Milli Eğitim Bakanı Çelik, Yükseköğretim taslağına ilişkin eleştirileri cevapladı

Haber Giriş : 04 Eylül 2003 17:51, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Milli Eğitim Bakanı Çelik, Yükseköğretim taslağına ilişkin eleştirileri cevapladı

SOHBET ODASI
Derya SAZAK


DERYA SAZAK: YÖK taslağını görüşmek üzere Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Alkış ve bazı rektörlerle masaya oturacaksınız, nasıl bir uzlaşma öngörüyorsunuz?

HÜSEYİN ÇELİK: Dünyada kalkınmış ülkeler nasıl bir üniversite modeli oturtmuşlarsa biz de onu arıyoruz. 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu, 12 Eylül askeri döneminde çıkarıldı. Bu bir tepki yasasıydı. 1980 öncesi sokakta ne olduysa onun faturası üniversiteye, öğretim üyelerine ve öğrencilere çıkarıldı. Son derece merkeziyetçi ve otoriter üniversite anlayışı getirildi. 1982'de YÖK anayasal bir kurum haline getirildi. 1983'te demokrasiye geçildiğinde, tüm hükümetlerin programında YÖK değişikliği var. 26 kez, YÖK yasasında irili ufaklı düzenleme yapılmış, bu şekilde 2547 sayılı yasa 'yamalı bohça'ya dönüştü. Üniversitede bugün nefes almak bile YÖK'ün iznine bağlıdır. Tam bir hegemonya kurulmuş.

'CHP BİZİ GERİ ÇEVİRDİ'
Hükümet taslağında da YÖK korunmuyor mu? Üstelik, Cumhurbaşkanı'nın atadığı 'tarafsız' üyeleri bile siyasi iktidar atayacak. Hükümet, kendi 'YÖK'ünü oluşturuyor' eleştirisi var.
Taslakta YÖK'le ilgili radikal bir değişiklik getiremedik. Çünkü Meclis'teki sayımız, anayasa değişikliğini çok rahat yapmaya müsait olmadığı için 130 ve 131'inci maddelere dokunmadık.

Erkan Mumcu'nun hazırladığı birinci taslakta anayasa değişikliği vardı. Neden ondan vazgeçtiniz bakan olunca?
Anayasa değişikliğinde 367'yi bulmakta zorlanıyoruz. Milli Eğitim Bakanı olup, YÖK'le ilgili çalışmaya başlayınca, önce CHP Grubu'na giderek, destek istedim. "Siz de YÖK'ten şikâyetçisiniz, gelin birlikte çalışalım" dedim. Açık kart verdim ama 'Biz yokuz' dediler.

ODTÜ Rektörü Ural Akbulut'un YÖK taslağıyla ilgili benzetmesi var, "Her şeyin Turka'sını yapamazsınız, Cola mı bu taklit edeceksiniz?" demiş.
Ural Bey'le görüştüm. YÖK gibi ciddi bir konuda, Cola Turka'dan, Üniversite Turka'dan bahsetmek hafiflik olur. Rektöre dedim ki: "Bu tür söylemlere devam ederseniz diyalog zeminini kaybederiz." Sayın Alkış'ın konuşmasında da bizi inciten sözler var. Ama biz geleceğe bakmak istiyoruz.

Anayasa değişmeden YÖK'ün konumu nasıl değişecek?
Her türlü akademik işleyişi Üniversitelerarası Kurul'a verelim, ÜAK beyin olsun, YÖK onun eli gibi çalışsın. Anayasada icra görevi YÖK'e verilmiş, aksi anayasaya aykırı olur. Bugünkü şekliyle ÜAK son derece formel yapıdır, asla fonksiyonel değildir. Bakın Üniversitelerarası Kurul ne zaman ön plana çıktı? Hükümet olarak, ÜAK'ı muhatap almaya başladığımız tarihten itibaren.

YÖK'ü bypass ediyorsunuz, bu taktik mi?
Değil. YÖK sayın Kemal Gürüz'ün başkanlığında 22 üyeden oluşan bir genel kurul. Türkiye'de zaten problem olan YÖK'ün işleyişi değil mi? Biz şimdi Üniversiteleri bir bütün olarak muhatap alıyoruz. ÜAK'ta sadece rektörler değil, üniversitelerden seçilmiş kişiler de temsil ediliyor. Aslında senatoda seçim göstermelik, rektör kimi isterse o geliyor. En büyük suçlamalardan birisi "AKP, üniversiteleri kendi hegemonyasına alıyor, siyasallaştırıyor!.." Taslakta, üniversitelerden rektörle birlikte fen bilimleri, sosyal ve sağlık alanından öğretim üyelerinin de seçimle gelmesi koşuluyla ÜAK, 217 kişiden oluşacak. Siyasal müdahale nasıl olacak? 217 kişi de kendi arasından 13 kişi seçecek.

Siyasal amaçlı tasfiye kaygısı şuradan çıkıyor; yasayla birlikte YÖK sonlandırılacak, rektörlerin büyük bölümünün de görevleri bitecek, 7 kişilik kayyum heyetiyle yeni yapılanmaya gidilecek?
Hayır, seçim bitmeden, Üniversitelerarası Kurul oluşmadan rektörler görevden ayrılmıyor. Yeni YÖK kuruluyor, ikinci dönem görevde olanlar o zaman ayrılacak. 13 kişi kendi arasından ÜAK başkanını seçecek. 217 kişi ayrıca 9 kişilik Etik Kurulu seçecek.

YÖK 17 ÜYELİ OLACAK
YÖK, 17 üyeye düşürülüyor, Bakanlar Kurulu 8 üye atayacak. Milli Eğitim Bakanı da istediği zaman başkanlık edecek. Üniversite bu şekilde siyasi erkin yönetimine girmiyor mu?

Akademik işleyiş, standartların belirlenmesi, denklikler, doçentlik jürilerinin tespiti, yardımcı doçentlik kriterlerinin ilanı bunların hepsi üniversitelerin yasama organı niteliğindeki ÜAK'a bırakıldığı için YÖK, foksiyonları itibariyle eski YÖK olmayacak. Eşgüdüm ve planlama kurumu olacak. Akademik gelişme ve işleyiş değil, daha çok siyasi iradeyle işbirliği yaparak, Maliye ile DPT ile örneğin üniversitelere arsa temini, personel, finansman gibi ihtiyaçların karşılanmasında fonksiyonel olacak. Bu durumda YÖK'ün hükümetlerle, devletin bürokratik yapısıyla uyumlu işleyişe sahip olması sağlanmalıdır.

Sular idaresine müdür atamakla, YÖK'e üye tayini aynı şey mi?
Öyle değil. Bugün pekçok ülkede bizim YÖK'e izafe ettiğimiz görevler, Milli Eğitim Bakanlıklarınca yapılıyor. Almanya'da rektörleri Mili Eğitim Bakanı tayin eder. Avrupa da pek çok ülkede de...

Sayın Bakan, Pof. İhsan Doğramacı'yı dinler gibiyim. Sayın Doğramacı da, 1980 döneminde YÖK'ü böyle savunurdu. Nerede kaldı üniversite özgürlüğü, YÖK karşıtı tutumunuz!..
Bakın, ita amirliği olan akademik özerklik ve özgürlüğe sahip olan üniversitelerin kendisi değil mi? Üniversitelerde, rektör, dekan, öğretim üyelerinin atanmasında hükümetin müdahalesi var mı? YÖK, yazışmalarını Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Yüksek Öğrenim Genel Müdürlüğü vasıtasıyla yapar. Bütçede bütün üniversiteleri ben temsil etmiyor muyum? Maliye'den bir şey istediği zaman Milli Eğitim kanalıyla yapıyor. Size bütçeyi veren irade neyse onun akıbetini sorgulamak ister. Tasarladığımız YÖK, akademik işleyişe karışmayacak.

'Çankaya'da Tayyip Bey'i görebiliriz'
Yeni kurulan üniversitelerde, rektörü başbakan teklif edecek, iki adaydan birini Cumhurbaşkanı atayacak. Burada siyasi tercih yok mu?

Hayır, eski taslakta öyleydi, yeni sistemde başbakanı devreden çıkardık, YÖK teklif ediyor. Varsayalım ki başbakan teklif ediyor. Bugüne kadar başbakanlar teklif ettiği zaman siyasallaşma olmuyor muydu? 1992'de 22 tane üniversite kuruldu, ne oldu başbakan teklif etti, cumhurbaşkanı atadı? Kaldı ki, siyaseti bu kadar 'cüzzamlı' görmenin anlamı yok. Sayın Demirel başbakandı, cumhurbaşkanı oldu. Özal da öyle. Çankaya'ya çıktıklarında yine aynı insanlardı. Cumhurbaşkanını Meclis'te siyasiler seçiyor.

Özal, Demirel'i örnek verince Tayyip Erdoğan akla geliyor. Sayın Erdoğan'ı da ileride cumhurbaşkanı olarak görecek miyiz?
Olabilir. Bugün bir seçim yapılsa Tayyip Bey'in dışında kimsenin şansı var mı? Sayın Erdoğan "Ben değil de başka arkadaşım olsun" diyebilir. Biz işin teorisinden söz ediyoruz.

'Eski alışkanlıklar paslı çivi gibidir'
YÖK'e akademik özerklik nasıl sağlanacak?

Bir öğretim üyesi hür düşünüyor, yazdıklarından ötürü sorgulanmıyorsa üretir. Üniversiteden Humeyni'den alıntı yaptı diye atılan öğretim üyeleri var. Akademik özgürlük, öğretim üyelerinin düşünürken, konuşurken, yazarken sahip oldukları dokunulmazlıktır.

AKP'ye duyulan güvensizliğin ardında ne var?
Hayatın özü değişimdir. Yunus Emre diyor ki, "Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası.." Bu aynı zamanda bir dinamizm içerir. Değişim ve dinamizmi yakalayamazsınız, yok olmaya mahkûm olursunuz. Washington'un bir sözü var, benzer bir şeyi Cenap Şehabattin de söyler: "Eski alışkanlıklar paslı çiviler gibidir. Onu söküp atmak zordur." Biz Türkiye'de bazı paslı çivilere dokunduğumuz zaman gacur gucur ses çıkıyor.


'Beşik uleması' sistemi kalkmalı
Merkezi sınav sistemi niye getiriliyor?

Tıpta uzmanlık, TUS sınavı var. ÖSYM tarafından yapılıyor. Biz diyoruz ki, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e intikal eden 'beşik uleması' sistemini kaldırmak istiyorsak, böyle keyfi atamaları bir tarafa bırakalım. Türkiye'nin hangi üniversitesinden ya da yurtışından nereden mezunsanız, diyelim ki Ziraat Fakültesi'nde eleman olacaksınız, Devlet Personel Başkanlığı'na ihtiyaç bildirilecek ve ÖSYM yılda birkaç kez sınav düzenleyecek. Araştırma görevlileri bu şekilde üniversitelerine gönderilecek. Yardımcı doçentlikte de sınav olacak ama kriterleri ÜAK belirleyecek. Merkezi yerleştirme yapılacak.

Sınav sistemine tepki var, yardımcı doçentliğe gelene dek üniversitede on yıla yakın çalışmış kişileri ÖSYM sınavına sokmak doğru mu?
Bu ciddiye alınacak bir itiraz değil. Şu anda üniversitelerde havuz sistemi var, bütün kadrolar rektörün avucunun içinde. Cumhurbaşkanı'nın itirazına yol açan bir durum vardı, bir rektör seçildikten sonra ikinci dönemi garantiye almak için 300 tane yardımcı doçent tayin edebiliyor. Yasal engel yok.
'Beşik uleması' dediğiniz...

Osmanlı'da baba müderris ise oğlu da müderris oluyordu. Babadan oğula geçiyordu.TUS'tan önce tıp fakültelerimize bakın; baba bölüm başkanı profesör, oğlu doçent, gelini yardımcı doçent, neredeyse torunu asistan. TUS bunu kaldırdı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber