İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Liselerde, tek sorun sınıf tekrarı mı?

Sonuç olarak sistemi gençler sınıf tekrarına kalmalı mı kalmamalı mı noktasında tartıştığımızda hata yaparız. Öğrenci kalkar "sen hangi başarı ile müdür oldun ki benim sınıf geçmemde başarıyı sorguluyorsun" der.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 24 Şubat 2020 00:54, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59
Liselerde, tek sorun sınıf tekrarı mı?

Eğitimin en önemli ayaklarındandır ölçme değerlendirme. Ve sınıf geçme sistemi de ölçme değerlendirme bütününün bir parçası.

Mevcut sistemde de sınıf tekrarı var fakat zaman için sınıf tekrarına kalmayı adeta mucize haline getirmişiz.

Gerçekten sınıfta kalmak çok zor. Sevdiğiniz bazı derslerden çok yüksek not alıp geçebilirsiniz. Hatta 6-7 başarısız dersiniz olsa da geçmek mümkün. Üç derse kadar sorumlu geçme şansınız da var.

Sistemi incelediğimizde sınıf tekrarının yaklaşık yüzde 70'i 9. Sınıf, yüzde 20 10.Sınıf, yüzde 10'u da 11-12. Sınıfta oluyor.

9. Sınıf adeta eleme sınıfı gibi özellikle de sınavsız öğrenci alan okullarda.

Akademik başarı özellikle ortaöğretimde(lisede) tabii ki önemli ve öncelikli olmalı.

Başarı için öncelikle devlet üzerine düşeni yapmalı. Bunun için de imkan ve fırsat eşitliğini yaratmalı. Başarısızlığı sadece gence yüklemek en basit yaklaşım olur.

Genç istemediği bir okula dayatma ile gelmişse başlangıçta motivasyon sıfırdır. Herkesi istediği okula gönderemeyiz tabii ki buna imkanımız yok ama herkese aynı imkanı sağlamak bizim elimizde. Bu hem ekonomi ile hem liyakat ile hem de pedagoji ile ilgili bir durum.

Kurumları ayağa kaldıracak olan o okulun yönetim ve öğretim kadrolarıdır. Bu kadrolar arasında eşgüdüm sağlanabilmesi de liyakat ile mümkündür.

Bu eşgüdüm Veli ve asıl hedef öğrenci ayağınıda doğruya kanalize edebilir.

Bu iş profesörleri yönetici yaparak olmayacağı gibi öğretmene güven, liyakate inanç olmadan da olmaz.

Biz halen okullarımızda ders programı ile tehdit eden, öğretmenine saygı duymayan, düne kadar bulunduğu öğretmenler odasını unutan yöneticiler ile öğretmenler odasında huzurun, saygının ve hoşgörünün yerini ayrımcılığın ve çatışmanın hakim olduğu ortamlara sahipken başarıdan söz etmemiz mümkün değil.

Okul idarelerine stratejik planlar yaptırıp sonra tepeden tüm planları alt üst edersek başarıyı unutalım.

Ortaöğretimde 2020 sonunda normal eğitime geçilecek dediğimiz noktada her geçen yıl ikili eğitim yapan okul sayısını arttırarak bir yere varamaz işte bahsettiğimiz imkan eşitliğini sağlayamayız.

Bir liseye hasbelkader yerleşmiş bir gencin gelecek yıllarını da ipotek altına alırsak bir değil dört yıllarını zehir ederiz. Örneğin aldığı puan ile yerleştiği okuldan daha iyi bir okula geçmenin imkansız olduğu 9,10,11. Sınıftaki başarının hiçe sayıldığı bir sisteme sahibiz.

Yada aynı ilçe hatta mahallede bir çok yönden eşit olan iki okul arasında akademik başarı yönünden uçurum varsa ve bunu sorgulayan bir anlayış yoksa böyle gelmiş böyle gider deniliyorsa başarıyı yakalamak mümkün mü?

Teftiş sistemini yok ettik 2016 sonrasında. Öncesi çok iyi idi demiyorum ama en azından vardı. Artık o da yokken sistemi kim kontrol edecek sorusu cevapsız.

Onbinlerce okul 1 milyon öğretmen ve 18 milyon öğrenci için 500 bakanlık müfettişi alınmış. Atanmış bile diyemiyorum çünkü sistemdeki yaklaşık 3bin müfettişten kariyeri, liyakati ya da başarısı en yüksek değil torpili en sağlam 500 kişi zor bela mevzuat aykırı olarak seçilmiş. Mevzuata aykırılığını Danıştay, Eğitim-İş tarafından açılan davada onayladı ve atamaların iptali kararı verdiği halde göreve devam ettiriliyorlar. O kadar güçlü imiş ki torpilleri yargı kararına rağmen dokunulamıyor. Aldıkları maaş, yolluk, yevmiye bir tarafa yaptıkları işler bile tartışmalı aslında.

İşte sistemin düzenlemesinin bir gerekçesi de bu. Hukuk hakim kılınmayınca, yargı kararları dahi uygulanmayınca okulda da güven olmuyor. Nitelik artmıyor.

Sonuç olarak sistemi gençler sınıf tekrarına kalmalı mı kalmamalı mı noktasında tartıştığımızda hata yaparız. Öğrenci kalkar "sen hangi başarı ile müdür oldun ki benim sınıf geçmemde başarıyı sorguluyorsun" der.

Madem bir çalışma var bari yaklaşım; sınıfta bırakmaya değil genci kazanmaya, hakkı teslime yönelik olsun. Her sınıf aşamasında başarıyı ödüllendirip okul değiştirmenin dahi yolu açılsın.

Tepeden tırnağa para olmadan da yapılabilecekler olduğu unutulmasın.

Geçmiş tecrübeler unutulmasın; "iki ay kala babam parayı basar özel okula alır sınıfımı geçerim sonra yeniden bu okula dönerim" tehlikesi göz ardı edilmesin.

Maksut BALMUK

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber