Habersiz, mazeretsiz ve izinsiz olarak işe gelmeyen personele maaş ödemesi nasıl savunuldu?

Sayıştay Temyiz Kurulu, Fen Fakültesinde teknisyen kadrosunda çalışmaktayken 17.07.2017 tarihinden itibaren habersiz, mazeretsiz ve izinsiz olarak işe gelmeyen personele maaş ödemesi yapıldığı gerekçesiyle 32.668,17 TL'nin tazminine ilişkin Daire kararını onadı.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 01 Ekim 2025 00:10, Son Güncelleme : 23 Eylül 2025 09:31
Habersiz, mazeretsiz ve izinsiz olarak işe gelmeyen personele maaş ödemesi nasıl savunuldu?

Sorumlular: Makalelere göre işlem tesis ettik

Sorumlular kendilerinin birer hukukçu olmayıp, birer bilim insanı olduklarına göre izleyebilecekleri tek yolun bilimsel makaleler olduğunu, dolayısıyla, burada verecekleri bilgileri de bilimsel bir makaleden yola çıkarak derlediklerini, bu konuda başka makaleler de bulunabileceğini savunmalarında belirtmiştir.

Makalenin adının "Devlet Memurları Kanunu'nun 94. Maddesi Uyarınca "Çekilmiş Sayılma" İşleminin Nitelik ve Koşulları ile Öğretim Elemanları Bakımından Uygulanabilirliğine Yönelik Değerlendirmeler" (Dilekçe Eki: 1) olduğunu ve yayın tarihinin 18.09.2019 olduğunu belirtmiştir.

Hataya sevk edildik

Üniversitede görev yapan bir personelin habersiz, izinsiz ve mazeretsiz olarak görevine 10 gün süre ile gelmemesi halinde bile 657 sayılı Kanunun 94 üncü maddesini uygulayamayacaklarını, bu konuda şimdilik herhangi bir teklif yapmamaları gerektiği, ancak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun disiplin ve ceza işlerini düzenleyen dokuzuncu bölümün genel esaslar 53 üncü maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu 125 inci maddesinin uygulanması gerektiği"ni Fakültenin Özlük İşleri Şefine ve dönemin Fakülte Sekreterine söylediğini, bu durumda;

. Dönemin Dekan ve Dönemin Fakülte Sekreteri görevini yerine getirmemiş mi oluyor?

. ... görevini tam yapmış oluyor mu? Eğer, bir personel ile ilgili tüm işleri Dekan ve Fakülte Sekreteri bilecek ve yapacak ise Personel Daire Başkanlığı gibi bir birime ne gerek vardı?

. Bu olayda, Dekanlık Yönetimi hatalı ama ... hatasız mı?

Sorularını sormak istediğini, Temyiz Kurulu üyelerinin, kendilerinin hukukçu olmadıklarını takdir edeceğini düşündüğünü, yasa ve yönetmelikleri, değişiklikleri tümüyle bilemeyeceklerini, bunun için, personel ile ilgili yasa ve yönetmelikleri takip edecek, karşılaştıkları problemlerde fikir danışabilecekleri, hata yapılmaması için kendilerini uyaracak ve yönlendirecek bir Personel Daire Başkanlığına gereksinim bulunduğunu, ama . Personel Daire Başkanlığı İdari Kadro ve Atama Şube Müdürü ...'ın yönlendirmelerinden dolayı kendilerinin hatalı olduklarının iddia edildiğini.

Geçmişte de böyle yapıldı

Sözlü sorguda bu tür başka olayların olup olmadığının Denetçilerce kendilerine sorulduğunu, yukarıda belirttikleri gibi, Üniversitede, bu tür olaylarda uygulamaların hep bu şekilde olduğunun açıkça kendilerine söylendiğini, ancak, bu tür olayların detaylarına kendilerinin ulaşmalarının olası olmadığını, Eğer istenilirse, geçmiş yıllarda bu tür olaylarda hangi adımların izlendiğinin kolaylıkla Üniversitenin Personel Daire Başkanlığından ve Hukuk işleri Bürosundan istenebileceğini,

Yılı: 2019

Daire: 1

Dosya No: 49641

Tutanak No: 57114

Tutanak Tarihi: 18.09.2024

KARAR

Konu: Habersiz, mazeretsiz ve izinsiz olarak işe gelmeyen personele maaş ödemesi yapılması.

97 sayılı İlamın 1. maddesiyle; . Üniversitesi Fen Fakültesinde teknisyen kadrosunda çalışmaktayken 17.07.2017 tarihinden itibaren habersiz, mazeretsiz ve izinsiz olarak işe gelmeyen .'ya maaş ödemesi yapıldığı gerekçesiyle 32.668,17 TL'nin tazminine ilişkin hüküm tesis edilmiştir.

Sorumlular [(Ödeme Emri Belgesi Üzerinde İmzası Bulunan) Harcama Yetkilisi sıfatıyla temyiz talep eden Fen Fakültesi Dekanı . ile (Ödeme Emri Belgesi Üzerinde İmzası Bulunan) Gerçekleştirme Görevlisi sıfatıyla temyiz talep eden Fen Fakültesi Dekan Yardımcısı .], ortaklaşa gönderdikleri temyiz dilekçesinde özetle; 2019 yılı için Denetçi görüşünde; "657 sayılı Devlet Memurları Kanununun "Çekilme" başlıklı 94. maddesi emredici bir hükümdür. Bu hüküm çerçevesinde müstafi sayılma ise bir disiplin uygulaması değildir. Gerektirdiği süreç ve hukuki sonuçları itibariyle herhangi bir istifa işleminden farksızdır." denildiğini, bugün için geçerli olan Denetçi görüşünün, daha önceki yıllarda geçerli olmadığını ve müstafi sayılmanın bir disiplin cezası olarak uygulanmakta olduğunu, dolayısıyla, müstafi sayılmanın bir disiplin cezası olarak uygulandığı yılların belirlenmesi ve hukuk kurallarına göre ... olayının bu yıllar içerisinde gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmasının gerekli olduğunu, Kurulumuza bu konuya benzer başka örnekler veya dava dosyaları sunmak istediklerini, ancak, kendilerinin birer hukukçu olmayıp, birer bilim insanı olduklarına göre izleyebilecekleri tek yolun bilimsel makaleler olduğunu, dolayısıyla, burada verecekleri bilgileri de bilimsel bir makaleden yola çıkarak derlediklerini, bu konuda başka makaleler de bulunabileceğini, bu noktada, ... olayının 2017 Temmuz ayında gerçekleştiğini hiç unutmadan, İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı .'in bir makalesini incelemek istediklerini, makalenin adının "Devlet Memurları Kanunu'nun 94. Maddesi Uyarınca "Çekilmiş Sayılma" İşleminin Nitelik ve Koşulları ile Öğretim Elemanları Bakımından Uygulanabilirliğine Yönelik Değerlendirmeler" (Dilekçe Eki: 1) olduğunu ve yayın tarihinin 18.09.2019 olduğunu, makalenin başlığından sadece öğretim elemanlarını ilgilendirdiğini düşünmemek gerektiğini, makalenin hem öğretim elemanlarına hem de üniversitede çalışan memurlara müstafi sayılma işleminin geçmişte ve günümüzde nasıl uygulandığına dair bilgiler içerdiğini, makalenin öz kısmında; "657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 94. maddesinde, memurun 10 gün boyunca izinsiz, mazeretsiz ve kesintisiz bir biçimde görevini terk etmesi, disiplin yaptırımını gerektiren bir hal olarak düzenlenmemiştir. Anılan maddede söz konusu koşulların oluşması durumunda, İdarece, memurun kamu görevinden "çekilme hakkını kullandığı varsayımından harekede, çekilmiş sayılmasına yönelik idari bir tasarrufta bulunulması öngörülmüştür. Çekilmiş sayılma işleminin memurluk statüsünün son bulmasına yönelik etki ve sonuçlarının ağırlığı, söz konusu işlemin kapsam ve koşullarının belirlenmesinde birtakım tartışmalar yaşanmasına neden olmaktadır. Önceleri, Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesinin "çekilmiş sayılma" için belirlediği haller, yükseköğretim personeli bakımından, ilgili mevzuat (disiplin yönetmeliği) uyarınca disiplin yaptırımına konu edilmiştir." denildiğini, öz kısmında Savcı ve Denetçi görüşünde olduğu gibi, günümüzde müstafi sayılmanın bir disiplin cezası uygulaması olmadığının açıkça belirtildiğini, ancak, "önceleri ..." şeklinde başlayan cümlede, bu durumun yükseköğretim personeli bakımından disiplin yönetmeliği uyarınca disiplin yaptırımına konu edildiğinin belirtildiğini, burada, bir çelişki var gibi görünse de Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin kronolojik sıralaması ele alınacak olursa bir çelişki olmadığının açıkça görüldüğünü, şimdi, bu kronolojik sıralamayı incelemek gerekirse; makalenin,

21. sayfasında; "Kanunun 94. Maddesinde Yer Verilen Çekilmiş Sayılmaya İlişkin Düzenlemenin Öğretim Elemanlarına Uygulanabilirliği Meselesi A. Mevzuat Değişikliğinden Önceki Dönemdeki Uygulama: Tespit ve Değerlendirmeler" başlıklı kısmında geçmişteki bazı uygulamaların yer aldığını, başlıktan, bu uygulamaların sadece öğretim elemanlarını ilgilendirdiğinin düşünülebileceğini, ancak, okudukça memurlar açısından da -kendi olaylarında da olduğu gibi- bazı detaylar bulunduğunu,

"2547 sayılı "Yükseköğretim Kanunu"nun "özlük hakları" başlıklı 62 nci maddesinde; "Üniversite öğretim elemanları ve üst kuruluşlar ile üniversitelerdeki memur ve diğer görevlilerin özlük hakları için bu kanun, bu kanunda belirtilmeyen hususlar için Üniversite Personel Kanunu, Üniversite Personel Kanununda bulunmayan hususlar için ise genel hükümler uygulanır." hükmü getirilmiş; üniversite öğretim elamanlarının aylık, ödenek ve sair özlük haklarına ilişkin kurallar içeren 2914 sayılı "Yükseköğretim Personel Kanununun 20. maddesinde de; "Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır." düzenlenmesine yer verilmiştir."

En önemli kısım olarak ise; "Hal böyle iken, Yükseköğretim Kurulu, 2547 sayılı Kanunda çekilmiş sayılma bir disiplin yaptırımı olarak düzenlenmesine yönelik herhangi bir dayanak bulunmadığı halde, 21.08.1982 tarih ve 17789 sayılı Resmi Gazetede yürürlüğe giren ve uzun süre yürürlükte kalan "Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 10. maddesi ile, başka bir takım çekilmiş sayılma halleri ile birlikte, görevi kurumca kabul edilen mazereti olmaksızın kesintisiz 10 gün terk etmeyi (m. 10/c) çekilmiş sayılma cezasını gerektiren bir disiplin fiili olarak düzenlemiş ve söz konusu düzenleme uzun bir dönem boyunca uygulamada kalmıştır. Böylelikle, Kurul - her ne kadar ilgili Yönetmelikte "çekilmiş sayılma"yı "görevde ilişkinin istekle olmuşçasına kesilmesi" olarak tanımladığı (m. 4/f) halde -10 gün kesintisiz olarak göreve gelmemeyi, çekilme hakkının örtülü olarak kullanılma vasıtalarından biri olarak değil, disiplin yaptırımına tabi bir fiil olarak öngörmüştür."

Denildiğini, 23. sayfasında ise;

"Bu noktada, her ne kadar Danıştay, ilgili Yönetmelik hükümlerinin getiriliş amacının 2547 ve 2914 sayılı Kanunlara tabi öğretim elemanlarının Kanunda tanımlanmış olan görevleri ile 657 sayılı Kanuna tabi memurların yürüttükleri kamu hizmetinin farklı niteliklerde olmasına dayandırmış olsa da, anılan Yönetmelik öğretim elemanları yanında yükseköğretim kurumlarında çalışan memurları da kapsadığından, söz konusu gerekçe pek de isabetli değildir.

Sonuçta, altında hangi yaklaşım yatmış olursa olsun, Yükseköğretim Kurulu, niteliği itibari ile (geniş anlamı içinde) çekilme hakkı olarak kurgulanan bir müesseseyi, dayanak kanunlara aykırı olarak "başkalaştırmış" ve 657 sayılı Kanunun 94. maddesine göre tesis edilen çekilmiş sayılma işleminden gerek prosedürel açıdan gerekse hukuksal etki ve sonuçları bakımından farklı nitelikte bir işlem türü ihdas etmiştir.

Yeri gelmişken, tanı da bu noktada, sözü edilen hukuksal etki ve sonuçlardaki farklılığa bir örnek verilecek olursa, ilgili Yönetmeliğin yürürlükte kaldığı dönemde, mazeretsiz ve kesintisiz bir biçimde 10 gün görevine devam etmeyen iki "Memur'dan, yükseköğretim kuruntunda çalışan ve anılan Yönetmeliğe tabi olana, yapılacak disiplin soruşturması neticesinde, şayet koşulları varsa, bir derece hafif ceza uygulanması suretiyle "kademe ilerlemesinin durdurulması" cezası verilmesi, diğeri hakkında ise çekilmiş sayılma işlemi yapılması hukuken mümkün olmuştur. Buna göre, ikisi de memur olan personelden aynı durumda olanlardan birinin, (her ne kadar dosyasında bir disiplin cezası bulunacak olsa da) görevine devam etmesi diğerinin ise memuriyet statüsünün son bulması gibi, söz konusu "memurlar bakımından eşitlik ilkesine pek de uygun olmayan sonuçlar ortaya çıkmıştır."

Denildiğini,

Makalenin 24. sayfasında ise;

"Muhtemelen yukarıda yer verdiğimiz gerekçelerle "çekilmiş sayılma" söz konusu Yönetmelikte değişiklik yapan 29.02.2014 elik ile disiplin cezası olmaktan çıkarılmıştır."

Denildiğini, açıkça, görülebileceği gibi 1982-2014 yılları arasında neredeyse, toplam 32 yıl "çekilmiş sayma"nın disiplin yaptırımına tabi bir fiil olarak yer aldığını, 29.02.2014 tarihindeki Yönetmelik değişikliğinden sonra, 2547 sayılı Kanunun ve 657 sayılı Kanunun yükseköğretim kurumlarında çalışan memurlara uygulamasında ortaya çıkan karışıklıkların çözüldüğünü düşünebileceklerini, ne yazık ki bu Yönetmelik ile yapılan düzenlemenin de yeterli olmadığını ve "disiplin cezaların gerektiren hal ve durumları kanunla belirleme" yoluna gidildiğini, bu süreçte gerçekleştirilen düzenlemelerin kronolojik sıralamasının ise aşağıda yer aldığını, makaleye kalınan yerden devam edilecek olursa;

"İlerleyen zamanda Anayasa Mahkemesinin 14.01.2015 tarih ve E. 2014/100, K. 2015/6 kararı ile 2547sayılı 53. maddesinin (b) fıkrasının "hangi fiillere hangi disiplin cezasının uygulanacağı, bu bentte sayılan kişilerin disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkileri, Devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslar da göz önüne alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir" yönündeki ikinci cümlesini Anayasaya aykırı bulup iptal etmesinden sonra, kanun koyucu disiplin cezalarını gerektiren hal ve durumları kanunla belirleme yoluna gitmiştir. 2.12.2016 tarih ve 6764 sayılı Kanunla 2547 sayılı Kanunun 53 ve devamı maddelerinde yapılan bu yöndeki değişiklik ve eklemelerle getirilen disiplin cezaları arasında "çekilmiş sayılma"ya yer verilmemiştir."

Denildiğini, ...'nun işe gelmemeye başladığı tarihin 17.07.2017 olduğunu hatırlatarak, 17 Nisan 2020 tarihinde memurlar.net de yayınlanan "Yüksek Öğretim Kanununda neler değişti" (Dilekçe Eki: 2) isimli bir haberi ele alacak olurlarsa; bu haberde, 5 nolu madde de (https://www.memurlar.net/haber/900032/yuksekogretim-kanunu-nda-neler-degisti.html);"Kanunun en önemli düzenlemelerinden birisi de, yükseköğretim kurumlarında görev yapan öğretim elemanları, memurlar ve işçilerin disiplin cezalarındaki belirsiz durumun giderilmesi oldu. Hatırlanacağı üzere, Anayasa Mahkemesinin 17 Temmuz 2019 tarihli Resmi Gazete'de yer alan kararında, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda öğretim elemanlarına "657 sayılı Kanundaki disiplin cezalarının" uygulanmasına dair düzenlemeleri iptal etmiş; iptal hükmünün ise 9 (dokuz) ay sonra yürürlüğe girmesine (17 Nisan 2020) karar vermişti. Bu noktadan hareketle;

e) Disiplin kurullarının teşekkülü ile uyarma/kınama cezalarına karşı itiraz hükümleri de yenilenmiştir. Rektörlüğe bağlı birimlerde çalışan personel hakkında verilecek cezalarla ilgili ayrıntılar kanunda netleştirilmiştir."

Denildiğini, yukarıda anlatılanlardan, geçmiş yıllarda yükseköğretim kurumlarında çalışan bir memur ile yükseköğretim kurumları dışında çalışan bir memura farklı disiplin uygulamaları yapıldığı ve hukuksal problemlerin ortaya çıktığının görüleceğini, bu problemlerin, 2547sayılı Kanunun ve 657 sayılı Kanunun kurumlarca farklı şekillerde yorumlanmasından meydana gelmiş olup, ... olayında; Personel Daire Başkanlığı İdari Kadro ve Atama Şube Müdürü ...'ın Dekanlık Yönetiminden tesis edilmesi istediği işlemlerin bu tür farklı yorumlamalardan kaynaklandığını düşünebileceklerini, ...'nun Temmuz 2017'de işe gelmemeye başladığı andan itibaren, bu süreçte Personel Daire Başkanlığının yönlendirmeleri sonucunda hareket ettiklerini, dönemin, . Personel Daire Başkanlığı idari Kadro ve Atama Şube Müdürü ... ile yapılan telefon görüşmelerinde; "... Üniversitede görev yapan bir personelin habersiz, izinsiz ve mazeretsiz olarak görevine 10 gün süre ile gelmemesi halinde bile 657 sayılı kanunun 94 üncü maddesinin uygulanamayacağını, bu konuda herhangi bir teklif yapmamaları gerektiği, ancak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun disiplin ve ceza işlerini düzenleyen dokuzuncu bölümün genel esaslar: Madde 53 üncü maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu 125 inci maddesinin uygulanması gerektiği" hususlarının Fakültenin Özlük İşleri Şefine ve dönemin Fakülte Sekreterine söylendiğini, ayrıca, Üniversitede, bu tür olayların da uygulamaların hep bu şekilde olduğu, yani

. İşe gelmeyen kişinin müstafi sayılmadan, hakkında disiplin soruşturması açılması gerektiği,

. Bu soruşturma sonucunun Yüksek Öğretim Disiplin Kuruluna gitmesi gerektiği

. Ve gelecek karara göre işlem tesis edilmesi gerektiğinin

Açıkça ifade edildiğini, hukuksal bir olayın gerçekleştiği tarihteki yönetmelik ve yasaların göz önüne alınması gerekliliğinin hukukun en temel ilkesi olduğunu, tesis edilen işlemlerin, yukarıda kronolojik sıralamasından bahsedilen "Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği"'nde belirtilen işlemler ile yani ... olayının gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelikler ve kanunlar ile uyuştuğu düşüncesinde olduklarını, aksi halde

. Dekanlıkça hazırlanan soruşturma dosyasının Üniversitenin Hukuk Bürosu kanalıyla Yüksek Disiplin Kuruluna gönderilmemesinin ya da

. Yüksek Disiplin Kurulundan, yapılan işlemlerde hata olduğu belirtilerek dosyanın kendilerine iade edilmesinin

Gerekli olduğunu, ancak, ne Üniversitenin Hukuk Bürosundan ne de YÖK Yüksek Disiplin Kurulundan hatalı olduklarına dair yazılı/sözlü bir bildirim bulunmadığını özellikle belirtmek istediklerini, dolayısıyla, Personel Daire Başkanlığının görüşleri doğrultusunda, ... hakkında tesis edilen işlemlerde bir hata olmadığını düşünmekte olduklarını, yine Denetçi görüşünde, "... kesintisiz olarak 10 gün işe gelmeyen personel hakkında disiplin soruşturması yürütülmesi yerine Kanun'un çekilme ile ilgili hükümlerinin uygulanması ve memurun müstafi sayılması gerekirdi. Çekilmiş sayılma halini Rektörlük makamına sunmakla sorumlu olanlar da 2547 sayılı yükseköğretim Kanunun "Dekan" başlıklı 16. maddesi ve 07.10.1983 tarihli ve 124 sayılı Yükseköğretim Üst Kuruluşları ile Yükseköğretim Kurumlarının idari teşkilatı hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Fakülte ve Yüksekokul idari teşkilatı ve görevleri başlıklı 38. maddesi gereği Dekan ile Fakülte Sekreteridir." denildiğini, ...'nun işe gelmediğinin, Dekanlık Yönetimi tarafından, daha 10 günlük süreç dolmadan Rektörlük makamına derhal bildirilmiş olup, bu yazıyı geri çevirenin dönemin. Personel Daire Başkanlığı İdari Kadro ve Atama Şube Müdürü ... olduğunu, kendisinin, yazıyı iade ederken, Dekanlık Yönetimine; "İade ettiğim yazının yerine, 10 günlük süreç dolduğunda müstafi sayılma yazısını gönderin" diyebilecekken bunu yapmadığını, Ancak, bunu demek yerine defalarca tekrarladıkları gibi; "... Üniversitede görev yapan bir personelin habersiz, izinsiz ve mazeretsiz olarak görevine 10 gün süre ile gelmemesi halinde bile 657 sayılı Kanunun 94 üncü maddesini uygulayamayacaklarını, bu konuda şimdilik herhangi bir teklif yapmamaları gerektiği, ancak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun disiplin ve ceza işlerini düzenleyen dokuzuncu bölümün genel esaslar 53 üncü maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu 125 inci maddesinin uygulanması gerektiği"ni Fakültenin Özlük İşleri Şefine ve dönemin Fakülte Sekreterine söylediğini, bu durumda;

. Dönemin Dekan ve Dönemin Fakülte Sekreteri görevini yerine getirmemiş mi oluyor?

. ... görevini tam yapmış oluyor mu? Eğer, bir personel ile ilgili tüm işleri Dekan ve Fakülte Sekreteri bilecek ve yapacak ise Personel Daire Başkanlığı gibi bir birime ne gerek vardı?

. Bu olayda, Dekanlık Yönetimi hatalı ama ... hatasız mı?

Sorularını sormak istediğini, Temyiz Kurulu üyelerinin, kendilerinin hukukçu olmadıklarını takdir edeceğini düşündüğünü, yasa ve yönetmelikleri, değişiklikleri tümüyle bilemeyeceklerini, bunun için, personel ile ilgili yasa ve yönetmelikleri takip edecek, karşılaştıkları problemlerde fikir danışabilecekleri, hata yapılmaması için kendilerini uyaracak ve yönlendirecek bir Personel Daire Başkanlığına gereksinim bulunduğunu, ama . Personel Daire Başkanlığı İdari Kadro ve Atama Şube Müdürü ...'ın yönlendirmelerinden dolayı kendilerinin hatalı olduklarının iddia edildiğini, şimdi de, Denetçi görüşündeki; "Devlet memurluğundan çıkarma ise kesintisiz değil, bir yıl içinde aralıklarla toplamda 20 gün işe gelmeme halinde öngörülen cezadır." kısmını ele almak istediklerini, Devlet Memurları Kanunu, Madde 125'de:

"E - Devlet memurluğundan çıkarma: Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır.

Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

.

d) Özürsüz olarak bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek,

2) Bu aradaki "kesintisiz 10 gün veya" ibaresi 29/11/1984 tarih ve K.H.K.-248/26. Md. ile metinden çıkarılmıştır."

Denildiğini, burada, göreve gelmeme konusunda herhangi bir kesintinin oluşumundan bahsedilmediğini, yani, izinsiz göreve gelmeme durumu 20 gün art arda (kesintisiz) olabileceği gibi aralıklı (kesintili) olarak da gerçekleşebileceğini, ayrıca, Denetçinin görüşünde olduğu gibi göreve gelmemenin "kesintisiz değil aralıklar ile gerçekleşmesi gerekse idi", ... kesintisiz göreve gelmediği için

. Hem Üniversitenin Hukuk Müşavirliğinin kendilerini uyarması ve dosyayı Yüksek Disiplin Kuruluna göndermemesi

. Hem de YÖK Yüksek Disiplin Kurulunun ... hakkında önerdikleri cezayı onamadan dosyayı geri çevirmesi

Gerekli olduğunu, ayrıca, sözlü sorguda bu tür başka olayların olup olmadığının Denetçilerce kendilerine sorulduğunu, yukarıda belirttikleri gibi, Üniversitede, bu tür olaylarda uygulamaların hep bu şekilde olduğunun açıkça kendilerine söylendiğini, ancak, bu tür olayların detaylarına kendilerinin ulaşmalarının olası olmadığını, Eğer istenilirse, geçmiş yıllarda bu tür olaylarda hangi adımların izlendiğinin kolaylıkla Üniversitenin Personel Daire Başkanlığından ve Hukuk işleri Bürosundan istenebileceğini, Daire Kararımızda; "... Anılan hükümler uyarınca kesintisiz olarak 10 gün işe gelmeyen personel hakkında 657 sayılı kanunun çekilme ile ilgili hükmünün uygulanmaması ve 17.07.2017 tarihinden yürütülen disiplin soruşturması sonucu verilen devlet memurluğundan çıkarma cezasının işleme konulduğu, 13.05.2019 tarihine kadar göreve gelmeyen ve herhangi bir hizmet alınmayan ilgiliye 2018 yılı boyunca maaş ödenmeye devam edilmesi nedeniyle kamu zararı oluşmuştur." denildiğini, dolayısıyla, ...'ya ödenen paranın kendileri tarafından ödenmesi gerektiğine hükmedildiğini, ...'ya, 09.05.2019 tarihinde, YÖK Yüksek Disiplin Kurulu tarafından "devlet memurluğundan çıkarma" cezasının verilmiş olduğunu, 657 sayılı Kanunun 147 nci maddesinde aylığın, memurlara hizmetlerinin karşılığında, kadroya dayanılarak ay itibariyle ödenen para olarak tanımlandığını, 164 üncü maddesinde; "Memurlara aylıkları her ayın başında peşin ödenir. Emekliye ayrılma ve ölüm hallerinde o aya ait peşin ödenen aylık, geri alınmaz. ..." hükmünde, peşin ödenen aylıkların yalnızca emeklilik ve ölüm hallerinde geri istenmeyeceğinin belirtildiğini, dolayısıyla, ...'dan memuriyetten çıkarıldıktan sonraki günlere ait maaşın kendisinden Hukuk Bürosu kanalıyla icra yoluyla istendiğini, ...'ya ödenen paranın bir kuruşunun dahi kendilerinin cebine girmediğini, doğrudan, kendisinin hesabına aktarıldığını, sonuç olarak, ... haksız bir kazanç elde ettiğini ve kamu zararı oluştuğunu, bu parayı, kendilerince ödemesi durumunda ... bir anlamda ödüllendirilirken, kendilerinin haksız bir ceza ile karşı karşıya kalacaklarını, dolayısıyla, ...'ya ödenen paranın kendisinden tahsil edilmesinin gerektiğini düşünmekte olduklarını, diğer yandan, Üye .'ün karşı oy gerekçesinde; "... hizmet alınmadan maaş ödeyenler ile birlikte ödeme süresince görevde bulunan Fakülte Sekreteri, Dekan ve Rektör'e de sorgu gönderilerek savunmaları alındıktan sonra düzenlenecek raporun Daireye intikaline kadar konunun hüküm dışı bırakılmasına karar verilmesi gerekmektedir." denildiğini, . ise karşı oy gerekçesinde;

"... şartların oluşması halinde bile 657 sayılı Kanunun 94. maddesinin uygulanmayacağını ve bu konuda herhangi bir teklif yapılmaması gerektiğini bildiren Personel Daire Başkanlığı İdari Kadro ve Atama Şube Müdürü ile Personel Daire Başkanının da sorumluluğa dahil edilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, hem ödeme süresince görevde bulunan Fakülte Sekreteri, Dekan ve Rektör'e hem de Dekanlık Makamının . tarihli ve . sayılı yazısını iade ederek 657 sayılı Kanunun 94. maddesinin uygulanmayacağım ifade eden Personel Daire Başkanlığı İdari Kadro ve Atama Müdürü ile o tarihte görevde bulunan Personel Daire Başkanına da sorgu gönderilerek savunmaları alındıktan sonra düzenlenecek raporun Daireye intikaline kadar konunun hüküm dışı bırakılmasına karar verilmesi gerekmektedir."

Denildiğini, her iki üyenin karşı oy gerekçelerinin ve bu olaydaki nihai kararın verilmesi sürecinde bilgi arzı ve sorumluluğu bulunan, özellikle kendi tesis ettikleri işlemlerde yönlendiren dönemin . Personel Daire Başkanlığı İdari Kadro ve Atama Şube Müdürü .'ın sorguya ve sorumlular arasına dahil edilerek, Üniversitenin Dönemin Hukuk Müşaviri Avukat .'in, Fen Fakültesi Özlük İşleri Şefi . ve Teknisyen (Ekim 2017 den itibaren Fakülte Sekreter Vekili) .'ın da beyanları dikkate alınarak kararın tekrardan değerlendirilmesi ve duruşma taleplerinin saklı tutulması konusunda gereğini Kurulumuzun bilgilerine arz etmişlerdir.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Konunun Esası Yönünden İnceleme:

Kamu hizmetine girmede olduğu gibi kamu görevinden çekilme de bir haktır. Bu doğrultuda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Genel Haklar" başlıklı 3'üncü bölümünün "Çekilme" başlıklı 20'nci maddesinde devlet memurlarının bu haklarını, "kanunda belirtilen esaslara göre" kullanabilecekleri düzenlenmiştir.

657 sayılı Kanun'da "çekilmiş sayılma", devlet memurluğundan çıkarmadan farklı olarak, bir daha devlet memurluğuna atanmaya imkan bırakmayan bir "disiplin yaptırımı" olarak değil, geniş anlamı ile devlet memurluğundan çekilme hakkının, iki farklı kullanım vasıtasından biri olarak düzenlenmiştir. Gerçekten, Kanun Koyucu, 657 sayılı Kanun'un ilgili maddelerini düzenleyiş biçimi ile, memur bakımından "çekilmiş olma hukuki sonucu"nun doğumunun temelde iki farklı biçimde gerçekleşebileceğini öngörmüştür. Bunlardan dar anlamı ile "çekilme" ("istifa") olarak nitelendirilen birincisi, memurun yazılı müracaatı ile yani sarih irade açıklamasına dayalı olarak ortaya çıkmaktadır. Buna karşın "çekilmiş sayılma" ("müstafi addedilme") olarak ifade edilen ikincisi, belirli şartlara dayalı olarak, memurun zımni bir irade açıklamasının mevcut olduğu varsayımına idarenin, icrai nitelikteki işlemi ile aynı hukuki sonucu bağlamasıdır.

657 sayılı Kanun'un farklı maddelerinde, belirli durumlara dayalı ve birtakım şartlara bağlı olarak "göreve başlamayan", "göreve dönmeyen" memurların çekilmiş sayılacağına yer veren hükümler de mevcuttur.

Kanun'un "Memurluğun Sona Ermesi" başlıklı 4'üncü bölümünün; "Çekilme" başlıklı 94'üncü maddesinde:

"Devlet memuru bağlı olduğu kuruma yazılı olarak müracaat etmek suretiyle memurluktan çekilme isteğinde bulunabilir. Mezuniyetsiz veya kurumlarınca kabul edilen mazereti olmaksızın görevin terk edilmesi ve bu terkin kesintisiz 10 gün devam etmesi halinde, yazılı müracaat şartı aranmaksızın, çekilme isteğinde bulunulmuş sayılır.

Çekilmek isteyen memur yerine atanan kimsenin gelmesine veya çekilme isteğinin kabulüne kadar görevine devam eder. Yerine atanan kimse bir aya kadar gelmediği veya yerine bir vekil atanmadığı takdirde, üstüne haber vererek görevini bırakabilir.

Olağanüstü mazeretle çekilenler, üstüne haber vermek şartıyla bir ay kaydına tabi değildirler."

Denilmekte olup, birinci fıkraya göre hem memurun yazılı başvurusu sureti ile çekilmesi hem de belirli şartlarda görev yerinin terki nedeni ile çekilmiş sayılması hali düzenlenmiştir.

657 sayılı Kanun'da, özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek "aylıktan kesme" (m. 125/C/b); özürsüz ve kesintisiz 3-9 gün göreve gelmemek "kademe ilerlemesinin durdurulması" (m. 125/D/b); özürsüz olarak bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek "devlet memurluğundan çıkarma" (m. 125/E/d) disiplin cezalarını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Bunun aksine, "mezuniyetsiz veya kurumlarınca kabul edilen mazereti olmaksızın görevin terkedilmesi ve bu terkin kesintisiz 10 gün devam etmesi" 94'üncü maddesi uyarınca disiplin yaptırımı olarak düzenlenmemiştir. Kanun Koyucu, bu halde, idareye memurun maddede belirtilen koşullara dayalı fiili gerçekleştirmekle, örtülü de olsa çekilme iradesini ortaya koyduğunu tespit ve kabul etmek sureti ile memurluk statüsü ile ilişiğinin kesilmesi hukuki sonucuna yönelen bir idari işlem tesis etme yetki ve yükümlülüğü vermiştir.

Sorumlular tarafından, temyiz dilekçesinde konuyla ilgili bilimsel bir makaleden de yararlanılarak müstafi sayılmanın bir disiplin cezası olarak uygulanması ile ilgili kronolojik bir çerçeve çizilmeye çalışılmış ve ilgili kişiye temyize konu olayın disiplin cezası olarak uygulandığı yıllar içerisinde gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılması gerektiği ileri sürülmüş ise de; 21.08.1982 tarihli ve 17789 sayılı Resmi Gazete'de yürürlüğe giren ve uzun süre yürürlükte kalan Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'nin 10'uncu maddesinde disiplin cezası olarak yer alan "çekilmiş sayılma", söz konusu Yönetmelikte değişiklik yapan 29.02.2014 yürürlük tarihli Yönetmelik ile disiplin cezası olmaktan çıkarılmış, bu Yönetmelik ile yapılan düzenleme de yeterli olmamış ve "disiplin cezaların gerektiren hal ve durumları" kanunla belirleme yoluna gidilmiş ancak bu amaçla çıkarılan 02.12.2016 tarihli ve 6764 sayılı Kanunla 2547 sayılı Kanun'un 53'üncü ve devamı maddelerinde yapılan bu yöndeki değişiklik ve eklemelerle getirilen disiplin cezaları arasında yine "çekilmiş sayılma"ya yer verilmemiştir. Bu düzenlemelerden, temyize konu olayda adı geçen personelin çekilmiş sayılması gerektiği tarihte "çekilmiş sayılma"nın disiplin cezası gerektiren bir ceza olmadığı, dolayısıyla disiplin soruşturmasına gerek olmadan ilgilinin memuriyetine son verilmesi gerektiği açık bir şekilde görülmektedir.

Sonuç itibarıyla, Ek İlamda yer alan tespit ve yasal açıklamalar ile sorumluların temyiz dilekçesindeki iddia ve itirazları birlikte değerlendirildiğinde; memurun görevini "mezuniyetsiz veya kurumlarınca kabul edilen mazereti olmaksızın" 10 gün kesintisiz bir biçimde terk etmesi durumu ortaya çıktığı tarihten itibaren (ilgili memur 17.07.2017 tarihi itibari ile işe gelmemeye başlamış olup, 28.07.2017 tarihinde 10 günlük süre dolmakla beraber) daha önce başlatılan disiplin soruşturmasına son verilerek bu durumun tespit edilmesi ve memuriyetinin sonlandırılması, böylece maaş ödemelerinin yapılmaması gerekirken; disiplin soruşturması sürdürülerek Kanun hükümlerine aykırı olarak "özürsüz olarak bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek" fiili üzerinden "devlet memurluğundan çıkarma" cezası verilmesi suretiyle bu cezanın verildiği tarihe kadar işe gelmediği süreler için (ilgili memur açısından; 17.07.2017 ile devlet memurluğundan çıkarma cezasının işleme konulduğu 13.05.2019 tarihleri arası) hizmet alınmadan haksız biçimde maaş ödenmeye devam edilmesi, kamu zararına sebebiyet vermektedir.

Sorumluluk Yönünden İnceleme:

Tazmin hükmünde sorumluluğuna hükmedilen sorumlular tarafından Kanunun açık hükmüne rağmen çekilmiş sayılma yerine disiplin cezası uygulanması yoluna gidilerek kamu zararına neden olan süreçte rol alan kamu görevlilerin de sorumluluğuna hükmedilmesi gerektiği ifade edilmekte ise de; işe gelmeyen personelin,

- 17-21 Temmuz 2017 tarihleri arasında 5 gün,

- 24-25-26 Temmuz 2017 tarihlerinde 3 gün,

- 27-28 Temmuz 2017 tarihlerinde de 2 gün,

Olmak üzere toplam 10 gün kesintisiz olarak işe gelmediğine ilişkin tutanakların tutulduğu ve Dekanlık makamına bildirildiği görülmüştür. Ancak Dekanlık Makamınca söz konusu tutanaklarının gereği olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94'üncü maddesi uyarınca yapılması gereken "çekilme" işlemi başlatılmamış ve sadece atamaya yetkili amire (Personel Daire Başkanlığı vasıtasıyla Rektörlüğe) bu tutanaklar gönderilmiştir.

Dolayısıyla, kamu zararına neden olan süreçte illiyet bağı tam bu safhada oluşmakta olup, 17 Temmuz 2017 tarihinden itibaren 10 gün boyunca mazeretsiz ve kesintisiz işe gelmeyen personel hakkında 94 üncü madde ile ilgili işlemlerin başlatılmamasına bağlı olarak maaş bordrolarının ödeme emri belgesine bağlanması sonucu maaş ödenmeye devam edilmesi noktasında bu belgeler üzerinde imzası bulunan Harcama Yetkilileri ve Gerçekleştirme Görevlilerine sorumluluk yüklenmesi, 5018 sayılı Kanun'un 71'inci maddesi ve 6085 sayılı Sayıştay Kanunu'nun 7'nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne uygundur.

Bu safhadan sonra Personel Daire Başkanlığı ve Hukuk Müşavirliği personeli ile Yükseköğretim Kurulu personeli aracılığıyla başlatılan disiplin soruşturmasında görevli olanların sorumluluğu ise sadece idari ve adli sorumluluktan ibarettir.

Konunun esası ve sorumluluk yönünden yukarıda yapılan açıklamalar dışında, temyiz talebinde bulunan sorumlular, duruşma tebligatından sonra tazmin hükmündeki kamu zararının, . tarafından kamu zararına konu edilen (ahiz) ... adına, . Strateji Geliştirme Daire Başkanlığının hesabına ödeme yapılarak tahsil edildiğini bildirmekte ve (SGK ve vergi payları dahil) bu tahsilata ilişkin muhasebe işlem fişleri göndermekte iseler de; temyiz dilekçesinde bildirilen tahsilatın, 2017 yılı kamu zararı tutarının tahsiline ilişkin olduğu görülmekle beraber, yapılan tahsilatlar temyiz sebebi sayılmadığından; bu hususta Kurulumuzca yapılacak bir işlem bulunmamaktadır. (2018 ve 2019 yılına ilişkin tahsilatlar varsa bile) Bu tahsilatların temyiz talebinde bulunanlar tarafından kararı veren yargılama dairesine yapılması gerekir.

Tüm bu açıklamalar çerçevesinde, temyiz talebinde bulunan sorumluların iddia ve itirazlarının gerek konunun esası gerekse sorumluluk yönlerinden reddedilerek; 97 sayılı İlamın 1. maddesiyle verilen (ve 2019 hesap yılına tekabül eden) . TL'nin tazminine ilişkin hükmün TASDİKİNE, (Üye .'un aşağıda yazılı azınlık görüşüne karşı) oy çokluğuyla,

6085 sayılı Kanun'un 57'nci maddesi gereği bu Kararın yazılı bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde Sayıştayda karar düzeltilmesi yolu açık olmak üzere,

Karar verildiği 18.09.2024 tarih ve 57114 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber