Akademisyenlerden iş güvencesi talebi: Bilimde geleceğe güven arayışı

Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi düzenlemesiyle birlikte kapsam dışında kalan bir kısım akademik personel, bilimsel çalışmalarına güvenle devam edebilmeleri için iş güvencesi talep ediyorlar

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 15 Kasım 2023 11:30, Son Güncelleme : 15 Kasım 2023 14:13
Akademisyenlerden iş güvencesi talebi: Bilimde geleceğe güven arayışı

Konuya ilişkin bir kısım akademik personelin 'iş güvencesi' talebini içeren açıklamaları şu şekilde:

Üniversiteler, bilgi üretimi ve genç nesilleri şekillendirme misyonlarıyla toplumun temel yapı taşlarından biridir. Ancak, yüksek öğretim kurumlarında görev yapan akademisyenler arasında iş güvencesi sorunlarına dikkat çekilmektedir. Özellikle kamuda çalışan hemen her iş kolunun daimi statüde kadroya geçirildiği bu süreçte lisansüstü eğitimli olmalarına rağmen iş güvencesi olmayan bu kamu çalışanları bir dizi zorlukla karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, özellikle genç akademisyenler için belirsizlik oluşturmakta ve uzun vadeli araştırma projelerine odaklanmalarını neredeyse imkansız hale getirmektedir. Akademisyenlerin kariyer planlaması ve uzun vadeli projeler üzerinde çalışma yeteneklerini olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca, sürekli olarak değerlendirilmek ve belirsiz bir istihdam durumuyla baş etmek, akademisyenlerin motivasyonunu ve üretkenliğini azaltmaktadır.

Yükseköğretimdeki 44.216 Doktor Öğretim Üyesi, 37.039 Öğretim Görevlisi ve 46.569 Araştırma Görevlisi olmak üzere toplamda 127.824 akademik personelin yaklaşık 120.000'i 2547 sayılı kanunun maddeleri incelendiğinde, Doktor Öğretim Üyelerinin 23. Maddeye, Öğretim Görevlilerinin 31. Maddeye ve Araştırma Görevlilerinin de 33/a maddesine göre devlet üniversitelerinde kadro karşılığı sözleşmeli kamu personeli olarak çalıştığı belirtilmektedir. Kadro karşılığı çalışılıyor olması sebebiyle devlete herhangi bir mali yük getirmeyeceği için akademisyenlerin daimi kadroya geçerek iş güvencesi talebi bulunmaktadır.

Sözleşmeli olmaları nedeniyle mevcut durumda akademisyenlerin karşılaştıkları sorunlar dikkat çekici boyuttadır. İşsiz kalma endişesi nedeniyle mobbing vakalarına sessiz kalınması, nitelikli yayın süreçlerinin sözleşme süresinden daha uzun sürmesi nedeniyle sözleşme yenileme şartlarının yerine getirilmesinin kimi zaman mucizelere kalması, gelecek kaygısı nedeniyle aile kurmaktan kaçınılması ve aile kuran akademisyenlerin ailelerine yeteri kadar zaman ayıramaması karşılaşılan en büyük sorunlar olarak ön plana çıkmaktadır.

Akademisyenlerin iş güvencesine kavuşması ile birçok sorunun ortadan kalkacağı gibi bir dizi de fayda sağlanmış olacaktır. Akademisyenlerin çekirdek aileleri ve geniş aileleri dikkate alındığında toplumsal bir problemin son bulması, mobbing vakalarının azalması ve mobbing vakası ile karşılaşılan durumlarda yasal hakların aranması, daha uzun vadeli projelere odaklanılması, öğrencilere daha iyi rehberlik edilmesi ve bilim dünyasına daha kalıcı katkılarda bulunulma, psikolojik baskı olmaksızın yapılacak yayınlarla bilimsel üretimin ve niteliğin artması, gelecek planı yapamayan akademisyenlerin aile kurmasının önünün açılması, verimli çalışmalar yapılması ve bu sayede katma değerli çıktıların üretilmesi gibi faktörler, daimi statünün önemini vurgulamaktadır. Bu durum, üniversitelerde sürekli bir bilimsel gelişmeyi destekleyecek ve akademisyenlere kariyerlerini planlama ve geliştirme konusunda daha fazla güven sağlayacaktır.

İş güvencesi, aynı zamanda akademik özgürlüğü koruma açısından da kritiktir. Akademisyenler, düşünce ve araştırma özgürlüklerini daha rahatça kullanabilecek ve tartışmalı konularda cesurca pozisyon alabilecektir. Bu, bilim dünyasında çeşitliliği ve yenilikçiliği teşvik edecektir.

Bu durum aynı zamanda kadro eşitliği açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Öğretim Elemanı tanımlarında Profesör, Doçent, Doktor Öğretim Üyesi, Öğretim Görevlisi ve Araştırma Görevlisi yer alırken, yine öğretim üyesi tanımında Profesör, Doçent, Doktor Öğretim Üyesi yer alırken daimi statünün sadece Profesör ve Doçent ünvanlarına verilmesi, kadro eşitliğini zedelemekte ve bu durumun düzeltilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak, akademisyenlerin kadro talebi, sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal ve bilimsel gelişim açısından da kritik bir öneme sahiptir. Daimi statünün getireceği avantajlar, üniversitelerdeki bilimsel gelişmelerin desteklenerek bilimsel üretkenliği artması, toplumsal sorunlara etkili çözümler üretebilecek bir akademik kadronun oluşması, akademisyenliğe genç yetenekleri çekmesi ve koruması, akademik özgürlüğü güvence altına alması açısından önemli bir rol oynayabilir. İş güvencesi, üniversitelerin sadece eğitim kurumları olmaktan öte, bilimsel birikimi ve toplumsal gelişimi şekillendiren merkezler haline gelmelerine yardımcı olabilir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber