Reklam şikayetini geciktirdiği için ceza alan genel müdür AYM'den eli boş döndü

Anayasa Mahkemesi, reklamlarla ilgili şikayetin incelenmesi olurunu 16 ay geciktirdiği gerekçesiyle aylıktan kesme disiplin cezası ile cezalandırılan genel müdürün bireysel başvurusunu karara bağladı. 2/12/2015 tarihli ve 2013/6879 sayılı bireysel başvuru soncunda verilen kararı paylaşıyoruz.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 15 Eylül 2021 12:00, Son Güncelleme : 15 Eylül 2021 10:32
Reklam şikayetini geciktirdiği için ceza alan genel müdür AYM'den eli boş döndü

Anayasa Mahkemesi, reklamlarla ilgili şikayetin incelenmesi olurunu 16 ay geciktirdiği gerekçesiyle aylıktan kesme disiplin cezası ile cezalandırılan genel müdürün bireysel başvurusunu karara bağladı. 2/12/2015 tarihli ve 2013/6879 sayılı bireysel başvuru soncunda verilen kararı paylaşıyoruz.

Disiplin cezası verilmesini gerektiren olaylar

Başvurucu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü görevi nedeniyle Reklam Kurulu Başkanlığı görevini de sürdürmekte iken hakkında yapılan disiplin soruşturmasıyla bir firmanın yakıt tasarrufu yaptığı iddia edilen cihazı hakkında, cihaz adıyla yayın yapan internet sitesindeki reklamlarla ilgili şikayetin incelenmesi olurunu 16 ay geciktirdiği gerekçesiyle aylıktan kesme disiplin cezası ile cezalandırılmıştır.

Başvurucunun disiplin cezasının iptali istemiyle açtığı dava, Ankara 11. İdare Mahkemesinin 7/6/2011 tarihli ve E.2010/1389, K.2011/897 sayılı kararında, disiplin soruşturması raporu ve ekinde yer alan bilgi ve belgelere göre başvurucunun aynı konu sebebiyle daha önce hakkında reklam durdurma cezası uygulanan firma ile ilgili reklamlara yönelik şikayet hakkında, inceleme yapılması yönünde olur verme işlemini sürüncemede bırakmak suretiyle bilinçli olarak (16 ay) geciktirdiği sonucuna varıldığından dava konusu disiplin cezasının verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı temyiz edilerek Danıştay Onikinci Dairesinin 30/10/2012 tarihli ve E.2011/10160, K.2012/7152 sayılı kararı ile oyçokluğuyla onanmıştır.

Karar düzeltme istemi aynı Dairenin 4/7/2013 tarihli ve E.2013/1891, K.2013/5952 sayılı kararı ile oyçokluğuyla reddedilmiştir.

Ayrıca başvurucu hakkında ceza soruşturması için de izin verildiği, söz konusu iznin kaldırılması istemiyle Danıştay Birinci Dairesine yapılan itirazın kabul edilerek 30/11/2010 tarihli ve E.2010/1716, K.2010/1863 sayılı kararla Reklam Kurulu Başkanlığında çok fazla iş yoğunluğu olduğu, şikayetlerin geç de olsa incelemeye alınarak karar verildiği, ayrımcılık kastıyla hareket edildiğini gösteren tespit bulunmadığı gerekçesiyle soruşturma izninin kaldırıldığı anlaşılmaktadır.

İlgili mevzuatta neler yer alıyor?

14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendi şöyledir: "C - Aylıktan kesme: Memurun, brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır.

Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır: a) Kasıtlı olarak; verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçleri korumamak, bakımını yapmamak, hor kullanmak,..."

İnceleme ve gerekçe

Mahkemenin 2/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 11/9/2013 tarihli ve 2013/6879 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

Başvurucunun İddiaları

Başvurucu; disiplin cezasının hukuka aykırı şekilde verildiğini, cezaya konu işin bekletilmediğini, işin beklediği sürenin ortalama süreler olduğunu, olayda kasıt unsurunun gerçekleşmediğini, söz konusu disiplin cezasının verilebilmesi için kasıt olması gerektiğini, hakkında verilen soruşturma izninin Danıştay Birinci Dairesi tarafından kaldırıldığını, gerek bu kararda gerekse Danıştay Onikinci Dairesi onama kararındaki karşıoylarda haklılığının kabul edildiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini istemiştir.

Değerlendirme

Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir: "Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."

30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir: "Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
Bir anayasal hakkın ihlali iddiasını içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ile Kanun tarafından Mahkemenin yetki kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin olduğu açıktır. Bu kapsamda bireysel başvuruya konu davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ve açık keyfilik veya bariz takdir hatası içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri takdirinde açık keyfilik veya bariz bir takdir hatası bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 25, 26).

Somut olayda başvurucu; disiplin cezasına dayanak raporun gerçeği yansıtmadığını, cezaya konu şikayetin inceleme süresinin rutin süre olduğunu dolayısıyla işin geciktirilmediğini, kasıt unsurunun bulunmadığını, hakkında verilen ceza soruşturması izninin Danıştay Birinci Dairesi tarafından kaldırıldığını, gerek bu kararda gerekse Danıştay Onikinci Dairesi onama kararındaki karşıoylarda haklılığının kabul edildiğini ileri sürmüştür. İlk Derece Mahkemesi, başvurucunun aynı konudan daha önce hakkında reklam durdurma cezası uygulanan firma ile ilgili reklamlara yönelik şikayet hakkında inceleme yapılması yönünde olur verme işlemini sürüncemede bırakmak suretiyle bilinçli olarak (16 ay) geciktirdiği sonucuna vararak davanın reddine karar vermiş ve bu karar Danıştay Onikinci Dairesi tarafından oyçokluğuyla onanmıştır. Başvurucunun bireysel başvuruya esas şikayeti ise Danıştay Birinci Dairesince soruşturma izni kaldırılmış olmasına rağmen disiplin cezasının kaldırılmamasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

Anayasa'nın 129. maddesinin son fıkrasında "Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır." hükmü yer almaktadır. Bu hüküm, Anayasa'nın 128. maddesi anlamında memur ve diğer kamu görevlilerinin işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü haklarında ceza kovuşturması açılabilmesini, kural olarak idari merciin iznine bağlamaktadır.

Anayasa'nın 129. maddesi çerçevesinde çıkarılan 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, bu Kanun'un amacının memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirlemek ve izlenecek usulü düzenlemek olduğu, 2. maddesinde disiplin hükümlerinin saklı olduğu; 5. maddesinde izin vermeye yetkili merciin, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini bizzat veya 4. maddede belirtilen şekilde (ihbar, bildirim ve şikayet) öğrendiğinde bir ön inceleme başlatacağı, 7. maddesinde yetkili merciin belirtilen süreler içinde soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi konusunda karar vermek zorunda olduğu, 9. maddesinde soruşturma izni verilmesine ilişkin kararlara karşı yetkili merciin, niteliğine göre Danıştay İdari Dairesi ya da bölge idare mahkemesi olduğu hüküm altına alınmıştır.

6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 1. maddesinde Danıştay, "yüksek idare mahkemesi, danışma ve inceleme mercii" olarak tanımlamış; 41. maddesinde idari işlere ilişkin idari uyuşmazlıklar ve görevlerin Birinci ve Onyedinci Daireler ile İdari İşler Kurulunda görüleceği ve 42. maddesinin (k) bendinde memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanmalarına ilişkin mevzuat uyarınca görülecek işlerin Danıştay Birinci ve Onyedinci Dairelerince inceleneceği ve karara bağlanacağı öngörülmüştür.

4483 sayılı Kanun'un, Danıştay İdari Dairesine verdiği soruşturma izni verilmesine ya da verilmemesine ilişkin itirazı inceleme görevi, yargılama faaliyeti kapsamında olmayıp idari bir görevdir (AYM, E.2006/163, K.2006/121, 27/12/2006).

Başvuru konusu olayda disiplin cezasına ilişkin uyuşmazlığın esasını çözmeye yetkili yargı organı ise idare mahkemesi ile Danıştay Onikinci Dairesi olup bu yargı yerlerince disiplin cezasına ilişkin uyuşmazlığın esası incelenerek başvurucunun olur verme işlemini sürüncemede bırakmak suretiyle bilinçli olarak (16 ay) geciktirdiği sonucuna varılmış ve 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde aranan kasıt koşulunun disiplin hukuku anlamında gerçekleştiği kanaatine varılarak dava reddedilmiştir.

Bilindiği üzere ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 30). Disiplin cezaları; kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı eylemlerine karşı düzenlenen idari yaptırımlar olup aynı maddi olay çerçevesinde daha düşük ispat standardı kullanılarak kişinin disiplin sorumluluğu çerçevesinde yaptırıma tabi tutulması mümkündür.


4483 sayılı Kanun çerçevesinde soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararlar, ön inceleme soruşturmasının adli soruşturmaya dönüşüp dönüşmeyeceği, dönüşecek ise soruşturulacak fiilin çerçevesinin ne olacağı gibi noktalarda belirleyici olmaktadır. Diğer bir ifadeyle bu aşamada verilen ve kesinleşen kararlar, suç unsurlarının varlığı veya yokluğu konusunda maddi anlamda kesin hüküm oluşturmayacağı gibi ilgili hakkındaki disiplin soruşturmasını ve bunun sonucunda daha düşük ispat standardı aranan disiplin cezasına ilişkin kararları etkilememektedir.

Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün, Derece Mahkemesi tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucunun hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin olduğu görülmektedir.

Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi somut başvuruya konu yargılamaya yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde bakıldığında soruşturma izni kaldırılmasına rağmen disiplin cezasına karşı açılan davanın reddedilmesine ilişkin kararda bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Açıklanan gerekçelerle; Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 2/12/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber