsamında düzenlenen fuar, ziyaret gibi etkinliklerin ülkemizin sağlık alanında geldiği yeri sizlere göstermeye yardımcı olduğunu umuyorum. Son 12 yılda gerçekten sağlıkta çok ciddi adımlar attık, sıçramalar gerçekleştirdik. Devlet yönetimimizdeki temel ilkemiz olan 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışının en somut tezahürlerini sağlık alanında görmemiz mümkündür" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriyeli sığınmacılar konusunda Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kuruluşlarla Batı ülkelerinin göçmenlere yardım konusunda iyi bir imtihan vermediğini belirterek, "Daha üzücü olanı ise İslam dünyasının kendi içinde bu konuda güçlü bir dayanışma ortaya koyamamış olmasıdır" dedi.

Erdoğan, Çırağan Sarayı'nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 5. Sağlık Bakanları Konferansı'nın kapanış töreninde, Türkiye'nin, hem sistem hem altyapı hem insan kaynağı hem de hizmet kalitesi bakımından sağlık alanında katettiği mesafenin tam bir devrim olduğunu, kendi vatandaşlarının yanında her yıl yurt dışından gelen 400 bin kişiye de sağlık hizmeti verebilir hale geldiğini ifade etti.

Erdoğan, Suriye ve Irak'tan gelen 2,5 milyon sığınmacının da aynı sistem içinde, hiçbir ciddi aksaklığa meydan vermeden sağlık ihtiyaçlarını karşılamayı başardıklarını aktardı.

Suriye'de istikrarsızlığın başladığı 2011 yılından bu yana yaklaşık 5 milyon insanın ülke dışına gitmek zorunda kaldığını, bunların 2 milyon 200 bininin Türkiye'ye geldiğini dile getiren Erdoğan, "Ülke dışına giden Suriyelilerin yaklaşık 1 milyonu Lübnan'da, 650 bini Ürdün'de, 250 bini Irak'ta hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Kalanı da çeşitli ülkelere dağılmış vaziyette. Suriye içinde yaşanan her çatışma yeni göç dalgalarını da beraber getiriyor. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kuruluşlarla Batı ülkeleri, bu göçmenlere yardım konusunda maalesef iyi bir imtihan vermedi, veremedi. Daha üzücü olanı ise İslam dünyasının kendi içinde bu konuda güçlü bir dayanışma ortaya koyamamış olmasıdır. Biz Türkiye olarak bugüne kadar mülteciler için ne harcadık? Sadece kamplarda kalanlar için harcadığımız para 8,5 milyar dolardır" diye konuştu.

- "Biz bu meseleye insani, vicdani, ahlaki ve İslami bir vazife olarak bakıyoruz"

Erdoğan, Türkiye'deki kamplarda 280 bin kişinin kaldığını, diğer sığınmacıların ise Türkiye'nin değişik vilayetlerine dağılmış vaziyette olduğunu söyledi.

Sadece İstanbul'da kalan sığınmacı sayısının yaklaşık 500 bin olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Peki bunlara kimler bakıyor? Sivil toplum kuruluşları, belediyeler... Değerli kardeşlerim, soruyorum sizlere, burada meydana gelecek sosyolojik travmayı düşünebiliyor musunuz, burada meydana gelen psikolojik travmayı düşünebiliyor musunuz? Bütün bunlarla da mücadele edeceksiniz. Aynı sıkıntı Hatay'da, aynı sıkıntı Gaziantep'te, aynı sıkıntı Şanlıurfa'da, ülkemizin değişik vilayetlerinde, Mardin'de, her yerde bunlarla karşı karşıyayız. Lübnan'da ve Ürdün'deki durum da çok farklı değil. Onlar da aynı sıkıntıları yaşıyor. Biz bu meseleye insani, vicdani, ahlaki ve İslami bir vazife olarak bakıyor, çalışmalarımızı o şekilde yürütüyoruz.

Ben halkıma şöyle sesleniyorum, 'Gelenlerin hepsi muhacirdir, siz ise ensar olmaya devam edeceksiniz' diyorum. Çünkü, bu varil bombalarından kaçan Suriyeli muhacirlere bir ensar gerekiyordu, işte bu görev de hamdolsun bize düştü. Biz de bunu yapıyoruz. Batı destek verse de vermese de başkaları destek verse de vermese de biz bunu sonuna kadar yürütmeye devam edeceğiz ama gönül tüm İslam ülkelerini bu konuda yanımızda görebilmeyi isterdi. Olanlar var mı? Var. Onlara da şükranlarımı bildiriyorum. Vicdanımızı kaybettiğimizde insanlığımızı, inancımızı bizi biz yapan bütün değerleri de kaybederiz bunu bilmemiz lazım. Oysa bizim medeniyetimizde mazluma dini, milliyeti, kültürü sorulmadan el uzatılır. Mazlum sadece insan olması sıfatıyla her türlü yardıma layıktır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün 5 milyonu ülkesi dışında, 7 milyonu ülkesi içinde 12 milyon "Suriyeli mazlum"un olduğunu ifade etti.

Filistin'de, Kudüs'te her gün İsrail zulmüne maruz kalan milyonlarca mazlumun hayatını sürdürmeye çalıştığını dile getiren Erdoğan, şunları anlattı:

"Afrika'da, Arakan'da baskıya, zulme, katliama maruz kalan milyonlarca kardeşimiz bulunuyor. Hadi siyasi alanda askeri güç konularında ciddi bir dengesizlik mevcut diyelim. Peki bu mazlumlara insani yardım eli uzatılması konusunda ne manimiz var? Biz 2014 yılında 4,5 milyar dolarlık insani yardımla bu alanda dünyada 3. sırada yer alıyoruz. Halbuki maddi imkanları bizden çok daha fazla olan İslam ülkeleri mevcut. Bu ülkelerin dünyadaki diğer mazlumlarla birlikte Müslümanlara yardım konusunda çok daha faal olmalarını bekliyoruz. Batı ülkelerinde yapılan keyfe keder nitelikteki sosyal, kültürel, sportif harcamaların sadece bir bölümü mazlumlara yardım için aktarılsa inanın bana sorun büyük ölçüde çözülür."

Konferansa üye 57 ülkenin 21'inin "en az gelişmiş" ülke statüsünde olduğunu kaydeden Erdoğan, "Öyle ki bunlar arasında kişi başına milli geliri hesaplanamayacak derecede düşük ülkeler de bulunuyor. Dolayısıyla sağlık konusu bu çerçevede en çok ihtiyaç duyulan hizmetlerin başında geliyor" dedi.

- "İnfak tavsiyesini hiç değilse kendi aramızda hayata geçirmeliyiz"

Erdoğan, Türkiye'nin gelecek yıl ilk defa düzenlenecek olan "Dünya İnsani Yardım Zirvesi'ne ev sahipliği yapacağını belirterek, zirvede gündeme gelecek ülkelerin önemli bir bölümünün Müslüman ülkelerden oluştuğunu söyledi.

Sosyal adaletsizliğin küresel bir sorun olduğunu ifade eden Erdoğan, "Sosyal adaletsizlik küresel bir sorun ama biz Müslümanların en azından kendi içimizde bu sorunu asgari düzeye indirmemiz gerekiyor. Kur'an-ı Kerim'de defalarca geçen 'infak' tavsiyesini, yardımlaşma emrini, hiç değilse kendi aramızda hayata geçirmeliyiz. Gerek ikili münasebetlerimizde gerek İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere uluslararası kuruluşlarımız aracılığıyla bu konuda bir seferberlik başlatmalıyız. Bunu başardığımızda, terörizm ve göç meselesinin çözümünde de önemli mesafe katedeceğimize inanıyorum. Terörizmin en önemli gerekçelerinden bir tanesi fakirliktir, bunu böyle biliniz. Ve terörün arkasındaki güçler, dikkat edin, fakiri seçiyor, yoksulu seçiyor. Canlı bombayı onların içinden seçip alıyor. Ve onu, o şekilde araziye gönderiyor. Yoksulu seçiyor, yoksulu araziye gönderiyor. Terörizm ve göç sorunu bataklıkta üreyen sinekler gibidir. Öyleyse bu bataklığın kurutulması lazım. Bu bataklığın adı nedir biliyor musunuz? Sefalet bataklığıdır" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, sefalet bataklığı yok edildiğinde terörizmin en önemli insan kaynağının, aynı şekilde göçlerin başta gelen sebebinin de ortadan kaldırılmış olacağını vurguladı.

Türkiye olarak bu yöndeki çalışmaları her yıl artırarak sürdürmekte kararlı olduklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"İmkanı olan tüm İslam ülkelerini bu konuda işbirliği yapmaya birlikte hareket etmeye davet ediyoruz. Bilindiği gibi İslam İşbirliği Teşkilatı İslam ülkelerinin gündemindeki pek çok meselenin çözümü için oluşturulmuş olan yapıların bir çatı kuruluşudur. Bunlardan biri de İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi İSEDAK'tır. Komitenin sekretaryası kurulduğu 1984'ten beri Türkiye tarafından yürütülüyor. Ancak komitenin icra yetkisi 1992'den 2012'ye kadar İslam İşbirliği Teşkilatı'nın ukdesinde bulunuyordu. İSEDAK İslam ülkelerinin gelişmesi, kalkınması ekonomik istikrarı konusunda çok önemli çalışmalar yapma potansiyeline sahip bir kuruluştur. Ancak İSEDAK'ın uzun zamandır böyle bir performans gösteremediğini maalesef hep birlikte görüyoruz, biliyoruz."

- "Tercihli ticaret sistemi anlaşması"

Erdoğan, 2012'de kabul edilen İSEDAK'ın yeni statüsüyle sekretaryanın icra yetkilerinin 1992 öncesinde olduğu gibi yeniden İSEDAK koordinasyon ofisine verildiğini belirterek, bugün İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin küresel ticaret içindeki payının yüzde 11, kendi aralarındaki payında yüzde 19'a yakın olduğunu söyledi.

Her iki oranın da yukarıya doğru çekilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Hazırlıkları tamamlanan İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler arsında tercihli ticaret sistemi anlaşmasının uygulanmasına ilişkin adımları bir an önce atmalıyız. İslam İşbirliği Teşkilatı merkeziyle uyumlu bir şekilde İSEDAK'ı kendi alanında etkin ve sistematik çalışan bir yapı haline dönüştürmek istiyoruz. 2013'ten itibaren İSEDAK'ın faaliyetlerinde hem hacim hem de çeşitlilik bakımından çok yüksek bir artış gözleniyor. İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan ve tüm üye ülkelerden ve bu konuda çok daha fazla destek bekliyoruz. 23-26 Kasım 2015'te İstanbul'da 31. İSEDAK toplantısını düzenleyeceğiz. İçinde bulunduğumuz bu kritik dönemde bu toplantıya büyük önem verdiğimizi özellikle belirtmek isterim. Gelecek yıl 14-15 Nisan tarihlerinde ev sahipliği yapacağımız 13. İslam Zirvesi'ne de bütün üye ülkelerin en üst düzeyde iştirak etmesini arzu ediyorum."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber